Murat İnce

Murat İnce

Köşe Yazısı

Devrimcililği yolda unutanlar

Güzel düşünmek, iyimser olmak devrimcinin ruhunda mücadele azmini kamçılar ve güvenini artıran rol oynar. Fikri mücadelenin ortamını zehirleyen tutumlar, en sonunda döner kendini de zehirler. Devrim davasına sadık kalanlar ile devrimcilik oynayanlar arasındaki farkı görmeyenler yarı yolda güzergâhı terk ederler.

Dönekliği tarif ederken ezberlere değil somut duruma bakılır. Eğer bir sosyalist egosunu tatmin etmeye doğru meyletmişse gidişatı dönekliğe doğrudur. Olguları tersyüz eden, devrimcilik yerine sürekli laf üreten, laf yetiştiren ve her şeyi çarpıtan unsurlar dönekler sınıflaması içinde yer alır.

Yol, yürümeye yarayan amaca doğru giden araçtır. Bu yol çeşitli tehlikelerle doludur. Engebeleri aşmak, engelleri kaldırmak ve kırık dökük yerleri onarmak kolay değildir. Bu zorlu yolda yorulanlar, bıkanlar, dökülenler, dönenler olacaktır. İşte o an kararlı duruşu benimseyenler yola devam etme azim ve kararlılığıyla donanmış gerçek devrimciler olarak halka önderlik edeceklerdir.

Yazının Devamı

Etnik ve dini bölücülüğe karşı medyaya düşen sorumluluk

Etnik ve dini bölücülük yalnızca silah ve şiddet ile yetinmez. Başta basın yayın organları olmak üzere geniş çaplı ulusal ve uluslararası alanda da psikolojik savaşın her türlüsünü kullanır. Ülkemizde de medyaya baktığımızda Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal dışındaki medya esas olarak ulusal birliğimizi, antiemperyalist demokratik değerlerimizi, tarihsel birikimimizi, birlik ve kardeşlik ruhunu dikkate almayan yayın çizgisinin dairesine hapsolduklarını görürüz.

ABD/İsrail’in beşinci kollarından PKK/FETÖ ve benzerlerine karşı Türkiye’nin merkezi kuvvetlerinin verdiği kararlı mücadeleye karşın medyamız aynı duyarlılığı gösterememektedir.

Türkiye'ye yönelik terör hareketleri devam ediyor. Bu olgu bilindiği halde kendini Sağ ya da Sol’da konumlandığını iddia eden medyanın bu noktada sınıfta kaldığını rahatlıkla tespit edebiliriz. Bir terör eylemi olduğunda sessiz kalmayı yeğleyenler, haberi çarpıtanlar veya tepkileri azaltmaya yönelik taktikler, özelliklede sol etiketli yayın organlarında fazlasıyla mevcuttur.

Yazının Devamı

PKK Mart 2024 seçimlerine hazırlanıyor

Türkiye NATO'ya 1952 yılında girdiğinde kontrgerilla veya diğer adıyla gladyo’da ülkemiz içinde örgütlenmeye ve güç kazanmaya başladı. En son Fethullahçı Gladyo ile iktidarı ele geçirmeye çalışan Amerikan emperyalizminin darbesi milli güçler ve özellikle de Milli Ordu TSK tarafından bastırıldı. Bu ülkemize derin nefes aldırdı. FETÖ/PDY darbe alırken Amerikancı PKK ülkemiz içinde HDP/DBP/Yeşiller Sol ve Gelecek Partisi (YSP) ile destekçileri hala yurt sathında cirit atmaktadır. PKK’nin kollarını tehdit ve tehlike olarak görmeyenler örgüte nesnel olarak destek vermiş olurlar. HDP/DBP’nin kapatılmaması PKK’ya yapılacak en büyük yardımdır.

PKK, İran’da sıkışmış durumda, Irak’ta KDP tarafından istenmeyen örgüt, Suriye’de eski hâkimiyeti zayıflıyor. Bu olgular bize bir şey anlatıyor! Türkiye’de PKK için zemin kayıyor, destek azalıyor, kullandığı solumsu oluşumlar tarihin kenarına itilerek marjinalleşti, PKK’yi destekleyenler ise beklemede ve çelişkiler yaşıyorlar. İşte tam bu ortamda HDP veya onu taklit edenlere karşı gerekli tedbirlerin alınması gereken dönemdeyiz.

Yeşiller Sol Parti (PKK/HDP/DBP) milletvekilleri Doğu ve Güneydoğu il-ilçe ve köylerinde yoğun propagandaya başladılar. Türkiye’nin her yerinde irili ufaklı toplantılar dizisine devam edecekler. Bu toplantılarda Kürdümüzü kışkırtmak, Alevilerimizi kışkırtmak için yoğun çaba harcıyorlar. PKK’nın Yeni Yaşam, Yeni Özgür Politika, Medya Haber vb. kanallarında geçen haberlere bakıldığında yaratıcı yıkıcılığı hayata geçirme uğraşısı içinde oldukları görülür.

