Soner Polat

Soner Polat

Köşe Yazısı

Kendi halkına da düşman

İsrail uçak ve hücumbotları, Altı Gün Savaşı’nda 8 Haziran 1967 günü sadece hafif silahı olan ABD istihbarat gemisi USS Liberty’ye saldırdı. Gemi Gazze açıklarında muhtemelen istihbarat toplama görevi icra ediyordu. Gündüz vaktiydi; pırıl pırıl bir hava vardı ve gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu.

YARDIM UÇAKLARINA GERİ DÖNÜŞ EMRİ

Alçak uçuş yapan uçakların özgün bir yapısı olan 10 bin tonluk devasa ABD gemisini tanımaması imkânsızdı! Mısır’ın bu tonajda benzer bir gemisi yoktu. En eğitimsiz birlikler bile böyle bir hata yapmazdı. Uçaklar roket ve napalm bombaları ile art arda taarruz etti.Gemi personelinin bütün tanıma ve tanıtma gayretine rağmen taarruz şiddeti hiç azalmadı.Başlangıçta gemi telsizle yardım çağıramadı. Çünkü uçaklar geminin muhabere sistemlerini baskı altına almıştı. Ama çeşitli yetenekleri olan Liberty bir yolunu bularak uçak gemisi Saratoga ile temas kurdu. 12 uçak ve 4 tanker uçağı Liberty’ye yardım için havalandı. Haber Washington’a ulaşınca ABD (!) Savunma Bakanı Robert McNamara muhtemelen geri dönüş talimatı verdi. Liberty kaderine terk edildi.

Yazının Devamı

Suriye için bir strateji

Suriye’de yeni bir dönem başlıyor. Krizin başlangıcından bu yana ilk kez Avrasyalı bütün aktörler Suriye’deki asıl tehdit konusunda uzlaştı. Çok yıpratıcı olmasına, ağır insani, ekonomi ve çevresel kayıplara neden olmasına rağmen terör örgütleri Suriye’de kalıcı olamazdı. Bu örgütlerin hepsi bir devlete dayanmasına rağmen günün birinde ya yok edilecek ya da çekip gidecekti. Çünkü bu örgütlerin Suriye’de dayandığı bir halk tabanı yoktu. Korku salarak yaşıyorlardı.

SURİYE’DE ASIL TEHDİT

Dikkatli gözlemciler IŞİD’in şaha kalktığı dönemlerde bile asıl tehdide dikkat çekti. Suriye’deki gerçek tehdit PKK’dan kaynaklanıyordu. Çünkü PKK öncelikle Suriye topraklarındaki bir gerçeklikti. Aynı zamanda Irak ve Türkiye ile etkileşim içindeydi. Ama yine de PKK tek başına Suriye için kolay bir hedef olurdu. Büyük tahribata yol açar ama asla geniş bir alanı denetimi altında tutamazdı.

Yazının Devamı

Doğu Akdeniz'de MEB!

Yenişafak’ın 10 Ekim 2018 günkü haberi Türkiye için kalk borusu niteliğindeydi. Yunan Savunma Bakanı Panos Kammenos şunları söylüyordu: “Önümüzdeki aylarda Doğu Akdeniz’de doğal gaz çalışmaları başlayacak. Bu da,‘Münhasır Ekonomik Bölgenin (MEB)’ bir an önce ilan edilmesi” demektir. Doğu Akdeniz’de MEB ilan etme aşamasındayız. Silahlı Kuvvetlerimiz sorumlu olduğu güneye doğru genişleyecektir.”

TÜRKİYE’YE KARŞI ŞER İTTİFAKI

Yunan Bakan, tek başına Türkiye’nin karşısında duramayacağını bildiği için Doğu Akdeniz’e doğrudan ya da dolaylı olarak başka güçleri davet etmeyi ihmal etmedi. İlk çağrı NATO, AB ve belki de ABD ve Fransa içindi: “Süveyş, Kıbrıs, Girit ve Malta arasında silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapılıyor!” Yunan Bakan’ın diğer sözleri de düşündürücüydü: “Mısır, İsrail, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), GKRY ile birlikte Doğu Akdeniz ve Balkanlarda istikrar ekseni oluşturuyoruz.” Türkiye’ye olan düşmanlığını, ülkemize karşı geniş bir uluslararası ittifak yaratma hedefini “istikrar” sözcüğü ile gizliyordu.

