Yazarı Olmayan Makaleler

Yazarı Olmayan Makaleler

Başbakan hesap sormuyor tehdit kokan dedikodu yapıyor

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; hafta sonunu Başbakan’ın konuşma maratonuna maruz kalarak geçirdik. Maruz kaldık diyorum, çünkü ne zaman herhangi bir haber kanalını açsam karşımda Başbakan vardı iki gün boyunca. Başbakan aklı nerede eserse orada konuştu. Bıkmadan usanmadan konuştu. Sürekli dedikodu yaptı. Meğer ne dolmuş içi. Konuştukça coştu, coştukça boşaldı.

Evet başbakan hep konuştu konuşmasına da hep dedikodu yaptı.

Bayıldım bazı cümlelerine. Örneğin “Babamın oğlu olsa affetmem, kendi oğlum olsa yanına bırakmam” gibi sözler söyledi. Tamam işte, babasının oğlu değil ama oğlunun adı bir yolsuzluğa bulaştı. Madem “kimsenin gözünün yaşına bakmayacaksınız” buyurun ne bekliyorsunuz, oğlunuzu yargının şaşmaz adaletine bırakın, nasıl olsa tertemiz olduğu ortaya çıkacaktır, o zaman kendisine bu tuzağı hazırlayanlardan bir güzel hesap sorarsınız. Öyle yapmıyor Başbakan, tam tersine “oğlum olsa bile” diyor ama oğlunu adalete teslim edeceğine adaleti teslim almayı tercih ediyor.

Yazının Devamı

Bu halk o bakanı asla unutmayacaktır

İyi akşamlar sevgili izleyiciler. “Nereye Payidar” diye bir oyun vardı bilir misiniz. İçinde bulunduğu durumu değerlendiremeyen ve bir oraya bir buraya savrulan bir işçi kızın öyküsü anlatılır. Oyunun üzerinden çok geçti ama “nereye Payidar” sözü baki kaldı.

Bugün hükümete daha doğrusu Başbakan’a sormak gerekiyor “Nereye Payidar?” diye. Evet nereye?

17 Aralık’tan bu yana yolsuzluğu ağzına almayan, ortaya saçılan rezilliklerin üstünü örtmek için çabalayan, tomar tomar paraları görmeyip de devlet içinde devletten, çetelerden, komplolardan hatta darbe girişiminden söz edecek kadar uçmaya başlayan Başbakan, gerçekten nereye?

Yazının Devamı

Bu iş artık dikiş tutmaz Erdoğan hükümeti gidicidir

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; öyle bir gün yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz ki nereden başlayacağımı gerçekten bilemiyorum. Sabah 08.30’du, televizyonda ne var ne yok diye bakıyorum, birden bir yazı belirdi. Sanayi bakanı Zafer Çağlayan istifa etti. Yahu dur daha kargalar uyanmadı, öyle mi denirdi, neyse siz doğrusunu bilirsiniz nasıl olsa, hem siz gece Pakistan’dan dönmediniz mi, ne zaman oldu bu istifa.

Sonra anladık. Meğer bakan Çağlayan istifasını yazılı metin olarak medyaya dağıtmış sabahın ilk saatlerinde. Demek ki gece uçakta konuşulmuş. Bakanın istifasının artık olması gerektiğine karar verilmiş. Eh bir Pakistan gezisi yapmak lazımdı. İstifa torbaya girmedi ya.

Arkasından bir istifa daha. İçişleri Bakanı Muammer Güler’in de istifa ettiği açıklandı.

Yazının Devamı

Ergenekon ve Balyoz karar ve sonuçlarıyla iptal edilmeli

İyi akşamlar sevgili izleyiciler. Şimdi sizlere bir yazıdan bir bölüm okumak istiyorum. Bu yazıyı bugünkü Star Gazetesi’nden aldım. Yazan kişi AKP milletvekili ve Başbakan’ın baş siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan. Yalçın Akdoğan Başbakan’a en yakın isimlerden biri. Pekçok konuşmasının taslağını Akdoğan’ın hazırladığı bilindiği gibi, aynı kişi Başbakan’ın kendi söylemediği sözleri, onun adına Star Gazetesi’nde yazan ya da çeşitli konuşmalarda dile getiren kişi.

