Murat İnce

Murat İnce

Köşe Yazısı

Sol Parti PKK/HDP'nin gölgesinden kurtulmalıdır

SOL PARTİ'NİN SON HDP ÇIKIŞININ ANLATTIKLARI (3)

Alper Taş: ÖDP'yi PKK böldü.

Yazımızın üçüncü ve son bölümüne gelmiş bulunuyoruz. Aslında Alper Taş'ın bu çıkışı yararlı olmuştur. Solda ki kafa karışıklığını anlamak ve PKK'nın tahribatının boyutlarını görmek açısından röportaj önemli bir boşluğu doldurdu.

Yazının Devamı

Sol Parti'nin PKK/HDP çıkmazı

SOL PARTİ'NİN SON HDP ÇIKIŞININ ANLATTIKLARI (2)

Vatan Partisi yıllardır PKK/HDP konusunda can alıcı uyarılarda bulunmaktadır. PKK'nın ABD/İsrail denetiminde ve onların devlet çıkarlarına göre konumlanan bir örgüt olduğunu bıkmadan usanmadan anlatmaya çalıştı. PKK, sadece ABD/İsrail ile değil diğer pek çok emperyalist devletle ve Yunanistan gibi bazı ülkelerle sıkı ilişkiler kurdu. Bu ilişkiler ağı içinde sol partilere emperyalizme biat mikrobunu bulaştırdı.

Sol Parti adını alan ÖDP'nin tarihine baktığımızda "orta yolcu" tavrın sürdürüldüğünü ve istikrarlı bir yönelim benimseyemediklerini görüyoruz. Bir yanda tavır korken diğer yandan açık kapı siyaseti yürütmeleri zayıflıklarının boyutunu göstermesi bakımından ilginçtir. "Yetmez ama evet" demek istiyoruz ama bu cümlede kirletildi. O nedenle Alper Taş'ın doğru değerlendirmelerine evet ama yetmez diyelim!

Yazının Devamı

"ÖDP'yi PKK BÖLDÜ"

