Soner Polat

Soner Polat

Köşe Yazısı

Nikos Sampson’un anıları

Kıbrıs’tan kaçan ve Fransızların gözetiminde yıllarca Paris’te yaşayan EOKA lideri NikosSampson’unbin sayfa tutan anıları tarihin karanlık bir bölümüne ışık tutuyor.

SAMPSON’UN ANILARININ YAYININI KİM ENGELLİYOR?

Bu anılar Kıbrıs dramında Yunan-Rum sorumluluğunuaçıkça belgeliyor. Bu anıların Yunan Parlamentosu Soruşturma Komisyonu’na ulaşması engellendi. Bunun üzerine Sampson, anılarını Kirigas gazetesi muhabiri Yorgoİlliyadis’e verdi. Ancak İlliyadis, anıların ancak 20 sayfalık bölümünü sıkı bir sansürden geçmek koşuluyla güçlükle yayımlayabildi. Sampson bu kez dünya basınına ulaşmaya çalıştı. Ama gizli bir el bu anıların yayımlanmasını engellediği gibi kitap olarak basılmasına da izin vermedi.Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta bu konunun sözünün edilmesi bile yasaklanmıştır.

Yazının Devamı

Atatürk, Türkiye ve Sun Yat-Sen

Talat Paşa Komitesi Başkanı Emekli Tümgeneral Ali Erdinç’in Almanya’da neşredilen, “European Security andDefense (Avrupa’nın Güvenlik ve Savunması)” dergisinde yayımlanan makalesini okudum. Bu makalede Türkiye’de pek bilinmeyen Sun Yat-Sen’in Türkiye ile ilgili sözlerini ilginç ve dikkat çekici buldum. Teyit etmek için kendisini aradım. “Çin’de araştırmalar yaparken bizatihi kendisinin bu bilgiye ulaştığını” ifade etti. “Çin’in Tehdit Algısı, Güvenlik Stratejisi ve Avrasya” adlı uzun makalesinden sizler için seçtiğim kısa kesitleri naklediyorum. Ara başlıklar bana aittir:

ÇİN’İN GÜVENLİĞİNDE SUN TZU İZLERİ

Çin’in bugünküçağdaş güvenlik algısının oluşumunu sağlayan ilk parametre, tarihsel birikim vesosyokültürel yapıdır.Çin güvenlik tarihinin kuşkusuz en önemli şahsiyeti ‘Savaş Sanatı’ kitabının yazarı olan General Sun Tzu’dur. Bu şahsın güvenlik ve savaş kavramına bakış açısı bu günkü güvenlik konsepti ile büyük bir benzerlik ve paralellik arz eder.Sun Tzu’ya göre önleyici istihbarat esastır. Hedef savaşmadan kazanmak ve tehlikeleri olgunlaşmadan önlemektir. Belirttiğim anlayış bugünkü Çin modern tehdit algısının da temelini oluşturur. Yani ön alıcı ve önleyicigüvenlik!

Yazının Devamı

Prof. Dr. Canan Karatay

Dünyadaki tüm değişim ve gelişmeler azınlık gibi görünen çevrelerin amansız mücadelesi sonucunda hayata geçer. Bazen bir kişi bile büyük bir fark yaratır. Eğer bu cesur ve öncü insanların büyük bedeller ödeyerek verdiği mücadele olmasaydı, insanlık bugün emekleme döneminde olurdu. Günümüzde insanlık ve milleti adına bu büyük kavgayı veren insanlarımızdan birisi de Prof. Dr. Canan Karatay!

KARATAY İLKELERİ

Hasdal’da vatan nöbeti tutarken, ablam Dr. Fatoş Diniz açık görüş esnasında bana bir kitap hediye etti: “Karatay Diyeti!” Önce kitabı fazla önemsemedim. Daha sonra kitabın sayfaları arasında gezinirken, bu eserin tıp dünyasında devrimci bir etki doğuracak yeni ve yaratıcı fikirler içerdiğini anladım. Kitabı, bu kezler notlar alarak baştan itibaren ve daha dikkatli bir şekilde okumaya başladım. Çeşitli sağlık sorunlarına sadece doğru ve zamanında beslenme ile çareler sunan Karatay ilkelerini, hapishane koşullarının sınırlı imkânları ile mümkün olduğu oranda uygulamaya çalıştım.