Yani eğer bir sözü Yalçın Akdoğan söylüyorsa, gazeteciler bilirler ki, bu sözler aslında Başbakan Erdoğan’ın sözleridir.

Şimdi yazıdaki bir bölümü okuyayım; Başbakan Erdoğan'ı herkes çok iyi tanıyor. Tehditle, şantajla, korkutmayla, karamayla, çamur atmayla, tertip ve tezgahla oluşan gücün milletin hayrına olmadığını çok iyi bilir.

Yazının Devamı

Halkbank’taki para aklama bir devlet operasyonudur

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; ne müthiş günler yapıyoruz değil mi? Cumartesi Pazar geçti, ortalık toz duman. Cuma akşamı önce günün yorumunda sonra da çift vuruşla karşınızdaydım. O programlar bitinceye kadar henüz tutuklama haberleri gelmemişti biliyorsunuz. Sonra ortalık bir karıştı pir karıştı.. Başbakan cumartesi ve pazarı sesinin kısılması pahasına 8 ayrı konuşma yaparak geçirdi. Hepsi televizyonlardan canlı yayınlandı. Topladığı kalabalıklar da hatırı sayılır büyüklükteydi. Elbette devlet gücüyle toplama kalabalıklar olduğu da söylenebilir ama belli ki toplumun bir kesimi hiçbir şeye aldırmadan Tayyip Erdoğan’a destek veriyor.

Sevgili izleyiciler, Erdoğan bu taktiği ilk kez uygulamıyor. Daha önce de denedi. İşin garibi sadece biz değil, aklı başında herkes Erdoğan’ın yaptığının yanlış olduğunu biliyor, görüyor ve söylüyor, ama Erdoğan toplumun bizlerin pek aklının almadığı çok ince bir noktasını yakalamış. Oradan yürüyor ve sonuca da ulaşıyor.

Hatırlayın, Gezi direnişinde de bu taktiği uygulamıştı. Önce hiçbir şey olmamış gibi davranmış, üç beş çapulcu demişti, sonra işin tersine çevirerek ataklara kalkarak halkın taleplerini dış güçlere, faiz lobisine falan bağlamıştı.

Yazının Devamı

Yok ettiğiniz medya şimdi çok lazım değil mi?

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; geldik yine haftanın son gününe. Hani güzel ve sakin bir hafta sonu geçirelim demek geliyor içimden ama, bunun pek mümkün olmadığı gün gibi ortada. En azından bazıları için heyecanlı ve sıkıntılı bir hafta sonu olabilir. 17 aralık sabahı gözaltına alınanlar artık adliyede, emniyet boşaldı.

Eh eski uygulamaya bakarsak, emniyet boşaldığına göre ikinci dalga başlayabilir artık. Tabii buna hükümet izin verecek mi, orası da ayrı bir konu ama, hep söylediği gibi macun tüpten çıktı, geri sokmak mümkün değildir.

Deyin ki hükümet operasyonları durdurdu, mevcut hali açıklayacak güçleri yok ki, bundan sonrası dursa ne olur, herkes her şeyi görüyor aslında.

Yazının Devamı

Egosuna yenilen Başbakan Erdoğan tarihi fırsatı kaçırdı

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; inanın bugün haberlere bakarken başım döndü. Yetişemedim hiçbir şeye. Birini okurken öbürü geliyor, tv’lerde bir şey izlemeye çalışıyorum, bir başkasında daha önemli bir ifşaat var.

Milyonlar, hem de dolar olarak havalarda uçuşuyormuş, evlerden çıkan paralar, bunları saymak için getirilmiş makineler, aynı evde çıkan birkaç kasa, bürokratlara, bakan çocuklarına ve dolayısıyla bakanlara verilen rüşvetlerin miktarları.