SOL PARTİ'NİN SON HDP ÇIKIŞININ ANLATTIKLARI (1) Alper Taş: ÖDP'Yİ PKK BÖLDÜ

Artı Gerçek'ten İrfan Aktan 30.01.2022 tarihinde Sol Parti PM (Parti Meclisi) Üyesi Alper Taş ile HDP ve "Kürt meselesi" üzerine uzun bir röportaj gerçekleştirdi. Geçen günlerde PKK/HDP'nin yayın organlarından yeni Yaşam Gazetesindeki köşesinde, eski sahte TKP'li Veysi Sarısözen Sol Parti ve Alper Taş'ı bu görüşlerinden dolayı eleştiren bir yazı kaleme almıştı. Sol Parti'nin HDP'ye yaklaşımına ve çağrılarına sessiz kalışını sert sözlerle eleştiren Veysi Sarısözen yalnız değildir. PKK/HDP'nin kuyruğundaki pek çok örgütte bu tavrından dolayı Sol Partiyi eleştiriyor. Bizde bu yazımızda konuyu ele alarak yaklaşımımızı açıklayacağız. PKK'nın şubesi HDP'nin "Tutum Belgesini" açıklamasının ardından ziyaretlere başladı ve daha sonrada bazı sahte solcu gruplarla biraraya gelerek "Üçüncü İttifak" oluşturmak için zemin yoklamasında bulundu. Aslında bu girişimiyle Millet İttifakına bir mesajda vermiş oluyor. Sol Parti, HDP’nin “Demokratik İttifak” çağrısına 17 Ocak’ta şöyle yanıt verdi: “Partimiz bu aşamada hangi koşullarda yapılacağı belli olmayan seçime ilişkin bir ittifak tartışmasına girilmesini doğru bulmamaktadır. Bu bağlamda HDP’nin çağrısıyla gerçekleşecek sınırları ve içeriği belli olmayan Demokrasi İttifakı adı altında yapılacak çalışmanın parçası olmadığımızı kamuoyu ile paylaşırız." Aşağıda daha çok Alper Taş'ın açıklamalarına yer verecek ve elden geldiğince yoruma fazla yer vermemeye çalışacağız. Aksi halde çok uzun ve günler süren bir yazı dizisi hazırlamamız gerekecek. SOLDA BÖLÜNMELERDE PKK'NIN BELİRLEYİCİ ETKİSİ Röportajda en ilgi çekici bölümü ise "Kürt siyasi ulusal hareketi" olarak değerlendirilen PKK'nın ÖDP üzerindeki etkisi ve bölünmesine neden olması.  Alper Taş bu bağlamda yaşanan sorunların son dönemde başlamadığını ve kökeninin ÖDP'nin kuruluş dönemine kadar uzandığını söyleyerek şöyle bir açıklamada bulundu: (...) Ama mesele Kürt siyasi, ulusal hareketiyle bir sosyalist hareketin nasıl ilişki kuracağına dairdir. Sorunun esas belirgin odağı budur. Üstelik bu, Türkiye sosyalist hareketini bölen bir sorun olageldi. Türkiye solunun 1990'lı yıllardan itibaren yaşadığı ayrışmalara baktığımızda, önemli bir nedenin bu olduğu görülür. ÖDP’deki ilk ayrılık, ÖDP nedir, Kürt hareketi nedir, ÖDP ne yapmalı, Kürt hareketiyle nasıl ilişki kurmalı tartışmasına dayanıyor. ÖDP’den ayrılanlar da daha sonra kendi aralarında, yine bu tartışma etrafında birbirlerinden ayrıldılar. Soldaki bu tartışma ve ayrışma hâlen de devam ediyor." dedi. Alper Taş PKK'nın solu bölmedeki rolünü doğru tespit etmektedir. PKK, sol parti ve örgütlerin anti emperyalist damarının dumura uğratılmasında da etkin olmuştur. EMEP tipi partilerin ısrarla kuyrukçuluğa devam etmesi buna iyi bir örnek teşkil etmektedir. 10 yıl ÖDP başkanlığı yapan Alper Taş ÖDP'deki bölünme sürecini daha da somutlaştırır: "ÖDP’de azımsanmayacak bir grup arkadaş Türkiye devriminin artık mümkün olmadığını, buna mukabil artık esas olarak Kürdistan’daki devrimci mücadeleye lojistik destek yapmak gerektiğini söyleyerek parti içinde bir tartışma, gerilim yarattı. ÖDP içindeki bu gerilim ve tartışmaya maalesef Kürt hareketi de yukarıdan dâhil veya müdahil oldu. Oysa ÖDP gibi bir partinin bağımsız gelişmesi, güçlenmesi mümkün olsaydı, Kürt siyasi hareketinin de, Kürt sorununun da bugünkü tıkanıklığını aşması açısından önemli bir dinamiğe dönüşebilirdi. 1990'lı yıllarda Türkiye’nin en anlamlı çabası maalesef iç tartışma ve Kürt hareketinin müdahaleleriyle boşa düştü. (...) ÖDP’deki bölünmenin ana kaynağı evet, Kürt hareketinin (PKK.Mİ) hem içeriden hemde dışarıdan müdahaleleriydi." sözleriyle çarpıcı açıklamalarda bulunuyor. Özelliklede 1990'lı yıllarda sol örgütlerin tümünde bu sarsıntı yaşanmıştır. O dönemde yurt dışında farklı ülkelerde doğrudan yaşanan tartışmaları ve yayın organlarını izleme olanağına sahiptik. Silahlı mücadeleyi savunanlarda dökülme diğerlerinden daha fazla oldu. TKP (M-L)'nin her kanadından Dev-Yol'a kadar örgütlerin safları boşalıyordu. Günümüzde ise küçük kümelere dönüşerek geçmişi yad edenler kulübüne dönüştüler!  

PKK'nın düne kadar sol örgüt ve partilerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde örgütlenmelerine müsaade etmek şöyle dursun şiddet uygulamış, sindirme eylemleri düzenlemiştir. Bundan nasibini alanlardan biri de ÖDP. Alper Taş bu duruma şöyle parmak basıyor: "Örneğin Kürt hareketi, ÖDP’nin Kürt bölgelerinde örgütlenmemesi gerektiğini savunuyordu. ÖDP’nin Kürdistan’da örgütlenmemesi konusunda basınçlar söz konusu oldu. ÖDP’nin kuruluş dönemlerinde. Mesela seçimlerde ÖDP’nin Kürt bölgelerinde aday göstermemesi tartışmaları yaşandı ve nitekim ÖDP aday göstermedi. Yine, Parti içinde bir kriz çıktı, yeterli çoğunluk olmadı ve ÖDP seçimlere Kürt bölgelerinde aday göstermeyerek girdi. ÖDP içinde Kürt hareketiyle böyle ilişkilenmeyi savunan ve sonradan ayrılan arkadaşların etkisiyle oldu bu. Oysa bize göre bu ÖDP’yi tüketen, çürüten müdahalelerdi. " Yayın organlarımızda PKK ve yan kollarının ülkede yarattıkları tahribatlara sürekli dikkati çektik. PKK sadece HDP gibi partileri kurmakla yetinmedi. Sol partileri, sendikaları, değişik demokratik kitle örgütlerini ve bazı Alevicilik yapan kuruluşları da ele geçirmek için çalıştı ve kısmende başarılı oldu. Alper Taş bizim bu tespitimizi doğrular açıklamalarda bulunuyor ve şöyle diyor: "Ayrıca bahsettiğim sorun sadece ÖDP bağlamında yaşanmadı. Değişik kurumlarda, sendikalarda, derneklerde sivil toplum alanında Kürt siyasi hareketinin kendi hegemonyasını kurma çabaları, kendi gündemi dışında başka bir şeyin görünür olmaması yönündeki eğilimi ve buna kraldan çok kralcı olan bazı sosyalistlerin de eşlik etmesi önemli kırılma noktaları oldu. Türkiye sosyalist hareketinin en önemli çabası olan ÖDP, elbette başka bir sürü nedenle birlikte, Kürt hareketinin bu eğilimi nedeniyle de berhava oldu." Amerikan emperyalizmi ve İsrail PKK'ya sadece silah kullandırtmadı! Türkiye'deki siyasi alana girerek, etnik ve dini çevrelere el atarak onları Türkiye karşıtı güçler haline getirmeye çalıştı. PKK'nın yarattığı hasarın boyutu oldukça büyüktür. 

