Soner Polat

Soner Polat

Köşe Yazısı

Geleceğimiz Adana Mutabakatı’nda!

Suriye gündemli üçlü Türkiye-Rusya-İran 4’üncü Soçi Zirve’si (14 Şubat 2019) kritik konularda anlayış birliği sağlanması açısından son derece önemliydi. Zirve başarılı bir şekilde sonuçlandı. Verilen demeçlerden tam bir uzlaşma sağlanmasa da üç ülkenin hassas konularda aralarındaki mesafeyi kapattığını anlıyoruz. Bu da gelecek için umutları yeşertiyor.

SOÇİ’DEKİ EN ÖNEMLİ MESAJ

Soçi’den gelen en önemli mesaj, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Geleceğimizi, 1998 tarihli Adana Mutabakatı çerçevesinde değerlendiriyoruz!” sözleri oldu. Bu sözleri önümüzdeki dönemde Suriye ile yepyeni bir döneme girileceğinin habercisi olarak yorumlayabiliriz. Alt düzeyde kurulan temasların kısa süre içinde üst düzeyde devam edeceği anlaşılıyor. Zirve’de Rusya’nın ve özellikle İran’ın, Ankara-Şam ilişkilerini düzeltmek için yoğun bir gayret sarf ettiğine tanık olduk. Bilindiği üzere Moskova ve Tahran, Şam’la yakın bir işbirliği ve dayanışma içinde Suriye’de faaliyet gösteriyor.

Yazının Devamı

İngiltere'de jeopolitik kırılma!

Bir zamanlar üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak yer küresini kasıp kavurdu. Kültürel emperyalizmi kullanarak dilini, örf ve adetlerini bütün dünyaya yaydı. Sömürgeleştirdiği ülkelerde işbirlikçi sözde aydın bir sınıf yarattı.

BİR ZAMANLAR MAZİYE BAK…

Yerli misyoner olarak da adlandırılan bu sınıf halka uyuşturucu masallar anlattı. Birleşik Krallık’ı uygarlığın taşıyıcısı olarak tanıttı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra küresel ölçüde etki yaratma gücünü kaybetti. Süveyş Kanalı krizinde (1956) İsrail ve Fransa ile birlikte Mısır’a askeri olarak müdahale etti. ABD ve SSCB’nin karşı çıkması ile çekilmek zorunda kaldı. Böylece İngiltere’nin dünya imparatorluğu fiilen sona verdi. Ancak ABD’nin peşine takıldığı takdirde küresel krizlerde rol alabilecek bir konuma geri çekilmek zorunda kaldı.

Yazının Devamı

Devlet ciddiyeti!

Son kerte ağır ve vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Sosyal medyada muhtemelen CIA’nın attığı oltaya Türk devleti, iktidar partisi ve muhalefetin neredeyse tamamı takılmıştır. Konu hem ülke içinde hem de ülke dışında büyük bir Atlantik kampanyasına dönüştürülmüştür. Uygur halk ozanı Abdurrahman Heyit’in hapishanede öldürüldüğü iddiası, Çin’in yayımladığı videolu görüntülerle yalanlanmıştır.

MUHALEFETİN ATLANTİK AŞKI

CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi ortalığı ayağa kaldırmış ve bu CIA yalanını Türkiye-Çin dostluğunu baltalamak için sonuna kadar istismar etmiştir. Her vesile ile Avrupa-Atlantik sistemine bağlılığı ortaya çıkan muhalefet partileri, bu son girişimleri ile Atlantik’in sadık bekçileri olduklarını göstermişlerdir. HDPKK ile açık ya da örtülü işbirliği içine giren partilerin Atlantik aşkı da göz önüne alındığında, önümüzdeki dönemlerde bir milli güvenlik sorunu olarak ülkenin milli hamlelerine karşı girişimlerde bulunacağı anlaşılmaktadır.

