Murat İnce
Murat İnce Köşe Yazısı

Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı Üzerine - 2

 Bir şeyin iyi yönde seyretmesinden rahatsız olanlar engeller çıkarmaya çalışırlar. Eğer çıkarlarına ters düşüyor ise provokasyonlara başvurmaktan çekinmezler. Aleviler ezilmiş, haksızlığa uğramış, haklarından mahrum bırakılmış bu kesimlerin umurunda değil. Esas olan sorunların çoğalarak kendilerine alan açılması ve vazgeçilmez hale gelmeleridir. Bunu da değerlendirmesini bilirler! Çünkü arkalarında Türkiye değil emperyalist batı devletleri var.  Bunlar ABD’yi över, Almanya’yı över, Fransa’yı-İngiltere’yi över ve onların bir dediğini iki etmezler. Bu olgu örneklerle sabittir. Neymiş efendim Aleviler Almanya’da, Avusturya’da demokratik haklarına sahip olmuşlar! Türkiye'de ise yok sayılıyorlar, asimilasyona ve katliamlara uğruyorlar! O nedenle Alevilerin çıkarları PKK/HDP+AABK ve bazı Alevici tacir örgütlerle beraber olmada yatıyormuş!

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 7 Ekim Cuma günü Şahkulu Sultan Dergâhında Alevilerin sorunlarının halli için atılacak adımları sıraladı. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi  Başkanlığı’nın kurulacağını açıkladı. Bunun üzerine PKK/HDP ile yan kolları, Sol Parti ve EMEP başta olmak üzere sol maskeli örgütler, bazı Alevici tacirlerin başında bulundukları federasyonlar, KRT TV, TELE1, Halk TV, neo liberallerin internet haber siteleri, Kürtçü siteler ağız birliği ederek Anadolu Alevilerinin bu çok haklı kazanımlarına karşı adeta savaş açtılar. Dün söylediklerini tümden unutarak saldırıya geçtiler. Aynı durum “Milletsizler İttifakı” denen şer cephesi için de geçerlidir. Ayrıca PKK/HDP’yi ağızlarına almadan değişik TV Kanallarında konuşanlarda yukarıda ki “yıkıcı ittifaklara” dolaylı yoldan destek oldular.

 Dağın zirvesine birden zıplayıp ulaşamazsınız! Dağa doğru ilk adımı atarsınız, eteğinde mola verirsiniz ve dinlenerek zirveye ulaşırsınız. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı girişimi dağın eteğine ulaştığınızı gösterir. Uygulamaya geçildiğinde ve epey bir mesafe kaydedildiğinde ise yarısına ulaşmış olursunuz. Zirveye ulaşmak için yine molalar vererek ulaşma yöntemini hayata geçirmek gerekiyor. Karşı çıkanlar ise hemen zirveye zıplamak istiyorlar ama her seferinde tökezleyip duruyorlar, duracaklar.

 TURGUT ÖKER YİNE SAHNEDE

  Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun onursal başkanı Turgut Öker hala bu unvanını bırakmış değil. Aslında bir partinin yöneticisi olanlar AABK’nın onursal başkanlığını iade eder. Ancak bu durum T. Öker için geçerli değildir. AABK ve bağlı federasyonların PKK/HDP çizgisine gelmede Turgut Öker’in rolü büyüktür.

 18 Haziran 2022 tarihinde HDP MYK'sında görev dağılımı yapıldı ve Turgut Öker "Halklar ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcülüğüne" getirildi. Dikkat edilirse etnik ve dini ayrışmaları özendiren HDP'nin bölücülüğünün sözcüsü olarak Turgut Öker seçildi. PKK/HDP ile diğer 7 Federasyonu birbirine yakınlaştıranların başında Turgut Öker geliyor. Alman devletine aşkla bağlı Öker Almanya’ya toz kondurmuyor! Bunun çok önemli bir sebebi olmalı?

 PKK/HDP’li Turgut Öker Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın Şahkulu Sultan Dergâhında yapacağı açıklamadan bir gün önce PİRHA’da bir röportajı yayınlandı. Turgut Öker şöyle söylüyor: “Yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti sürecinde tekçi, inkârcı, Türkçü, İslamcı zihniyet Alevilere dair hiçbir hak vermeden, Alevileri zaman içerisinde eriterek, Sünnileştirerek, zorunlu din dersleriyle, zoraki yaptığı camilerle Alevi toplumunu un gibi öğüttü. Hak, hukuk vermeden, Alevilerin temel sorununu kabul etmeden; cam, pencere yapmak, çatı tamir etmek, para vermek ile yedeğine çekmek istiyorlar. Eşit yurttaşlık talebini öne çıkarması gerekiyor. Bu tür ziyaretler Alevi toplumunu itibarsız hale getiren, Alevi değerleri ayaklar altına alan bir yaklaşımdır.”

