Murat İnce
Murat İnce Köşe Yazısı

Etnik ve dini bölücülüğe karşı medyaya düşen sorumluluk

Etnik ve dini bölücülük yalnızca silah ve şiddet ile yetinmez. Başta basın yayın organları olmak üzere geniş çaplı ulusal ve uluslararası alanda da psikolojik savaşın her türlüsünü kullanır. Ülkemizde de medyaya baktığımızda Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal dışındaki medya esas olarak ulusal birliğimizi, antiemperyalist demokratik değerlerimizi, tarihsel birikimimizi, birlik ve kardeşlik ruhunu dikkate almayan yayın çizgisinin dairesine hapsolduklarını görürüz.

ABD/İsrail’in beşinci kollarından PKK/FETÖ ve benzerlerine karşı Türkiye’nin merkezi kuvvetlerinin verdiği kararlı mücadeleye karşın medyamız aynı duyarlılığı gösterememektedir.

Türkiye'ye yönelik terör hareketleri devam ediyor. Bu olgu bilindiği halde kendini Sağ ya da Sol’da konumlandığını iddia eden medyanın bu noktada sınıfta kaldığını rahatlıkla tespit edebiliriz. Bir terör eylemi olduğunda sessiz kalmayı yeğleyenler, haberi çarpıtanlar veya tepkileri azaltmaya yönelik taktikler, özelliklede sol etiketli yayın organlarında fazlasıyla mevcuttur.

FETÖ-SÜLEYMANCILAR, MENZİLCİLER VS

FETÖ başta olmak üzere diğer Nurcu örgütler (tarikat bile diyemiyoruz!), Süleymancılar, Menzilciler vb. basın yayın organlarını ve özelliklede sosyal medyayı amaçları doğrultusunda iyi değerlendirmekte ve korkutma taktikleriyle rakiplerini elimine etmede son derece başarılılar!

FETÖ terör örgütünün yaygınlaşmasında Zaman Gazetesi, Samanyolu TV, Sızıntı Dergisi’nin rolü tartışılmazdır. Bir de buna bilerek ya da bilmeyerek kayıtsız kalanları da eklersek FETÖ örgütünün etki gücünü daha iyi anlarız. Özelliklede o dönem yayınlanan FETÖ/PKK sever TARAF Gazetesini de unutmamalı!

Şöyle bir düşünelim; FETÖ’nün başı Fethullah Gülen’in demeçlerini kendi medyasının dışında, tarafsızlık maskesi altında hangi medya piyasaya sürüyordu? PKK’nin başındaki kadroların demeçlerini Yeni Yaşam, Yeni Özgür Politika Gazeteleri, Medya Haber, Sterk TV vb. örgüt medyası dışında hangi gazete ve TV kanalları onların yıkıcı görüşlerini tarafsızlık adı altında yayınlayabiliyor? Bu soruların yanıtları belli ve verildiğinde kim hangi tarafta belli olur.

Ancak, iktidara yakın medyayı dikkatli bir gözle takip ettiğimizde orada da sağlam bir duruşun olmadığını ve sürekli yalpaladıklarını görüyoruz. Türkiye, Yeni Şafak, Yeni Akit, Sabah gazeteleri ve Beyaz TV, Ülke TV, A Haber, TGRT gibi medya kuruluşları en önemli konularda yan çiziyor ve manipülasyona başvurarak halkta yanılgılara yol açıyorlar. Amerikan emperyalizmi, AB, NATO, İsrail gibi sorunlarda “tarafsızlığa” çok dikkat ettiklerini görüyoruz! İş yurdumuzu bekleyen tehlikelere geldiğinde istikrarlı bir duruşla karşılaşmıyoruz.

Bu durum bazı istisnalar hariç Hürriyet, Milliyet ile benzer kulvarda koşturan gazeteler içinde geçerlidir. Suya sabuna dokunmadan her iktidar değişikliğinde rotayı onların çıkarları doğrultusunda kullanan bir gazetecilik örneğiyle karşı karşıyayız! Kritik meselelerde “yansız” davranışta ısrar eden bu tür medyanın ülkemize nasıl yararı olacaktır? Örneğin, Finlandiya’nın NATO’ya alınmasının oylandığı gün sonrası gazete manşetlerine ya da sürmanşetlerine kısaca bir göz atıldığında ne demek istediğimiz daha kolay anlaşılır.

PKK/HDP VE SOLUN SAHTELEŞENLERİ KOL KOLA

Yine, PKK/HDP ile benzeri yapıların medya ayakları açısından da durum pek farklı değildir. PKK’nın darbe aldığı zaman dilimine baktığımızda, onlara yakın medyanın günlerce örgüte umut vermek ve dikkatleri başka yöne çekmek için yalana başvurduklarını, karartmalara giriştiklerini, ülkemizin değerlerine saldırının dozunu artırdıklarını görürüz.