Yazının Devamı

Kıbrıs'ta dünü unutursak

ABD’nin operasyon elemanı ve BM’nin yeni Kıbrıs Özel Temsilcisi Bayan JaneHollLute adaya geldi. Önce Rum Lider Anastasiadis’in kulaklarını çekti. Rum Lider, “Müzakereye hazırım!” mesajı verdi. Sonra da Akıncı ile görüştü.

ARTIK YENİ BİR YOL HARİTASI OLMALI!

Akıncı açıklama yapmadı ama ne konuştuğu Kıbrıs’ı yakından takip edenler için hiç de sır değil! Sonra da Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, Akıncı ile görüştü. Eğer aynı formatla kaldığı yerden müzakere masasına oturulursa, Türkiye ve KKTC büyük yara alır. Rumların Annan süreci ve İsviçre rezaletinden sonra Türkiye hâlâ yeni hedeflerle, yeni bir müzakere konsepti ortaya koyamıyorsa, bu Türk diplomasisinin tıkandığını gösterir. Emekli Albay Sabri Çiğdem, Kıbrıs anılarını paylaştığı yeni bir mektup gönderdi. Bugünler geçmişi hatırlamanın tam zamanı! Kısaltarak naklediyorum. Ara başlıklar bana aittir.

Yazının Devamı

Harbin hedefi mi Kocatape mi?

Her harbin ve harekâtın bir siyasi, bir de askeri hedefi vardır. Askeri hedefler kendi içinde stratejik, operatif ve taktik askeri hedefler olarak da tasnif edilir. Kıbrıs Barış Harekâtı, sonuçları itibarıyla modern Türkiye Cumhuriyeti’nin göz kamaştıran en önemli askeri ve diplomatik başarısıdır. T.C. Devleti kısıtlı imkânları ile bugün bile en zor ve riskli askeri harekât olarak kabul edilen denizaşırı amfibi harekâtı üstün bir başarı ile gerçekleştirmiştir.Çünkü harbin bütün siyasi ve askeri hedefleri elde edilmiştir.Eğer karar verilseydi, Kıbrıs’ın tamamında kolaylıkla askeri denetim sağlanabilecekti.

AMFİBİ HAREKÂT VE TÜRK ZEKÂSI

Amfibi harekât bir meydan okumadır. Çünkü başlangıçta sıfır olan askeri yeteneklerin kısa süre içinde hızla yükseltilmesi esas alınır. İlk anda imkân ve kabiliyet sıfır olduğundan düşman saldırılarına karşı oldukça hassas bir duruma düşülür. Amfibi kuvvetler “kıyıbaşı” adı verilen sahildeki bir bölgede tam denetim sağlamak zorundadır. Bu sağlanamadığı takdirde harekât ilerleyemez! Çünkü kıyıbaşı tutulamadığı takdirde, muharebe sahnesinin derinliklerine nüfuz edecek kara birlikleri kıyıya çıkarılamaz.

Yazının Devamı

Avrupa'da göçmenler

Avrupa’da ırkçılık yeniden canlanıyor. En büyük kaygı, ırkçılığın devletlerin içinde de kendine özel bir yer ve hayat alanı bulması! Son mahkeme kararları ile ırkçılığın devletler içindeki kökleri adeta tespit ve tescil ediliyor. Aydınlık’ın değerli yazarı Gönül Kenter Hanımefendi, ilk kez bu konuyu inandırıcı verilerle Türk kamuoyunun gündemine soktu.

GÖÇMENLER GÜNAH KEÇİSİ Mİ?

