Ragıp Ferda AYDINALP

Ragıp Ferda AYDINALP

Cephe

İtibardan tasarruf olur; üretimden/yatırımdan tasarruf olmaz…

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından 7. Tasarruf Paketi açıklandı. Kamuda Tasarruf ve Verimlilik olarak bilinen pakete özellikle emekçilerden tepkiler büyüyor.

Biz de paketin ekonomik zorluklara çözüm olamayacağı kanaatindeyiz; bu hafta sütunlarımızı bu konuya ayırdık.

Halk arasında israftan kaçınma olarak bilinen ‘Tasarruf’a etimolojik açıdan yaklaştığımızda tasarrufun Arapça ‘şrf’den yani ‘harcama yetkisine sahip olma, idare etme, işleme’den geldiğini görüyoruz. İktisadi olarak ise İngiliz iktisatçı Keynes’in üzerinde durduğu gibi ‘tasarruf yatırımla eşitlenen’ çok önemli bir kavram olarak çıkıyor karşımıza.

Yazının Devamı

Büyük devrimci Ebuzer’in yolunda

Bayram tatilinde geç de olsa İranlı filozof Ali Şeriati ile ‘tanışma’ şansına nail oldum. Felsefi romanı Ebuzer fikri ve manevi dünyamı derinden etkiledi; Hz. Muhammed’in ‘Hz. İsa’nın zahitliğini merak ediyorsanız Ebuzer’e bakın…’dediği Ebuzer mutlaka bilinmeli, mutlaka rehber edinilmelidir… Bu hafta sizlere peygamberin yakın dostu Ebuzer’in çağları aşan devrimci ve insani mücadelesini aktarmak istiyorum.

Hz. Muhammed’in Allah’ın dinini tebliğ etmeden üç yıl önce putperestliğe ve haksızlığa savaş açan Ebuzer, Muhammed insanlık önüne çıkınca koşa koşa Gifar’dan Mekke’ye ulaşıp ‘Hakikatin Mektebi’ Ali aracılığıyla Muhammed ile buluştu; Rebeze çölündeki açlıktan ölümüne kadar geçen dönemde de ilim, ibadet, zalimle mücadelede yolundan hiç ayrılmadı.

Dördüncü Müslüman Ebuzer, ashabın(yoldaşların) içinde ayrıcalıklı konumuyla silahlı peygamber Muhammed’in sevgi ve saygısına mazhar oldu. Yiğit Ebuzer, sınıfsal ayrıcalık atmosferinde adalet için özellikle Emevi zulmünün şiddet, işkence, sürgün uygulamalarına rağmen mücadele etti. İslam devriminin yılmaz öncülerinden belki de en önde olanı Ebuzer savaşlardaki cesaretiyle dikkatleri üzerine çeki. Savaş dışı dönemlerde ise ilim, ibadet, kamu yararı ve adaleti yönünde ölümü göze alan Ebuzer devrimci kimliğinden zerre ödün vermedi.

Yazının Devamı

AKP niçin kaybetti?

31 Mart Yerel Seçimini geride bıraktık. 22 yıldır tüm seçimlerden birinci olarak çıkan AKP ilk defa ikinciliğe geriledi. Özellikle AKP seçmeninde soğuk duş etkisi yapan seçim sonuçları ülke gündeminde uzun bir süre tazeliğini koruyacağa benziyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan gerilemenin nedenlerini kendince sıcağı sıcağına balkon konuşmasında açıkladı. Erdoğan’a göre yenilginin nedeni Pandeminin uzayan etkileri, Ukrayna-Rusya savaşı ve ekonomiye yansımaları, teşkilat ölçeğinde kibir ve halktan uzaklaşma.

Biz bu maddelerin etkilerini elbette kabul ediyoruz; ne var ki AKP’nin oy kaybının nedenlerinin bu maddelerle sınırlı olmadığını düşünüyoruz. Bu hafta sütunlarımızı Erdoğan’ın üzerinde durmadığı nedenlere ayırdık.