Yazının Devamı

Libya'ya ABD-Fransa tuzağı

Yedi canlı olan gerçekler günün birinde mutlaka su yüzüne çıkıyor. ABD-Fransa ikilisinin NATO ve maalesef Türkiye’yi de kullanarak Libya’yı paramparça ettiği olayların ardındaki kirli tezgâhlar bir bir ortaya dökülüyor. Hillary Clinton’a gönderilen 3000 yeni e-posta’dan birisi ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. Clinton’un en güvendiği danışmanı Sidney Blumenthal’in Nisan 2011’de gönderdiği ileti, “Fransa’nın Müşterisi ve Kaddafi’nin Altını” başlığını taşıyor ve buzdağının altına ışık tutuyor.

NATO KİRLİ BİR MAŞADIR!

Emperyalist Batı ülkelerinin Libya lideri Kaddafi’yi devirmek için NATO’yu nasıl istismar ettiği çarpıcı bir şekilde anlatılıyor. BM Güvenlik Konseyi (BMGK), 17 Mart 2011 günü Fransa’nın girişimiyle 1973 sayılı kararı aldı. Buna göre, sivilleri korumak için Libya hava sahasında “uçuşa yasak bölge” ilan edildi. Ancak asıl hedef, ABD ve Fransa’nın sinsi, kirli ve şeytani hedeflerinin kolayca ele geçirilmeseydi. Çin ve Rusya resmen uyutuldu. Ya da dar çıkarlarını gözeterek uyumayı tercih edip, bu kararı veto etmediler.

Yazının Devamı

ABD: Rusya'yı Vururum

ABD ve SSCB, INF olarak bilinen, “Orta ve Kısa Menzilli Füzeler Antlaşmasını (The 1987 Treaty on the Elimination of Intermediate-Range and Shorter-Range Missiles) ” 1987 yılında imzaladı. Antlaşmaya göre iki taraf, 500-5500 km. menzili olankaradan atılan balistik füzelere ne sahip olacak ne de üretebilecekti. Ayrıca bu füzelerin uçuş testleri de yasaklanmıştı. Bu antlaşmanın temel amacı, Avrupa’da savaş riskini azaltmaktı. Ayrıca bu girişim, müteakiben başlayacak “Stratejik Silahların Sınırlandırılması Müzakerelerinin” alt yapısını oluşturacaktı.

INF ANTLAŞMASI’NIN SONU MU?

Ancak NATO ve ABD, NATO kod adı “SSC-8” olan ve INF’yi ihlal eden füze sisteminiRusya’nın gizli olarak ürettiğini iddia etti. Bu iddialar ortalığı karıştırdı. ABD içinde INF antlaşmasından çekilme tartışmaları başladı. ABD’nin NATO Daimi Temsilcisi, “bu füzeleri yerinde vuracaklarını” söyleyerek Rusya’yı tehdit etti.Rusya yeni füze iddialarını reddetti ama diplomatik olarakINF’yi fazla önemsemediğini ima etti. Böylece dünya barışı için son kerte önemli olan INF antlaşması üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başladı. Her iki taraf da dengeli adımlar atarak bir ara yol bulabilirdi. Bilakis gerginliği artırıcı eylem ve söylemlerde bulundular. Daha nükleer bir dünyaya giden yolun kaldırım taşları döşenmeye başladı. Ayrıca 2010 yılında imzalanan “Stratejik Saldırı Silahlarının Daha da Azaltılması ve Sınırlandırılması (New START)” antlaşması da tehlikeye düştü.

Yazının Devamı

Bir şehit, bir belediye başkanı

Gazeteler 9 Ekim 2018 günü ilginç bir haberi okuyucuları ile paylaştı. Şehit Pilot Nail Erdoğan için Balıkesir’de yapılan anıtın ayrıntıları anlatılıyordu.Haberler görkemli anıtın fotoğrafları ile süslenmişti. Devletin sırtını döndüğü bu kahraman pilota millet sahip çıktı. Bu olaya öncülük eden Belediye Başkanı Sayın Zekai Kafaoğlu bütün Türk milletinin hislerine tercüman oldu. Bu anıt niçin çok önemliydi?