Avrupa’daki Türklerin bir başka sorunu da terör örgütü PKK!Avrupa’da ve özellikle Almanya’da PKK Türklerin maddi ve manevi varlıklarını hedef alan eylemler yapıyor. Tabii ki sinsi, örtülüve gizli yöntemler kullanılıyor. Zaman zaman Türkler doğrudan hedef alınıyor. Alman polisinin göstermelik müdahaleleri de oluyor. Alman devleti, maalesef siyasi nedenlerle bu kanlı örgüte göz yumuyor. Bunun doğal sonucu olarak, Alman iç istihbarat raporlarına göre bu ülkedeki PKK’lıların sayısı giderek artıyor…

Yazının Devamı

İran nükleer silah ve ABD

ABD, İran’a açıkçameydan okuyor. Trump sosyal medya üzerinden İran’a gözdağı veriyor. Hatırlanacağı gibi Trump, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni (Kuzey Kore) de yeryüzünden silmekle tehdit etmişti. Kaba ve kontrolsüz kuvvetin hukuku kovduğu bir döneme girdik.

NÜKLEER İMTİYAZ GEZEGENE TEHDİTTİR.

Dünyada açık bir asimetri var! BM Güvenlik Konseyi (BMGK)’nin daimi üyesi olan 5 ülke diledikleri şekilde nükleer güçlerini geliştiriyor. Belki de gezegenimize yönelik en büyük tehdit bu 5 ülkeden kaynaklanıyor. Çünkü son dönemlerde aralarında açık bir nükleer silah yarışı başladı. Ancak bu imtiyazlı devletler diğer ülkeleri Nükleer Silahsızlanma Antlaşmasına (NPT)uymaya zorluyor. Hedef tahtasına koydukları ülkelerin barışçı amaçla da olsa uranyumu zenginleştirme faaliyetlerine çeşitli yöntemlerle engel oluyor. Hakkını arayan devletlere BMGK çeşitli siyasi ve ekonomik yaptırımlar dayatıyor. Kendi çıkarlarını gözeten 5 ülke bir şekilde kendi aralarında anlaşıyor. Aniden, ülkeler BM’nin yasal yaptırımları ile baş başa kalıyor. Bu uygulamayı veto etmeyen devletler, güya arabulucu rolüne soyunarak ahkâm kesiyor… Ama iş kendi siyasi çıkarlarına uygun düştüğünde NPT’yi ilk önce bu ülkeler deliyor. Örneğin ABD, Hindistan’a nükleer teknoloji transfer ediyor.

Yazının Devamı

Ege'de karasuları

Sözcü’de Rahmi Turan’ın Tokmak adlı köşesinde 21 Temmuz 2018 günü Türkiye’de 9 şiddetinde deprem etkisi yaratması gereken bir haber yer aldı. “Gel de üzülme!” başlıklı yazıda şu bilgiler yer alıyordu:

12 MİL KARASULARI İLAN EDİLDİ Mİ?

“Yunan Parlamentosu bir süre önceEge Denizi’ndekarasularını ve hava sahasını 12 mile çıkarma kararı aldı. Güya kırmızıçizgilerimiz vardı. Hani, nerede bu kırmızıçizgiler? Elin oğlu Ege Denizi’nin tamamını işgale kalkışıyor, bizimkilerin ise sesi soluğu çıkmıyor.”Yunanistan’ın böyle bir girişimi Türkiye için savaş nedeni (casus belli) olduğundan, bence bu haberi gazete dev puntolarla ilk sayfadan vermeliydi. Ben de köşeyi okuyunca heyecanlandım. Ama kendi yaptığım araştırmalar sonucunda böyle bir bilgiye ulaşamadım. Türk devletini ve Türk milletini yakından ilgilendiren bu konunun mutlaka açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Peki, karasuları tartışmaları tarihsel süreçlerde nasıl bir yol izledi?

