Yıkılan yapılar zemin-yapı ilişkisi hakkında ne söylüyor?
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından sahada görev alan Doç. Dr. Pelin Özener, deprem bölgelerinde yapı-zemin ilişkisinin deprem hasarlarına etkisine dair gözlemlerini AA Analiz için 3 soruda kaleme aldı.
Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pelin Özener, deprem bölgelerinde yapı-zemin ilişkisinin deprem hasarlarına etkisine dair gözlemlerini AA Analiz için 3 soruda kaleme aldı. İşte Özenerin o analizi:
HASARLAR DAHA ÇOK HANGİ BİNALARDAYDI?
6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası sahaya yapılan ziyaretlerde, deprem sırasında meydana gelen hasarların yerel zemin koşulları ve yapısal sorunlarla ilişkili olduğu görüldü. Özellikle, Hatay-İskenderun ve Adıyaman-Gölbaşı gibi bölgelerde, uygulanan temel sistemine bağlı olarak zemin sıvılaşması nedeniyle binaların zemine batarak veya yana yatarak yıkıldığı gözlemlendi.
Genel olarak, yapılaşmada zemin koşullarının dikkate alındığı, sağlam zemin üzerinde yer alan ve yönetmeliklere uygun temel tasarımının uygulandığı binalarda bina hasarları yoktur veya sınırlı kalmıştır. Diğer taraftan, toptan yıkımın yaşandığı birçok binada gerek deprem yönetmeliğinde belirtilen esaslara gerekse bir binanın yapımı sırasında uyulması gereken kurallara uyulmadığı gözlemlendi.
Deprem sonrası yapılacak detaylı çalışmalarla, yapılaşma sırasında inşaat süreçlerinde zemin etüdü çalışmalarına ne ölçüde dikkat edildiğiyle ilgili daha net bir tablo elde edilecektir. Ancak, deprem bölgesine yapılan saha ziyaretleri neticesinde, sıvılaşabilir zeminlerin yer aldığı bölgelere binaların inşa edildiği; bu zeminlerde uygulanması gereken temel sistemlerinin uygulanmadığı ve fay sakınma bölgelerinin göz önünde bulundurulmadığı bir yapılaşma dikkat çekiyor.
BÖLGEDE FARKLI ZEMİNLER ÜZERİNE UYGUN YAPILAŞMA KRİTERLERİNE DİKKAT EDİLMİŞ Mİ?
Sahaya yapılan ziyaretler sonucunda, farklı zeminler üzerinde uygun yapılaşma kriterlerine dikkat edilmeyen birçok binanın yapısal bir sorun olmadığı halde yıkıldığı, devrildiği ve binalarda dönmelerin ve aşırı oturmaların meydana geldiği gözlemlendi. Bunlar, Türkiye Bina ve Deprem Yönetmeliği’nde verilen esaslara göre gerekli mühendislik hizmetini almamış ve yapı-zemin ilişkisinin inşaat sürecinde dikkat alınmadığı yapılardır. Bununla birlikte, bu olumsuz sonuçların görüldüğü bölgelerde hiç hasar almamış veya can kaybına yol açmadan hasar almış ve ayakta kalmış binalar da bulunuyor.
Yapılaşmada temelin taşıma gücünü arttıran en önemli kriter olan temel derinliğine dikkat edilmediği ve binaların birçoğunun yeterli temel derinliğine sahip olmadığı ortaya çıktı. Depremin ciddi etkilerinin oluşmasına neden olan özellikle, sıvılaşabilir zeminlerin yer aldığı bölgelerde bu zemin koşullarına uygun bir yapılaşma olmadığı üzülerek görüldü. Aslında, her türlü inşaat mühendisliği faaliyetinde ve çalışmasında çok iyi bilinen yapı-zemin etkileşimi ya da ilişkisi yeni bir olgu olmayıp, Türkiye Bina ve Deprem Yönetmeliği’nde ve daha önceki yönetmeliklerde de tanımlanmıştır. Yapı-zemin ilişkisi, yönetmeliklere uygun bir inşaat sürecinde zaten mühendislik tasarımının içine dahil ediliyor.
BUNDAN SONRA ZEMİN ETÜDÜNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Depreme karşı dayanıklı yapı tasarımı ve inşaat mühendisliği kriterlerine uygun zemin etüdü için nelere dikkat edilmesi gerektiği Türkiye Bina ve Deprem Yönetmeliği’nde ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır. Dolayısıyla doğru bir mühendislik hizmetinde yürürlükte olan deprem yönetmeliklerinde yer alan ilkelere ve kurallara uyulması sorunları büyük oranda çözecektir.
Bununla birlikte, yıkılan bölgelerin inşasında öncelikle Türkiye Bina ve Deprem Yönetmeliği’nde altı çizilen yerel zemin koşullarını dikkate alan yerleşime uygunluk haritalarının veya bu bölgelerde mikrobölgeleme haritalarının ivedilekle üretilmesi gerekiyor. Bu haritalarda yerel zemin koşullarının uygunluğu; zemin büyütmesi, sıvılaşma ve deprem sırasında meydana gelebilecek şev kaymaları ile kapsanmaktadır. Deprem riski bulunan bölgelerde zemin büyütmesi riski, deprem sırasında sıvılaşma olasılığı, heyelan ve şev kayması riski bulunan alanlara mutlaka dikkat edilmesi gerekiyor. Belediyelerin hazırlaması gereken mikrobölgeleme haritaları bu riskleri göz önüne alarak uygun yapılaşma bölgelerini işaret edecektir.
Sonuç olarak, daha önce yaşanan şiddetli depremler sonrasında sahada yapılan gözlemler, yönetmeliklere uygun olarak yerel zemin koşullarının dikkate alındığı, projesine uygun olarak inşa edilen binaların depremi daha az hasarla atlattığını ortaya koymuştur.