Soner Polat

Soner Polat

Köşe Yazısı

Ukrayna’yı doğru okumak

Öncelikle altını kalın kalem ile çizelim: Ukrayna geleneksel olarak Türkiye ile dost bir ülkedir. Dostane ilişkilerin sürdürülmesi, daha da geliştirilmesi her iki ülkenin de yararınadır. Her ülke jeopolitik tercihlerine bağlı olarak geleceğine, hatta kaderine yön verir. Bu nedenle iyi komşuluk ve ikili ilişkilerin doğal sınırları vardır. Bu sınırlar zorlandığında, bir ülkenin kaderine diğeri de gereksiz yere ortak olur.

TÜRK AKIMI’NA HÜCUM!

Dr. Sayın Doğu Perinçek, çok önemli bir bilgiyi bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyurdu. ABD Dışişleri Bakanlığı sitesine konan ortak bildiri, ABD-Ukrayna arasındaki stratejik ortaklığının kapsamını detaylandırıyordu. Bu bildiride Türkiye’yi de yakından ilgilendiren konular vardı: “… ABD ve Ukrayna, Kuzey Akım 2, Türk Akımı’nın ikinci ayağı gibi Ukrayna’nın ekonomik ve stratejik istikrarına darbe vuran Rus doğal gazı projelerinin durdurulması için birlikte çalışmanın önemini vurgularlar.”

Yazının Devamı

TFF, AKP ve küme düşen Türk futbolu

Milli Takım dünya üçüncüsü olmuştu. Galatasaray Avrupa kupasını kazandı. Türkiye’nin ayak sesleri dünyanın her köşesinde yankılanıyordu. Türk futbolunun geleceği aydınlıktı. Ama kitleleri peşinden sürükleyen futbol siyasetin kirli ağlarına takılınca, aşağı doğru düşüş başladı. Başlangıçta dalgalı bir çizgi izleyen iniş seyri, Demirören’in Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı olmasıyla serbest düşüşe dönüştü. Sağlıksız TFF-Siyaset ilişkisi futbol kulüplerini, kademe kademe borç batağına sürükledi

ve aslında fiilen iflas ettirdi.

Beşiktaş'a çelme!

Yazının Devamı

Ege'de miyop gözler

AKP’nin Ege konusunda söylediklerinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Çünkü ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz! AKP’nin lider kadrolarının bile Ege sorunlarının doğası hakkında hiçbir fikri olmadığı olaylarla sabittir. Bilindiği gibi Ege’de Türkiye’ye ait 152 üzerinde ada, adacık ve kayalık vardır. Ama Yunanistan bu adaların üzerinde mutlak egemenlik iddiasındadır. Ayrıca bu adalardan en önemli 17 adedi fiilen Yunan işgali altındadır. Bazılarına askeri üs bile kurulmuştur.

AKP Ege sorununu bilmiyor

Gözünün içindeki kendi adası üzerine düşman askerlerinin konuşlanmasını dünyadaki hiçbir devlet kabul etmez. AKP’den Başbakanlık yapmış iki kişi bu adalardan ikisini (Koyun adası ve Marathi) pasaportla ziyaret etmiştir. Bu ise meselenin hiçbir şekilde AKP kadroları tarafından bilinmediğini göstermektedir. Bilmediğiniz bir konuyu savunamazsınız. Zaten sonuç da ortadadır. AKP cephesinin soyut, “yaparız, ederiz, izin vermeyiz…” dışında somut hiçbir ciddi adımı yoktur. Hatta AKP kadroları

Yazının Devamı

Karadeniz’de mini deniz savaşı

Batı Ukrayna’yı kışkırttı. Bir renkli devrimle Batı’nın bütünüyle denetiminde bir iktidar iş başına geçti. Bu iktidar tepeden tırnağa Rus karşıtı politikalar izledi. Ancak Ukraynalı yöneticiler jeopolitiğin alfabesini bile bilmiyordu.

KRİTİK JEOPOLİTİK EKSEN

Ukrayna, Rusya için birinci derecede önemli jeopolitik eksendi. Evet, Rusya’nın Suriye’de çıkarları vardı ama hiçbir zaman Karadeniz’de olduğu gibi yaşamsal değildi. Rusya hemen harekete geçti. Kırım’ı 2014’te ilhak etti. Ukrayna’nın doğusundaki Rus yanlısı ayrılıkçı eğilimleri destekledi. Ama daha da önemlisi Rusya özel bir jeopolitik proje ile nakış örer gibi Azak Denizi’nin tüm kıyılarında doğrudan ya da dolaylı denetim sağladı. Eğer, bir harita üzerinden o bölgeye dikkatle bakarsanız, Rusya’nın sessiz sedasız nasıl kritik bir jeopolitik hamle yaptığını anlarsınız. Bu proje kapsamında, Rusya Azak girişindeki Kerç Boğazı’nda Kırım’ı Rus ana kıtasına bağlayan bir köprü inşa etti. Bir mühendislik harikası olan köprü 3.69 milyar dolara mal oldu. Köprü, Mayıs 2018’de bizatihi Putin tarafından açıldı. Böylece Kırım ile Rusya arasında coğrafi bütünlük sağlanmış oldu.