Açıkçası insan hayal bile edemiyor.

Yazının Devamı

Erdoğan baskın seçime gidebilir

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; dün 17 aralık depremini yaşadık, iktidar cephesine bakarsak sanki dünden bugüne hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyorlar. Medya önünde sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi “rutin işlerimizi yapıyoruz” havasındalar. Çocukları gözaltına alınmış bakanlardan biri başka bakanların telefonunu bile açmazken bir başkası “bundan bir şey çıkmaz” diyebiliyor. Adı dedikodulara karışan bir başka bakan ise “Ben rahatım” diyor. Yani diğerleri rahat değil, öyle zahir.

Hükümet adına ise Bülent Arınç çıktı medyanın karşısına. Sizi bilmem ama ben Bülent Arınç’ı bugüne kadar hiç bu kadar tutuk, yüzü asık, sanki zorla konuşuyormuş gibi, sürekli yutkunduğunu görmemiştim.

Söylediklerine gelince, insan gülümsemeden edemiyordu. Meğer soruşturmalar gizliymiş, çağrıldıklarında kendiliğinden emniyete gelebilecek insanlar sabahın köründe evlerinden alınıyormuş, insanlar karalanıyormuş, doğruluğu kesin olmayan bilgiler medyada yayınlanıyormuş. Sanki bunlar hiç olmadık şeyler, bugüne kadar her soruşturmada bunlara titizlikle uyulmuş, hükümet bu konularda çok hassas davranmış da bu kural şimdi bir komplo amacıyla bozulmuş.

Yazının Devamı

Yolsuzluk operasyonunun düğmesine kim bastı?

İyi akşamlar sevgili izleyiciler. Bu Salı başka Salı. Hani derler ya "Salı sallanır" diye işte aynen o oldu, Salı öyle bir sarstı ki, Allah aklımızı korusun. Bu sabah şok bir operasyonla uyandık. Açık söyleyeyim, önce inanamadım. Üç bakanın oğlu gözaltında. Bir büyük kamu bankasının genel müdürü göz altında. Bir belediye başkanı gözaltında. Ali Ağaoğlu gibi bir inşaat devi gözaltında. Bazı çok zengin işadamları gözaltında. Bunun da ötesinde bazı bakanlıklarda polis arama yapıyor, özel kalem müdürlerini ya da kimi görevlileri gözaltına alıyor.

Henüz detaylara tam ulaşamadık ama sızan ilgilere göre iddialar korkunç. Yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma tarihi eserleri satma, suistimal, nüfuz ticareti. Aklınıza ne gelirse var.

Ama en müthiş olanı ne biliyor musunuz? Polis bu operasyonları yaparken ne ilgili bakanlara ne de hükümete haber bile vermemiş. Savcılık talimatı vermiş bunu günlük raporlarda ve istihbarat bilgilerine de koymamış. Koca içişleri bakanı oğlunun gözaltına alındığını ancak alındıktan sonra öğrenebiliyor. Koca bakanın kendi polisinin operasyonundan bile haberi yok.

Yazının Devamı

BDP’liler diğerleri çıkmasın diye tahliye edilmediler

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; yeni hafta yeni umutlar diyelim. Bu yılın bitmesine çok az zaman kaldı artık. 15 gün sonra yeni yıla merhaba diyeceğiz. Hiç kuşkusuz 2014 bu yıldan daha zor ve çetin geçecek. En azından iki önemli seçim var. Biri yerel seçimler diğeri de cumhurbaşkanlığı seçimi. Ancak şunu da unutmamak gerek ki, hiç beklenmedik bir anda bu iki seçime bir seçim daha eklenebilir. İktidar yerel seçim sonuçlarına göre genel seçimleri cumhurbaşkanlığı seçimleriyle aynı anda yapabilir yani genel seçimler bir yıl öncesine de çekilebilir. Hatta öyle ki Ankara kulislerinde yerel seçimlerle birlikte genel seçimler yapılması fikrinin bile konuşulduğu söyleniyor. Tabii şu anda ne söylesek boş, falcılık yapacak halim de yok, ama olasılıklar bunlardır yine de söylemiş olayım.