Yazının Devamı

Sol görüntü altında PKK/HDP savunuculuğu

Türkiye'nin Türkiye'nin 5 başlıca çelişmelerini, baş çelişmeyi, baş düşmanı doğru tespit etmeden devrimci analiz yapmanız zordur. Pek çok sol parti ve örgütün gerçeği olgularda aramak yerine kitabi bilgilerin basmakalıp alıntılarına saplanarak tahlile girişmeleri onları hayattan koparıyor. Bu kesimin devlet teorisine yaklaşımı bilimsel sosyalizmle değil anarşizmle örtüşüyor. Her kargaşadan medet ummak, genel bir otorite düşmanlığı, goşist Daniel Cohn Bendit örneğinde olduğu gibi eyleme tapmak ve biricik amaçları "yıkımdan" ibaret olan bu sapmanın izdüşümlerini malesef kendine sol diyen partiler fazlasıyla taşıyor. Haydutluğu bile referans alabilecek kadar yoldan çıkmış bazı marjinal solumsu oluşumlar ideolojik gıdalarını anarşizmden alırlar. Her ne kadar anarşizmi ret eder görünselerde nesnel olarak aynı amaca hizmet ederler.

Kapitalist üretim ilişkilerinin hakim olduğu ve fakat feodal kalıntıların tam olarak tasfiye edilemediği, görece gelişmiş bir ülke olan Türkiye'nin baş çelişmesi milli çelişme ve baş düşmanı Amerikan emperyalizmidir. Bu sosyo-ekonomik yapıdaki ülkemizin "Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye" mücadelesinde esas halkanın tespitine göre yürüyüş ve duruş sergilemek hayati önem taşıyor.

ABD emperyalizmi baş düşman ise onun kara gücü PKK ve yan kolları da düşman kategorisinde yer alır. O halde HDP ile birlikte yürüyenler, baş düşmanın projelerinin destekçisi konumuna düşerler. Peki, antiemperyalizm lafzını ağızlarından düşürmeyenlere ne demeli?  Çok tabi olarak sahte solcu diyeceğiz. Çünkü onlar lafta sosyalist fiiliyatta ise emperyalizmin destekçileridir.

Yazının Devamı

Amerikancı PKK/PYD

Suriye'nin kuzeydoğusunda hareketli günler yaşanıyor. Özelliklede PYD/YPG'nin etkin olduğu Kamışlı'da Suriye Arap Cumhuriyeti'nin Askeri Üssünde tahkimat devam ediyor. Rus Askerlerinin de konuşlandığı üs çok önemli bir yerde bulunuyor. ABD'nin askeri üssünün de bulunduğu Kamışlı stratejik öneme sahip.

ABD son aylarda dikkatini daha çok DSG (PYD/YPG) ile Barzanici ENKS arasındaki gerilimi azaltmaya ve diyaloğu geliştirmeye verdi. ABD'nin Suriye Misyonu Başkanı Matthew Pearl her iki tarafla gerçekleştirdiği görüşmelerden bir sonuç elde etmiş değil. "ABD’nin taraflar arasındaki görüşmelere öncülük edeceğini" dile getiren Pearl "Kürtler arası diyalog umutlarının artmaya başladığını" dile getirdi. Fakat sahaya baktığımızda durumun tam tersi olduğunu görüyoruz. ABD/İsrail desteğinde etki alanını paylaşmaya yanaşmayan DSG'nin ENKS ile arasındaki sorunların azaltılması bile zor görünüyor.

ABD görüşmelere devam ededursun Kamışlı merkezli kuzeydoğu Suriye'de İran'ın desteklediği milisler ve Hizbullah'a  bağlı milisler Suriye Hükümetinin bilgisi dahilinde sorunlu bölgede konuşlandı. Bir Kürtçü sitenin haberine göre, "İran ve Lübnan Hizbullahına bağlı Şii milisler, YPG kontrolündeki Qamişlo'da bulunan rejim üssünde konuşlanıyor ve varlıklarını artırıyor."