Yazının Devamı

Kahraman Büyükelçi

Bir arkadaşımın gönderdiği, GOA yayınevinin çıkardığı “Büyükelçi” isimli kitap bir dönemi çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Kendi kütüphanemde de bulunması için araştırdım. Kitapçılarda değil ama sahaplarda bulabildim. Sizlerle de paylaşmak istedim…

DEMİRYOLLARININ BABASI

Çanakkale cephesi ve İstiklal Harbi’nde lojistik faaliyetlerde sıra dışı bir başarı sağlamış olan Behiç Erkin, Atatürk ve İsmet İnönü’nün gözdesi olmuş bir kurmay subay! Batılılar, “Hiçbir Türk demiryollarını işletemez!” derken, bu kurumu saat gibi çalıştırmış. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra demiryollarını millileştirmiş. İlk demiryolu okulunu kurmuş. İlk kamu müzesini hizmete sokmuş. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin derslerini Türkçeleştirmiş. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın fikir babası ve Atatürk’le birlikte 13 kurucusundan birisi. En önemli özelliği, görev aldığında kimseden çekinmeden karar alıp, uygulaması. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür! Atatürk’ün bizatihi soyadı verdiği 37 kişi içinde yer alıyor. Soyadı Erkin, “şartlar ne olursa olsun, doğru karar alıp uygulayan, bağımsız” anlamına geliyor… Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde milletvekili ve Bayındırlık Bakanı olarak görev yapmış.

Yazının Devamı

Kıbrıs'ta altın vuruş

Kıbrıs davasında tüylerimizi diken diken Mustafa Akıncı şunu demişti: “Ne Türkiye’nin 82’nci ili oluruz ne de Rum devletinde azınlık!” Zaten bu şahsın sözcüsü ve müzakere heyeti üyesi Barış Burcu yüksek lisans tezinde Türkiye’yi işgalci devlet (… and the Turkish invasion in 1974) olarak damgalamıştı. Ancak olaylar hiç de Türkiye’nin istediği bir boyutta gelişmiyor…

NEMESİS ve NOBLE DINA

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), uluslararası hukuka tamamen aykırı olarak tek taraflı olarak Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etti. ABD, İsrail, Yunanistan ve GKRY, 2014’ten bu yana Nemesis serisi tatbikatlar icra ediyor. Bu tatbikatların asıl hedefi, GKRY’nin yasa dışı MEB’ini Türkiye’ye karşı savunmak! Bu tatbikata doğrudan Avrupa Birliği (AB)’ye bağlı kurumlar da katılıyor. Nemesis-2018’e ABD, İsrail, İngiltere, Fransa, Yunanistan, GKRY ve AB fiilen katıldı. Mısır, İtalya ve Ürdün ise gözlemci gönderdi.

Yazının Devamı

ABD nerede hata yaptı?

ABD son 30 yılda emperyal hedefleri için ülkeleri fiilen işgal etti; kimyasını bozdu ve rejim değişikliklerine neden oldu. Bu kapsamda eleştiriler çoğalınca terör örgütlerini kullanarak vekâlet savaşları yaptı. Libya ve Suriye örneklerinde olduğu gibi, kendi askerini kullanmadan örtülü operasyonlarla iki ülkenin alt yapısını alt üst etti. Her iki ülkedeki bütün dengeleri bozdu.

Kazanırken kaybetmek

Başlangıçta başarılı sonuç alındığı düşünüldü. Kısa dönemde gelen zafer herkesi gerçek sorunlardan uzaklaştırdı. Bulutların üstünde dolaşanların ayakları yere asmıyordu. Ama orta ve uzun dönemde bu ülkelerde isyanlar, iç çatışmalar başladı. Radikal eğilimler güçlendi. ABD karşıtı terörist faaliyetler giderek gerilla harbi ve şehir savaşlarına dönüştü. Uzaktan Kumandalı Patlayıcılar, keskin nişancılar, intihar bombacıları ABD askerlerini şaşkına çevirdi. ABD, bu tür bir harbe hazır değildi.Geleneksel olarak konvansiyonel bir çatışmanın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde örgütlenmişti. Bunun doğal sonucu olarak ABD Savunma Bakanlığı (PENTAGON), silahlanma politikasını bu tür tehditleri karşılayacak şekilde projelendirdi. Bu ise ABD’nin karşısına tarihindeki en ağır faturayı çıkaracaktı.