Bu sabah Beylerbeyi’nde bir kahve içerken her zaman yanıma gelen milli piyango bayii ile konuştum yine ve şaşıracaksınız ama ancak bu sabah öğrendim ki, milli piyangonun yılbaşı büyük ikramiye 50 milyon liraymış.

Hepimiz insanız, piyango sistemine karşı çıksak bile insan yine de 50 milyonun hayalini kurmadan yapamıyor. Bugünden itibaren sanıyorum birçok kişinin rüyasına 50 milyon girecektir, hesaplar yapılacaktır.

Yazının Devamı

Laiklik büyük kitleler önünde tartışılarak büyük hata yapıldı

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; geldik yine haftanın son gününe. Kış mevsiminin kendini en çok hissettirdiği günlerde gecenin en uzun gündüzün ise en kısa olduğu dönemi yaşıyoruz. Bir hafta sonra bu artık tersine dönecek, günler uzamaya başlayacak. Tıpkı umutlarımız gibi günler de her gün biraz daha uzayarak, büyüyerek gelişecek. Sadece biraz sabır diyorum. Türkiye’yi karanlık bir eşiğe getiren iktidarın ayakları dolanıyor, kendi iç çatışmaları ile hergün biraz daha eriyor. 21 Aralık da gelsin, tıpkı aydınlığın uzaması karanlığın ise kısalması gibi eriyip gidecekler. Ve inanın gündüzün en uzun olduğu döneme girdiğimizde AKP iktidarı da tıpkı gece gibi en kısa olduğu anı yaşayacaktır.

Sevgili izleyiciler, önce kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum. Biliyorsunuz yayın saatimizi 20.00’ye aldık. Bunda belirleyici sizler oldunuz. Çünkü 18.30’da pek çok izleyicimiz henüz yolda olduklarını söyleyerek şikayetçi olmuştu. 20.00’de elbette yine yollarda olanlar var ama büyük çoğunluk evine varmış oluyor. Bu nedenle yeni saatimizin sizler için daha uygun olduğunu anladık. Tabii bu kez de başka bir şikayet var. Diyorsunuz ki “saati değişti ama bu sefer de süre kısaldı, neredeyse eskisinin yarısı kadar.” Haklısınız, ama şunu söyleyeyim, önemli olan çok kısa da olsa bir şey söylemektir. Doğru bir şey söylemek için çok uzun konuşmaya gerek yok. Ayrıca inanın daha kısa olan konuşmanın hem izlenmesi hem de algılanması çok daha iyi ve yararlı oluyor. Sonuçta günlük ortalama 12 dakika konuşsam, bu bir haftada tam bir saat oluyor. Şu anda ekranlarda tek başına çıkıp 1 saat konuşan, konuşabilen hiç kimse yok. Yani tadında bırakmak gerek, böylesi inanın çok daha iyi.

Sevgili izleyiciler, bu sabah sanatçıların önderlik ettiği bazı CHP milletvekillerinin de katıldığı, şu ana kadar 195 kişinin imzaladığı “Laik devlet ve özgür toplum için” bildirisinin okunduğu törene katıldım.

Yazının Devamı

Anketler “Sarıgül “diyor ama sokakta “Sarıgül” diyen yok

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; vallahi bir şey söyleyeyim mi, bugün ben de hangi konuyu ele alacağıma hangisinden başlayacağıma karar vermekte zorlandım. Kar çilesi mi desem, hükümetin bakanlarının halkı ve gazetecileri tehditleri mi söylesem, büyüme rakamlarındaki gerçeği dünden devamla mı anlatsam, Oda Tv davasındaki tahliyelerden mi başlasam bilemiyorum.