Yazının Devamı

Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri: Atatürk dönemi ders kitabı

Hazırlayan: Muallim Abdülbaki ( Abdülbaki Gölpınarlı)Yayınlayan: Kaynak YayınlarıSayfa: 109 sayfa

Güncel olması bakımından Cumhuriyetin ilk dönemlerinde "din dersleri" hangi içerikte verilirdi ve ne zamana kadar sürdü? Buna en güzel yanıtı "Cumhuriyet Döneminin Din Dersleri" kitabı vermektedir. Bizede kitabın tanıtımı düştü.

Bazı kitaplar vardır dimağlarımızda kalıcı iz bırakır. Okuduğunuz her satır dün ile bugünü gözlerinizin önünden bir film şeridi gibi geçirir. Bazen hayıflanır ve bazende iyi ki o güzel tarih yaşandı dersiniz. İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk dönemi böyledir. Cumhuriyet Devrimlerinin gücü günümüze kadar ulaştı ve tamamlanması sürecini yaşıyor.

Yazının Devamı

Avrupa'daki vatandaşlarımız bütünümüzün parçasıdır

Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımız hakkında sosyal medyada yapılan yakışıksız yorumlar doğru olmadığı gibi düşmanında işine yarar. Onlar hakkında ileri geri laflar etmek ve hakarete varan sözcükler kullanmak ayıptanda ötedir. Onlar oy kullanmasınlar, paraları kadar konuşsunlar, Alamanlaşmışlar gibi sözlerin uluorta kullanılması Türk insanına yakışmaz. Kültürümüz birleştirici, kaynaştırıcı ve kucaklayıcıdır. Bizim yüreğimize tüm insanlık sığar ve Anadolu bu bakımdan eşsizdir. Türkiyemiz hiç kimseye kem gözlerle bakmaz, şanlı Çanakkale direnişinde olduğu gibi düşmanını bile kendine hayran bırakır. İşte biz böyle bir ülkeyiz ve böyle bir halka sahibiz.

Avrupa'daki vatandaşlarımız zaten pek çok sorunla boğuşuyor. Yabancı düşmanlığı, ırkçı saldırılar, ayrımcılık, işsizlik, sıla hasreti, yalnızlaşma, eğitimde fırsat eşitliği gibi pek çok mesele onları yeterince uğraştırmaktadır. Bazı istisnai yanlışlara bakarak vatandaşlarımızı inciten, iten tavırlar hoş karşılanamaz.

Avrupalı değil Avrupa'da Türk Toplumu ülkemiz açısından avantajlar sağlıyor. Türkiye'ye yönelik bölücü, dinci akımların yıkıcı faaliyetlerine rağmen ezici çoğunluk vatanına sahip çıkmış ve alanlarda savunmuştur. 2005 Lozan, 2006 Berlin ve Paris'de sözde "Ermeni soykırımı" yalanına karşı Talat Paşa Komitesi önderliğinde destanlar yazmıştır. Peki bu ülkemiz açısından önemli değil midir? Avrupa'daki vatandaşlarımızı kurda kuşa yem ettirmeyiz ve bu yöndeki girişimlerede aman vermeyiz, vermemeliyiz.

Yazının Devamı

Kim bu Almanya'daki "yeni yerliler"? Türkler mi Almanya'nın "yeni yerlileri"?

Almanya'ya Türklerin göçü ve 60 yıl sonra katettikleri aşama araştırmaya değer. Sadece "misafir işçi" ve "gurbetçi" gözüyle meseleye yaklaşmak yanlış. Türkler işçi olarak geldiler ve şimdi Almanya'da her alanda başarılı örnekler vermektedirler. Tüm meslek dallarında olduğu gibi, siyaset sahnesinde de olumsuzluklara rağmen etkili bir konuma yükseldiler. Almanya'da özellikle de 1990'lı yılların ikinci yarısından itibaren Türklerin konumu tartışılmaya başlandı. Türkler göçmen mi değil mi, azınlık olarak görülebilir mi, Almanya ikinci vatan mı yoksa yabancı bir ülke mi, Türkler Almanlaşabilir mi gibi sorulara yanıtlar arandı. Hatta bir ara Prof. Hakkı Keskin'in başkanlığında ki Almanya Türk Toplumu (ATT) Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Kolat bir toplantıda yüzümüze bakarak ve sesini yükselterek "Ben Almanım" diyebilmişti! PKK'nın Birinci Körfez Savaşı'nın ardından savaş naralarını yükseltmiş ve Avrupa'da kitlesel eylemler düzenlemişti. Aynı yıllarda yoğun bir etnik kimlik belirleme yarışı başlatılmıştı. Almanya'da karanlık işlerde büyük imkanlara kavuşan PKK Türk Toplumunun arasına bölücülük zehrini akıtmak için "soykırım kampanyaları" düzenlemiş ve Türk Toplumunun ayrışmasını özendiren çalışmalara hız vermişti. Aynı tarihlere denk gelen "Türk Toplumunun konumu" tartışmaları bu bağlamda anlam kazanıyordu. Kendisini sol olarak niteleyen cephede de durum farklı değildi. Bir örnek verecek olursak; 22 Ekim 1994 tarihinde Aydınlık Dergisi Avrupa Temsilcisi ve Kultur Treff Stuttgart Dernek Başkanı olarak   bir sol grubun lideri İbrahim Sevimli'yi "Almanya'da yaşayan Türk Toplumunun durumu ve çözüm önerileri" üzerine konferans vermeye çağırdık. "Uzun Bir Göç Öyküsü" kitabının da yazarı olan Sevimli konuşmasında; halk mıyız, göçmen miyiz, azınlık mıyız, millet miyiz neyiz diye sorular sorup kendince yanıtlar vermiş ve tartışma yaratmıştı. gelinen aşamada bu tartışmalar daha farklı boyutlara taşınıyor.