Yazının Devamı

Monroe Doktrini ve Venezuela

ABD Başkanı Monroe 1823 yılında özellikle Orta ve Güney Amerika konusunda temel bir politika yaklaşımını gündeme getirdi. Bu yaklaşım jeopolitik izler de taşıyordu. Avrupa’daki meselelere karışmayacağını ama Avrupa’nın sömürgeci devletlerinin de Amerika’dan uzak durmasını talep ediyordu. Bu doktrin, “Amerika kıtasının sorumluluğu ABD’ye aittir!” şeklinde özetlenebilirdi. ABD, dolaylı olarak Orta ve Güney Amerika’yı politik, ekonomik ve askeri olarak bir nüfuz alanı olarak gördüğünü deklare etmiş oldu. Geçmişe baktığımızdabu doktrinin genellikle uygulandığını, ABD politikalarına karşı çıkan ülkelerin ya ekonomik baskılar ya da işgale maruz kaldığını görüyoruz.

SOĞUK SAVAŞ’TA MONROE DOKTRİNİ

Soğuk Savaş yıllarında ABD’den bağımsız çıkış yolu arayan ve SSCB ile yakınlaşan ülkeler ABD’nin açık saldırılarının hedefi oldu. Latin Amerika ABD’nin gerçek yüzünü gördü. Şili’de kanlı bir askeri darbe oldu. Honduras ve El Salvador’da ölüm mangalarına eğitim verildi. Nikaragua’da muhalif gerillalar desteklendi. Nükleer füze krizinde Küba’da Domuzlar Körfezi’ne başarısız bir çıkarma harekâtı planlandı. Bolivya ve Venezuela’da sol eğilimli hükümetlere rağmen bu ülkelere karşı ABD tepkisi belirli bir sınırın ötesine geçmedi. Ancak günümüzdeki küresel enerji kavgası bu kez ABD’yi yeniden ve daha katı olarak Monroe doktrini ile buluşturdu.

Yazının Devamı

Münbiç, İdlib ve Fırat'ın doğusu

Türkiye bir strateji dâhilinde gerekli hamleleri yapamadı. Bu nedenle Suriye’de PKK’nın hamisi olan ABD ve kuyruğuna takılan İngiltere, Almanya, İngiltere ve İsrail karşısında tek başına mücadele vermek zorunda kalıyor. Üstüne üstlük ABD ve İsrail’in kuklası olan Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün gibi ülkeler meydanı boş bularak PKK yanlısı koroda kendilerine yer buluyor.

TÜRKİYE KARŞI BATI-ARAP KOALİSYONU

IŞİD (DEAŞ) karşıtı koalisyonun 79 üyesi Washington’da bir araya geldi. Bu toplantıya paralel olarak 7 ülkenin (ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün) Dışişleri Bakanları buluştu. Türkiye’yi dolaylı olarak hedef alan müşterek bir bildiri yayımladılar. Bilindiği üzere Wall Street Journal, “ABD’nin Batı ülkeleri ile bir askeri kuvvet oluşturarak tampon bölgeye konuşlandırma niyetinde olduğunu” yazmıştı.

Yazının Devamı

Yunanistan ve Ege politikamız var mı?

Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte Türkiye karşıtı ittifaklar kurmak için hemen her yola başvurdu. ABD, İsrail, GKRY’yı da arkasına alarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarını ve Türkiye’yi doğrudan hedef alan geniş çaplı askeri tatbikatlara katıldı. Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Arap ülkelerini Türkiye’ye karşı kışkırttı. ABD’yi Türkiye’ye karşı konumlandırmak için üslerini ABD’ye açacağını ilan etti. Bu ülke ile Türkiye’yi dolaylı olarak hedef alan stratejik diyalog başlattı. Mısır ile Türkiye’nin yetki alanlarına tecavüz eden Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma anlaşmasında imza aşamasına gelindi.