FETÖ, PKK gibi örgütlerin kendilerine özgü açıklamaya muhtaç bir dil ile çalışma sürdürdüklerini biliyoruz. İdeolojik, siyasi ve örgütsel yapılanmalarını geniş halk yığınlarına ulaştırmada kullandıkları şifreli dilin iyi takip edilmesi gerekiyor. Bu türden emperyalizmin piyonu yapılanmaların medya ayağının etkisini kırmak için milli ve devrimci medya ayağının çok güçlü hale getirilmesi gerekiyor. Korkak, ürkek, dengeleri gözeten, doğruları eğip büken ve güncele takılıp kalan bir medyanın emperyalizmin medya ayağına karşı kararlı duruş sergilemesi zordur.

Özgürlüğün ve direnişin temsilcisi olarak PKK/HDP’nin pazarlanması, örgütün ülkemiz içinde ve dışında şiddet içeren eylemlerinin yumuşak dille verilmesi, yıkıcı faaliyetlerinin es geçilerek HDP üzerinden PKK’nın korunup kollanması ve Kürt ulusal hareketi etiketiyle şirin gösterilmesi vahim bir hata olmasının yanı sıra sol, devrimci, sosyalist geleneğe de aykırıdır,

Anarşizmin alfabesi olan sosyalist olsa dahi genel bir devlet düşmanlığıyla donanmış sahte solcuların Türk devletinin meşru müdafaasına dahi, emperyalizmin yedeğine düşme korkusu taşımadan karşı çıkabilmektedir. En son PKK’nin Lozan Antlaşmasının yüzüncü yılı nedeniyle bu yılın başından beri bölücü Sevr Antlaşmasını savunan ve Lozan Antlaşmasına karşı kampanyalar düzenleyen PKK/HDP’ye karşı kör-sağır ve dilsiz kalmayı bilinçli olarak yeğlemeleri onların gerçek yüzünü gösteriyor. Legal ya da illegal solumsu örgütlerin neredeyse bütününe yakınının bilinçleri karartılmış ve yurtlarını savunamaz hale getirilmiştir. PKK yalnız Kürtleri bölmemiş, Alevileri bölmekle kalmamış solumsu örgütleri de tanınmaz hale getirmiş, elden ayaktan düşürmüştür. Bu örgütlerin yayın organlarına ve sosyal medyalarına göz attığımızda yurdumuz Türkiye için hiçbir şey yapmadıklarını görürüz. 

PKK/HDP/DBP ve peşinden sürüklenen zavallılara ekranlarını açan KRT-TELE 1- HALK TV ile sayfalarını açan Cumhuriyet, Evrensel, BirGün gibi medyayı bir kez daha uyarıyoruz; kapatın ekranlarınızı ve sayfalarınızı ABD/İsrail'in kara güçlerine ve Türkiye düşmanlarına!

Türkiye'nin tüm aydınlarına, basın mensuplarına, sanatçılara, yazarlara, akademisyenlere,   partilere, derneklere, sendikalara, TV kanallarına, gazetelere ve halkımıza emperyalizmin beşinci kollarından kurtulmak için topyekûn hareket etme sorumluluğu düşüyor.

VATAN PARTİSİ+AYDINLIK GAZETESİ+ULUSAL KANAL FARKI

Kürdümüzün PKK/HDP ve benzerleriyle bir tutulmasına yönelik her çaba boşa çıkarılmalı ve de buna yönelik geniş çaplı propagandaya girişilmelidir. Türkiye’nin birliğini hedef alan etnik ve dini bölücü söylemlere yönelik ülke çapında ses getiren çalışmalara başlanması büyük önem taşıyor. Kürdümüzü inciten sözler, bölgeciliği çağrıştıran açıklamalar, biz ve onlar gibi çirkin tanımlamalar kullanılmamalı. Bunun içinde aydınlatıcı yayınlara ihtiyaç duyuluyor.

Düşmanı hafife almak, dengeleri gözeterek gerçeği kısmen gizlemek, yarın ne olur ikirciğiyle hareket etmek, haberlerin içeriğini çıkar ilişkilerine göre vermek ülkemize sadece zarar verir. Düşman, yalnız işbirlikçilerini yönlendirmekle yetinmez, dostları da etkileyerek ortalığı bulandırma yöntemini uygular.

FETÖ/PKK/HDP’nin yıkıcı çalışmalarını gölgeleyen, basit gösteren, çarpıtan, küçülten, hafifleten medya teşhir edilmelidir. Gelin ortak bir dil kullanarak bölücülüğü dimağlardan söküp atalım. Her şeyi silaha bırakma anlayışı yerine birlik ve kardeşlik rüzgârını ülke sathına medya ile de taşıyalım.

fetö pkk hdp medya