Yazının Devamı

Lavrion Kampı ve PKK ile sahte sol

Kötü ünlü Lavrion Kampı çok konuşuldu, hala konuşulmaya devam ediliyor. Kamuoyunda bilindiği kadarıyla kamp 1985 yılında “mülteciler” için kuruldu! Peki, gerçek öyle mi? Hayır! 15/16 Ağustos 1984 tarihinde Hakkâri’nin Şemdinli ve Siirt’in Eruh ilçelerine PKK tarafından önceden planlanan Askeri Karakol baskınları sonrasında Yunanistan'ın bilgisi dâhilin de Türkiye düşmanı örgütlere lojistik destek vermek ve AB ülkelerine kolay geçiş sağlanması için kamp kuruldu. Geçiş güzergâhı üzerinde olması, Atina’ya yakınlığı nedeniyle Lavrion kasabası tercih edilmiştir. Yunanistan derin devletinin kontrolünde bulunan Lavrion Kampı PKK, değişik Kürtçü örgütler ile sahte solcu örgütlerin hem sığınağı hem de örgütsel varlıklarını devam ettirmelerine yarayan üs görevi görüyordu. Yeni Lavrionların devreye sokularak PKK başta olmak üzere her türden Türkiye düşmanı örgütlerin çalışma alanları güven altına alınacaktır. Görünüşe değil işin esasına odaklanılmalı. Avrupa’da çok sayıda Lavrion benzeri kamp var ve orada gün 24 saat örgütler çalışmalarını sürdürüyor; eğitim kampları düzenleniyor, pratik eğitimler veriliyor ve Türkiye'ye karşı faaliyetlerde kullanılmak üzere istihbarat eğitimlerinden geçiriliyor. Zira sicili bozuk ülkelerden biri de İsveç olmasına rağmen Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan NATO toplantısında olumlu yanıt verdi.

Avrupa’da 1980’li yılların sonlarından itibaren Lavrion Kampından geçip gelenlerden sıkça dinlemiştim; “Kamp öyle sanıldığı gibi başıboş değil, Yunanlılara çalışanlar var”, “Yunan MİT’i NIS var ya her yerde. Sıkıysa karşı çık bak ne oluyor? Vallahi sonunu kestiremezsin”, “Türkiye’de hapisten kaçtıktan sonra Lavriona gittim ve ora üzerinden Almanya’ya geldim, hem de çok kolay oldu. Bizimkiler (örgüt) orada kongre bile topladılar.”, “Yunanistan devleti ile Türkiye devleti arasındaki çelişkilerden bizler yararlanmalıyız. Burada esas hedef faşist Türk devleti olmalıdır.”, “Türk MİT’i de orada var ve pek çok bilgiyi öyle elde ediyor” vb. Böylesi görüşleri o dönem dinlediğimizde illegal görünümlü solumsu örgütlerin nasıl tuzağa düşürüldüklerini bir kez daha anlamış olduk. AB devletleri karşısında her şeyleri ayan beyan ortada ve legal olan örgütler iş ülkemiz Türkiye’ye geldiğinde oralarda illegalite oynuyorlar! Öyle gizliler ki; toplantılarında aha bu da bizim başkan diyebilecek kadar illegaller! Lavrion Kampı son yıllara kadar gizemini korudu! Yunan NIS’i, Alman BND’si, İngiliz MI6’i ve CİA/MOSSAD açısından pek fazla gizli saklı şey yoktu. Onlar zaten bu örgütleri denetim altında tutuyordu. Türkiye’de ise Lavrion Kampı pek çok kesim açısından efsane haline getirilmişti! Ama iş hiç de öyle değildi!

Peki, örgütler yalnızca Lavrion’damı kümeleniyordu? Hayır! Atina ve diğer kentlerde de örgüt yandaşları kalıyordu. Örgüt evleri vardı ve oralarda Türkiye’ye yönelik eylem hazırlıkları yapılıyordu. Değişik sol gruplara mensup ama sonradan mücadeleyi bırakmışlardan dinlediğim kadarıyla Lavrion örgüt elemanlarının ilk sığındığı yer. Bunların içinden seçilenler örgüt evlerinde yetiştirilerek eylemlere yönlendiriliyordu. Ayrıca, MİT’inde bunların çoğundan haberdar olduğunu Türkiye'ye giriş yapanların kolayca ele geçirilmesinden anlıyoruz. Zaten pek çoğundan işittiğimiz “içimizdeki MİT'ten haber alıyorlar” sözleri de bunu kanıtlıyor! PKK ve solumsu örgütler elemanlarını Yunan adaları üzerinden Lavrion’a taşıyordu. Bunların tümü Yunan makamlarının bilgisi dâhilinde gerçekleşiyor. Türkiye'ye karşı kullanılabilecek tüm unsurlar Yunanistan devleti açısından korunması gerekenler olarak görüldü, görülüyor. Yunan derin devleti (Yunanistan gladyosu B-8 ya da SheepSkin – NIS/EYP) ile PKK tipi örgütler arasındaki ilişkiler geçici değildir.