TÜRKİYE KARŞITI EYLEMLERİN ODAK NOKTASI

Avrupa Birliği (AB)’ni Türkiye aleyhine bir manivela olarak kullandı. AB bütün raporlarında Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı haklı bularak Türkiye’yi suçladı. 7 km. karelik Meis adasını gerekçe göstererek Türkiye’nin 50 bin km. karelik mavi vatanına göz koydu. Son darbesi, ağırlıklı olarak AB’nin Akdeniz’de kıyısı olan ülkelerini (Fransa, İtalya, İspanya, Yunanistan, Portekiz, Malta ve GKRY- MED 7) Kıbrıs Rum Kesiminde toplayarak Türkiye’ye düşmanlık içeren mesajlar yayımlatma oldu. Hem Kıbrıs davasında hem de Doğu Akdeniz’de Türkiye yerden yere vuruldu. Karşımızda Ege sorunlarında, “Bu bizim egemenlik hakkımızdır. Tartışmayız!” diyen bağnaz bir devlet var. Her türlü uluslararası antlaşmaya rağmen Türkiye’ye yakın Doğu Ege adalarını silahlandırdı. Ve en önemlisi adalarımızı fiilen işgal etti.

Yazının Devamı

Macron nereye koşuyor?

Macron kendi yetenekleri ile değil uluslararası sermeyenin temsilcisi olarak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtuldu. Çünkü yükselen Fransız milliyetçiliği finans kapitalin tüylerini diken diken ediyordu.

SÜREKLİ ZİKZAK ÇİZİYOR…

Göreve başladığından bu yana hiçbir konuda tutarlı bir tavır takınamadı. Sürekli zikzaklar çizdi. ABD ve Çin’de verdiği demeçler birbirinden neredeyse 180 derece farklıydı. Sermayenin adamı olduğundan bütün kararlarında onların çıkarlarını gözetti. Kurnazlıkla yola devam edebileceğini sandı. Ama güneş balçıkla sıvanamazdı. Fransa’da halkın ezici çoğunluğunun desteklediği Sarı Yelekliler isyanı başladı. Fransız halkı onun kimin için çalıştığını yaşayarak öğrenmişti. Kendisinde liderlik ve yönetici vasıflarının kırıntısı bile yoktu. Süreci yönetemediği gibi, yüzüne gözüne bulaştırdı.

Yazının Devamı

CHP çıkmaz sokakta!

CHP Cumhuriyeti kuran partidir. Her şeyden önce Atatürk’ün partisidir. Bu nedenle Cumhuriyet’in kurucu değerlerine saygılı olmalı, ülkenin birlik ve bütünlüğüne sahip çıkmalıdır. Bu konuda en keskin ve en kararlı mücadeleyi CHP vermelidir. Ne yazık ki CHP, Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasından sonra çok farklı bir kulvara girdi. Önce Cumhuriyet’in 1930’lu yıllarına savaş açtı. Gereksiz bir Dersim tartışması başlattı. CHP tarihinde görülmedik şekilde, etnik ve mezhepsel öğeleri siyaset malzemesi yaptı. Ayrıca kayıtsız koşulsuz AB-D çizgisine girerek, onların taleplerini iç siyasete taşıdı.

PKK İLE MÜCADELEDE YALPALAMA!

Dünyanın en haklı davası olan PKK ile mücadelede yalpaladı. PKK hendeklere gömülürken, çok tartışılacak raporlar hazırladı. PKK’nın avukatı ve yabancı istihbarat istihbarat örgütlerinin kodla tanımladığı kişi Parti’nin vazgeçilmezi oldu. Atatürk’e hakaret edenler baş tacı edildi. Sözde Ermeni soykırımını destekleyen bir bayan birinci sıradan milletvekili yapıldı. Bu Hanımefendi’nin kocasının Atatürk’e karşı sarf ettiği sözler göz ardı edildi.Kobani’ye destek için heyetler gönderdi. PKK’nın hedefi olan, “eşit vatandaşlık” ve “bütün kurumlarıyla Avrupa Özerklik Şartını” hem Kurultay kararı haline getirdi hem de seçim bildirgesine soktu.

Yazının Devamı

Tek kazanan İran!

