Soner Polat

Soner Polat

Köşe Yazısı

Dün ve bugün demiryolları

İstiklal Harbi’nin belki de en kritik günlerinden birisiydi. Türk milleti ölüm-kalım savaşının bir adım gerisindeydi. Savaşta demiryollarının sorumluluğunu üstlenen Behiç Bey bir telgraf alır. Gönderen Atatürk’tür: “Sevkiyatı hızlandırın; trenleri son sürate çıkarın; geciktirenler idamla cezalandırılacaktır!”Gelen cevap çok çarpıcıydı: “Bu hat 40 kilometreden süratli gitmeye müsait değildir. Hızlandıralım derken tek bir sevkiyat bile yapamayabiliriz. Emrinizi aldım; bu nedenle uygulamadım. İkinci emrinizi bekliyorum!” Atatürk derhal kısa bir cevap verir: “Sen nasıl uygun görürsen Behiç!” Trenler saat gibi çalışır ve zafere giden yolu açar.

TÜRKLER DEMİRYOLU İŞLETEBİLİR Mİ?

Behiç Bey, bir Osmanlı subayı olarak 1912 yılında demiryolu işletmesindeki hataları 4 ülkenin sistemi ile karşılaştırarak ortaya çıkarır. Bu konudaki çalışmasını 300 sayfalık bir kitap olarak yayımlar. Ancak yabancı yöneticiler Behiç Bey’in bu görüşlerine itibar etmezler. O dönemde tahmin edemedikleri husus, Behiç Bey’in bu bilgileri Kurtuluş Savaşı’nın kaderini etkileyecekdemiryolu şebekesine dönüştürecek olmasıdır.

Yazının Devamı

Kubilay'a değil Cumhuriyet'e saldırdılar

Hiç kuşkusuz Cumhuriyetimizin en önemli simgelerinden birisi de şehit Asteğmen Kubilay’dır. Atatürk bu üzücü olay nedeniyle Ordu’ya bir başsağlığı mesajı gönderir. Şu sözleri ile Kubilay’ın Cumhuriyet’in kalbindeki unutulmaz yerini ortaya koyar: “Büyük Ordu’nun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyet’in mefkûreci (idealist) muallim heyetinin kıymetli uzvu Kublay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet’in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiştir.”

VAHŞETİ FİLM GİBİ SEYREDENLER

Bu üzücü hadisede bir hususu gözden kaçırmamalıyız. Olayın müsebbiplerini bir kenara bırakalım. Onlar Ortaçağ’da bile görülmeyen insanlık müsveddeleridir. Ama ahalinin bir bölümü bu iğrenç girişimi desteklemiş, bir bölümü de, belki de korktuğundan kayıtsızca seyretmiştir. Hadisenin asıl iğrenç ve ürkütücü yönü budur. Cumhuriyet’in kulluktan, müritlikten, marabalıktan alıp birinci sınıf yurttaş yaptığı bu insanlar karşı devrimin ilk dalgasında alabora olmuştur…

Yazının Devamı

Erdoğan-Ruhani zirvesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani 20 Aralık 2018 günü Ankara’da bir araya geldi. Teknik heyetlerin de katıldığı zirveden sıcak ve samimi mesajlar çıktı.

KARŞILIKLI DOSTLUK MESAJLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan oldukça açık sözlüydü: “Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun raporlarına rağmen ABD’nin İran’la yaptığı nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi doğru değildir. ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları doğru bulmuyoruz. İran halkının yanındayız.” Cumhurbaşkanı Ruhani de Türkiye ile işbirliğini öne çıkaran mesajlar verdi. Her iki Başkan, “Suriye’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne verdikleri önemi”özellikle vurguladı.

Yazının Devamı

Türkiye ayağa kalkınca...

Strateji soyut değerlendirmelerin türevi değildir. Somut hedefler belirler ve onların ele geçirilmesi için yol ve yöntemleri saptar. Son dönemlerde, “Suriye’ye ABD’nin izniyle gireceğiz!” söylemleri kamuoyunda sıkça tartışıldı.