Yazının Devamı

Demir kubbe yetmedi

Gazze’de İsrail ile HAMAS arasında yapılan ateşkes Savunma Bakanı Lieberman’ın istifası ile sonuçlandı. Bu gelişme ise bir hükümet krizine yol açtı. Netanyahu hâlihazırda iktidarını pekiştirecek 61 milletvekilini bulamıyor. Bilindiği gibi İsrail parlamentosunda (Knesset) toplam 120 milletvekili bulunuyor.

Erken seçim çağrılarına ise Netanyahu şimdilik olumlu bir yanıt vermiyor.

NİÇİN ATEŞKES OLDU?

Yazının Devamı

Türk Akımı

Türk Akımı doğal gaz projesi ekonomik boyutu olsa da hiç kuşkusuz jeopolitik bir hamledir. Bilindiği üzere ABD’nin önemli hedeflerinden birisi Rus hidrokarbon kaynaklarının dünya pazarlarına intikalinin engellenmesidir. Bu kapsamda ABD, Rusya’yı Avrupa pazarına sokmamak için çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. Türkiye de bu konuda doğrudan ve dolaylı baskılara maruz kalmıştır.

TÜRKİYE VE ENERJİ

Türkiye, maalesef enerjide dışa bağımlı bir ülkedir. Her yıl 50-60 milyar dolarlık kaynağımız enerji için harcanmaktadır. Yıllık doğal gaz ihtiyacı koşullara göre değişmekle birlikte yıllık 50-60 milyar metre küp kadardır. Ulusal üretim miktarı ise sadece 500 milyon metreküp civarındadır. Karadeniz’den geçen Mavi Akım projesi ile Rusya’dan yılda 16 milyar metre küp doğal gaz ithal ediyoruz. Bu anlaşma 1997 yılında imzalanmış olup 25 yıl sürelidir. Doğu Anadolu Doğal Gaz Ana İletim Hattı ile İran’dan yılda 10 milyar metre küp, Bakü-Tiflis-Erzurum hattı ile Azerbaycan’dan yılda 6,6 milyar metreküp doğal gaz alıyoruz. Ayrıca TANAP projesi ile Azerbaycan’dan yılda ilave 6 milyar metreküp doğal gaz tedarik ediyoruz.Ülkemizde ayrıca, sıvılaştırmış doğal gaz (LNG) ithalatı için Aliağa/İzmir (5 milyon ton) ve Marmara Ereğlisi (4,6 milyon ton)’nde iki tesis bulunmaktadır. İlave olarak BOTAŞ’ın Silivri’de 2,6 milyar metre küpkapasitesinde depolama tesisi bulunmaktadır. Toplam ihtiyacın yüzde 10,5 kadarını Cezayir ve Nijerya’dan LNG olarakalıyoruz.

Yazının Devamı

Neyi anlatacaksınız?

Basın yayın organlarında yer alan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamaları ile derin düşüncelere daldım: “Ege adaları konusunda partilere gerekli bilgilendirmeleri yaptık. Bu konuda İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i aradık. Milli Güvenlik Konseyi (MGK)’ne de bir rapor halinde konuyu sunacağız.”

DENİZDE SINIFTA KALDIK!

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. AKP iktidarı ve onu yönlendiren Dışişleri Bakanlığı’nın en başarısız olduğu alan başta Ege olmak üzere genel anlamda Türkiye’nin hayati deniz alaka ve menfaatlerini ilgilendiren sorunlardır.Deniz jeopolitiği ve deniz stratejisi bütünüyle göz ardı edilmiştir. Ülkemizin bu kritik ve hassas alanda ne istediği bile belli değildir. Öylesine büyük hatalar yapılmıştır ki kalın kitaplara konu olur.

Yazının Devamı

Balyoz'un MR'ı ya da çuvaldız

Balyoz’daki dava ve silah arkadaşım E. Kur. Alb. İkrami Özturan düşünen, sorgulayan, araştıran ve gerçeğin izini ısrarla süren gerçek bir entelektüeldir. Balyoz’un öncesi, dava süreci ve sonrasını titiz ve dikkatli bir çalışma sonucu müthiş bir esere dönüştürmüş: “Çuvaldız”Galeati Yayıncılığın okurlarla buluşturduğu bu kitaptan bazı kesitleri sizlerle de paylaşmak istiyorum. Ara başlıklar bana aittir.