Amerikan Kara Harp Akademisi Irak savaşı konusunda 1300 sayfalık kapsamlı bir inceleme yaptı. Bu çalışmada başarılar kadar hatalar da açık yüreklilikle vurgulandı. Çalışma 2016 yılında tamamlandı. Ancak ABD yönetimi ve ABD’li komutanları rahatsız edecek unsurlar içerdiğinden o dönemde yayınına izin verilmedi.

AMERİKAN HALKI ÖNLEYİCİ SAVAŞLARA SICAK BAKMIYOR…

Gizlilik dereceli olmayan bin resmi belge kullanıldı. Çalışmada, 2003 yılında Irak’ın işgali, ABD askerlerinin geri çekilmesi, IŞİD’ın yükselmesi, İran ve Suriye’nin Irak’taki etkisini incelendi. Çalışma çeşitli sonuçlara ulaşıyor. Ancak çalışmanın en çarpıcı ve kesin sonucu olarak, Irak savaşında zafer kazanan tek ülkenin İran olduğunun altı çiziliyor.

Yazının Devamı

Akıncı Türkiye'ye de ayar veriyor...

Öncelikle Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Mustafa Akıncı arasındaki polemiği nakledelim:

BAKAN: Kıbrıs davası birilerinin siyasi ideolojilerine ve siyasi hırslarına kurban edilmeyecek büyük bir davadır.

AKINCI: Siyasi yaşamım boyunca tek adamlık anlayışına karşı oldum. Kıbrıs Türk halkının yetkilendirdiği Cumhurbaşkanı olarak bugün de aynı demokratik anlayıştayım. Bu itibarla Sayın Çavuşoğlu’nun çeşitli yorumlara neden olan konuşmasında yaptığı tek adamlık vurgusunu üzerime almam söz konusu olamaz! Bizde tek adamlık rejimi olmadığını hatırlatmaya gerek bile görmüyorum.

Yazının Devamı

Emperyalizmin iç kavgası

Venezuela’da Devlet Başkanı Maduro’yu devirmek için ABD’nin başlattığı kirli oyun dünyayı ikiye böldü. Önce tespit edebildiğimiz, ABD’nin yanında duran ve karşısında olan ülkeleri sıralayalım:

DEVLETLERİN MADURO KARNESİ

Avrupa Birliği (AB), Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, Hollanda, Danimarka, Arnavutluk, Kosova, Kanada, Brezilya, Arjantin, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Guatemala, Honduras, Panama, Paraguay, Peru ve Ekvator ABD’nin dümen suyuna girdi. Rusya, Türkiye, Çin, İran, Meksika, Küba ve Uruguay ise ABD’nin darbe girişimine karşı çıktı. Çok net olarak görüldüğü gibi tarihi olarak genetik kodlarında emperyalizm izleri taşıyan ülkeler ve AB bir ve bütün olarak ABD cephesinde sipere girdi.

Yazının Devamı

Rumlarda panik ve moral bozukluğu

Yeni Şafak’ın ilk sayfadan iri puntolarla manşetten verdiği 23 Ocak 2019 tarihli, “Donanma 7 gemiyi engelledi!” haberi Kıbrıs Rum Kesiminde büyük kaygı uyandırdı. Haberde, 2017’de İtalyan Odin Finder, Mart 2018’de Alman Maria S Merian, Haziran 2018’de Fransız Thetys II, Ağustos 2018’de İngiliz Song of Whale, Ekim 2018’de Fransız L’atalante, Aralık 2018’de Malta bandıralı Nautical Geo adlı araştırma gemilerinin Türk Deniz Kuvvetleri tarafından engellendiğinin altı çiziliyor. Doğu Akdeniz’deki Türk deniz yetki alanlarına girmeye çalışan bu gemiler uluslararası hukuktan aldığımız güçle gemilerimiz tarafından saha dışına sürüldü.

GKRY DIŞİŞLERİ BAKANI BAKIN NELER SÖYLEMİŞ?