STRATEJİ SOMUT HEDEFLERE YÖNELİR

Bu tür tartışmalar sonucunda soyut kavramlar ve somut gerçekler iç içe geçti. Kafalar karıştı. Sis bulutları oluştu. Siyasi çekişmeler stratejinin önüne geçti.Eğer Türkiye’nin siyasi hedefi ilk önce Suriye’ye girmek ve öncelikli askeri hedefi, belirlenmiş bir büyüklük ve yerdeki bir coğrafi alanda tutunmaksa, bu amaca ulaşmak için herhangi bir ülkenin onayının olup olmamasının hiçbir önemi yoktur. Neticede onay olsa da olmasa da hedeflerinizi ele geçirmiş olursunuz. Harekât “mahdut hedeflidir!” söylemi de tankların paletleri harekete geçince anlamını yitirir. Çünkü harp başlayınca nerede duracağını önceden kestirmek hiç de kolay değildir. Her ülke önceden neyi taahhüt etmiş olursa olsun, nihai askeri ve siyasi hedeflerini ele geçirmek ister. Eğer harekât vatan savunması kapsamında yapılıyorsa, koşullar sonuna kadar zorlanır.

Yazının Devamı

Paranın jeopolitiği

Bundan tam 74 yıl önce 1944 yılının Temmuz ayında Batı ülkeleri dünya ekonomisine yön vermek için ABD’nin New Hampshire eyaletinin küçük bir beldesi olan Bretton Woods’ta bir araya geldi. Kendilerine ait mali denetim tekelinin günün birinde kırılacağını belki de akıllarına bile getirmemişlerdi. 1929 dünya ekonomik buhranından alınan derslerin de etkisiyle gerçekleştirilen bu toplantı, aslında mali sermayenin küresel düzeyde önünü açacak kurumlar oluşturmayı hedefliyordu.

BRETTON WOODS YA DA ABD’NİN MALİ TEKELİ

Tarihe “The Bretton Woods” antlaşması olarak geçen bu küresel ekonomik uzlaşma için Doğu Bloku dışındaki 44 ülkeden 730 delege toplandı. Bu delegeler İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki ekonomik yapının temel esaslarını belirledi. Bu kapsamda ülkeler ortak para birimi olarak ABD dolarını kabul etti. Kendi para birimleri için dolar esas alınarak sabit bir kur saptanmasına rıza gösterdiler. Ayrıca bu antlaşma ile Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın kurulması kararlaştırıldı. Diğer taraftan ekonomik sistemi daha da pekiştirmek için 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne (World Trade Organization)’ne dönüşecek Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Antlaşması’nın (General Agreement on Tariffs and Trade) kuruluşu da esasa bağlandı.

Yazının Devamı

Kıbrıs'ta son tango

Kıbrıs sorununda son dönemlerde ilginç gelişmeler oluyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in zaten bir Kıbrıs Özel Temsilcisi varken (Bayan Elizabeth Spehar), ikinci bir kişi daha görevlendirmesi yeteri kadar dikkat çekiciydi. Görevlendirilen ikinci kişi, Bayan Jane Holl Lute’un sıradan bir kişi değil ABD’nin operasyon elemanı olması aslında yeterli mesajları veriyordu. Belli ki küresel sistemin ve finans kapitalin adamı Guterres, bir oyun planı kurmuştu. Siyasette hiçbir şey tesadüf değildir. Tesadüf gibi görünenler kusursuz bir kurguya işaret eder.

TÜRKİYE’YE KARŞI ORTAK STRATEJİ

Şu konuyu kolaylıkla tespit ediyoruz: BM, Avrupa Birliği (AB), ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ortak bir strateji dâhilinde hareket ediyor. Genel koordinasyonu BM Genel Sekreteri sağlıyor. Guterres’in ilk hedefi, Türkiye’nin garantilerden vazgeçmesini, adadan askerlerini geri çekmesini sağlamak! Karşı tarafın oyun planında en kilit siyasi aktör Mustafa Akıncı! Emperyalist Batı, Akıncı’nın görev süresi içinde Kıbrıs’ı alıp kaçmak istiyor.

Yazının Devamı

Türkiye'nin ayak sesleri...

Sincar herhangi bir PKK kampı değildi. Çünkü Suriye ile irtibatı sağlayan kritik bir konumdaydı. Karşılıklı olarak Suriye-Irak terörist, silah ve cephane giriş çıkışını düzenliyordu.

IRAK’TAN ABD VE PKK’YA MESAJ!

ABD göz yummasaydı, PKK asla Sincar’a yerleşemezdi! Sınırdan 65 km. derinlikte bulunan Sincar kampı, Kandil’in lider kadrosunun Suriye’deki etkinliğini artırmasına da hizmet ediyordu. Hava Kuvvetlerimiz 14 Aralık 2018’de 20 uçakla düzenlediği hava harekâtı ile Sincar kampını yerle bir etti. 30 hedef (barınak, sığınak, mağara, tünel, depo) tam isabetle imha edildi. Bu harekâta Havadan Erken İhbar ve Kontrol Uçağı (HİK), tanker uçağı ve İHA’lar da iştirak etti.