Sn. Cumhurbaşkanı ne yazık ki ekonomik gerilemeden, tutarsız dış politikadan, toplumsal sınıflar arasında açılan sosyo-ekonomik makastan, liyakati rafa kaldırmaktan, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkelerinden biri olan ‘Türkiye şeyhler, dervişler, meczuplar devleti olamaz’ ilkesini unutarak tarikatlarla görüşmenin zararlarından, israftan, dış politika zafiyetinden, FETÖ ile mücadeledeki heyecan kaybından söz etmiyor…

Yazının Devamı

Rantçı belediyecilik mi, halkçı belediyecilik mi? - III

Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Ne yazık ki beldeler arasında dengeli kalkınma ilkesi unutulmuş durumda. Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri olan eşitlik ilkesi rantçı belediyeler tarafından budandı. Belediyelerimiz batısıyla, doğusuyla, kuzeyiyle, güneyiyle eşit ve halkçı belediyecilik prensiplerine göre hareket etmelidir; beldecilik yapılamaz. Kurtuluş savaşını Türk, Kürt, Alevi, Sünni hep beraber kazandık; Cumhuriyeti de beraber kurduk. Beldeler arasında ayrımcılık söz konusu olamaz.

Son yıllarda özellikle rantçı belediyelerin bölgelerinde tarikatlar yine boy göstermeye başladı. Birer Ortaçağ sosyal yapısı olan, Cumhuriyete zarar vermek için emperyalizm tarafından kullanılan tarikatlara rantçı belediyeler de taviz veriyor. Tarikatların ilgili olduğu vakıflara finansal destekte bulunan belediyeler bile var. Halkçı belediyecilikte yurttaş esastır. Belediyenin kaynakları da yurttaş için kullanılır; şeyhler, müritler için değil…Halkçı belediyeler bilir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar devleti olamaz…

Yazının Devamı

Rantçı belediyecilik mi, halkçı belediyecilik mi?- II

Çarpık kentleşme ülkemizin önemli sorunlarından biri. Metropollerden kırsala çok sayıda şehir ve beldemiz sağlıksız yapı ve manzaralara ev sahipliği yapıyor. Mavi kirleniyor, yeşil yok oluyor. Rantçı belediyeler beldeleri mahvetti. Pencere ve kapılar duvarlara açılıyor. Beton yığınlarına gömülmüş vaziyette belde sakinleri. Kahverengi ve gri göbek atıyor; mavi ve yeşil sürgünde. Fabrika bacaları, egzoz dumanları fink atarken, temiz havamız kirleniyor. Oksijensiz, parksız, bahçesiz beldelere hapsedilmiş durumdayız. Rant için dere yatağına kurulan siteler, patlayan kanalizasyonlar kaderimiz olmuş. Yağmur sularımız heba oluyor. Rantçı belediyeler yağmur sularını toplama ve arıtma eyleminden binlerce fersah ötede. Mahalle aralarında kalan fabrika ve imalathaneler beldelerimizi kirletiyor. Kent alanlarında yeşillik yok denecek kadar az. Belde arazileri özel çıkarcılara peşkeş çekiyor. Irmak ve deniz kıyıları yağmalanıyor, ne yazık ki belde kıyılarında mafya para kazanıyor. Yurttaşlarımız kamuya ait plajlara giremiyor. Birilerinin para kazanma hırsı yurttaşların kaliteli ve sağlıklı yaşamına kurşun sıkıyor. Çözüm halkçı belediyeciliktedir. Birilerinin karına hizmet etmeyen yurttaşı merkeze alan belediyecilikte.

Geleneksel kültürümüzün yapıtaşı, milli ruhun kaynaştırıcısı mahallerimiz de yok edildi. İnsanımız komşuluk kültüründen uzak, eyvah ki eyvah; kum yığınları gibi duvarların arkasına çekildi. Mahalle kültürünü yeniden oluşturmaya büyük ihtiyacımız var. Halkçı belediyecilikte uydu kenteler oluşturmak, aileyi ve komşuluğu koruyan, teşvik eden mahalleler kurmak esastır. Birbiriyle sohbet edebilen; sanat, kültür, spor aktivitelerine beraber katılabilen insanlar ancak ve ancak planlı uydu kent ve canlı mahallelerde var olabilir; rant uğruna oluşturulan yapay yaşam alanlarında değil. Kardaşlık, yoldaşlık, yarenlik rantçı belediyeciliğin mahalle ve sokaklarında hayat bulamaz.

