Hangi salgın İstanbul'da bir semtin adını değiştirdi?
Türkiye, koronavirüsten 50 yıl önce, bir semtin adının değişmesine neden olacak bir salgın yaşadı. Çeşme suyundan yayılan kolera, İstanbul’un, bugün Bayrampaşa ilçesi sınırları içinde kalan Sağmalcılar semtinde 13 gün boyunca etkisini gösterirken Türkiye’nin tamamına korku yaydı.
İstanbul Sağmalcılarda 1970 yılının Ekim ayında 1500’e yakın kişinin hastalandığı ve 52 kişinin öldüğü kolera salgını yaşandı. Salgın Sağmalcılar, Esenler bölgesinde bulunan Habipler köyü yakınındaki çöplüğün altında bulunan eski suyolları ile bölgedeki açık dereler vasıtasıyla geniş bir alana yayıldı. Ekim ayı sonunda hastalık yayılması durduruldu. Salgın sırasında yerel otoriteler tarafından hastaların takibi, izolasyonu ve tedavisi yapıldı. Geniş bir bağışıklama ile su kaynaklarının ve açık su bölgelerinin klorlanması uygulandı. Bölgede açık su, meşrubat ve buz satışı yasaklandı, ölüler ve mezarlıklar kireçlendi. Salgın olan evler sarı kâğıtlarla işaretlendi. Bu çalışmada materyal olarak dönemin gazeteleri, ilgili çalışmalar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tutanakları kullanıldı. Bu yazıda Sağmalcılar salgınından çıkarılması gereken dersler salgın döneminde yapılan çalışmalar aracılığı ile tartışılarak sunuldu.
Sağmalcılar’ın Muratpaşa Mahallesi’nde bulunan su deposunun dezenfekte işlemlerinin uzun süre yapılmamasından kaynaklandığı belirtilen salgın, ilk olarak 17 Ekim 1970’de görüldü. Milliyet gazetesinin arşivi, bu konuda oldukça verimli bir kaynak. Gazete, 17 Ekim’den 30 Ekim’e kadar, kolera salgınına dair tüm gelişmeleri ilk sayfadan verdi.
Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Vedat Ali Özkan, 16 Ekim’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde görevli hekimlerle yaptığı açıklamada, “İstanbul’daki salgın 13 Ekim Salı günü saat 04:00’da kusma, ishal ve benzeri belirtiler gösteren hastaların İstanbul Üniversitesi kliniklerine başvurması ile ortaya çıkmıştır. Bir anda Çapa Kliniği’ne 15, Cerrahpaşa Hastanesi’ne 10 ve Samatya Sigorta Hastanesi’ne sekiz olmak üzere o gece hasta sayısı 30’u aşmıştır” dediği gazetelerde yer aldı. Ulusal gazeteler, vakaların daha önce bildirilmesine rağmen, hükümetin olayı gizlediğini ve halkın bu konuya tepkili olduğunu belirtiyordu.
Hastalıktan kaynaklı vefat ve ölüm sayıları ise günümüzdeki gibi tartışma konusu oldu. Halk, yetkililerin olayın üstünü kapatıp, yaşanmıyormuş gibi davranmasından rahatsız olmuştu. Yine Bakar’ın makalesine göre, hastanelerde yer sıkıntısı başladığı için hastaların ilaç verilerek evde tedavileri tartışılmaya başlandı. Salgının artışına dair en büyük sorun evlerde yatan hasta sayısının tam olarak bilinmemesi olarak gösteriliyordu.
Tam bu noktada, Sağmalcılar’ın o dönemde bir gecekondu mahallesi olduğunu bilmek gerekiyor. Çünkü salgının hızla artmasının nedeni, dönemin uzmanları tarafından, “Bölgedeki içme suyu yataklarına, kanalizasyon suyunun karışması” olarak gösteriliyordu.
Vakalar, her geçen gün artarken hükümet tarafından net bir vaka ve vefat sayısı açıklanmıyordu. Tartışmalar sürerken, Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleri, günlük vefat sayılarını haberleştiriyor, bölgede yaşanan gelişmeleri kamuoyuyla paylaşıyordu. Gazetede çıkan haberlere göre vefat sayıları, 30 Ekim günü itibarıyla 54 olarak biliniyordu. Tespit edilen vaka sayısının ise binleri geçtiği iddia ediliyordu.
1970’de Sağmacılar’da yaşanan bu salgın, hükümet ve muhalefet cephesinden yapılan açıklamalar, yetkililerin görüşleri ve karantina ihlalleri, 50 yıl sonra yaşadığımız koronavirüs salgınında hepimizin hafıza tazelemesine neden olabilir. Bir bölgeyle sınırlı kaldığı belirtilen salgının ardından 1978’de, Sağmacılar’ın ismi “Kolerayla hatırlanıyor” gerekçesiyle “Bayrampaşa” olarak değiştirildi.
Not: Bu haberin yazımında, Doç. Dr. Coşkun Bakar’ın “Kırk yedi yıl sonra yeniden bir salgının hikâyesi: 1970 Sağmalcılar kolera salgınından günümüze dersler” ana kaynak olarak kullanıldı.