Yazının Devamı

Türkiye lider ve güçlü bir ülkedir

ABD, 1991 yılından bu yana ikinci İsrail olarak nitelenebilecek bağımsız bir Kürt devleti kurmak için bazen açık bazen de örtülü siyasetler izledi. Zaman zaman ciddi yenilgilere uğrasa da, inişli çıkışlı bir seyir izleyen bu temel siyasetinden hiç vazgeçmedi! PKK ve IŞİD (DEAŞ) gibi terör örgütlerini bu temel siyasetine hizmet etmesi için kurdu. ABD içinden bu politikalara ciddi itirazlar yükseldiyse de güçlü İsrail lobisi ve küresel elit, her defasında muhaliflerin sesini kesti.

DÖRT DEVLETİ BÖLECEK SİNSİ PROJE!

ABD ve İsrail ikilisi yanlarına uydu devletleri de alarak bağımsız Kürdistan için ellerindeki bütün kozlarını sonuna kadar kullandı. Çünkü böyle bir sonuca ulaştıklarında bölgedeki dört devlet kesin olarak bölünecekti. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin zayıflaması ile sonuçlanacak bu süreç İsrail’in bölgesel, ABD’nin ise hem bölgesel hem küresel düzeydeki çıkarlarına mükemmel düzeyde hizmet edecekti. Bu kapsamda 1991 yılından bu yana süregelen süreçte çeşitli çatışmalar yaşandı. Ancak ilk ciddi muharebe Irak’ta gerçekleşti.

Yazının Devamı

42 emir!

Sarı yeleklilerin 42 talebi incelendiğine, genel olarak ortalama bir Avrupalının duygu dünyasını açık ve net olarak görüyoruz. Bu sürecin Musa’ya 2 taş tablet ile tebliğ edilen 10 emir gibi kalıcı bir nitelik kazanacağı anlaşılıyor. Önce 4 gruba ayırdığım bu taleplere göz gezdirelim:

ULUSAL ALANLAR

Fransız sanayi muhafaza edilsin; üretimin ülke dışına kaydırılmasına son verilsin. Fransa’ya ait mülklerin (baraj, havalimanı...) satışa çıkarılması yasaklansın. Zorunlu göçün sebeplerine çözüm üretilsin.Sığınmacılara iyi davranılsın. Onlara barınak, güvenlik, temel gıda ve çocuklarına eğitim sağlamak bizim sorumluluğumuz.Hakiki bir entegrasyon politikası uygulansın. Fransa’da yaşamak Fransız olmayı gerektirir.Yargı, polis, jandarma ve orduya daha kapsamlı imkânlar sunulsun. Güvenlik güçlerine fazla mesai için ödeme yapılsın.Ücretli otoyollardan toplanan paranın tamamı Fransa’da otoyol ve yolların yapımına, bakımına ve güvenliğine yatırılsın.Halk oylaması anayasaya girsin. Her bireyin yasa teklifini sunabileceğisite kurulsun. Eğer söz konusu yasa teklifi 700 binin üzerinde imza toplarsa, Meclis bunu tartışıp, düzeltip, tasarı haline getirerek tüm Fransızların katılacağı bir halk oylamasına sunmakla yükümlü olsun.Cumhurbaşkanlığı görev süresi yeniden 7 yıla çıkarılsın.

Yazının Devamı

ABD askerini Kıbrıs'a sokmayın!

Bilindiği üzere ABD, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta Türkiye karşıtı girişimlerine hız verdi. Türkiye’nin bu bölgedeki bütün çıkar alanlarında düşmanlık derecesine varan faaliyetlerde bulunuyor. Son olarak Kıbrıs’ta askeri olarak üslenmek için Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’ne başvurdu. Genelkurmay Başkanlığı için adı geçen Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Mark Milley, Ağustos 2018’de adayı ziyaret etmiş, deniz ve hava üssü talebi dışında, genel olarak askeri ayrıcalıklar talep etmişti.