Ekonomide de durum çok kötü. Neoliberal uygulamaların ülke ekonomisini getirdiği hal aşikâr. Özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın mağduriyeti her geçen gün artıyor. Kira ödemek artık hayati derecede bir sorun. Artan ev kiraları kontrolden çıkmış durumda. Rantçı belediyeciliğin çarpık yapılaşma uygulamaları kiracıları mahvediyor. Halkçı belediyecilikte dar gelirli yurttaşların ev sahibi olmaları hedeflenirken; çağdaş, depreme dayanıklı konutlar inşa edilir. Yakın geçmişte yaşanan depremde yıkılan çürük binaları hep beraber gördük, acımız taze. Halkın yararına belediye anlayışında kamu kurumları kendi çalışanları için işyerlerine yakın alanlarda çağda konutlar yapmayı üstlenir; amaç çoğunluğun/yurttaşın yaşam kalitesini yükseltmektir. Rantçı belediye başkan adaylarının çoğunun gündeminde bu konu yer almaz. Halka odaklanan belediyecilikte kira bedellerinin 3 yıl dondurulması ise yurttaşın lehine diğer uygulamadır. Rasyonel bir takip sistemiyle kiralama ve artışlarda keyfiyete son verilir. Rant değil, yurttaş merkezde olur.

Yazının Devamı

Rantçı belediyecilik mi halkçı belediyecilik mi?

Yerel seçimler kapıda. Kamu reklam panoları belediye başkan adaylarının afişleriyle donanmış vaziyette. Gerek iktidarın gerek muhalefetin belediye başkan adayları kuru, ‘arabesk’ sloganlarla birbirleriyle rekabet ediyor. Afişlerde üretime, istihdama yönelik sloganları görmek neredeyse imkânsız. Bu değerlendirme de bizi mevcut sistemin belediye başkan adaylarının halka, kamuya hizmet edemeyeceklerini kanıtlıyor. Adayların çok büyük bölümü halkçı değil; rantçı adaylardır. Çözüm, hizmet üretemezler.

Peki, ‘Halkçı belediyecilik nasıl yapılır, kam odaklı belediyecilik nasıl olur?’ bu hafta sütunlarımızı bu konuya ayırdık; rantçı belediyecilikle halkçı belediyeciliği baz başlıklarda karşılaştıracağız

Emperyalizmin talimatıyla hareket eden yönetimler kamu hizmetini ve malını özelleştirerek halkçı belediyeciliğin içini boşalttılar. Belediye makamları halk için değil; rant için hizmet verir. Siyasi çıkar çevreleri, rantçılar, komisyoncular, belediye hizmetlerini satın alan özel şirketler Cumhuriyetin belediyelerini teslim almış, Cumhuriyetin kamucu anlayışını yıkmış durumdalar. Gerek iktidarın gerek muhalefetin adayları ise yıkım anlayışının sloganlarıyla seçmenin karşısındalar. Mafya ve bazı tarikatlar da Atlantik belediye sisteminin içerisindedir; onlar da pastadan pay almaktadırlar.

Yazının Devamı

Kürt sorunu mu, Amerika sorunu mu?

Bize göre Şeyh Sait isyanından bugüne ‘Kürt sorunu’ olarak nitelenen mesele ‘Amerika sorunu’dur; çünkü emperyalizm ve özellikle Amerika Ortadoğu ve Asya’da jeopolitik hedeflerine ulaşmak için yüzyıllardır aynı coğrafyada yaşayan, 1914-1922 yılları arasında emperyalizme geçit vermeyen kardeş millet olan Türk ve Kürtleri bölme stratejisini takip etmektedir; yapmış olduğu tanımla da kendi amaçlarını saklarken konuyu ‘Kürt sorunu’ olarak dünya gündeminde servis etmektedir…

24 Temmuz 2015’ten itibaren sorunu Amerika sorunu olarak tanımlayan AKP iktidarı, kimi zaman yalpalasa da, PKK ve siyasi uzantısı HDP ile karşı cephede mücadele etmektedir. Muhalefet partisi CHP’nin durumu ise oldukça vahim. Siyasi rant elde edeceğini zanneden CHP, konunun Kemalizm açısından gerçeğini görmemekte, ara ara genel başkanlar kanalıyla Apo’nun heykelini dikmek isteyen Selahattin Demirtaş’a selam etmektedir.