Ama isterseniz önce şu kar konusuna bir girelim. İstanbul dün gece müthiş bir kar yağışına sahne oldu. Gecenin 4’ünde her yer bembeyazdı. Neyse ki “yumuşak” denilen kar yağmıştı ve erimesi de hızlı oldu. Ancak nedense vali beyimiz okulları yine tatil etmedi. Sanıyorum vali beyimiz “hangi koşulda olursa olsun biz hayatın akışını aynen korumayı başarıyoruz” gibi bir psikoloji içinde, bu nedenle örneğin okulları tatil etme gereği duymadı. Oysa yüz binlerce aile çocuklarını okula göndermedi ya da zaten gönderemedi. Bugün bir arkadaşım söyledi, ilk okulda okuyan çocuğu var, 30 kişilik sınıfta sadece 8 öğrenci varmış. Sonuçta ne oluyor, veliler çocuklarını bu çilede okula göndermiyor ya da servisler gelemediği için gönderemiyor, çocuklar devamsız sayılıyor, süre aşımı söz konusu olunca da bu sefer sahte sağlık raporları falan devreye giriyor.

Biraz önce de söyledim, İstanbul’a yumuşak kar yağdı, çabuk eridiği için büyük sıkıntı yaşanmadı. Belediye kar mücadelesi yaptı yapmasına da fazla sıkıntıya girmedi. Eh ne diyeyim, “iyi mücadele ettik” dediklerinde fazla bir şey söyleme hakkımız da yok.

Yazının Devamı

İstanbul'da okullar neden tatil edilmedi?

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; başta İstanbul olmak üzere neredeyse tüm Türkiye ağır kış şartları altında. İstanbul zor günler yaşıyor deyince bazıları hemen itiraz ederler, yıllardır sürdürülen bir edebiyattır bu; "İstanbul'a bir kar yağıyor bütün medya sanki çok büyük olaymış gibi İstanbul'u yayınlıyor, Doğu'da kar yağdığında köy yolları 6 ay kapalı kalıyor." Teknik olarak doğru elbette ama koşullar farklı. İstanbul kar memleketi değil. Yılda bir iki kez yağar ama neredeyse 15-16 milyon insanın hayatını felce uğratır. Adeta hayat durur. Ayrıca bu sadece bizde de böyle değil. Dünyanın bütün ülkelerinde de böyledir. Örneğin Amerika'nın Wyoming eyaleti tıpkı bizim Doğu gibidir. Kar bir yağar üç dört ay kalkmaz. Ama hayat da ona göredir. New York tıpkı İstanbul gibidir, orada da kar yılda birkaç kez yağar, ama yağdığında hayat durur. Bütün medya da New York'u haber yapar.

Sevgili izleyiciler, İstanbul'a kar yağdığında hep aynı çileyi çekiyoruz. Yollar tıkanıyor, insanlar perişan oluyor, çile ki ne çile. Ama bunun başka türlüsü de yok.

Örneğin bu konuda belediyeleri suçlamak da çok doğru değil. Bir anda bastıran ve hemen tutan kar karşısında çok hızlı ve kesin önlem alabilmek mümkün değildir. Ben Amerika'da da Avrupa'da da bir çok kentte aniden bastıran kar karşısında yerel yönetimlerin aciz kaldığına hep tanık oldum. Çünkü Moskova, Stokholm, Prag gibi kentler örneğin kar kentleridir ama Londra, Paris, Hamburg, New York kar yağışını yılda bir iki kez görür. Moskova kara karşı her daim hazırdır, Paris içinse karla mücadele çok büyük bir masraftır. İstanbul da öyle.

Yazının Devamı

AKP-Cemaat kavgası, fişleme ve tehdit kasetleri

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; bugün 10 aralık, bugünün özel bir önemi var. Çünkü bugün Dünya İnsan hakları Günü. Ne ibret verici bir tesadüftür ki, tam 4 yıl 277 gün haksız yere hapiste tutulan Mustafa Balbay, hukukun nihayet işlemesi sonucu kapatıldığı zindandan çıkarıldı ve milletvekili yeminini de bu anlamlı günde etti.