Yazının Devamı

PKK'nın Lozan düşmanlığı ve sözde solcular

KNK (PKK) tarafından “100. yılında Lozan’ı kabul etmiyoruz konferansı” nefret söylemleriyle başladı ve bitti. Medya Haber internet kanalı iki gün boyunca naklen verdi ve değerlendirmeler için katılımcıların bilgisine başvurdu.

KNK’nın (PKK) çağrısıyla cumartesi günü Lozan’da toplanan kalabalığın attığı sloganlar utanç vericidir. İnsan ülkesine bu kadar mı düşman ettirilir.  Lozan metrosunun son istasyonundan başlayan ve Lozan Antlaşması’nın imzalandığı Rumine Sarayı’nın karşısında Rumine Meydanı’nda son bulan yürüyüşteki konuşmacılar ABD emperyalizmine İsrail Siyonizmine, emperyalizme tek bir kelime söz etmezken, mazlumlar dünyasının öncü ülkelerinden yurdumuz Türkiye'ye kin kustular.

Abdullah Öcalan Bekaa’da yaptığı bir konuşmasında: “Lozan bir komplo anlaşmasıdır” diyerek örgütünü Lozan Antlaşması karşıtlığı üzerine bina etti. “İnkâr ve imhaya dayanan devlet” söylemlerini sıkça dillendiren PKK önderliği “demokratik ulus” önerisini Türkiye'nin bölünmesi için kullanıyor.

Yazının Devamı

14 Mayıs seçiminin PKK'ya etkisi ve sonuçları

24 Temmuz 2015 tarihi PKK açısından esas olarak “askeri yenilginin” en ağır koşullarının başlangıcı olarak kabul edebiliriz ve devamında Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekâtı gibi son derece önemli harekâtlar Amerikancı/İsrailci PKK’yi çıkmaza sokmuştur. PKK’nin siyasi yenilgisi olarak 14 Mayıs 2023 dersek yanlış yapmış olmayız. 2015-2023 arası TSK’nın yurt içi ve Kuzey Irak/Kuzey Suriye hattında gerçekleştirdiği etkili operasyonlar örgütün belini kırdı. Aynı zamanda bu olgu ABD/İsrail’in yenilgisi olarak görülmelidir.

14 Mayıs yenilgisi PKK ve yan kollarını büyük hayal kırıklığına uğrattı. Beklemedikleri bir sonuçla karşı karşıya kalmaları örgüt ve yan kolları içinde sorunların daha da ağırlaşmasını sağladı. Bu iyi bir gelişmedir.

Selahattin Demirtaş “aktif siyaseti bırakıyorum” diyerek çok önemli bir hamle yaptı ve kendisine yönelik hem PKK önderliği ve hem de HDP içinden gelecek suçlayıcı açıklamaları belli düzeyde tuttu. Peki, Demirtaş siyaseti bıraktı mı? Hayır! Dikkat edilirse “aktif” kelimesini kullanarak iki yönlü mesaj verdi. Selahattin Demirtaş önümüzdeki süreçte suskunluğunu bozarak yeni hamlelere yönelecektir. 

Yazının Devamı

Sivas katliamı üzerinden kışkırtıcılık yapanlar

2 Temmuz 1993'te Sivas ilimizde yaşanan katliamın üzerinden 30 yıl geçti. Bu vahim olay, PKK ve sahte sol tarafından propaganda amacıyla kullanılıyor. Sivas katliamından sadece 3 gün sonra PKK tarafından Erzincan'ın Başbağlar köyünde yoksul ve mazlum vatandaşlarımızın hunharca katledilmesine ses çıkarmayan ve suskun kalarak destekleyenler ikiyüzlüdür, çifte standartlıdır. Ölümler üzerinden prim yapmaya çalışanların bu tavrını aymazlık kelimesinin sınırları içine hapsedemeyiz!

Sünni/Alevi düşmanlığını körükleyen yaklaşımlar halk düşmanıdır ve bölücülüğün destekçilerinin sürekli uyguladıkları yöntemdir.