ABD OLTASINA YEM OLURSAN

NATO Konseyi’nde 1952 yılında söz alan Fatin Rüştü Zorlu şunu söylüyor: “… Karşınızda büyük bir istekle ve kayıtsız şartsız iş birliği zihniyetiyle hareket etmeyi ilke edinen bir Türkiye bulacaksınız. (sayfa 33)” Başbakan Prof. Dr. Nihat Erim de ilginç demeçler verir: “… Amerikan’ın harcamakta olduğu gayretlerin memleketimizde en derin bir anlayışla karşılanmış olmasından daha tabii ne olabilir? (sayfa 33)” Başbakan Adnan Menderes sanık kürsüsünden söyledikleri tam anlamıyla ezberleri bozuyor: “CIA’dan doğrudan doğruya para almayı servisin (MİT) başındaki (Behçet) Türkmen sağlamış! (sayfa 34)” ABD’ye öylesine büyük tavizler verilmiş ki doğacak vahim sonuçlar akla bile gelmemiş: “İki ABD askeri 13 Ağustos 1959’da askeri mahkemede tanıkların önünde Atatürk’e küfreder! (sayfa 35)”

Yazının Devamı

NATO, Rusya, Ukrayna ve Gürcistan

NATO Genel Sekreteri son kerte açık sözlüydü: “Ukrayna ve Gürcistan NATO’ya katılmayı çok istiyor. İki ülke önemli reformlar yaptı; Afganistan’a da önemli ölçüde askeri destek sağlıyor. Bu arzularının gerçekleşmesini görmeyi umut ediyorum.”

Engellerle dolu bir yol!

Ancak üyelik hiç de kolay gözükmüyor. Çünkü Rus jeopolitiğinin gerçekçi bir analizi, bu yolun bataklık ve engellerle kaplı olduğunu gösteriyor. 2008 yılında yapılan NATO zirvesinde liderler iki ülkenin üyeliği konusunda güçlü bir irade beyan etti. Bu çerçevede iki ülke NATO üyeliğini hızlandıracak yasaları parlamentolarından geçirdi. Gürcistan, hâlihazırda NATO’nun Afganistan’daki destek misyonuna 870 askerle destek sağlıyor. 2014’te sona eren Uluslararası Güvenlik ve Yardım Gücü (International Security Assistance Force-ISAF)’ne NATO dışında en yüksek katkıyı sağlayan ülke oldu. Ama Ukrayna ve Gürcistan’a üyelik sürecini hızlandıracak, eski Sovyet Cumhuriyetlerine yönelik, “Üyelik Hareket Planı statüsü (Membership Action Plan status)” bile verilmedi.

Yazının Devamı

Vatan ve onlar

Onlar için vatan kavramının hiçbir kutsiyeti yoktur. Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” eserini bunlar “Vatan Yahut Seccade” olarak okur. Seccade Washington’da Beyaz Ev’in önünde seriliyorsa, orası vatandır. Hudut, sınır gibi sözcükler ise kelime haznelerinin dışında kalır.

İHANETTEN BESLENMEK

Vatan için “gazilik, şehadet” kavramları bunların algılama düzeyinin çok üzerindedir. Bu nedenle, milletin bağımsızlığı için can verenlere, yaralanıp gazi olanlara kötü gözle bakarlar. Devlet ve millet ölüm-kalım savaşı verirken, düşmanla işbirliği yapanlar onlar için en kutsal varlıklardır.Hepsinin acısı ve özlemi aynıdır: “Keşke, Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan, Amerikalı vb. Türkiye’yi işgal etseydi!” Bu grup Türk milletinin vatanını savunma azim ve iradesinin önündeki en büyük engeldir.

Yazının Devamı

Satılık ülke: Filistin

Son dönemlerde geleneksel Arap politikalarında çok önemli kırılmalara tanık oluyoruz. Başta Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesi İsrail politikalarında ikiyüzlü davranıyor. Bir yandan İsrail ile diplomatik ilişki kurmadıklarını söylerken, diğer yandan bu ülke ile Filistin aleyhine özel ve gizli görüşmeler yapıyor. Arap dünyasında ihanet rüzgârları çok sert esiyor.

NETANYAHU VE MOSSAD UMMAN’DA!