 Turgut Öker’in açıklamasıyla PKK’nın Avrupa’daki sözde Alevi kuruluşu FEDA’nın yaptığı açıklama aynı. Zaten Almanya’da derneklerdeki bazı toplantılara konuşmacı olarak FEDA örgütü sözcüleriyle birlikte katılıyor. Öker gelişmeleri çarpıtıyor. Söylediklerine baktığımızda Türkiye gerçeği ile Alevi gerçeği ile hiçbir alakasının olmadığını rahatlıkla görebiliriz. Yukarıdaki cümleleri sayısız kez tekrarlayan T. Öker yalana sarılmaktadır. “Yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti’ni” hayasızca suçlayan ve çarpıtan Öker sahibini sesidir. Anadolu Alevileri Atatürk Cumhuriyetiyle özgürlüklerine kavuştular. 1970’lerde tanık olduğumuz sözler kulağımızda çınlıyor; “oğul oğul biz Atatürk ile şeher (şehir. Mİ) yüzü gördük”  diyen Alevimize mi inanacağız yoksa Dev-Yol döneği Turgut Öker tipi bezirgânlara mı?

 Alevilerin Sünnileştirileceği sözü ise abartmadan da öte, sinsi bir saldırının dolgu malzemesidir. Anadolu Alevilerini bu saatten sonra Sünnileştirecek bir babayiğit yoktur! Bu gerçek bilindiği halde yalanla dolanla işi götüreceklerini zannediyorlar. Ancak avuçlarını yalarlar! Peki, hak hukuk daha nasıl verilir veya hak alınır? Ama Ökerlerin amacı bu değil ki. Onlar sorunların çözülmesinden korkuyorlar. Sadece Sayın Cumhurbaşkanının değil devlet erkânının Alevi kuruluşlarını sıkça ziyaret etmeleri son derece olumludur. Bu aynı zamanda kafalardaki oluşmuş bazı önyargıların kırılmasına da yol açacaktır. Niye bundan gocunuluyor?

 PKK/HDPli Turgut Öker sayısız kez konuşmalarında Atatürk Cumhuriyetini hedef almış ve konferanslarında dillendirmiştir. Alevilerimizin dimağlarına ülkelerine yabancılaştırma ve bölücülük zehrini zerk etmek için her yolu denemiştir. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevleri Başkanlığı’na cepheden karşı çıkmaları normaldir ve konumlarına uygundur. Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları ile Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevleri Başkanlığı kuruluşunun kamuoyuna duyurulması Turgut Ökerleri fena halde korkuttu. Çünkü artık Alevilerimizin bir kısmını istedikleri gibi devşiremeyeceklerdir. Ellerindeki en önemli kozlardan biri alınmıştır.

 Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Mustafa Aslan PİRHA’ya Turgut Öker’le beraber yaptığı açıklamada, “Herkesin inancını, dilini, düşüncesini rahatça ifade edebileceği laik, demokratik bir ülke olsa, cumhurbaşkanı her yeri ziyaret edebilir. Ama Türkiye’de Alevileri yok sayan, inkâr eden, asimilasyon politikalarının her türlü oyununu oynayan mevcut iktidar 20 yıldır Alevileri görmezlikten, duymazlıktan geliyor. Cumhurbaşkanı mevcut kurumlarımıza alternatif bir Alevi örgütlenmesi oluşturmaya çalışıyor. Bizi muhatap almıyorsa bundan sonra söyleyeceği hiçbir şeyin bizim için geçerliliği olmayacak. Erdoğan’ın Şahkulu ziyaretini sıradan bir vatandaşın ziyareti olarak görüyoruz” diye konuştu.

Peki, Sayın Aslan, düne kadar bizim vergilerimizle diye başlayıp bir sürü talep öne sürerken bugün neden tam tersini ve ezberlenmiş şeyleri PKK/HDP çizgisinde açıklama gereği duyuyorsunuz? Türkiye’de istisnalar hariç herkes inancını esas olarak “ifade” etmektedir. Bunu çarpıtmanın hiçbir getirisi olmayacağını bilmesi gerekir. Yine, PKK/HDP ile Kürtçü örgütlerin dillerinden düşürmediği Kürtlerin “dilini” ifade edemediği sözü ise aldatmacadan ibarettir. Ayrıca artık Türkiye’de “Alevileri yok sayan, inkâr eden” bir iktidar yoktur. Zaten tersinin olmasının koşulları da ortadan kalkmıştır. Sayın Cumhurbaşkanının “Şahkulu ziyaretini sıradan bir vatandaşın ziyareti olarak görüyoruz” demenizin hiçbir anlamı yoktur. “Sıradan vatandaşları” küçümsemenizi de bir kenara not ediyoruz! İşte siz bu kadarsınız.