2 Temmuz katliamına anında tepki koyan ve doğru siyasetleri uygulayan tek parti Vatan Partisi (İşçi Partisi) olmuştur. Çoğu kesimlerin ortadan kaybolduğu dönemde Aydınlık Gazetesi yayınlarıyla olayın ardındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmış ve gerçek katillerin adresini göstermiştir. Örneğin 2 Temmuz'un ardından Edebiyatçılar Derneği tarafından yayınlanan büyük boy 578 sayfalık “Sivas Kitabı-Bir Toplu Öldürümün Öyküsü” kitabında katılımcı yazarlar ve diğer yayınlanan belgelerde CIA/MOSSAD gibi her karanlık olayda parmağı olan Gladyo'dan (Kontrgerilla) bahsedilmemesi dikkatlerden kaçmamıştır. Genel bir emperyalizm söyleminin dışına çıkılmamıştır. Yine o dönem yayınlanan gazete ve dergilerde de aynı tavır sürdürmüştür.

Yazının Devamı

Depremin pususuna yatanlar

Ülkemizde yaşanan deprem üzerine günlerdir konuşuluyor, uzman olanda olmayanda görüş ve önerilerini dillendiriyor. Televizyon kanallarına çıkanlar konuya hâkim olsalar da olmasalar da öyle cümleler kuruyorlar ki depremin acısını katmerleştirmekten başka bir işe yaramadıklarının farkında bile değiller! İleride olası depremleri şu sıralar sürekli tekrarlamanın yeri ve zamanı mı? Bu depremden önce ve daha sonrada konuşulacak konudur. Depremler zorlukları katlar. Bir de bunun üstüne yeni depremler bekliyoruz, deprem ha geldi ha gelecek, şu il hazır olsun, bu bölge tehdit altında gibi sözler yığını sıkıntıyı artırıyor.

Bir sözünüz varsa söylenecek zamanı hesaba katmalısınız. Yarın söylenecekleri bugün dillendirirseniz zarar verebileceğinizi bilmeniz gerekir. Deprem anında yaşanan olumsuzluklar, ihmaller, eksiklikler, yapılamayanlar, aksaklılar, dünün yanlışları vb. heybeye doldurulur ve günü geldiğinde ders çıkarılarak gereği yerine getirilir. Aksi halde söyledikleriniz yıkıcılık eylemi olarak anılacaktır. Felaket tellallığı yapmanın sırası değil!

Depremin pususuna yatarak siyasi çıkar peşinde koşanlar tarihi hata işliyor ve ülkemizin yarınlarına ipotek koyan pozisyona düşüyorlar. Zaten Amerikan emperyalizmi ve mini ABD emperyalizmi olan İsrail devleti pusuda bekliyor. Emperyalizm, işbirlikçileri eliyle dezenformasyonun yanı sıra halkı kışkırtmak için de her yolu deniyor. Deprem bölgesinde yalan makinesini işletenlerin kaynağının esasını CİA/MOSSAD oluşturuyor. Türkiye’yi zayıf, zaaflı, parçalı gösterme uğraşı içindeki ABD/AB’nin değirmenine su taşıyanları bu halk unutmaz!

Yazının Devamı

KontrPKK/HDP Apo’yu kullanarak kışkırtmalar örgütlüyor

HDP köşeye sıkıştıkça Abdullah Öcalan ismine sarılarak yaygara koparıyor. Amerikan emperyalizminin ve İsrail siyonizminin kara gücü PKK, bölgemizde ulus devletlerin parçalanmasında kullanılan piyon örgüttür. ABD/NATO’nun Türkiye’de örgütlediği kontrgerilla (gladyo - SüperNATO) kurulduğundan bu yana sayısız katliamların, provokasyonların, faili meçhullerin, cinayetlerin, etnik ve dini kışkırtmaların doğrudan planlayıcısı ve uygulayıcısı olmuştur. 1980 sonrasında gladyo yapılanması “kontrFETÖ” ile 15 Temmuz 2016 tarihine kadar yoluna devam etmiştir. Günümüzde ise ABD/İsrail’in devlet çıkarlarının gereği olarak “kontrPKK” ülkemiz sathında istikrarsızlığı yaymak için çalışmaktadır.

Seçimler yaklaştıkça kontrPKK-HDP/DBP ile destekçileri ülkemizin muhtelif yerlerinde ve özelliklede metropollerde yazdıkları gibi “dayanışma eylemleri” vb. isimler altında istikrarsızlık yaratmak için provokasyonlara başvurabilir! Tedbirlerin şimdiden alınması ileride olabilecek olumsuz gelişmeleri de önleyecektir. Tedbirlerin başında ise HDP’nin kapatılması gelmektedir.