Almanya'da son yıllarda ve özellikle de 2021 yılı içinde, Türklerin Almanya'ya gelişlerinin 60. yılı dolayısıyla düzenlenen açık oturumlarda, medyada Türklerin artık yerleşik hale geldiklerini, yüzlerini Ankara'dan daha çok Berlin'e çevirmeleri gerektiğini, entegrasyonun (çoğu kez uyum yerine yanlış kullanılıyor. Entegrasyon asimilasyonun ön kapısıdır ve bütünleşme anlamına geliyor) bir üst aşamaya varması için eski alışkanlıklardan kurtulmalı ve Almanya'nın esas parçası haline dönüşmek için çalışılmalıdır yönünde konuşmalar sıklaşmaya başladı. Bu türden görüşlerin Berlin derin devletinin himayesi olmadan; kilise, istihbarat, üniversite üçlüsünün yol göstericiliği hesaba katılmadan doğru siyasetler üretmek mümkün değildir. Gelelim Almanya'nın "Yeni Yerliler" meselesine! Türklerin esas olarak Almanya'da yerleşik duruma geldiklerini tartışmak yersizdir ve buna bir itirazımız yoktur. Ancak Türk Toplumuna "Yeni Yerliler" denilmesini doğru olarak görmemiz beklenemez. Çünkü bu tanım vatandaşlarımızın konumuna uymuyor. Birincisi, "Yeni Yerliler" olumsuz bir çağrışım yapmakta ve Amerikan Kızılderililerini ve akibetlerini hatırlatmakta. İkincisi, "Yeni Yerliler" tanımını savunanların konuşmalarına bakıldığında Türkiye'ye husumet besledikleri ve Ankara'nın vatandaşlarımız üzerindeki etkisinin tamamen bertaraf edilmesini amaçladıkları görülmektedir. Üçüncüsü, milli aidiyet duygusunun (Türk Milleti) yerine başka bir aidiyet duygusunun ikame edilmesi tehlikesi bulunmaktadır. Dördüncüsü başta PKK olmak üzere etnik ve dini bölücülük yapan örgütlerin önü açılmakta ve Türk Toplumunu yalnızlığa iten bir önerme olmaktadır. Beşincisi "Yeni Yerliler" tanımını kullananların niyetlerinin iyi olmadığını ve vatandaşlarımızın ülkelerine yabancılaşmalarının önünü açmak için uydurulan bir girişimdir. Altıncısı, eğer vatandaşlarımız "Yeni Yerliler" olmuşsa o zaman Türkiye vatan olmaktan çıkmış, yabancı bir ülke olmuş demektir ve istenen, özlenen de budur. Yedincisi, Türk Toplumunun ivedilikle çözülmesi gereken sorunları dururken onları "Yeni Yerliler" saçmalığıyla uğraştırmak doğru olmadığı gibi, bir planın parçası olarak görüyoruz. Türk Toplumu asimilasyona hazır değil ve aynı zamanda Almanlarda buna yatkın olmadıkları gibi pangermanizmin o derin etkisinden de kurtulmuş değiller. Kısacası doğal özümsemenin oluşmasına daha çok zaman var veya hiç olmayabilir de!

Almanya Türk Toplumunun bunlardan kurtulma zamanı gelmiştir. Sağ-sol demeden vatandaşlarımızı birbirine düşüren, aralarına nifak tohumu eken her türlü örgütten vatandaşlarımız uzak durmalı. Sadece bu yetmez Türk devleti ve sevdası Türkiye olan Almanya'da ki Demokratik Kitle Örgütleri (DKÖ) harekete geçmeli aydınlatma faaliyetlerini ara vermeksizin sürdürmelidir. Etnik (PKK) ve dini ( FETÖ, Süleymancılar, Nurcular vs) örgütlerin Türkiye düşmanı faaliyetlerinin etkisinde kalan vatandaşlarımızın bu belalardan kurtulmaları için elbirliğine ihtiyaç var. Küçük kümelere değil büyük güç birlikteliklerine ihtiyaç var. "Yeni Yerliler" kategorisinde kendilerini bulanlar şunu iyi bilsinler; Türk Toplumunun her daim arkasında Türkiye gibi eşsiz bir vatanları var ve bağlılıklarını yitirmeden muhafaza edeceklerdir. 