ULUSLARARASI HUKUKTA HAVA SAHASI

Uluslararası kurallara göre, bir ülkenin hava sahası, ana kıtası ve karasuları genişliğine eşit ve onun üzerindeki sahadır. Buna rağmen Yunanistan, 1931 yılında bir iç hukuki düzenleme yaparak hava sahasını 10 deniz miline çıkarmıştır. Bu düzenlemenin,“sivil havacılık ve hava korsanlığı ile mücadele kapsamında hayata geçirildiği” ifade edilmiştir. Ancak Yunanistan 1945 yılında bu iç düzenlemesini dünyaya ilan etmiş, uluslararası bir boyut kazandırmış ve uyulmasını talep etmiştir. Karasuları 6 mil iken hava sahasını 10 mile çıkarmak uluslararası hukukun açık bir ihlalidir. Türkiye, haklı olarak bu tek taraflı ve korsanca girişimi tanımamış ve bu sahalarda askeri hava faaliyetleri icra etmiştir. Türkiye için bu hava sahasında yüreklerini kanat yaparak uçan kahraman pilotlarımıza minnettarız…

Yazının Devamı

ABD'nin niyet ve maksadı

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, “Başkan Trump’ın onayıyla Suriye politikasını yenilediklerini” ifade etti. Çekilme için üç koşul ortaya koydu: “Suriye’deki çatışmaların sonlanması, soruna siyasi bir çözüm bulunması ve İran bağlantılı tüm güçlerin Suriye’den çıkması!” Ayrıca, kesin bir ifade kullanmasa da Kuzey Irak’taki çekiç güç benzeri, “uçuşa yasak bölge” gibi uygulamaları da gözden geçirdiklerini ima etti. Tabii ki bunlar yasak savıcı mahiyette diplomatik söylemler… ABD’nin gerçek niyetini anlayabilmek için geçmişte yaptıklarını gözden geçirmeliyiz. ABD’nin faaliyetlerini kısaca hatırlayalım:

IŞİD PKK’YA ÇALIŞTI!

Önce IŞİD gibi insanlık düşmanı bir canavar ortaya çıktı! Bu canavar kademe kademe Kuzey Suriye ve Fırat’ın doğusuna yerleşti. ABD, PYD marifetiyle, başlangıçta AKP hükümetinden de aldığı destekle IŞİD’i tasfiye etti! IŞİD’in boşalttığı alanlara PKK/PYD yerleşti! PKK/PYD’nin doğuya doğru genişlemesini TSK durdurdu. ABD Irak sınırına yakın bölgelere büyük lojistik üsler kurdu. PKK’nın bazı unsurlarını Kandil’den Irak’taki Sincar bölgesine naklederek Suriye-Irak terör bağlantısını tesis etti.

Yazının Devamı

Ülkeye sandıkta isim aranıyor

Makedonya Devleti kendine yeni bir isim vermek için vatandaşlarını sandığa çağırdı. Tarihin tanık olduğu en ilginç referandumlardan birisine şahit olduk. Bir millet, ABD ve AB’nin baskısı ile ismini, yani bütün değerlerinin ortak paydasını satmak için oy vermeye davet edildi. Makedonya gidecek, yerine “Kuzey Makedonya” gelecekti. Havuç ise NATO ve AB üyeliği oldu. Çünkü Yunanistan, “kabul etmediği Makedonya ismi” nedeniyle her iki ittifaka da Makedonya’nın girişini veto ediyordu.

İSİM TARTIŞMASI NASIL BAŞLADI?

Yugoslavya dağıldıktan sonra1991 yılında Makedonya Devleti kuruldu. Yunanistan NATO’da büyük gürültü kopardı. NATO ara bir çözüm olarak ülkenin ismini, çok garip bir şekilde, “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya (Former Yugoslav Republic of Macedonia)” olarak kabul etti. Çünkü ABD, başta Rusya olmak üzere Makedonya’yı Avrasya’nın çekim alanından uzak tutmak istiyordu. Emperyalizmin doğduğu topraklar üzerinde kurulu AB ülkeleri de buna kayıtsız şartsız destek verdi.

Yazının Devamı

AKP direkten döndü!

