AK Parti’nin 'ABD ve NATO Açılımı'nı hangi isimler hazırlıyor?
AK Parti’nin son günlerde NATO ve ABD’ye yönelik sıcak ve istekli adımları dikkat çekiyor. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Güçlü NATO güçlü Türkiye” tutumuyla Türk milletinin ezici çoğunluğunun ABD ve NATO’ya karşı duruşuna aykırı bir çıkış yaptı.
Hemen sonrasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “ABD’nin Suriye’ye özel temsilci ataması ve Suriye’deki siyasi sürece daha fazla önem vermesi gerektiğine” ilişkin sözleri gündem oldu.
ABD Türkiye’yi dört bir yandan kuşatırken, silahlı ve her türlü tehdidi devam ettirirken, “bu adımlar Türkiye’ye yarar getirecek mi” sorusu önümüzde duruyor.
Bu açıklamalar sormamız gereken “Ne oluyor? NATO’ya ve ABD’ye verilen sıcak mesajlar ne anlama geliyor?” sorularını AK Parti içindeki önemli isimlere yönelttik.
Parti içinde Erdoğan ile yakın mesai dâhil en üst düzey isimlerle uzunca bir dönem birlikte görev yapmış ve halen temaslarını koruyan bir isim meseleyi şöyle yorumluyor:
“AK Parti içinde ABD’ye yönelik söylemlerde ortalama bir tavır vardı. İlk kez bu kadar ileri düzeyde ifadeler kullanıldı. Geçiş süreci ya da pazarlık.”
Peki pazarlıktan kasıt nedir? Alınmak istenen “destek” ortada. Verilen taviz nedir?
“Bu söylemlerden daha büyük taviz olur mu? ABD bölgede perişan oldu. Biz ona cansuyu oluyoruz.”
Bu projeyi kim yürütüyor? Daha önce “İsrail açılımı yapalım. ABD’de lobi faaliyetleri güçlü. Desteklerini alır, ABD ile arayı düzeltiriz” diyen ekibin dahli var mı?
“Tayyip bey ABD’ye her gittiğinde lobilerle bir araya gelir, Thing Tang kuruluşları adı altında bazı görüşmeler yapardı. Bu organizasyonu o ekip yürütürdü. İsrail açılımını ortaya atan da bu ekip. (Sorduğun soruya destek anlamında söylüyorum) İçeride ABD ile ilişkileri yürütecek 4-5 önemli isim var. Sıcak temaslar yürütüyorlar. Daha önce Tel Aviv’de uzun yıllar büyükelçilik yapan bir isim var. Sıcak temasları özellikle o yürütüyor. (Feridun Sinirlioğlu’nu kastediyor) Fikir üretme ve süreç yönetimi konusunda inisiyatif alma özelliği var.“
AK Parti içinde üst düzey aktif görevi olan bir başka isme sorduk. Yapılan açıklamaların ne anlama geldiğini, sürecin nasıl geliştiğini anlamaya çalıştık.
İlk yanıt “Beyefendi Suriye ile ilişkilerin normalleşmesinde süreci hızlandırmak için Esad’ı zorluyor” şeklinde oldu;
“Türk heyeti Moskova’ya gitti. Aslında orada anlaşma sağlandı. Erdoğan hemen ardından Çavuşoğlu’nu ABD’ye gönderdi. Buradaki amaç Suriye ile normalleşmeyi seçim öncesinde sağlamak. Süreci hızlandırmak adına Esad’ı seçim öncesi ikna edebilmek için ABD’den mesaj verdirmek istedi.”
Erdoğan’ın Esad’ı süreci hızlandırmaya zorlamak adına bu adımı attırdığını ifade eden AK Partili isme göre ABD’nin de bu durumu fırsata çevirme gayreti var.
ABD’nin oyun dışı kaldığını, Türkiye vasıtasıyla oyuna dahil olmak istediğini belirten üst düzey isim, ‘’Washington’un da Ankara-Şam yakınlaşmasını engelleme amacıyla Türkiye’ye havuç uzattığını" belirtiyor. Çünkü bu normalleşme ve işbirliği PKK’nın bitmesi, ABD’nin petrol yağmalamasının önüne geçilmesi, ikinci İsrail koridorunun engellenmesi, ABD’nin bölgeden dışlanması demek.
“İÇİMİZDE BATI SEVDALILARI VE ABD HAYRANLARI VAR”
Gelişmeleri bu şekilde yorumlayan üst düzey AK Partili isim, buna rağmen ABD ve NATO’ya yeniden bel bağlamayı “bu bir yok oluş anlamına gelir” sözleriyle değerlendiriyor.
Konuşmaları özetle şu şekilde:
“Türkiye’yi bir kez daha NATO ittifakına döndürmek yok oluştur. Yayınlanan bir ABD üsleri haritası var. 15 Temmuz başarılı olsaydı o üsler Türkiye’nin tamamına yayılacaktı. Bu nedenle artık hiçbir babayiğit bu duruma evet demeye cesaret edemez. Zaten Çavuşoğlu da ABD’den eli boş döndü.”
Bu yorumu yapan isim Çavuşoğlu’nun döndükten sonra yaptığı “Suriye’de daha önce verdiği sözleri tutmayan ABD’ye karşı güven zedelendi. Rum kesimi de ABD’de silah alabilecek. Kime karşı? Kıbrıs Türklerine karşı Türkiye’ye karşı. ABD, Yunanistan lehine de dengeyi bozdu” sözlerini hatırlattı ve sözlerine şöyle devam etti:
“Çavuşoğlu ABD’den eli boş döndü. Zaten yaptığı açıklamalar da o görüşmenin hedefine ulaşmadığının net ifadesi. İçimizdekiler istedikleri kadar Batı hayranlığını ve ABD sevdasını içlerinden geçirsinler, büyük okumayı göremiyorlar. Dünya artık gerçeklikte iki kutuplu. Batı ve ABD kendi çöküşünü görüyor. Türkiye Asya ile varolacak.”
GLADYO’NUN İSLAMCILARI KİM?
Tabi hemen akla gelen ilk soruyu sordum: Kim bu “içimizdekiler”?
Feridun Sinirlioğlu ismini hatırlattığımda “tabi ki rahat durmuyordur” diyen AK Partili ismin yanıtı yine dikkat çekici: “Bunlar 15 Temmuz öncesi FETÖ konusunda da manevra yapan adamlardı. Türkiye’de Gladyo’nun PKK’sı ortada. FETÖ’sü ortada. Ülkücü hareketteki Gladyo deşifre oldu. Liberal tayfadaki, sol cenahtaki Gladyo deşifre oldu. Ortaya çıkmayan Gladyo’nun İslamcıları var. Gladyo’nun İslamcılarını da konuşmak zorundayız.”
İsimler konusunda ısrarcı oluyorum. Peşinden dikkat çeken bir cümle daha geliyor:
“İsmail Kahraman biliyorsunuz MTTB (Milli Türk Talebe Birliği) Başkanıydı. İsmail Kahraman’ın bağlantıları araştırılmadan Gladyo’nun İslamcıları çözülemez.“