Yazının Devamı

Türkiye ile PKK arasında taraf değillermiş

Amerikancı PKK'nın Suriye'deki kolu PYD'nin yönettiği sözde Demokratik Suriye Güçlerinin (DSG) başındaki Mazlum Kobani, “Türkiye ile olan farklılıklarımızı diyalog yoluyla çözmek istiyoruz. DSG olarak Türkiye ile PKK arasındaki savaşta taraf olmadığımızı defalarca dile getirdik. Onlarla her türlü görüşmeye hazırız” dedi. Konuşmanın neresinden tutsanız dökülüyor. Ne savaşı, ne tarafı, ne diyaloğu? Siz önce dönüp Suriye Arap Cumhuriyeti'ne ve bölgeye ABD/İsrail adına verdiğiniz zararın hesabını verin. Türkiye ile PKK taraf değildir ve bu olgu PYD/YPG içinde aynen geçerlidir. Türkiye, PKK ve kollarını bölgeden temizlemek için çalışıyor ve bu noktada geri adım atması mümkün değildir. Zaten TSK sadece Irak'ın kuzeyinde değil, Suriye'nin kuzeyinde de PKK/PYD'ye karşı harekatlarını ayrım gözetmeksizin devam ettiriyor.

Mazlum Kobani Pentagon'a yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nden Baraa Sabri'nin röportajından mesajlarını gönderiyor. Sanki, PYD/YPG bölücü örgütü, ABD emperyalizminin kara gücü PKK ile tüm bağlarını koparmış da öyle konuşuyor havası yaratılmaktadır. Ferhat Abdi Şahin'in (Mazlum Kobani) PKK önderliği tarafından istenmediği ve yerine adam arayışında oldukları biliniyor. Hatta bir ara basına yansıyan haberde görevden alındığı ve daha geri pozisyonlara itildiği yazılmıştı. Er veya geç PKK ile PYD/YPG arasındaki çelişkiler çatışmalara dönüşecek. ABD/İsrail Suriye'nin kuzeyinde bir oldubitti yaratmak ve kukla devlet kurmak için her şeyi yapabilir.

Baraa Sabri’nin Şam hükümetiyle ilişkiniz nasıl? sorusunu, “Rejimle ilişkilerimiz kesintisiz devam ediyor ve aramızdaki mevcut farklılıkları gidermek istiyoruz. Esad rejiminin şu anda çözüme hazır olmadığı sonucuna vardık. Rejim, 'kazanan' bir konumdaymış gibi konuşuyor ve kendi pozisyonundan 2011'deki statükoya sahipmiş gibi kararlarını dayatıyor." şeklinde yanıtlıyor. Beşar Esad önderliğinde ki Şam Hükümetinin savaşı kazandığını ABD'li uzamanlarda dahil herkes kabul etmiş durumda. Şimdi ise Şam Hükümeti işgal altındaki kalan toprak parçalarını anavatanlarına katma mücadelesi veriyor. Bu bağlamda Mazlum Kobani'nin “Geçmişe asla dönmeyiz, anayasal olarak kabul edilmemiz lazım” sözlerinin de bir hükmü kalmıyor.

Yazının Devamı

Cemevleri yasal statüye kavuşuyor

3 - 6 ve 11 Aralık tarihlerinde ulusalkanal.com.tr'de üç bölüm halinde "Bölücülük Aleviliğin Yakasından Düşmeli" başlıklı yazımız yayınlandı ve farklı yerel gazetelerde, sitelerde yer buldu. Yazımızda Alevicilik yapanları Alevilerimizin başına çöreklenmiş unsurlar olarak değerlendirdik. Anadolu Aleviliğini emperyalizmin piyonlarına yem etme uğraşısı içindeki Alevicileri teşhir etmek devrimci sorumluluğumuzun gereğidir. Bir devrimci Aleviler lehine iyileştirici girişimleri gördüğünde destekler, alkışlar ve art niyetle hareket ederek süreci sabote etmez. Kendisi Amerikancı PKK'nın kuyruğuna takılır ve bundan zerre kadar utanç duymaz ama, iş hükümetin olumlu yönde adımlar atmasına gelince karşı saldırılara geçerler.

18 Aralık tarihinde yayınlanan haberlerde Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün Tunceli Cemevi önünde yaptığı açıklamada, "Cemevlerine yasal statü tanınması noktasında bizler de Adalet Bakanlığı olarak, mevzuat anlamında çalışmalarımızı yaptık" dedi. Bu açıklama son derece önemlidir ve Alevilerimiz arasında sevinçle karşılanacaktır. Bölücülüğün Aleviler arasındaki etkisinin en aza inmesi açısından büyük önem taşıyor.