AKP’nin ülkenin ekonomik sırlarını yabancı bir şirketle paylaşma kararı tam bir ötenaziydi! Çünkü kendine oy veren yoksul kitlelerin kazandığı antiemperyalist bilince meydan okuma anlamı taşıyordu. Son dönemlerde Türkiye’de yaşanan gelişmeler ulusal meselelere duyarlı geniş bir kitle yarattı. Hiçbir güç CIA denetimindeki bir şirketi Türk milletine kabul ettiremezdi!Böyle çarpık bir yola girmek kendi seçmenlerinin duygu dünyasında bile ciddi kuşku ve kırılmalara neden olurdu. Türk milleti ve vatansever AKP seçmeni ağırlığını öylesine güçlü bir şekilde hissettirdi ki burnundan kıl aldırmayanlara çark manevrasından başka hiçbir seçenek bırakmadı.

MİLLİ GÜVENLİK SORUNU

AKP bu tercihi ile yerlilik ve millilik iddialarına gölge düşürmüştür.Şirketin şu an Türkiye için en büyük ve en öncelikli tehdit olan ABD’ye ait olması nedeniyle,Türk milleti yapılan işlemi bir milli güvenlik sorunu olarak görmüştür.Çünkü parayı kontrol eden hukuk ve milli savunma dâhil her şeyi denetler. İmparatorluk geleneği olan büyük bir devletin kerameti kendinden menkul bir şirkete sığınması her türlü mesajı bünyesinde barındırmaktadır. AKP, bu kararı ile kendine güvenmediğini, ülkeyi yönetebilecek kadrolardan yoksun olduğunu iç ve dış kamuoyuna davul zurna ile ilan etmiştir. Ayrıca bu karar ülkemizi bütün dünyanın gözünde kırılgan bir duruma düşürmüştür.

Yazının Devamı

Tarihin jeopolitik ekseni

ABD İçişleri Bakanı Ryan Zinke, Pittsburg’daki konuşmasında şunları söyledi: “Donanmamız sayesinde deniz ticaret yollarını açık tutabilir ve gerekirse bu yolları Rusya’ya kapatabiliriz. Böylece temel ihraç ürünü enerji olan Rusların uluslararası piyasalara ulaşmasını engelleriz!” Buna karşılık Rus Senatör Aleksey Puşkov, “bu söylemin Rusya’ya savaş ilan etmek anlamına geldiğini” ifade etti.

TARİH ÜZERİNDE DENİZ GÜCÜNÜN ETKİSİ

Bu sözlerin tamamı temel jeopolitik kavramlar ile doğrudan ilişkilidir. Büyük coğrafi keşifler, aynı zamanda ulusların zenginleşmesinin ardındaki sırların da keşfidir. Büyülü sözcükler üretim fazlası ve ticarettir. Dünya çapında zenginleşme ancak küresel düzeyde ticaret ile mümkündür. Bu ise durup dururken, kendiliğinden olmaz! Konunun teorisinin, jeopolitik alt yapısının ortaya konması gerekir. Bu konudaki en ikna edici görüş, “Deniz Egemenliği Jeopolitik Kuramı”nın yaratıcısı Amerikalı Amiral Mahan’a aittir. Mahan’ın “Tarih Üzerinde Deniz Gücünün Etkisi (The Influence of Sea Power upon History)” adlı eseri tam anlamıyla bir jeopolitik şahaseridir. Kitaptan bazı alıntılar yapalım:

Yazının Devamı

ABD dünya savaşı mı istiyor?

ABD, 20 Eylül 2018 günü Çin’e cezalandırıcı yaptırımlar uygulayacağını ilan etti. Bunu da ABD’nin "Rakiplerine Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası’na (Countering America’s Adversaries Through Sanction’s Act, CAATSA 2017)" dayandırdı.

ABD KRİZİ TIRMANDIRIYOR

ABD temel sorun sahası olarak kötü niyetli olarak kabul ettiği Rusya’dan Çin’in S-400 ve SU-35 muharip uçaklarını satın almasını gösteriyor. Tarihinde ilk kez ABD, Rusya ile iş yapan bütün ülkeleri yaptırım kapsamına almak için planlamalar yapıyor. Açıklama Rusya’nın 1981’den bu yana yaptığı en büyük tatbikata Çin’in katılmasından 3 gün sonra yapıldı. Doğal olarak bu açıklama Çin’de büyük tepkilere neden oldu. Çin karşılık vereceğini ilan etti. ABD, zaten Çin’e karşı bir ticaret savaşı başlatmıştı.