Biz konuya Milli Kurtuluş tarihimiz ve Kemalizm açısından yaklaşacağız. Mustafa Kemal Kürt milletini Türklerin her zaman kardeşi ve yoldaşı olduğunu beyan etmiş, bu yolda politikalar üretirken emperyalizmle mücadele ortak bir ruh oluşmasını sağlamıştır. Samsun’a çıkmadan önce Kurtuluş Savaşı denklemini çok doğru bir şekilde kuran Mustafa Kemal doğuda bir dayanak oluşturarak vatanı kurtarmayı hedeflemişti. Buna göre de ‘Türk ve Kürtleri tekmil milleti birleştirmek’ hayati derecede önemli bir eylemdi. Haliç Konferansı, Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri, Heyeti Temsiliye Tutanakları, Misakı-Milli kararları, Halkçılık Programı ve 1921 Anayasası ve Lozan’da bu hakikatten asla taviz verilmemiştir; Türk-Kürt birliği esastır, daimidir… Mustafa Kemal, Kurtuluş savaşı günlerinde Kürt Aşiret reislerine konuyu yazdığı özel mektuplarda ortaya koymuş, emperyalizmle mücadelede ortak ruhun gereğine dikkat çekmiştir. Bölgedeki Türk ve Kürt çoğunluğa rağmen İngilizlerin bölgede bir Ermeni devleti kurma arzusu Mustafa Kemal ve Kürt beylerinin ortak hareketiyle engellenmiştir.

Yazının Devamı

Milli Eğitim ve Tarikatlar

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in geçtiğimiz günlerde tarikatlarla ilgili yapmış olduğu açıklama ülke gündemine bomba gibi düştü. Bakan Tekin, tarikatlarla Bakanlığı’nın protokol imzalaması üzerine gelen eleştirilere karşı, protokol yapıldığını doğrularken savunma olarak da ‘Sizler onlara tarikat diyorsunuz, biz STK (Sivil Toplum Kuruluşu) diyoruz cümlesini resmi ağızdan söyledi.

Bu cümle siyasi tarihimizin en talihsiz, garip ve siyasi literatürü alt üst eden cümlelerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Bu savunma cümlesi siyaset bilimine aykırı, ‘karaya ak’ deme cinsinden hükümsüz bir cümledir. Bir siyasi, siyaset bilimine aykırı böyle bir cümleyi hele ki resmi ağızdan asla söyleyemez… Niçin mi?

Gelin önce siyaset bilimine göre Sivil Toplum Kuruluşlarının tanımına bakalım.

Yazının Devamı

Bizde Yılbaşı

2023’ü bitiriyor, 2024 için gün sayıyoruz. Yılbaşı kutlamaları yine ülke gündeminde olacak. Bir grup yılbaşını coşkuyla kutlama planları yaparken diğer grup yılbaşının bir Hristiyan geleneği olduğunu iddia edip yılbaşı kutlamalarının haram olduğundan dem vuracak. Diğer sahalarda olduğu gibi kutlamalar sosyo-kültürel ve tarihi kimliğinden fersah fersah uzakta farklı yaklaşımların birbirini suçlamasıyla birkaç gün bizleri meşgul edecek.

Şu soruyla başlayalım: ‘Yılbaşı kutlamalarının sosyo-kültürel ve tarihsel gerçeği nedir?’ Gelin hep beraber Türk kültür tarihine göz atalım.

Yılbaşı kutlamaları bir grup dincinin iddia ettiği gibi bir Hristiyan kültür ögesi değildir. Türkler Müslümanlığı kabul etmeden yüzlerce yıl önce de yılbaşı kutluyordu.  Nardugan bayramı olarak kutlanan yılbaşı özellikle Altay ve Orta Asya bölgesinde gün doğumunu ifade eder, Eski Türkler yeni yılda Tanrı Ülgen’in kırmızı kaftanı ve çizmeleriyle yeryüzüne inip, bolluk bereket dağıtacağına inanırlardı. 

Yazının Devamı

Şeyh Sait ve Özgür Özel…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhuriyet Düşmanı Şeyh Sait için yapmış olduğu değerlendirme ülke gündeminde. Özel, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Şeyh Sait’in Cumhuriyet’e karşı çıkarmış olduğu isyanı kendi konjonktüründe yanlış bulduğunu belirtirken isyanının bastırılma aşamasında Cumhuriyet karşıtı Şeyh Said’in yakınlarının üzüldüğüne dikkat çeken Özel, Şeyh Sait’in yakınlarına saygı duyulması gerektiğini söylemişti. Bu sebeple konuyu sütunlarımıza aldık.