HEPİMİZİN HÜZNÜ VE ACISI

Yazının Devamı

Anadolu ve Trakya'yı kucaklayan anayurdumuz Türkiye etnik ve dini bölünmelere geçit vermez... (Bölücülük Aleviliğin yakasından düşmeli -3)

Aşık Daimi diyor ki:

NE ÇIKAR DOST

Göremiyor isem gerçek varlığı

Yazının Devamı

Anadolu Aleviliğini yoldan çıkaranlar yol düşkünüdür | Bölücülük Aleviliğin yakasından düşmeli (2)

İlk bölümde Tunceli Cemevi Başkanının görüşlerine yer vermiş ve kısa değinmelerle yetinmiştik. Bu bölümde ise HDP'ye yakınlığıyla bilinen Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Başkanı Musa Kulu'nun K24'e yaptığı açıklamalarına yer vereceğiz.

DAD tipi derneklerin Anadolu Alevilerini kuşatma altına alması sorunun ciddiyetini gösteriyor. Her konuşmalarında etnik ve dini farklılıklara vurgu yapan böylesi kuruluşlar, Aleviliği anlaşılmaz kıldıkları gibi kafa karışıklığına da yol açıyorlar. Bu derneklerin Alevilik diye bir dertleri yoktur! Onlar için ayrışmanın derinleştirilmesi ve vatandaşlarımızın kamplara bölünmesi esas amaçlarını oluşturuyor.

Ülkemiz sınırları içinde Alevileri yaşadıkları şehirlere göre de tanımlarız. Örneğin Erzincan Alevileri, Çorum Alevileri, Tokat Alevileri, Tahtacı Alevileri gibi! Ancak DAD başkanının kin kokan "Dersim Alevileri" söylemi farklıdır ve tamamen PKK/HDP'nin söylemleriyle örtüşüyor. Aşağıda DAD'ın başkanının konuşmasına bakıldığında sorun daha kolay anlaşılır. DAD gibi, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) gibi yapılanmalar emperyalizmin böl ve yönet projelerinin birer piyonudur.

Yazının Devamı

Bölücülük Aleviliğin yakasından düşmeli (1)

Anadolu Alevilerinin bir kısmı son 20 yıl içinde emperyalizmin beşinci kolları tarafından ablukaya alındı ve geri dönülmesi imkansız bir yola sokuldu. İstisnalar hariç dernek, federasyon ve vakıf adı altında Alevilik epey hırpalandı. Aleviliği çıkarları doğrultusunda kullanan Alevicilik (Alevi değil) hortlatıldı. Alevilik bölücülüğü temelden reddettiği halde, bölücülüğün payandası olması için neredeyse her yol denendi. "Euro İslam" ile "Amerikan İslamı" ve "Euro Alevilik" ile "Amerikan Aleviliği" vatandaşlarımızın bağrına yeni tipte "Haçlı kaması" olarak saplandı. Amaç Sünni Alevi karşıtlığını derinleştirerek Türk/Kürt çatışmasının unsurlarına dönüştürmek. Bu çabaların hala sürdüğünü görüyoruz.

Aleviliği, emperyalist merkezlerin kullanılabilir malzemeleri arasına katma çabasındaki Aleviciler, ülkemizde önemli bir sorun olarak duruyor. Başını Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) ile PKK'nın Avrupa'da ki FEDA örgütünün çektiği ülke içindeki yapılanmalar, örgütler engellenmedikçe sorun azalmaz, bitmez.

Geçen ay K24'de yayınlanan bir röportaj dikkatimizi yeniden bu sorun üzerine çekti. "AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kısa süre önce Alevilerin sorunlarını dinlemek için cemevine temsilciler gönderdiği ve yeni bir 'açılım' başlatacağı" ifade edilen yazıda "Alevilere statü"de tartışıldı!

Yazının Devamı

PKK'nın askeri kanadı HPG'de sorunlar büyüyor

Son aylarda yüzlerce HPG'li safları terk ederek KDP'nin egemenliğindeki Peşmergeye katıldı. HPG'nin başındaki Murat Karayılan'ın (Cemal) son günlerde yaptığı açıklamalar örgütün çıkmazının boyutlarını gözler önüne seriyor. Karayılan'ın HPG'yi yönetmede zayıf kaldığı, eleman devşirilmesine gereken önemi vermediği ve kendi başına buyruk hareket etmesiyle PKK'yı zorda bıraktığı, çok başlı PKK'nın bu durumu artık taşıyamadığı konuşuluyor. 24 Temmuz 2015 öncesi büyük katılımların olduğu ve yer yer katılımların frenlendiği dönemler geride kaldı. Şimdilerde ilanla eleman aranıyor ve o da fiyaskoyla sonuçlanıyor. Çünkü yenilen ve kaybeden bir örgüte kimse itibar etmez ve bile bile ölüme gitmez!