Yazının Devamı

Türkiye’ye baraj tuzağı

İnşaat Mühendisi Naci Özen bütün ömrünü ve mütevazı gelirini Türkiye’de yapılan barajların doğasını anlamaya adamış... Yaptığı çalışmaları 12 ayrı yazı ile bana gönderdi. Ayrıca yüzlerce mühendislik krokisi ve özel çizimlerle bu çalışmalarını bilimsel olarak destekliyor. Matematik ve fizik merakım olduğu için çalışmalarının tamamını uzun saatler vakfederek anlamaya çalıştım. Hayretler içinde kaldım. İddiaları yenilir yutulur cinsten değil! “Türkiye’deki bütün barajların yabancı parmağı ve içimizdeki devşirilmiş kişiler tarafından hatalı olarak inşa edildiğini” ileri sürüyor. “Büyük kalkınma projesi olarak tanıtılan barajların borçlarımızı artırdığını ve ülkemizi felakete sürüklediğini” ifade ediyor.

ABD KANCASINA TAKILANLAR...

İçine düşürüldüğümüz tuzağı ABD’li Dr. Richard Podol 1968 tarihli raporunda şöyle betimliyor: “... Yirmi yıldan beri Türkiye’de faaliyette bulunan yardım programı, bir zamandan beri meyvelerini vermeye başlamıştır. Önemli mevkilerde Amerikan eğitimi görmüş bir Türk’ün bulunmadığı Bakanlık veya İktisadi Devlet Teşekkülü (KİT) hemen hemen kalmamıştır. Genel Müdür, Müsteşarlık mevkilerinden daha büyük görevlere kısa zamanda geçmeleri beklenir. AİD (Amerikan Yardımı) bütün gayretlerini bu gruba yöneltmelidir...”

Yazının Devamı

Tartışılan bir ada ve onurlu bir amiral

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotsiaz’ın demeci Kıbrıs davasını yakından izleyen vatansever kesimde kaygı ve endişelere neden oldu. Çünkü Bakan, “kısa süre sonra müzakerelerin, kendileri için daha avantajlı bir pozisyonda başlayacağını” ifade etti. Bir ülkede hem kurumların hem de milletin en önemli ve en öncelikli görevi devletin varlığını devam ettirmektir. Devleti olmayan milletler ayak altında ezilir. Belirli bir süre sonra millet vasfını kaybederek halka dönüşür.

Devletler geçmişten gelip geleceğe uzanan varlıklardır. Tarihsel kökleri olduğu gibi geleceği kucaklayan dinamikleri vardır. Ülkede yaşayan vatandaşların ve ülkeyi yönetenlerin hem o ülkenin kurucu atalarına hem de gelecek nesillere karşı yazılı olmayan sorumlulukları vardır. Herhangi bir ülkede sözde değil özde bir devlet varsa, bu sorumluluk duygusu ve bilinci yazılı anayasalardan bile daha etkili bir nitelik kazanır. Yaşadığı tecrübeleri dostları ile paylaşan örnek vatansever emekli Tümamiral Mustafa Özbey’in söylediklerine dikkatle ve nefeslerimizi tutarak kulak kabartalım. Kısaltarak naklediyorum. Ara başlıklar bana aittir.

F-16’LAR İLE YUNAN’A KRİZ YÖNETİMİ DERSİ

Yazının Devamı

Hem AB-D askeri hem antiemperyalist

Ülkemizde bazı yazarlar ABD’nin hedef tahtasına koyduğu Maduro’ya hakaret ederek derin görgü ve bilgilerini sergiliyor... Okudukça bu yazarlardan ilham alarak dünyayı daha iyi tanıyoruz! Aynı yazarlar 2015 Temmuz’unda TSK, PKK kamplarını yerle bir ederken, “dağı taşı bombalıyorlar…” demişti. ABD’yi hedef alan Fırat Kalkanı Harekâtı’na karşı çıkmış, HDP için derin matematik bilgileri ile düşman çatlatmıştı. Bir de Veli’nin hikâyesi var ki insanın yüreğini burkuyor. Arşivler orada duruyor. Dileyen bakabilir… Trump’ın, “savaş açalım” dediği Maduro’ya saldırmanın dayanılmaz hafifliği bir roman konusu olur. İşin içinde AB-D olunca, herhalde akan sular duruyor. İşin güzel (!) tarafı, kendini Cumhuriyetçi, Atatürkçü olarak tanımlayan kitleleri bu yazarlar yönlendiriyor. Ne diyelim, alan razı, veren razı, Allah beraberliklerini bozmasın!