HDP her köşeye sıkıştırıldığı anda Apo seferberliği başlatır. Şimdi de 15 Şubat tarihinde “İmralı’ya yürüyüş” kışkırtmasını örgütleme peşindedir. Ülkemiz sathında İmralı hedefli kalkışmanın kesinlikle engellenmesi gerekiyor. Etnik ayrışmayı besleyecek böylesi bir girişimin demokratik hakkın kullanılmasıyla hiçbir alakası yoktur. Aslına bakılacak olursa Abdullah Öcalan ne PKK’nın ve ne de HDP/DBP’nin umurunda değil! Onlar şunun bilincinde; Apo artık eskisi gibi örgüte hükmedemez ve yönetemez! Çünkü 1999’dan beri köprülerin altından çok sular aktı, çok şey değişti. Abdullah Öcalan’ın bıraktığı PKK şimdi CİA/MOSSAD’ın kontrPKK’sine evirildi.

Yazının Devamı

Lafla Türkiye partisi olunmaz

HDP’nin parti programı, çalışma tarzı, siyasetleri PKK ile uyumludur. Bazı solumsu unsurların devşirilerek parti yönetiminde vitrin olarak kullanılması onları Türkiye partisi yapmaz. Zaten milletvekili adayı olarak gösterdikleri “Türk kökenlilerin”  siyasi serüvenine bakıldığında ülkesine ve halkına yabancılaştırılmış, devrimci tarihini bir kenara bırakmış, geçmişinde “lekeler” bulunan dönek solcular olduklarını görürüz.

Siz hiç HDP’nin başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere emperyalizme ve onun şemsiye örgütü NATO’ya karşı mücadelesine rastladınız mı? CİA/MOSSAD’ın bölgemizdeki provokasyonlarına, cinayetlerine, sabotajlarına yönelik herhangi bir engelleme girişimine tanık oldunuz mu? Tabi ki hayır! Çünkü PKK’nın farklı isimle ülkemiz sathında cirit atan örgütü HDP ve DBP, ABD/İsrail’in yurdumuzdaki beşinci kol faaliyetini yürüten sözde legal fiiliyatta ise illegal yapılanmasıdır. Aynı amaç doğrultusunda hareket eden örgütlerin kamuflaj olarak kullandıkları HDP tipi isimler aldatmacadan ibarettir.

PKK/HDP bir süredir Abdullah Öcalan’a yönelik “tecridin” kaldırılması için kampanya sürdürmektedir. İyi Kürtçe bilen vekiller ile kadroları mahallelere, köylere göndererek Apo üzerinden kışkırtma planlarını hazırlıyor ve örgütlüyor. Yurt dışında ve özelliklede Avrupa’da “Apoya Özgürlük-Tecrit Kalksın” eylemlilikleri başladı bile. 15 Şubat Abdullah Öcalan’ın yakalandığı tarih olması hasebiyle Kürdümüzü soykırım yalanlarıyla ayaklanmaya teşvik etmekteler. 15 Şubat’a bir hafta kala hazırlıklarının semeresini toplamak için PKK silahla, HDP/DBP ve destekçileri “özgürlük ve barış” sloganları altında eylemliliklere girişeceklerinin mesajını şimdiden veriyorlar.

Yazının Devamı

Paris'te PKK derneğine saldırının anlattıkları  

Paris’te “Ahmet Kaya Kürt Kültür Derneği” ve farklı isimler altında kurdukları dernekler PKK elemanlarının ihtiyaçlarının giderildiği mekânlardır. Türkiye-İran-Irak ve Suriye’den gönderdikleri her düzeyde örgüt mensuplarının iltica başvurularının takibi, çatışmalarda yaralanan örgüt mensuplarının tedavisinin yapılmasını sağlamak, bölgemizde kullanılmak üzere eleman devşirmek ve sevk işlerini organize etmek, örgütün mali ihtiyaçlarının giderilmesi için bağış adı altında zorla para toplamak, esnafı haraca bağlamak, gasp ve karanlık ilişkilerle maddi kaynak sağlamak işleri bu dernekler aracılığıyla örgütlenmektedir. Örneğin, “Emine Kara’nın IŞİD’e karşı savaşta yaralandığı ve tedavi için Avrupa’ya gittiğini” PKK/KCK açıkladı. Görüldüğü kadarıyla sözde dernek fiiliyatta ise PKK büroları ile karşı karşıyayız. Türkiye’de de HDP/DBP, MKM, DAD, Yeni Yaşam Gazetesi ve benzeri araçlarla PKK faaliyetlerini devam ettiriyor. Yani yöntem aynı!