Bu tür haberlerin Kıbrıs Rum Kesiminde panik ve moral bozukluğuna neden olduğu anlaşılıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Dışişleri Bakanı Rum basınına ilginç bir talepte bulundu: “Bu haber ve Türk basınında yer alan benzer haber ve yorumlara değer vermeyin ve gündemde tutmayın!” Filelefheros’un haberine göre Rum Bakan şunları da ilave etmiş: “Türkiye tarafından sürekli olarak benzer konularda açıklamalar yapılıyor. İnsanlarımız paniğe kapılıyor. Egemenlik haklarımızın gerçekliği sorgulanıyor. Sözde GKRY deniz yetki alanında (Sözde çünkü uluslararası hukuka aykırı tek taraflı olarak ilan edilmiştir.) faaliyet gösteren şirketlerin yönetimlerinde kuşkular oluşuyor. Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti olarak (Sözde, çünkü bu Cumhuriyet, Yunanistan’ın girişimleri ile fiilen Yunanlılar ve Rumlar tarafından yıkılmıştır.) 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi çerçevesinde Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma anlaşması yapmak üzeremüzakerelere başlaması için Türkiye’ye çağrı yaptık!” Tabii ki bu çağrının ardında da hinlik ve art niyet yatıyor. Türkiye tanımadığı bir devletle masaya oturacak, onun varlığını kabul etmiş olacak ve masadan nasihat alarak alacak! Bunlar kendilerini çok akıllı, herkesi kör, âlemi sersem sanıyorlar.

Yazının Devamı

Yeter Akıncı yeter!

Kıbrıs’ta her geçen gün başka bir skandal yaşanıyor. Hükümet’in “vicdani ret” ayıbından sonra şimdi de Cumhurbaşkanı’nın bayrak krizi ile sarsıldık. KKTC’nin yetkili makamlarında Türk milletini ve Kıbrıslı soydaşlarımızın büyük bir bölümünü derinden sarsan olaylar, ne yazık ki vakay-i adiye oldu. Akıncı’nın Rum heyetiyle görüşürken odasındaki Türkiye ve KKTC bayraklarını kaldırması, gerçekte iç dünyasının ayna tutulmuş bir yansımasıdır. Akıncı’nın özrü ise kabahatinden büyüktü: “Lute, Junker, Shultz ve Spehar’le yapılan görüşmelerde de bayrak yoktu. Toplantının niteliğine göre davranılır ve yabancılarla görüşülecek mekânlarda sembol empozesi yapılmaz!”

CUMHURBAŞKANI BAYRAKLA BÜTÜNLEŞİR

Oysaki Cumhurbaşkanı devletin birliğini ve bütünlüğünü temsil eder. Cumhurbaşkanı makam odasında bayrak bulunmasından daha doğal bir şey olamaz! Eğer bayrak yoksa o kişinin cumhurbaşkanlığını içine sindirmediğini anlarız. KKTC Anayasasında Cumhurbaşkanlığı andı özetle şu şekildedir: “Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü koruyacağıma, Atatürk ilkelerine bağlı kalacağıma; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yüceltmek için bütün gücümle çalışacağıma; namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” 102’nci madde ise “Cumhurbaşkanı’nın devletin başı olduğunu ve bu sıfatla toplumun birlik ve bütünlüğünü temsil ettiğini” vurgular.

Yazının Devamı

Moskova'dan sıcak mesajlar

ABD’nin çekilme kararından sonra yapılan Erdoğan-Putin Moskova zirvesi bütün dünyanın ilgi odağı oldu. Çünkü belirsizliğin hâkim olduğu bir ortamda iki liderin nasıl bir rota çizeceği küresel düzeyde merak konusuydu. Öncelikle iki liderin verdiği temel mesajları sizlerle paylaşmak istiyorum:

