"Ben Kendimi Kedi Olarak Görüyorum"
Kapitalist sistem öyle bir tahribat yaratıyor ki insanı insan olmaktan soğutuyor. İnsanın başkalaşımını özendiren girişimlerin ardı arkası kesilmiyor. Nerede insanın doğasına aykırı şey varsa onun piyasası oluşturuluyor. Hastalık derecesine varan sapkınlıklar kapitalist toplumun sonunu da hazırlıyor.
İnsansın ama insan olma, başka bir şey ol atmosferinin yaratıcısı kapitalizm anatomimize müdahale ederek aykırılığı monte ediyor. İnsan yüzünü tanınmaz hale getirirken zihniyetini de bozuyor. Hayvanların uzuvlarına benzer ağız, dudak, kaş, çene ile çirkinleşmeyi güzellik diye sunan vahşi kapitalizmde botoks ve benzeri estetik operasyonların getirisinin yüksekliği dudak uçuklatıyor. Bir insan zorunlu kalmadıkça vücuduna dokunur mu? İnsanlıktan çıkmış mahlûkatlar haline dönüşmek neden ilgi çekiyor?
Almanya’ya son gidişimde ilginç ve ilginç olduğu kadar tiksindirici gelişmeleri gözlemledik. Kışkırtılan LGBTİ dışında eğitim başta olmak üzere pek çok dalda cinsel eğitim altında çocukları ve gençleri farklı cinsel kimliklere yönlendiren çalışmaların artarak sürdüğünü söylediler. Erkek ya da kadın olsun ilk önce ona hangi şekilde hitap edileceği soruluyor. Bir erkek kendisine bayan denilmesini istiyorsa öyle hitap edilmesi gerekiyormuş! Aynı durum kadınlar içinde geçerliymiş!
Peki, çocuk yaşındaki bir kız çocuğu kendisini kedi olarak gördüğünü söylediğinde ne yapılmalı? Ona evet sen kedisin mi demek gerekiyor? Evet, aynen öyle! Bu örneği Almanya'da anlatan eğitimci kardeşimiz olayın yaşandığını ve bunun sarsıcı olduğunu söylerken titriyordu! Kısacası bir insan gelip ben köpeğim, aslanım, tilkiyim dediğinde onu kabullenmeniz gerekiyormuş!
31.08.2022 tarihli Berliner Zeitung Gazetesinde yayınlanan haberi okuduğumuzda irkilmemek elde değil! Avustralya'nın Melbourne kentinde 8. Sınıf öğrencisi kendini kedi olarak görüyor. Kız öğrencinin çok akıllı (süper zeka!) olması nedeniyle tolere edileceği yönünde açıklamalar yapılıyor. Özel okul öğrencisinin rahatsızlık yaratmaması halinde konumunun korunacağı ve destekleneceği söyleniyor. Almanya’da da bu yönlü tartışma haftalık gazete Junge Freiheit’ın 18.Haziran 2023 tarihli sayısına yansıdı ve olumlu yönde değerlendirildi. Eğer, bir kadın ya da erkek kendini insan dışı canlılar ile tarif ediyorsa öyle kabullenmek gerektiğini savunanların sayısı hiç de az değil! Acaba canlılar dünyasını yeniden mi tarif etmek gerekiyor? İnsanlar, hayvanlar, bitkiler dünyasının yanına yeni bir canlı türü tarifimi yapılmalı? Örneğin “insanihayvan” olabilir mi?
Kapitalizmin İntihar Vakti Geldi
Bilimsel sosyalizmin büyük öğretmeni K. Marks başta Kapital ciltleri olmak üzere kitaplarında yalnızca kapitalizm eleştirisi yapmaz. Aynı zamanda insanın insana, insanın kendisine ve doğasına yabancılaşmayı ele alarak değerlendirmelerde bulunur. Günümüzde yabancılaşmanın boyutunu gördükçe K. Marks’a hak vermemek elde değil!
Yurdumuzda LGBTİ başta olmak üzere benzeri her türlü tehlikeden çocuklarımızı korumak zorunluluktur. Aile hayatının tahrik edilmesine, komşuluk ilişkilerinin köreltilmesine, arkadaşlıkların bozulmasına ve toplumsal bir varlık olan insanın toplumsal varlığına kast edenlerin oyunlarına gelinmemelidir. Modernlik örtüsü altına gizlenmiş karanlık emellerin boşa çıkarılması için örgütlenmek büyük önem taşıyor.
Öğretim kurumlarımız, kitle iletişim araçlarımız bu konuda halkımızı aydınlatıcı yayınlara daha fazla yer vermeli. TV kanalları hastalık yayan dizileri ekranlardan kaldırmalı ve beyinleri zehirleyen senaryolara yer vermemelidir. Özelliklede çocuk programları daha dikkatli hazırlanmalıdır. Partiler LGBTİ’lerin yan şubesi gibi çalışmayı bırakmalıdır. İnsan insana sevginin yerine hayvan sevgisini öne çıkaran ve yerine koyan anlayışlarla mücadele edilmelidir. Çocuklu evlerde hayvanlara çocuğum, kızım, oğlum, canım, ciğerim gibi bıktırıcı tekrarlarla kafalar ütülenmemelidir. İnsan sevgisinin yeri ayrı, hayvan sevgisinin yeri ayrı tutulmalıdır. Tabi ki hepimiz hayvanları seviyoruz ve korunup kollanmasını istiyoruz. Kısacası çocuklarımız hayatlarını doğru istikamette ilerleyerek inşa etmelidir. Bunun için ebeveynlere büyük görev düşüyor.
Emperyalizmin kültürünü dayatan her türlü girişim önlenmelidir. Görsel medya sabah akşam Amerika’dan, Avrupa’dan kopya ettiği programlara son vermelidir. Amerikan TV’lerinden, Alman TV’lerinden, Fransız TV’lerinden aşırdıkları yarışma programları yerine, kendi yaratıcılıklarına dayanarak programlar hazırlanmalıdır. Batı taklitçiliği çürümeyi besler. Batılı emperyalist merkezlerin hastalıklarını yurdumuza monte edenlerin ve bunu demokrasi kılıfı altında yedirmeye çalışanların maskesini düşürmek devrimci bir görevdir.