Avrupa Parlamentosu’nun 104 sayfalık,“ 2018 Türkiye Raporu”nun üzerine sinen nefret dalgalarını hissetmeyenlerde ulusal onur duygusu aramak beyhude olur. Raporun mimarı Hollandalı Kati Piri Hanımefendi, PKK ve Türkiye karşıtı çevrelerle yakın ilişkisi olan, onlarla düşüp kalkan önyargılı bir siyasetçidir. En büyük özelliği iliklerine kadar işleyen Türk ve Türkiye düşmanlığıdır. Bu Hanımefendi’nin raporlarında Türkiye lehine bir kırıntı bulmak, Ay’da ya da Mars’ta su bulmakla eşdeğerdir. Aslında Kati Piri ve Avrupa Birliği (AB) tencere kapak misali birbirini tamamlamaktadır. Hukuk tanımayan AB’nin en belirgin özelliği ikiyüzlülük ve çifte standarttır. Hukuka ne kadar bağlı olduklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin Perinçek kararından sonra yazdıkları raporlarda göstermişlerdir. Demogoji konusunda özel yetenekleri vardır.
HUKUKU YOK SAYAN ASLINDA KİM?
Raporda Türkiye, “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin Münhasır Ekonomik Bölgesini (MEB) hukuk dışı olarak ihlal etmek ve bu alandaki hidrokarbon kaynaklarının aranmasını engellemekle suçlanmaktadır. Ayrıca,“İtalyan ENİ firmasının araştırma faaliyetlerinin Türk Deniz Kuvvetleri tarafından engellendiği” vurgulanmaktadır. Bu suçlamaları yaparken AB, uluslararası hukuk ve BM 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni referans olarak almaktadır. Oysaki Deniz Hukuku Sözleşmesi kıta devletlerinin temel haklarını öne çıkarmakta, tartışmalı durumlarda anlaşma ile MEB sınırlarının belirlenmesini dikte etmektedir. Türkiye ve KKTC’yi bütünüyle göz ardı ederek GKRY’nin tek taraflı olarak ilan ettiği MEB’i savunmak, ancak AB gibi emperyalist geçmişi olan topluluklara özgü bir yöntemdir. Çünkü enerji ihtiyacı olan AB, Doğu Akdeniz’i bir fırsat olarak görmekte, Türkiye’nin hak ve hukukunu yok saymakta, tehdit ve şantaj ile sonuç almaya çalışmaktadır.