TÜRKİYE’NİN İTTİFAK POTANSİYELİ

Kıbrıs’taki gelişmeler Rusya tarafından da tepki ile karşılandı. Rusya, GKRY’yi sert bir dille uyardı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova’nın demeci oldukça ilginç ve dikkat çekiciydi: “ABD ile GKRY’nin Rus karşıtı planlarından haberdarız! Amerikan askerini adaya sokmak istiyorlar. Suriye’deki askeri başarılarımıza bu şekilde karşılık veriyorlar.” Aslında bu demeç doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye’nin Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta Batı’ya karşı denge sağlamak için uluslararası bir ittifak kurma potansiyeli olduğunu da gösteriyor. Türkiye şimdiye dek bu bölgedeki sorunlarında sadece Yunanistan ve GKRY ile boğuşmadı. Batı, her zaman bir ve bütün olarak Türkiye’nin karşısına çıktı. İsterseniz, yıl ayrımı yapmadan herhangi bir yıllık “Avrupa Birliği (AB) Türkiye İlerleme Raporu”nun ilgili bölümlerine göz atın! Haklı, haksız her hal ve şartta Türkiye’nin suçlandığını göreceksiniz…

Yazının Devamı

Tarih üzerinden psikolojik savaş

Son günlerde fırsat buldukça Cengiz Özakıncı’nın Otopsi yayınevinden çıkan, “Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi” adlı kitabını okudum. Sayın Özakıncı, Batı’nın üzerinde uzmanlaştığı, tarih üzerinden yürütülen psikolojik savaşın bu kez özel hedefi olan Atatürk, Kemalizm ve Türkiye hakkındaki ilginç ve dikkat çekici gelişmelere ışık tutuyordu.

BATI ÜNİVERSİTELERİNE PSİKOLOJİK HARP GÖREVİ

Ortada tarihi yalan ve iftiralarla dolu bir doktora tezi vardı. Bu tezi ünlü Harvard üniversitesi yayımlamıştı. Onaylayan ise burnundan kıl aldırmayan Cambridge üniversitesi idi! Kişisel görüşüme göre, tezin sahibi olan sözde akademisyen Stefan İhrig ise ya bir istihbarat elemanı ya da parayla satın alınmış bir maşaydı. Tezin en kısa özeti şuydu: “Mussolini faşizminin, Franco diktatörlüğünün, Hitler Nazizminin rol modeli, kaynağı Atatürk’tür, Türk Kurtuluş Savaşı’dır, Türk Devrimi’dir.” Burada ilginç olan psikolojik harbe bilim yaptığını iddia eden Batı’nın iki üniversitesinin de dâhil olmasıydı. Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalacak bu kaba saba iftiraları hiçbir Batılı tarihçinin eleştirmemesi ayrıca dikkat çekiyordu. Cengiz Özakıncı bu kitabında daha çok yabancı kaynaklara dayanarak bu iddiaları somut belgelerle çürütüyor.

Yazının Devamı

Bir Alman vekil, bir Türk büyükelçi

Televizyon kanalları ilginç bir fotoğraf karesini izleyicileri ile paylaşıyordu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Almanya’ya bir parti ziyareti gerçekleştirmişti. 10-11 kişilik grubun ortasında Sol Parti milletvekili Sevim Dağdelen bulunuyordu. Alman vekilin sağında Kılıçdaroğlu, solunda ise CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, milletvekili, emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz yer alıyordu. Grubun sağ başında ise Parti Sözcüsü Faik Öztrak arz-ı endam ediyordu.

Uşak efendisinden zalim olur!

Almanya’ya panel ve konferanslar için onlarca defa gittim. Pasaportuma baktığımda sadece Frankfurt için 10 giriş tespit ettim. Sevim Dağdelen isminin geçtiği her ortamda tüyler diken diken oluyor, tansiyon artıyor; hatta küfürler yükseliyordu. HDPKK taraftarları dışında, hangi siyasi görüşten olursa olsun, istisnasız herkes bu vekilden nefret ediyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, pek de haksız sayılmazlardı. Çünkü Sevim Dağdelen Türk ve Türkiye ile ilgili her konuda düşmanlığa varan eylem ve söylemlerde bulunuyor; başrolü hiç kimseye kaptırmıyordu. Türk milletinin hafızasına, Alman Federal Parlamentosunda (Bundestag) açtığı PKK paçavrası ile kazındı. Ama gerçekte Sevim Hanım PKK’nın bütün önemli toplantılarının sevimli gülü ve onur konuğuydu. Türkiye’nin bütün ulusal çıkar alanlarına savaş

Yazının Devamı

Irak'ta neler oluyor?