Yazının Devamı

Kutuplardaki Türkler

Barbaros Büyüksağnak Deniz Kuvvetlerinde iz bırakan, başarılı bir subaydı. Balyoz tertibi nedeniyle çok sevdiği mesleğinden ayrılmak zorunda kaldı. Norveç’te askeri ataşelik yapmış ve bu dönemde kutup bölgeleri özel ilgi alanı olmuştu. Tahliye olduktan sonra akademik çalışmalara ağırlık verdi. Kendi iç dünyasında neredeyse tutku haline geline kutup bölgesine bu kez başka bir kimlikle girecekti. Barbaros Albay, “Arktik ve Anti-Arktik” başlıklı yazısında, “Büyük olmak kolay değil. Bu insanlar için de böyle, devletler için de! Peki, nasıl büyük devlet olunur?” sorusuna cevap arıyor. Kısaltarak aktarıyorum:

KUTUPLARDAKİ ÖNCÜLERİMİZ

Yaşadığımız dünyayla ve içinde bulunduğumuz uçsuz bucaksız evrenle ilgilenerek, araştırarak, bilimsel çalışmalar yaparak. Önce merak etmeli insan, sonrası kolay! Mesela biz Türkler çok yakın geçmişe kadar kutup bölgelerini hiç merak etmemişiz, az sayıdaki bilim insanı ve denizcimiz dışında: Profesör Atok Karaali (1967-1968), Profesör Ümran İnan (1980-2010), Profesör Serap Tilav (1991’den günümüze) ve ünlü denizcilerimiz Osman-Sibel Atasoyçifti (2012). Üç hocamızın ismi Antarktika’daki çeşitli coğrafi noktalara verilmiş.

Yazının Devamı

Dünyada ırkçılık yeniden hortladı

Aslında Çarşamba’nın gelişi Perşembe’den belliydi. Bütün yollar o istikamete doğru akıyordu. Birleşmiş Milletler (BM) bile bu duruma göre hazırlanmıştı. Rima Halef teşkilatta, “Batı Asya Ekonomi ve Sosyal Komisyonu Müsteşarlığına” getirilmişti. Bu komisyon, Mart 2017’de İsrail’in Filistin halkına yönelik ırkçı uygulamalarını açıklayan ve daha da önemlisi belgeleyen bir rapor hazırladı. Bu gelişme önemliydi, çünkü İsrail’in ırkçılığı bir uluslararası belgede tescil edilecekti.

EMPERYALİZMİN SÜS BİTKİSİ!

Ancak devreye BM Genel Sekreteri, emperyalizmin süs bitkisi Antonio Guterres ile sözde ABD’nin ama özde İsrail’in BM nezdindeki temsilcisi olan Nikki Haley Hanımefendi girdi. Raporun mimarı olan Rima Halef’i zorla istifa ettirdiler. Guterres’in bir Bilderberg gülü, Bayan Haley’in ise İsrail katliamlarını alkışlayan bir ruh zenginliğine (!) sahip olduğunu ekleyelim. Konunun bizi de doğrudan ilgilendiren bir tarafı var! Kıbrıs sorununda Guterres adlı süs bitkisinin tuzağına düşersek, bir felakete sürükleniriz.

Yazının Devamı

Siyaset, TSK ve Milli Güvenlik

TSK altına imza atıp Cumhuriyet Başsavcılığı’na “FETÖ Raporu” gönderdi.MSB Emekli Org. Hulusi Akar ve günümüzün komutanları da bu rapor hazırlanırken önemli görevlerde bulunuyordu. Kaynak Yayınları raporu, “Türk Ordusu’nun Bugünkü İdeolojik Çizgisi” adıyla kitaplaştırdı. Bu raporu Meclis’tekisiyasi partilerin tamamı görmezden geldi. Muhtemelen TSK’ya yönelik düzenlemeler sistematik ve organize bir çalışmanın ürünüydü.Türk siyasetinin ortak başarısıydı! İsterseniz, raporu hatırlayalım:

TSK, “TÜRK MİLLETİ” DİYOR!

Cumhuriyet, etnik kökeni ne olursa olsun, tüm yurttaşları Türk milleti üst kimliğinde birleştirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve asli unsuru tektir ve Türk milletidir. (Kitap, Birinci Bölüm, sayfa 2) Bazıları “ümmet, ismi olmayan millet”, bazıları “eşit vatandaşlık” derken, Türk milletine sahip çıkacak bir siyasi parti Meclis sıralarında yer bulamadı.