Ekim 2018’de İsrail Başbakanı Netanyahu, MOSSAD Başkanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı ile birlikte Sultan Kâbus bin Sait’in daveti üzerine Umman’ı ziyaret etti. Yayımlanan ortak bildiride, işbirliğinin Ortadoğu’da barış ve istikrara katkı sağlayacağı vurgulandı. Netanyahu, “Tarih yazıyoruz. Hiçbir dönemde Arap ülkeleri ile bu kadar güzel ilişkilerimiz olmadı!” dedi. Ayrıca bu ziyaret kapsamında İsrail’i Körfez ülkelerine bağlayacak bir demiryolu projesinin de masada olduğu iddia edildi. Doğal olarak bu ziyaret İran tarafından sert tepki ile karşılandı.

Yazının Devamı

ABD Suriye'de neyi kovalıyor?

ABD, Suriye’de yürüttüğü vekâlet savaşından istediği sonuçları alamadı. Ayrıca Suriye savaş sahnesi küresel düzeyde ABD’nin gerçek yüzünü yansıtan ayna oldu. Devletlerin çoğu PKK ve IŞİD’in ABD politikalarının kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıktığını anladı. Ama ABD’yi doğrudan karşılarına almamak için bu konuyu açıkça dile getirmiyorlar… Bazı ülkeler de kendi genel Kürt politikaları doğrultusunda sessiz kalmayı tercih ediyor. Irak’tan sonra Suriye’de yaşananlar ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana pompaladığı, kültürel ve ahlaki üstünlük iddialarına kesin olarak nokta koydu. Dünyanın gözünde ABD artık zorbalıktan beslenen, terörle iç içe geçen, hukuk tanımayan, vahşi ve zalim bir devlet!

ESAT GİTSEYDİ NE OLURDU?

ABD’nin Beşar Esat’ı devirme çabaları hüsranla sonuçlandı. Jeopolitik ile nefes alan bir devlet olağan koşullarda kişileri hedef almaz. Ama bilir ki özel durumlarda kişi araçtır; onu devirmeden askeri ve siyasi hedeflere, yani amaca ulaşılmaz! Miloseviç gitti; Yugoslavya dağıldı, ortaya nur topu (!) gibi 7 devlet çıktı. Saddam Hüseyin gitti, Irak paramparça oldu. Kaddafi gitti, Libya çöktü; çökerken ABD ve Fransa tarafından yağmalandı. Esat gittiği takdirde, Suriye’nin birlik ve bütünlüğünü muhafaza edemeyeceğini ABD çok iyi biliyordu. Aynı gerçeği Rusya da görüyordu. Biri yıkmak, diğeri tutmak için çaba sarf etti. Bu yalın gerçeği göremeyenler, Esat yıkıldığı takdirde kendi bindikleri dalın da düşeceğinin farkında bile değildi.Suriye’de başlangıçta Esat’a ön yargı ile bakanlar bile yaşanan süreç sonunda fikir değiştirdi. Suriye’nin birlik ve bütünlüğü için başka bir çare olmadığını yaşayarak öğrendiler. Suriye halkı Esat etrafında kenetlendi.

Yazının Devamı

Akdeniz'de şeytan üçgeni

Doğu Akdeniz ve hatta Ege’de İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin Türkiye karşıtı girişimleri son dönemlerde düşmanlık boyutuna taşındı. Bilindiği üzere, Türkiye, ABD ve İsrail 1998-2009 yılların arasında Doğu Akdeniz’de, “Reliant Mermaid” serisi arama kurtarma tatbikatı icra ediyordu. Bu tatbikat saha ve eylem açısından sınırlı bir boyuttaydı. Ancak 2010’daki Mavi Marmara krizinden sonra İsrail ile olan askeri ilişkiler askıya alındı.

DÖNÜM NOKTASI 2010!

2010 kritik bir yıl, dönüm noktası oldu. Çünkü Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervleri keşfedilmişti. AB-D ile şeytan üçgeni (İsrail, Yunanistan, GKRY) arasında gizli görüşmeler yapıldı. Türkiye ve KKTC’yi oyunun dışına sürmek için planlar yapıldı. Bu yıldan itibaren Batı ve şeytan üçgeninin Türkiye politikaları tepeden tırnağa değişti. Türkiye tam anlamıyla hedef tahtasına konuldu. Daha bir yıl dolmadan, 2011 yılında şer cephesi Türkiye karşı ortak bir tatbikat başlattı. GKRY tatbikata gözlemci gönderdi. Tatbikatın adı bile manidardı: Noble Dina (Kutsal Dina)! Tevrat’ta yer alan bir konuyu anımsatıyordu: Özetle, Yakup’un kızı Dina kaçırılıyor ve oğulları intikam için kızı kaçıran Şekem’i öldürüyordu! Diğer bir ifade ile Şekem’le Türkiye özdeşleşiyordu.

Yazının Devamı