Bilindiği üzere 12 Mayıs 2018 günü Irak’ta genel seçimler yapıldı. Katılım oranı yüzde 44’te kaldı! Çok sayıda ittifak seçime katıldı ve oylar geniş bir yelpazede dağıldı. Bu nedenle Cumhurbaşkanı, hükümeti kurma görevini, ancak 6 ay sonra 2 Kasım 2018’de Başbakan Adil Abdulmehdi’ye verebildi.

CUMHURBAŞKANI BEHRAM SALİH

Irak anayasasına göre Cumhurbaşkanı Kürtler arasından seçiliyor. Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)’nin adayı Behram Salih, 2 Ekim 2018 günü 329 üyeli Meclis’te 219 oy alarak seçildi. Seçilmesinin en önemli nedeni, Barzani’nin bölücü girişimlere karşı, “Irak’ın birliğini muhafaza edeceğim.” sözleri oldu. Ayrıca, “birinci hedefinin Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek olduğunu” söylemesi dikkat çekti.

Yazının Devamı

Bartu Soral

İlk kez bir televizyon programında tanıştık. İkimiz de konuktuk. Avrupa Birliği (AB) ile ilgili görüşlerini sıralamaya başladı. Tane tane konuşuyor ve söylediği her şeyi rakamlarla destekliyordu. Adeta AB’nin röntgenini çekiyordu. Son kerte büyük bir etki yaratmıştı. Bir an programda olduğumu unuttum.

Ayağımın hemen yanındaki çantamdan defterimi çıkardım ve notlar almaya başladım. Söylediği hiçbir şeyi kaçırmak istemiyordum. “Hiçbir ülkenin bir ittifaka dâhil olarak kalkınmadığını, tarihin böyle bir olayı kaydetmediğini” kendine has üslubu ile anlatıyordu. “Her ülkenin, ancak sağlıklı ve ayakları yere basan özgün bir kalkınma planı ile sıçrama yapabileceğini” vurguluyordu.

Çok özel bir kalkınma uzmanı

Yazının Devamı

Kuzey Suriye'de strateji eksikliği

ABD’nin Menbiç tuzağına düşen Türkiye Kuzey Suriye’de zemin kaybediyor. Türkiye’ye karşı oyalama taktikleri uygulayan ABD, her geçen gün Kuzey Suriye’deki mevzilerini güçlendiriyor.

12’YE 12, SEMBOLLERLE CEVAP!

ABD’nin tesis edeceği 12 kontrol istasyonu, İdlib’deki 12 gözlem noktamıza cevap olarak değerlendirilmeli! Çünkü Batı her zaman sembollerle adım atar. ABD 12 istasyonu ile Türkiye’yi caydıracağını düşünüyor. Son olarak Suudi Arabistan (SA) ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), PKK’ya destek için Kuzey Suriye’ye asker gönderiyor. Bu iki ülkenin, “Suriye’deki 30 bin teröristin her türlü masrafını üstlendiği ve ABD’nin kontrol istasyonlarının finansmanı sağlayacağı” ifade ediliyor. ABD, Kuzey Suriye’yi çok uluslu bir yapıya dönüştürüyor. Fransa’dan sonra SA ve BAE de askerleri ile bölgeye girdi. Böylece, Türkiye’nin müdahale olasılığının önüne engeller konuluyor. Ayrıca Müslümanlar arasında çatlaklar yaratılması hedefleniyor.ABD, PKK cephesini tahkim etmek için somut adımlar atarken, Türkiye sadece demeçlerle yetiniyor. Özeti: Ses çok, görüntü yok!

Yazının Devamı

İnsanlık ölürken Yemen ve Türkiye

Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan (SA) devleti tarafından vahşice katledilmesi Yemen’deki insanlık ayıbını yeniden dünya kamuoyunun gündemine soktu.

ÖLEN 90 BİN ÇOCUK!

Birleşmiş Milletler (BM)’e göre Yemen’de 14 milyon insan açlık riski altında yaşıyor. Savaş suçlarında neredeyse dünya rekoru kırıldı. SA’nın başlattığı, 4 yıldır süren savaşta, çoğunluğu açlıktan 90 bin kadar çocuk öldü. SA-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) koalisyonunun uyguladığı kara, deniz ve hava ambargosu açlıktan ölümü yaşamın bir parçası haline getirdi. Ama Suudileri arkadan iten, milyarlarca dolarlık silah satan, zaman zaman çatışmalara doğrudan müdahil olan ABD-İngiltere ikilisi bu insanlık düşmanlığının ve katliamın baş sorumlusudur.

Yazının Devamı