Bir Kürtçü analizcinin dediği gibi, “PKK 2002 yılından bu yana Fransa’yı aktif olarak kullanıyor. Rıza Altun gibi onlarca yöneticisi Fransa’dan oturum aldı ve Fransa tarafından korundu. Hatta şimdi de PKK’nin Mizgin Amed, Sülbüs Tari, Ferman Garzan, Sadun Amed gibi onlarca yöneticisi yine Fransa’da yaşıyor. PKK medyasını ve KNK’yi Belçika’da, örgüt merkezi ve eğitimlerini Fransa’ya yerleştirmiştir. Fransa 2013 yılından bu yana Kürtlerin en kolay oturum aldığı ülkedir. Şimdi PKK açıklamalarında Fransa’yı Kürt düşmanlarının ortağı olarak gösteriyor. Daha hiçbir bilgi yokken cinayeti MİT işledi, Avrupa ve Fransız istihbaratı destekledi minvalinden şeyler söylüyor.” Yukarıda söylenenler kısmen gerçeği ifade ediyor ama eksik. PKK Amerikan emperyalizminin denetimindeki ve onun emirlerini yerine getiren piyon örgüttür.  PKK’nin yalan, iftira, çarpıtma, dezenformasyon konusunda CİA/MOSSAD’ın eğitiminden geçerek tecrübe kazandığı biliniyor.

Amerikan emperyalizminin kara gücü PKK’nin Avrupa’da yaygınlık kazanmasında ilgili devletlerin dahli söz konusudur. Örgütün eylemlerine göz yumulmuş, Türk düşmanlığı körüklenmiş ve Sünni/Alevi karşıtlığı pohpohlanmıştır. Türk Toplumunun birlik ve beraberliğinin zedelenmesinde PKK ve diğer bölücü örgütler ile sahte solcular kullanılmıştır. Şimdi de Avrupa ülkelerinin kentlerinde Paris saldırısı bahanesiyle PKK ve sahte solcu bozguncular birlikte Türkiye’yi şikayet eden eylemlilikler içindedir.

Yazının Devamı

PKK/HDP'nin Öcalan üzerinden kışkırtma planı

1978 tarihini esas alırsak PKK’nin kuruluşundan bu yana yaklaşık 44 yıl geçti. Örgütün 24 Temmuz 2015’e kadar bazı duraksamalar olsa da yükseliş trendi sürüyordu. 24 Temmuz atılımı aynı zamanda diğer Kürtçü örgütlerin silindiği, solumsu cenahın istisnalar hariç tümünün secde ettiği, kurduğu partilerin hükümetler katında ciddiye alındığı dönemin sonu olarak görülebilir. Bazı zikzakların olması bu olguyu değiştirmiyor.

1999 tarihinde bir operasyonla Türkiye’ye teslim edilen PKK’nin lideri Abdullah Öcalan son döneme kadar şu ya da bu şekilde otoritesini örgüt üzerinde hissettiriyordu. Ancak hem içeride olması ve hem de örgütün genel çizgisine ters yönelime girmesi kendisini tartışılır hale getirdi. Artık PKK Abdullah Öcalan’ın bıraktığı yerde değil ve önemli değişimler geçirdi.

HDP/DBP’nin dönem dönem Abdullah Öcalan’ı güncelleştirmesi bazı Kürtçü analizcileri şu görüşe getirdi, “ Bu gündeme getirilişin değişik ayakları ve hesapları olduğu kesin.  Önümüzdeki ocak ayının sonu şubat ayının başı ile beraber bu konular daha da netleşecektir. Fakat biz şimdiki manzarayı özetleyebiliriz. Öncelikle PKK neredeyse rutin bir propaganda ve manipülasyon çalışması yaparak yazın sonunda, savaşın durduğu zamanlar Öcalan'ı gündem yönlendirmek için bir konu mankeni olarak kullanır. Yani her yıl “Önderliğe özgürlük, tecrit” vb. başlıklarda kampanyalar düzenleyerek kitlesini hareket geçirir. Böylelikle kitlesinin gündemini elinde tutar. (…) Yani her şeye bakınca görünen bu Öcalan üzerinde bir tecrit yok ama PKK’nin bir Öcalan kampanyasına ihtiyacı var. Kürdistan’ın tüm parçalarında yaşanan süreçle bağlantılı bir ihtiyaç var. (…) Ayrıca dışardaki PKK yönetiminin aslında Öcalan’ı ekarte etme istemini de görüyor.  PKK ne zaman “Başkan Apo’nun hayatı tehlikede” demişse altından başka şeyler çıktı.” Bu analizi doğrulayacak yeni bir gelişmeyle karşı karşıyayız.

