Kritik sonuç doğuracak sorunları çözmek için öncelikle tehdit doğru değerlendirilmelidir. Bu konuda yetersiz olanlar çaresizlik içinde çırpınır dururlar... Bilinçsizce sağa sola koşar ama kafalarını duvara çarparlar. Milletin enerjisini ve kaynaklarını tüketirler. Miyop gözleri uluslararası sağlıklı bir dengenin kurulması önündeki en büyük engeldir. Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki karanlık dönem! Ülkede görünürde bir Yunan işgali var. Ama ne kadar ilginçtir ki Mustafa Kemal Paşa, tenezzül edip Yunan’ı ağzına bile almıyor. Atatürk’ü dinleyelim:
KİMSE KİMSEYE BAĞIMSIZLIK VERMEZ!
“Arkadaşlar!İngilizler ve yardımcıları, milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atıfetine borçlu değildir.Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete, hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerin tabiatında yaradılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvede, mücadele ile mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan bir millet mahkûm ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.Kuvvet ordudur.” Görüldüğü gibi ebedi ve ezeli Başkomutanımız, “kendisinden sonraki yöneticiler gibi eyyamcılık yapmayarak” tehditi, emperyalizm, yani “İngilizler ve yardımcıları” olarak belirlemiştir. Tehdit ne kadar doğru algılanırsa, çözüm yöntemi o kadar gerçekçi olur.