Yazının Devamı

O ruh olmazsa

Atatürk Türk Ordusu’nu şöyle tanımladı: “Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.” Bu tanıma baktığımızda Atatürk’ün bir ordu kuruluşunda manevi unsurları öne çıkardığını derhal fark ederiz. Maddi unsur için sadece “çelikleşmiş” sözcüğünü kullanmaktadır. Bu o kadar doğru, o kadar tarihi, o kadar gerçekçi bir tanımdır ki bu tanımın dışında kalan bir ordu tarihin kader anlarında direncini kolaylıkla kaybeder. Meslek hayatım boyunca çelik yığınları içinde görev yaptım. Şunu anladım. O devasa çelik yığınlarını yenilmez bir savaş makinesine dönüştüren içindeki askerin ruh zenginliğidir. Eğer o ruh olmasaydı, o muazzam savaş makineleri hurdalığa atılan demir yığınlarından farklı olmazdı. O ruh olmazsa, mekanik bir yapıya dönüşen silahlı güç işler iyiye gittiğinde ayakta kalır, ilk ciddi dalgada alabora olurdu.

KUVVETİ OLMAYANIN BAĞIMSIZLIĞI GASP OLUNUR!

Peki, silah ve teçhizatı çok ideal olmasa da ruhu olan bir ordu ne demektir? Bu konuyu iki önemli şahsiyetin açıklamaları ile açmaya çalışalım. Ünlü Sultanahmet konuşmasında (23 Mayıs 1919) Halide Edip Adıvar’ı dinleyelim: Bu zalimleri en evvel kendi milletleri mahkûm edecektir. Sizin iki dostunuz var: Bugünkü Müslüman âlemi ve millet hakkı için bağıracak milletler! Birini kazandınız; ötekini bugünkü açtığınız davanın hak ve ulviyeti kazanacaktır. Hükümetler düşmanınız, milletler dostunuz, kalbinizde isyan kuvvetinizdir.

Yazının Devamı

Tehdit doğru algılanmazsa

Sadece devletler değil, kişiler ve kurumlar biletehdit algılamasında yanılgıya düşerse büyük kayıplara uğrar. Mütevazı bir mahalle bakkalının hemen yanı başında bir süper marketin açılması için planlar yapılıyorsa, bu girişim bakkal için bir tehdittir. Kayıtsız kalıp yaratıcı tedbirler alamadığı takdirde ya gelirleri azalacak ya da dükkanına kilit vurmak zorunda kalacaktır.Şirketler de bundan istisna değildir. Rakip firmaların yıkıcı girişimleri tespit edilemezse, büyük zararlara maruz kalınır.

DEVLET VE JEOPOLİTİK

Devletler jeopolitik varlıklardır. Bulundukları coğrafyanın doğasına ve gerçeklerine uygun adımlar atmak zorundadır. Mevcut coğrafyaya derinlik kazandıracak girişimler ilgili ülkeyi daha dirençli kılar.Küresel güçler dünyanın her yerinde faaliyet gösterebilir. Ama bölgesel devletler için bu adımlar ağırlıklı olarak yakın çevrede atılmalıdır Jeopolitik yasalara uygun manevralar yapabilme yeteneğine sahip bir ülke mevcut coğrafyasının dezavantajlarını en aza indirir. Avantajlarını ise çoğaltır.

Yazının Devamı

Dün ve bugün Kıbrıs ve siyaset

Sabri Çiğdem Deniz Kuvvetlerine uzun yıllar hizmet etmiş, kuvvetin teknolojik atılımına önemli katkılar yapmış, iz bırakan mühendis bir subaydır. Emekli olduktan sonra da Türk sanayine özellikle Toplam Kalite Yönetimi konusunda önemli katkılar yapmıştır. İlginç ve dikkat çekici bulduğum mektubunu kısaltarak sizlerle de paylaşmak istedim. Ara başlıklar bana aittir.