Öncelikle belirtmek isteriz ki; CHP Genel Başkanının bu değerlendirmesi ne akli ne de vicdanidir... Bir genel başkan bu kadar gaflet ve dalalet içerisinde olamaz. Cumhuriyet rejimini, milli devleti ortadan kaldırmak, bir şeri Kürt devleti kurmak için emperyalizm maşası bir vatan haininin cezalandırılmasının yakınları üzerinde oluşturduğu üzüntüyü dile getirmek garabetin ta kendisidir. Siyasi parti başkanlarının değerlendirmeleri rasyonel, milli, bilimsel, jeopolitik, ahlaki, sosyokültürel boyutta olmak zorundadır. Özel’in milli hassasiyete gölge düşüren, mantıktan yoksun değerlendirmesinin üzerinde durduğumuz yapıların hiçbirinde yeri yoktur. Özgür Özel, FETÖCÜ bir mantıkla bir grup Kürt seçmene hoş görünmek için mavi boncuk dağıtma yoluna girerek Şeyh Sait’in çukuruna yuvarlanmıştır…

Gelelim Şeyh Sait’e. Kimdir Şeyh Sait, suçu neydi, çıkarmış olduğu isyanın milli menfaatlerimize zararı nelerdi?

Yazının Devamı

Araplara Bakış

Köşe konumuz İsrail-Filistin savaşı ve ‘Araplara bakış’…

İsrail-Filistin savaşının hem dünya hem ülke gündeminde önemli yer tutması bizi bu başlığı irdelemeye götürdü.

Bu konuda da farklı bakış açıları ülke gündeminde.

Yazının Devamı

Nasıl Bir Devlet Adamı, Nasıl Bir Lider?

Sözde “Evrensel bir köy”e dönen günümüz dünyasının sosyo-ekonomik ve ahlaki sorunları aşikâr. ‘Serbest Piyasa Ekonomisi’ putunun emperyalizme olan hizmeti ‘diğerleri’ni modern kölelere dönüştürmeyi ‘başarmış’ görünüyor. Köşemizde sosyo-ekonomik ve ahlaki kalkınmaya yönelik fikirlerimizi ara ara paylaşıyoruz. Bugün üzerinde duracağımız konu ise ‘Devlet Adamlığı ve Liderlik’. Çağdaş dünyada gerçek anlamıyla devlet adamı ve lider yok denecek kadar az sayıda. Konuyu tarihin diyalektiğinden ve tarihe adını yazdırmış liderler penceresinden baktığımızda önermemizin gerekçeleri çok daha net anlaşılacaktır. Dünyada evrensel nitelikli devlet adamı ve liderlerin az oluşu da kuşkusuz emperyalizme hizmet ediyor …

‘Evrensel anlamıyla lider/devlet adamının özelliklerini ortaya koyalım.

Her şeyden önce evrensel lider heyecan adamı değil; mantık adamıdır. Manevi, milli, aktüel heyecanlarına rağmen o aklını kullanmayı merkeze alır. Bu lider, üst düzeyde analiz ve sentez yeteneğine sahiptir; öngörülüdür. Keskin bakış açısıyla sadece görüneni değil, ötesini de anlar… Dinamik mantık sistemiyle sorunları kısa sürede çözer ve milletinin lehine taktik ve stratejik politikalar oluşturur.

Yazının Devamı

Filenin Sultanlarının ‘Püsküllü Belası’

Bayan Milli Voleybol takımımızın Avrupa şampiyonluğu ülke ve dünya gündeminde. Filenin Sultanlarının başarısı geniş halk kitleleri arasında Cumhuriyetin ve Türk Kadının zafer ve onuru olarak kabul görürken bazı çevrelerde eleştiri konusu. Cumhuriyetin Başarılı Kadınları ile ‘İslam’a aykırı Kadınlar anlayışı’ karşı karşıya… Gündemdeki karşılaştırmaya bir de ‘Fesin püskülü’ düştü ki sormayın…

Galibiyet sonrasında şampiyon takımın oyuncularından birinin ‘fes ile smaç karikatürü’ tartışmaları alevlendirdi. ‘Hükümet taraftarı olduğunu iddia bazı gazeteciler’ de fesin bu şekilde karikatüre edilmesini şiddetli bir şekilde eleştirme yarışında; ne yazık ki böyle bir atmosferde Bayan Milli Voleybol takımının Avrupa şampiyonluğunun ülkede yarattığı sevince gölge düşüyor... Bu hafta, çok izlenen tartışma programlarında açık açık fesin devlet sembolü olduğunu iddia eden bir grup gazetecinin önermelerini analiz edeceğiz: Fes gerçekten devletimizin sembolü mü?