BASIN KİMİ POMPALIYOR…

Ülkemizde geniş bir kitle fikri, kuramsal ve ideolojik bir derinlik olmadığından kavram kargaşası içinde yaşıyor. Basın ve yayın organlarının bombardımanı ile halkın kafası karmakarışık ediliyor. Fikirler ve ilkelerden ziyade kişileri ön plana çıkardığımızdan, ileri doğru adım atamıyoruz. Ülkemizdeki oligarşinin işaret ettiği kişileri basın pompalıyor. Öyle bir ortam yaratılıyor ki dayatılan kişiye bir kutsiyet veriliyor. Onun etrafında fikirlerin giremeyeceği bir duvar örülüyor. Böylece o kişiyi fikir bazında eleştiren çevreler egemenlerin oklarının yanı sıra toplumsal bir tepki ile de karşılaşıyor. Böylece toplum giderek durağanlaşan ve çözüm üretemeyen bir hüviyet kazanıyor. Bu ise AKP iktidarının ekmeğine yağ sürüyor.

Yazının Devamı

Rusya ve Fırat'ın doğusu

Analitik bir istihbarat analizi emarelere dayanır. Öncelikle olgular gerçekçi olarak alt alta dizilir. Sadece emareler bazen yeterli olmaz. Bu durumlarda istihbaratçının deneyimi, zekâsı ve sezgileri devreye girer. Ancak emarelere dayanmayan bir istihbarat analizinin hak ettiği yer çöp tenekesidir. Her sorunda yüzlerce analiz yapılabilir; güzel sözcükler, edebi yazılar etki de yaratabilir ama emarelere dayanmıyorsa, içini dökmekten başkaca bir anlam ifade etmez!

RUSYA’NIN PKK/KÜRT SİYASETİ

Rusya’nın özel olarak Suriye’deki PYD politikası, genel olarak PKK/Kürt politikası Türkiye ve bölge ülkelerinden çok farklıdır. SSCB dönemimden de izler taşımaktadır. Ancak bu tartışma ayrı bir yazı konusudur. Rusya’nın PYD siyaseti bugüne dek zaman zaman inişli çıkışlı bir çizgi izlese de genellikle istikrarlı bir yol izlemiştir. Rusya, açıkça ifade etmese de PYD’yi Suriye’yi birleştiren bir oluşum olarak görme eğilimi içine girmiştir. Ancak Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un 22 Eylül 2018 günü basın yayın organlarına düşen açıklaması bir dönemin kapandığına işaret etmektedir. Lavrov, “Suriye’deki asıl sorunun Fırat’ın doğusu olduğunu” ifade etmiştir. İsterseniz laf salatasını bir kenara bırakarak, emarelere bakalım.

Yazının Devamı

Dava kimlere kaldı

Milli davalar, milleti ve halkı ile birlikte nefes alan büyük adamlar ile savunulur. Sıradan insanlarla duvara toslar; davanın ruhunu anlayamayan güvenilmez ve kaypak insanlarla felç olursunuz. Karşı tarafın tezlerini içselleştiren, kendi milli politikalarına dudak büken insanları müzakere heyetlerine sokarsanız, sadece zararın muhasebesini yaparsınız.

ANNAN PLANI VE ACEMİ KADROLAR

Kıbrıs’taki gururumuz kahraman Rauf Denktaş’a dünyadaki bütün Türkler sonuna kadar güveniyordu. Hem bilgi birikimi hem müzakere ustalığı hem de cesaret ve vatanseverliği ile bir efsane olmuştu. Hiç kimse bu büyük insanın kandırılacağını düşünmüyordu. Ama iktidara gelen acemi AKP kadroları onu hedef aldı. Jeopolitik ve stratejiden bihaber bu kadrolar Kıbrıs’ı Doğu Akdeniz’de oyuncak ada sanıyordu. Emperyalizmin sadık elemanı Annan ile sonuç almaya çalıştılar.

Yazının Devamı