Yazının Devamı

Türk Ordusunun bugünkü ideolojik çizgisi

Türk Ordusunun Bugünkü İdeolojik Çizgisi (Kaynak Yayınları, Büyük boy 95 Sayfa)

Öyle bir örgüt düşünün ki Türkiye'nin can damarlarına sızsın ve devletin en gözde organlarında hâkim olsun! O devlet kendini iç ve dış saldırılardan koruyabilir mi? Bu örgütün kolları hem legal ve hem de illegal faaliyetleri ulusal ve uluslararası alanda önemli bir güce ulaşırsa ne olur? Çok tabi olarak Amerikancı FETÖ Darbesi olur!

Aydınlıkçıların ömrü devlet içindeki kontrgerilla örgütlenmesine karşı mücadeleyle geçti. Bazıları iç kargaşalıkları, anarşi ve terör hareketlerini, faili meçhul cinayetleri, Sünni/Alevi provokasyonlarını yanlış yerde ararken, Aydınlıkçılar doğru teşhisi koymuş ve adreslerini tespit etmişti. ABD/İsrail’siz kontrgerilla (Gladyo-SÜPERNATO) örgütlenmesinin olamayacağını, emperyalizmden bağımsız bir organizasyonun devlet katlarında egemen olmasının imkânsız olduğunu belgelere dayanarak Aydınlıkçılar açıkladılar. Bu tarihi bir olaydır.

Yazının Devamı

Alevilerimizin sırtındaki sömürücüler

Anadolu Aleviliği son 30 yıl içinde emperyalizmin beşinci kolları tarafından yeterince tahrip edildi. Türkiye’ye ABD’nin, Almanya’nın, İngiltere’nin, Fransa'nın vb. derin devletlerinin gözüyle bakarak değerlendiren cenah Alevilik üzerinden saldırılarını sürdürüyor. Yabancı devletlere şikâyette bulunma hastalığı, onları ülkemizi savunmaktan alıkoyuyor. Avrupa merkezlerinde demokrasi budalalığının ağına düşenler en sonunda PKK/FETÖ tipi örgütlerle aynı cepheye düşüyor. Alevici tacirlerin bu bağlamda suçu büyüktür.

T.C. Devletinin Alevilerin sorunlarını ve ihtiyaçlarını çözmeye yönelik her adımı eleştirilirken, Batılıların böl ve yönet politikalarına söz etmeyenler etnik ve dini bölücülüğün payandaları oldular. Nerede yurdumuz Türkiye’ye karşı eylem varsa orada biten ve kışkırtan emperyalizmin maşaları Batının ülkemize yaptırım uygulaması için çalışıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yayınlarınca kitabı basılan Alevici tacirlerden yazar Ayşe Acar SerbestPodcast’ten Ferda Balancar’ın sorularına verdiği yanıtta, “Alevilerin mevcut durumu, denizin içinde denizden habersiz balık olmak gibi bir pozisyon”da olduklarını söylüyor. Anadolu Alevilerini saf ve dünyadan habersiz göstermek en hafif deyimle haddini aşmaktır! Kendi pozisyonundan hareket ederek Alevileri yargılamaya tabi tutan bu türden kişilere değerli araştırmacı ve yazarlarımızdan İsmet Zeki Eyuboğlu “Sömürülen Alevilik” kitabında, “Kimi toy yazarlar, güncel olaylarla yetinen sözde araştırıcılar (…) bunların Alevilik’e kötülük ettiklerini bile anlayacak durumları yoktur.” der ve bunları Aleviliği sömürenler sınıflandırmasına sokar. Alevilere akıl vermeye çalışan Ayşe Acar Alevilerimizi, “Türkiye’de çoksesli demokrasiye katkı sunacak işler yapmalıdırlar. Bu anlamda Aleviliğin henüz kendisini gerçekleştirmediğini düşünüyorum.” Sözleriyle kendi geriliğini Anadolu Alevilerinin sırtına yıkmaya çalışıyor.

Yazının Devamı

PKK bölücülüğüne karşı silahın değiştirici gücü

Kürdistan devrimcileri ve UKO’cular olarak bilinen 27/28 Kasım 1978 yılında 1. Kongresini yaparak PKK ismini alan örgüt zaman içinde İran, Irak ve Suriye’de de farklı isimler altında yan kollarını oluşturdu. Türkiye ile diğer üç ülkenin arasındaki “farklı anlayışlar” nedeniyle zaman zaman örgüte topraklarında müsamaha gösterdiler. Bu durum Amerikan emperyalizminin Birinci Körfez Savaşı’nın ardından adım adım değişmeye başladı. Süreç içindeyse PKK ve kolları ABD/İsrail’in kara gücüne dönüştü. Artık PKK emperyalizm tarafından korunup kollanıyor, silahlandırılıyor ve her türden lojistik ihtiyaçları karşılanıyordu ve bu durum hala devam ediyor.

