Türkiye'nin ilk çağdaş sanat belgeseli
41. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması kapsamında prömiyerini yapan, Türkiye’nin ilk çağdaş sanat belgeseli olma özelliğini taşıyan Crossroads’a hakkında o açıklamalar...

Bulut Reyhanoğlu ve Vanessa Medini Arslan’ın hem kreatif hem ana yapımcılığını üstlendiği, Mahmut Fazıl Coşkun’un yönettiği Türkiye’nin ilk çağdaş sanat belgeseli Crossroads, 41. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması kapsamında prömiyerini yaptı. Türk çağdaş sanatının ve sanatçısının dünya çapındaki bilinirliğini artırmayı hedefleyen belgesel; Gülay Semercioğlu, Seçkin Pirim, Candaş Şişman ve Sinan Logie’nin, Doğu ve Batı kültürlerini harmanladıkları üretim pratiklerine ışık tutuyor.

"BELGESEL 65 DAKİKA SÜRÜYOR"
Venessa Medini Arslan ve Bulut Reyhanoğlu belgeselin 65 dakika sürdüğünü belirtti ve şunları ekledi:
- Bu belgeseli bir seri olarak hayal ettik. Çağdaş sanat alanında eser üreten birçok değerli sanatçımız var ve gönül ister ki hepsine ulaşalım ve hikâyelerini ekrana taşıyalım fakat bu ne yazık ki hem zaman hem de maddi kaynak anlamında çok zor. Bu kaynağı yaratabilirsek devamı gelecektir.
Süre konusuna gelince, belgesel 65 dakika sürüyor, bu kısa bir süre değil. Yapım ekibi olarak klasik belgesel formatının dışına çıkarak Türk çağdaş sanatının temsilcilerinden olan bu dört sanatçının hikâyesini aktif, dinamik, akışkan ve sıra dışı bir dil kullanarak izleyiciye aktarmak istedik. Amacımız sadece sanata ilgi duyan izleyicinin değil, aksine, ilgi duymayan izleyicinin de dikkatini çekecek bir belgesel çekmekti. Bu 65 dakika içerisinde de bu dört sanatçı hakkında olabildiğince detaylı fakat konuyu uzatmadan, izleyicinin dikkatini dağıtmadan, herkesin anlayabileceği net bir dille bilgi aktarmayı hedefledik.

-Çocukluğumuzdan beri Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle Doğu ve Batı arasında bir köprü görevi gördüğünü duyuyoruz fakat bu sadece coğrafi anlamda bir köprü değil, tarihsel, kültürel ve sanatsal anlamda da bir köprü olma özelliğini taşıyor. Yaşadığımız topraklar tarih boyunca birçok farklı medeniyete ve imparatorluğa ev sahipliği yaptı, bu da ülke olarak çok zengin bir kültürel mirasa sahip olmamızı sağladı. Bu belgesel ile Türkiye’yi diğer ülkelerden farklı ve biricik kılan bu kültür katmanlarından beslenen, özüne sadık kalan ama yeri geldiğinde Batı sanatından ilham alıp bu ilhamı kendi sanat pratiğiyle harmanlayarak ortaya çağdaş sanat eserleri çıkaran sanatçılarımıza dikkat çekmek istedik. Bu şekilde çalışan ve üreten birçok değerli sanatçımız var ve onlar da tıpkı Türkiye gibi sanat üslupları anlamında farklı ve biricik. Bu belgesel ile amacımız Türk çağdaş sanatı ve sanatçısının bilinirliğini artırmak, hem yurt içinde hem de yurt dışında hak ettiği yere gelmesi ve hak ettiği değeri görmesi için katkıda bulunmak.

-Türk sanatı dendiğinde genelde akla hemen hat sanatı, minyatür ve çini gelir ki bunlar Türkiye’nin geleneksel ve klasik sanatının birer parçasıdır; fakat Türk çağdaş sanatı dendiğinde ülkemizin büyük bir kısmı başta olmak ve yurt dışı da buna dahil olmak üzere, akıllarda net bir imge canlanmaz. Hâlbuki az önce de belirttiğim gibi Türk çağdaş sanatı ve sanatçısı üslup, pratik ve içerik olarak, bulunduğu coğrafi konum ve sosyokültürel yapı itibariyle özeldir. Türkiye’yi Türkiye yapan bu zengin kültür mirası, Türk sanatını da Türk sanatı yapan ve Orta Doğu’dan ayıran en önemli özelliktir. Her ne kadar komşu ülkelerin birbirleriyle etkileşimleri ve benzer tarafları olsa bile onları aynı kategoride değerlendirmemek gerekir. Her ülke ve her ülkenin kültür sanatı kendine hastır. Bu yüzden yurt dışındaki müzayedelerde eserleri açık arttırmaya çıkan sanatçılarımızın Türk çağdaş sanatı, sanatçılarımızın da "Türk sanatçı” başlığı altında anons edilmeleri gerektiğini düşünüyoruz.

-Aslına bakarsanız son dönemde Türkiye’de çağdaş sanata olan ilgi ve merak özellikle 2007-2011 yılları arasında yükselişe geçti ve altın çağını yaşadı diyebiliriz. Bu dönemde birçok galeri açıldı, birçok sanatçı sergi açtı, ismini duyurdu ve çok ciddi satışlar yapıldı. Çağdaş sanata karşı olan bilincin ve farkındalığın temellerinin - yıllardır bu sektörün içinde olan profesyonellerin dışında - 15 sene gibi bir süre önce atıldığını düşünürsek çok da geç kalındığını söylemek doğru olmaz. Hem galericiler hem de sanatçılar için bu süre boyunca temel odak noktası olabildiğince satış yapmak, önemli koleksiyonlara dahil olmak ve ismini hem yurt içinde hem de yurt dışında duyurmak oldu şüphesiz. Ekonomik koşullar dolayısıyla da hayatta kalma dürtüsünün ön planda olduğu bir sektörde belgesel çekmek ve bu iş için bir fon ayırmak çok da imkân dahilinde olmamış veya öncelik olmamış olabilir, bu da gayet anlaşılabilir bir durum fakat Türk çağdaş sanatını ve sanatçısını anlatan bir belgesel çekmenin de bu yukarıda saydığımız faktörlere de aslında direkt olarak katkıda bulunduğunu göz önünde bulundurursak, biraz geç kalındığını söyleyebiliriz.

MAHMUT FAZIL ÇOŞKUN'UN İFADELERİ
- Doğrusu bizim belgeseli yaparken konu edindiğimiz sanatçıları aşmamak gibi bir hassasiyetimiz vardı. Dolayısıyla onları olmadıkları bir çerçeveye yerleştirmek istemedik. Neyle karşılaştıysak onu olabildiğince yalın ve aracısız yansıtmak istedik. Sanatçılarımız çok performansa dayalı sanatçılar değil. Belki bir parça Candaş'ta bu duruma rastlıyoruz. Provokatif ya da radikal diyebileceğimiz tarzları da yok. Daha içe dönük sanatçılar. Bu nedenle ortaya böyle bir üslup çıktı. Benim kişisel olarak bu belgeselden önce çağdaş sanatla ilişkim sıradan bir sanatsever kadardı. Bu belgesel sayesinde çok şey öğrendim. O nedenle bu belgeseli izleyenlerin de benzer bir deneyimi yaşamalarını istedim. Yukarıdan bakmadan, doğrudan iletişim kuran bir dili tercih ettik diyebilirim.
Kaynak:artfulliving.com.tr/