Tarihe bir göz atalım…

Yazının Devamı

'İyi/Kötü', Emperyalizm ve Cumhuriyet

‘İyi, Kötü’ kavramları günümüz modern dünyasında tarihi, felsefi/geleneksel/kültürel manasından uzaklaştırılıp ortak kabuller dışında genel manada sübjektif olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama ve kabul şekli de özellikle Atlantik coğrafyası dışındaki ülkelerin milli refah ve huzur rotasından uzaklaştırılmalarına yol açmaktadır. Bu hafta ‘İyi ve Kötü’yü ‘Emperyalist ve Cumhuriyet’ kültürleri ölçeğinde değerlendirirken Cumhuriyetimizin 100.yıl dönümünü kutlamakta olduğumuz bugünlerde Cumhuriyet ve değerlerine verilecek önemin altını çizeceğiz.

Diğer canlılar gibi insan da kendisini koruma, neslini iademe ettirme yolunda çabalayarak türünün realitesi doğrultusunda yol alır. Bu ilerleyişin diğer canlıların yol alışından farkı yoktur. Ne var ki, insana has başka bir özellik vardır ki; O’nu diğerlerinden ayırır, O’nu Eşref-i Mahlukat sınıfına taşır. Bu özellik insanın maneviyat/ahlak ve zekada yükselebilme kabiliyetlerinin bileşkesidir. Doğada sadece insan manevi/ahlaki yön ve zekada kendisini yükseltmeye çalışır. İşte bu çaba insan ve toplum için ‘İyi ve Kötü’yü belirler.  Bir başka deyişle kendisini koruyan, neslini devam ettiren insanın iyi ya da kötü oluşu manevi/ahlaki ve zekâ açısından kendisini geliştirip geliştirmemesine bağlıdır. Bu yönde kendini geliştiren insan iyi, bu yönünü ihmal eden insan ise kötüdür…

Kötü, hayatı kendini korumaya ve neslini idame ettirmeye indirger sadece; kamu yararından, erdemlerden, ailevi/insani/milli duyarlılıktan, üretim/kültür/sanat/doğa ve spordan uzak yaşarken, şahsi konfor putunun emrindedir, maddi çıkarları için erdemleri reddeder, maddi rahata ulaşma yolunda onun için her yol mubahtır; hareketsizdir, uyuşuktur, gayreti, fedakarlığı sevmez…

Yazının Devamı

AKP’nin Mehmet Şimşek ile İmtihanı…

Seçimleri geride bıraktık. AKP, sandıktan zaferle çıktı. Normal şartlarda beş yıl daha görevde.

Yaptığı ittifakla Meclis’te çoğunluğu da alan AKP galip ama onu ikinci bir imtihan bekliyor, malum imtihanı kaleme yatırmadan önce seçimden sonra olanlara/yaşananlara bakalım.

‘Neoliberal çözüm odaklı Mehmet Şimşek’in ekonominin başına getirilmesi, Erdoğan’ın ifadesiyle ‘Mehmet Şimşek’e razı olunması’, doğuda genişlemeye çalışan NATO’nun malum  zirvesi,  önce reddi üzerinde durulan daha sonra yeşil ışık yakılan, Birleşmiş Milletler toplantısında ise Meclis’in iradesine bırakıldığı tekrarlanan  İsveç’in NATO üyeliği, seçim öncesinde ABD tarafından devrilmesi gereken bir diktatör olarak dünya gündemine alınan Erdoğan’ın bazı gelişmelerden sonra Atlantik tarafından övgülere mazhar olması, liberaller ve FETÖ’cüler tarafından bu yolda sevinç nidaları atılması, muhalefetin iç kargaşası ve ülke sorunları atmosferinde başını kuma gömmesi, yüksek oranlı zamlar, emeklinin mağduriyeti, Kılıçdaroğlu’nun yurt dışından 300 Milyar para bulacağını alaylı  dille eleştiren Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu gibi aynı kaynaklardan medet umar hale gelmesi, ekonomik dengesizliğin faturasının dar gelirli yurttaşa vergiler ve zamlar kanalıyla yükleme çabaları, üretim ekonomisi eylemlerinden bihaber oluş…’; evet, sütunumuza aldığımız bu başlıklar şartlarımızın fotoğrafını çekmemiz, AKP’yi bekleyen imtihanı sağlıklı bir şekilde anlamamız ve değerlendirmemiz için için önemli tespitlerdir.

Yazının Devamı

Şekerin tadı kaçtı

Şekerin tadı kaçtı…

Seçimi geride bıraktık, kozlar paylaşıldı, muhalefet cephesindeki ittifak dağıldı, normal şartlar altında Cumhur İttifakı beş yıl daha iktidarda.

Ve beklenilen oldu; ‘Ekonomik Kriz…’

Yazının Devamı