4 Nisan 2004 tarihinde PKK’nin İran kolu PJAK kuruldu. Buna bağlı askeri kanat ve farklı alt birimlerde oluşturularak eylemlere başladılar. İlk önceleri İran’da Kürt gençlerinden destek görmedikleri gibi ikiyi bölünen ve 2022 yılı sonunda yeniden birleşen İran KDP’nin (PDK-İ) ve KOMELA’nın tepkileri de etkili oldu. Ancak 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan PKK’yı bitirme harekâtı sonrası durum değişti. Gerçi yenilginin rüzgârı biraz geç ulaştı ama o da yetti. İran’ın örgüte yönelik operasyonları ve Türkiye’nin en son Pençe Kilit Harekâtı PJAK’ıda zora soktu. PKK güç kaybettikçe diğer parçalardaki kolları da etkileniyor ve dağılmalarının yolu açılıyordu.

PKK’nin Irak kolu PÇDK ise ne PJAK ve ne de PYD kadar güçlenemedi. Çünkü PKK’nin liderleri, kadroları ve silahlı elemanları esas olarak Irak’ın kuzeyinde değişik yerleşim yerlerinde ve oluşturulan kamplarda kalıyordu. Süleymaniye kenti ise PKK’lıların önemli sığınma alanlarından birini oluşturuyor. Ayrıca karşılarında Barzanici I-KDP ve Talabanici I-KYB bulunuyordu. Türkiye’nin operasyonlarının en sık uygulandığı hedef alan olması hasebiyle de PÇDK ciddiye alınır bir örgüt olamadı ve sembolik bir halde kaldı. Adı var kendisi yok bir yapılanma olarak duruyor.

Yazının Devamı

Ne için ve kiminle ittifak?

Seçim sürecine girilen bu dönemde farklı siyasi oluşumlar hazırlıklara başladı. İttifak furyası etrafı sarıyor ve her kafadan başka sesin çıktığı ortama doğru sürükleniyoruz. Kısacası bir ittifaklar çeşnisi ile karşı karşıyayız! Ancak ittifaklara baktığımızda ilkesizliğin esas alındığını görüyoruz. Lafta ilkeli görüntü sergileyenler en sonunda Millet İttifakı denilen Amerikancı ittifakın yedeğine düşüyor. Çünkü başka alternatifleri yok. Üçüncü yol ya da ittifak denilerek seçime kadar taraftarlarını oyalıyorlar. Eğer seçim ikinci tura kalırsa bunlar topyekûn AKP artığı partilerin, ortaçağcı gericilerin partisi, gladyo kraliçesinin partisi ve Yeni CHP’nin oluşturduğu “Milletsizler İttifakını” destek yarışına girecekler. Çünkü onların ilkeleri pragmatizmdir, saplantı hastalığıdır ve gerçeklerden hareket etmek yerine sol maskeli tarikatlarını ayakta tutma isterisidir!

Solumsu oluşumların sürekli yineledikleri Türkiye'yi 2023 yılında kaos bekliyor tahlilleri ne yazık ki kendilerine değil emperyalist merkezlere ait. Uzun zamandır dillendirdiğimiz yaratıcı yıkıcılık projesinin amacı ülkemizde kaos çıkarmaktır. Bunu göremeyenler CHP ile PKK/HDP’nin siyasetlerinin esiri olurlar. Baştan söyleyelim; 2023 yılı onların beklediği gibi kaos yılı olmayacak ve bu beklenti içinde olanlar Amerikan emperyalizminin yaratıcı yıkıcılık projesinin dairesine dahil olurlar. Solumsu bazı oluşumların ağzından olumlu yönde bir sözcük bulmak neredeyse imkânsız! Ağızlarını açtıklarında kaos, yıkım, zulüm gibi karamsarlığı çağrıştıran sözcükleri sıralarlar ve adeta bu kelimelere teslim olmuş durumdalar.

İttifak kelimesine taparcasına anlamlar yükleyenlerin sonu hazindir. İttifak budalalığı nihayetinde düşman kampın arenasına sürükler. Sizin şu veya bu niyetinizden bağımsız olarak nesnel koşullar ilkelerinizi harcadığınız için emperyalizmin yörüngesine girmenizi sağlar. Bugünden bazı solumsu yapılanmaların kırmızı çizgilerini açıklamaları anlamlı değildir, oyalama taktiğidir ve geçersizdir. Bugün, “PKK/HDP ile birlikte olmayız” diyen bazı solumsu oluşumların bu sözlerini seçim sonrası hatırlatacağımızı belirtelim. İttifak budalalarının açıklamaları kafa karışıklığı yaratmaktan, çaresizlikten, yılgınlıktan başka bir işe yaramıyor.

Yazının Devamı