LİDERLERDEN GÜVENLİ BÖLGE MESAJI

Erdoğan güvenli bölge konusunda şu hususların altını çizdi: “ABD’nin çekilme sürecinde terör örgütlerinin istismar edebileceği bir boşluğun doğmaması kritik önemdedir. Yegâne amacımız, başta DEAŞ olmak üzere PYD gibi terör örgütlerinin temizlenmesidir. Bunları kimin desteklediğini, kimin provoke ettiğini gayet iyi biliyoruz. Güvenli bölge konusunda görüşmeler devam ediyor.Bu konuda bizler için tehdit oluşturan hassas bölgeler var. Bu bölgelerde tedbir alma noktasında, ABD olumlu bir yaklaşım içinde! Bu konuyla ilgili olarak zaten bizim Rusya ile de herhangi bir sıkıntımız yok!” Putin ise aynı konuda şunları söyledi: “Suriye’de kalıcı bir çözüm üzerine çalışmaktayız. Siyasi ve diplomatik yollarla çözmek istiyoruz.ABD'nin Suriye'den çekilmesi olumlu bir adımdır. Şam yönetimini Kürtlerle diyalog kurmaları için teşvik ediyoruz. Türkiye ve Rusya, Suriye'de çatışmadan sonraki dönemde de işbirliği yapmalıdır.”

Yazının Devamı

İdlib artık bir kriz alanıdır

İdlib için Astana ortakları arasında varılan uzlaşmanın pek de olumlu sonuçlar çıkarmadığı ortaya çıktı. Heyet Tahrir üş Şam (HTŞ, eski adıyla El Nusra) İdlib’te önemli oranda alan genişletti. Uzlaşma zaten Astana sürecine balta vurmamak için kerhen yapılmıştı. Tarafların tam bir mutabakat sağlayamayacağı anlaşılınca orta bir yol bulundu. Zaman kazanma amaçlı bir idare-i maslahat tokalaşmasıydı. Sonuç alınmayacağı baştan belliydi. Sadece sorunları erteleyecekti. Zaten Astana lehine gelişme ihtimali olsaydı, ABD bu anlaşmayı başından itibaren kutsamazdı. Türkiye’nin İdlib sınırına askeri takviye göndermesi işlerin yolunda gitmediğini gösteriyor.

ÇIKARIMIZ NEREDE?

Strateji derslerinde aşağıdaki ve benzeri türde senaryolar anlatılır. Bir örnek verelim: Aynı şehirde yaşayan üç kanun kaçağı George, Jack ve Joe, günün birinde yaşadıkları şehrin üçüne dar geldiğini anlar. Şehri terk edecek 2 kişiyi seçemeyince, düello yapmaya karar verirler. Düellonun kuralları basittir. Her biri sıra ile ateş edecektir. Herkes kendi sırasında istediği kişiyi seçmekte özgürdür. Ayakta tek bir kişi kalıncadüello doğal olarak sona erecektir.George mükemmel bir silahşordur. Attığını vurur. Jack’in atışlarda isabet oranı % 80’dir.Joeise aralarındaki en kötü silahşordur; atışlarının isabet oranı sadece %20’dir.

Yazının Devamı

Ekonomik tehdit etkili oldu mu?

ABD istihbaratla nefes alan bir devlettir. Her ülkeden devlet çapında istihbarat toplar. İlgili ülkenin ana eğilimlerini doğru ya da doğruya yakın tespit eder. Almanya, Fransa gibi devletler bile bundan istisna değildir.

NİÇİN TRUMP EKONOMİ İLE TEHDİT ETTİ?

Trump’un Türkiye’ye kaba saba mafya benzeri bir dille gözdağı vermesi bu ülkenin nasıl bir çizgiye sürüklendiğinin en güzel göstergesidir. ABD rasyonel düşüncenin dışında, her türlü yola sapabilen güvenilmez ve tehlikeli bir devlettir. Ancak burada altı çizilecek başka bir nokta var. Trump’un Türkiye’yi tehdit ederken ekonomiyi öne çıkarmasının bir bilgiye dayandığını farz ve kabul etmeliyiz. Demek ki ABD, Türkiye’nin en hassas alanının ekonomi olduğunu düşünüyor. Türkiye’nin bu alanda baskı altına alınarak, siyasi taviz verebileceğini hesap ediyor. İktidar tehdide sıcak mesajlarla karşılık veriyor.

Yazının Devamı