Örgütte özellikle son altı yıldır ses getiren bir çıkış yapamamanın zorlukları yaşanıyor. Planladığı eylemler ise uygulanamıyor. Türkiye'nin aralıksız süren operasyonları örgütü kıskaca alarak kıpırdayamaz hale getirdi. PKK önderliğinin HDP üzerinden yeni alanlar yaratma hamlelerinin tam olarak boşa çıkarılmaması ve kapatılma sürecinin zamana yayılması örgüte nefes alma olanağı sağlıyor.

WERXALE TÜNELLERİ HEZİMETİ

Yazının Devamı

HDP'den sahte TİP'e "üçüncü yol" ve "üçüncü ittifak" üzerine

İttifaklar gerçeklik zemininde kurulur. Ben önerdim olacak gibi yaklaşımlar ham olmaktan öte hayal dünyasında yaşamaktır. İttifaklar yüzde yüz birbirine benzerler arasında ki birlik değildir. İttifak edecek güçlerin hangi amaç doğrultusunda beraber hareket edecekler, bunun net olması zorunludur. Son günlerde yeniden "ittifak" furyası başlatıldı.

Ülkemizde sol denildiğinde ilk akla gelen anti emperyalizmdir. Ama PKK/HDP'nin listesinden bedavadan vekil seçilen Erkan Baş'ın sahte TİP'ine gelince anti emperyalizm yerini emperyalizmin piyonu PKK/HDP'ye biat etmeye bırakıyor. Kürsülerden bol bol sosyalist dil kullanan ve mangalda kül bırakmayan Erkan Baş ve benzerleri bölücülüğün yanaşmalarıdır. HDP'nin bitirilmesi aynı zamanda böylesi sahte solcularında bitmesi demektir. Onların kaderi HDP'nin varlığına bağlıdır.

Sahte TİP'in Genel Başkanı Erkan Baş soldaki ittifak arayışlarını “Toplumsal muhalefetin güçleri olarak ana muhalefet rolünü devralmaya hazırlanıyoruz” olarak açıkladı. Erkan Baş'ın "başı" dönmüştür herhalde! Beyefendi hiç bir gücü olmadığı halde ve HDP'nin vekili olduğunu unutarak boyunu aşan sözler ediyor! Erkan Baş'ın sahte TİP'i ile birinci ve ikinci TİP'in zerre kadar benzer yönü yoktur ve birbirine karıştırılmamalıdır. Sahte TİP, PKK/HDP'nin kullandığı paravan örgüttür.

Yazının Devamı

Ülke birliğinin yolu bölücülüğü bitirmekten geçer | Ya bölücülüğü engellersiniz ya da engellenirsiniz!

Ülke içinde halk düşmanı bir örgüt legal alanda cirit atıyor ise orada sorunlar bitmez. Silahlı gücü var, partisi parlamentoda, medyası görsel ve yazınsal alanda faaliyette, sol görünümlü örgütlerin desteği sürüyor, bazı demokratik kitle örgütlerinin büyük bölümünün yönetimleri emrinde, sendikalardan tutunda bölgeci ve dinci yapılanmalarla (Sünni-Alevi)içiçe olan bir bölücü örgüt Türkiye sathında mücadelesine devam ediyorsa, ne yaparsanız yapın sorunu kökünden halledemezsiniz. Üstüne üstlük bu örgüt ABD/İsrail'in sınırsız desteğine sahipse ve siz bunun legal alandaki temsilcilerine karşı yeterli direnci göstermiyorsanız meseleyi halletmeniz uzun yılları alır ve bundan en çok Türkiye zarar görür.

Yasal alanı kullanan bir partinin meşru kabul edilmesi için en azından; o partinin ülkenin sınırlarını tartışmayan, halkı bölmeyen, emperyalizmin kara gücü olmayı reddeden, ülkenin silahlı kuvvetlerinin karşısına başka bir silahlı gücü dikmeyen veya desteklemeyen bir amaca sahip olması gerekiyor. Ülkelerin devlet yapılanmaları yukarıdan aşağıya doğru örgütlüdür. Silah ve siyaset iç içedir biri diğerinin yerine ihtiyaca göre kullanılmasıdır. Siyaset silaha kumanda ederken, silahta (ordu) siyasetin devamını sağlayan araç vazifesi görür. Bir devletin karşısındaki örgüt siyaset ve silahı birarada kullanıyor ise ikisine karşı aynı kararlılık gösterilmelidir. Silaha karşı tavizsiz, siyasete (parti) karşı oyalayıcı tavır meselenin iyi kavranamadığının göstergesidir.

Bir ülkenin iç istikrarını emperyalizme dayanarak bozan örgüte karşı yeterli tedbirleri almadığınız zaman, daha büyük felaketlerle karşılaşılır. Asayişin berhava olduğu yerlerde ortada ne güvenlik kalır ve ne de doğru siyaset uygulanabilir. Ülkenin birliği her türden bölücü faaliyetin siyaset (parti vb) ve silah (örgüt) alanından temizlenmesiyle mümkündür.

Yazının Devamı