KIBRIS’TA SULAR ISINIYOR…

Aydınlık gazetesindeki “TSK’da deprem” başlıklı yazınız, beni yıllar öncesine götürdü. Benim atamam Mareşal F. Çakmak muhribine çıkmıştı. Geminin Mersin’de olduğunu öğrendim. Kapı ve pencereleri açık olan bir otobüsle Mersin’e geldim. Mersin’de üç muhriple Kıbrıs değiştirme birliğine refakat ettik. Kıbrıs’ın 12 mil açıklarında bekledik. Gölcük’e döndük. Gölcük’te sakin bir hayat sürerken birdenbire durum değişti. 15 Kasım 1967 tarihinde saat 02.00’da Rumlar Kıbrıs’ın Boğaz mevkiinde Türklere saldırdı. Aynı günün akşamı gemi personelinin hemen gemilerine gitmeleri anons edildi.

Yazının Devamı

Brüksel'de NATO zırvası

Brüksel, 11-12 Temmuz 2018’de NATO Liderler Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı. 79 maddelik Sonuç Bildirisi yayımlandı. Bu metinlerin orijinalini başından sonuna kadar okumayı alışkanlık haline getirdim. Çünkü bu belgeler, ABD önderliğindeki emperyalist Batı’nın o dönemde dünyaya nasıl baktığını açık ve net şekilde gösterir. İsrail’in talepleri de bu metinlere örtülü şekilde yansıtılır.

TÜRKİYE NİÇİN MUTLU?

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın bildiriden duyduğu memnuniyet basın yayın organlarında yer aldı. Ben de yanlış bir belgeyi okuduğum kanısına kapılarak, metni bir kez daha teyit etme ihtiyacı duydum.Türkiye açısından 23’üncü madde önemli! Güneyden Türkiye’ye yönelik güvenlik risk ve tehditleri gündeme getiriliyor. “NATO’nun kısa bir ikaz süresinde bölgede askeri olarak varlık göstereceği” ifade ediliyor.Tehdidi algılamada bir sorun olduğu anlaşılıyor. Türkiye için bu bölgedeki gerçek tehdit ABD’nin kara gücü olan PYD/PKK’dır. ABD kaynakları ile Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ediyor. NATO gücü bölgeye gelirse, PYD’ye sistematik olarak yardım eder. Tehdit en az üçe katlanır. Hayatın gerçekleri ile beyinlerde oluşan fantezileri birbirine karıştırmayalım!

Yazının Devamı

Kıbrıs, Kıbrıs ve yine Kıbrıs

Hayat bana şunu öğretti. Devlet adamları ve siyasetçiler önemli bir konu hakkında görüşlerini açıkladıklarında, söylediklerine değil, satır aralarına, beyanat içindeki çelişen noktalara ve bulundukları ortama bakmak daha doğru sonuçlara ulaşmanızı sağlar. Kıbrıs yeniden gündemde! Emperyalist sistemin bir stratejisi var ve buna uygun taktik adımları bir bir atmaya başladı. Türk basınının Kıbrıs konusundaki duruşunu bildiğimden, Kıbrıs Türk ve Rum basınını da takip etmeye çalışırım.

AKINCI GUTERRES BELGESİNİ ÖNKOŞULSUZ KABUL ETTİ!

Havadis gazetesinin 12 Temmuz 2018 günkü bir haberini aktarayım: Birleşik Kıbrıs-İki Toplumlu Barış İnisiyatifi, Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilcisi LerotheosPapadopoulos’u ziyaret ederek BM ve AB’den Kıbrıs’ta çözüm için girişim başlatmaları talebiyle mektup sundu.Mektupta Avrupa Birliği’ne bir bütün olarak, taraflar ve Birleşmiş Milletler ile istişarelerde bulunma, BM Genel Sekreteri (BMGS) tarafından masaya konan kilit meselelere yaratıcı çözümler bulunarak yakın gelecekte Kıbrıs Konferansı’nın yeniden bir araya getirilmesini teşvik etme çağrısında da bulunuldu.

Yazının Devamı