İnsan Hakları Günü İnsan hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edildiği 10 Aralık 1948 gününü hatırlamak, bunu unutmamak için konmuş bir gün. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünya yeniden şekillendirilirken, demokrasi ve hukuk kavramlarının tüm ülkeler için geçerli olması gerektiği düşünülmüş ve herkesin katılacağı ve uymak zorunda olacağı ilkeler belirlenmişti.

Bu bildirgenin en önemli bölümü, aslında çoğumuzun bildiği bölümdür. Şöyle der İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde; Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da her hangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bu Bildiri'de açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Bundan başka, ister bağımsız ülke uyruğu olsun, isterse bağımlı, özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke uyruğu olsun, bir kişi hakkında, uyruğu bulunduğu devlet ya da ülkenin siyasal, adli ya da uluslararası durumu bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir(madde 2). Ayrıca bu haklar hiçbir şekilde başkalarına ya da kurumlara aktarılamaz.

Yazının Devamı

Yeni demokrasi paketi: İleri demokrasiden Sıkı demokrasiye

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; dün sohbetimize “çok ilginç günler yaşıyoruz” diye başlamıştım. Aslında galiba ilginç değil de komik günler yaşıyoruz. Bugün gazetelerde hükümetin yeni bir demokratikleşme paketi hazırladığına ilişkin haberler var. Gün boyu bunlar yalanlanmadı. Demek ki en azından içeriği doğru.

Ama ne gariptir ki, demokratikleşme adı altında aslında özgürlüklerin kısıtlanması öngörülmüş. Tabii var demokratikleşme. Tam da bu hükümetin dayattığı cinsten bir dayatma. Örneğin artık türbana “siyasi simgedir” diye falan karşı çıkmak yasak, yasak olduğu gibi bir de hapis cezası var. Yine daha daha demokratikleşelim diye okullarda mescit açılması sağlanacak. Namaz kılmak isteyen öğrencilere karışmak da yasak ve hapisle cezalandırılıyor.

Sevgili izleyiciler, hemen bir parantez açarak bu konuya biraz açıklık getirmek istiyorum. Bu hükümet çok kurnazca davranarak hem demokrasinin içeriğini boşaltıyor, hem de hukuk ilkelerini, demokrasinin temeli olan laikliği yok sayıyor. Bunu yaparken bir de üstüne, kendine yönelik muhalefeti sanki “dine karşı çıkılıyor, inançlı insanlar ikinci sınıf muamele görsün isteniyor” gibi davranmakla suçlayacak argümanlar üretiyor.

Yazının Devamı

Namert, münafık, alçak, müfteri

Son 5 yılda söylenen yalanlar bir bir açığa çıkarken, iktidarın hukuku, demokrasiyi, insan haklarını katlederek tek parti yönetimi kurmak için oynadığı bütün oyunlar da sanki fosseptik çukuru patlamış gibi ortalığa saçılıyor. En taze örnek Ergenekon Davası nedeniyle neredeyse beş yıldır hapiste olan Mustafa Balbay’la ilgili Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar. Balbay milletvekili seçildikten sonra halkı temsil etme hakkının gasbedildiğini ve uzun tutukluluk nedeniyle mağdur edildiğini iddia ederek Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu.

Mahkeme Balbay’ı haklı buldu ve mahkemeyi de para cezasına mahkum etti. Mahkeme Balbay’a 5 bin lira ödeyecek.

Tabii 5 bin lira insana komik geliyor değil mi? Ama öyle bakmayın, burada para cezasından önemli olan kararın ağırlığıdır. Şimdi kimi medya kuruluşları olayın üstünü örtmek için işi magazinleştirmeye ve “gün başı 2.5 lira” gibi başlıklar atarak kurnazlık yapmaya çalışıyor.

Yazının Devamı