 Alevi Dernekleri Federasyonu (ADFE) Genel Başkanı Celal Fırat, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şahkulu Sultan Dergâhına gidecek olmasına tepki göstererek, “Şahkulu Dergâhına geldiğinde kendisinden beklentimiz eşit yurttaşlık talebimizin karşılanmasıdır. Halklar nerenin ibadethane olup olmayacağına kendileri karar verirler.” Dedi. Aslında hepsinin birleştiği bir nokta var; “devletin Alevisi olmayacağız.” Bu söylemin arkasında yatan ise Amerikancı PKK/HDP çizgisinin yayılması, güç kazanması olgusudur. Zaten yıllardır bölücü örgüt bu dili sürekli kullanıyor. Özelliklede yurt dışında yaşayan Alevilerimize devlet düşmanlığı temelinde yaklaşarak taraftar toplamaya çalıştı, çalışıyor. Yukarıdaki açıklamada “halklar” kelimesi ülkemizde kamplaşmayı kışkırtmak amacıyla piyasaya sürülmüştür.

 ORTAK AÇIKLAMANIN GÖSTERDİĞİ

 Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şahkulu Dergahı’na ziyareti öncesi Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) , Alevi Dernekleri Federasyonu (ADFE), Alevi Vakıflar Federasyonu (AVF), Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVKV), Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD) ve Alevi Kültür Dernekleri (AKD) tarafından yapılan “Polemik değil hak istiyoruz” başlıklı yazılı açıklamayı kısaltarak yayınlıyoruz:

 ‘‘Temel hak ve özgürlüklerden hızla uzaklaşıldığı, kutuplaştırıcı dil ve üslubun siyasette ve yaşamın her alanında etkin olduğu, ayrımcılığın ve asimilasyon politikalarının artarak devam ettiği, inkar ve imhaya dayalı siyasetin ve devlet politikasının kurumsallaştığı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lağvedilerek inançların özgürleşmesi yönünde adım atılmasını talep ediyoruz.

Alevilere ve halklara yönelik katliamlarla yüzleşilmesi devlet olarak Alevilerden ve katledilen halklardan özür dilenmesi, bu katliamların insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamına alınmasını istiyoruz.”

 Sizleri yorduğumuzun farkındayız! Her açıklama sanki tek bir kalemden çıkmış! Meselenin enine boyuna ele alınması babında bu çevrelerin görüşlerine tekrarda olsa yer vermek zorundaydık.

 “Yediler” diye tarif ettiğimiz yukarıda adları sıralanan yedi örgütün açıklamasına bakıldığında yaratıcı yıkıcılığın boyutunu daha kolay anlayabiliyoruz. “Temel hak ve özgürlükler” Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na karşı çıkılarak elde edilemez. İktidarın Aleviler konusunda “kutuplaştırıcı dil ve üslup” kullanmıyor. Tam tersine birleştirici bir dil kullanıyor. Bunu ters yüz etmenin anlamı yoktur. “İnkâr ve imhaya dayalı siyaset” söylemi ise tümüyle yalandan ibaret! Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lağvedilmesini istemek kadar kötü bir öneri olamaz. Bunu başka bir yazımızda etraflıca ele alacağız. Ancak şu kadarını söyleyebiliriz; Toplumların radikal bir şekilde değişmediği ve eski inanç alışkanlıklarını sürdürdüğü ve tarikatlara bölündüğü bir ortamda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması önerisi zararlıdır. Ayrıca bu iktidarın gitmesinden sonra gelecek iktidarlar için de aynı durum geçerlidir.

 Yedi PKK/HDP kuyrukçusu yapılanmanın açıklamasındaki şu cümle her şeyi açıklamaya yetiyor: Alevilere ve halklara yönelik katliamlarla yüzleşilmesi devlet olarak Alevilerden ve katledilen halklardan özür dilenmesi, bu katliamların insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamına alınmasını istiyoruz.” Emperyalizmin sözde “Ermeni soykırımı” yalanının yanına eklemlenen “Dersim soykırımı”, “Rum Pontus soykırımı” gibi gerçekle ilişiği olmayan çarpıtmaların bu kesimlerce benimsenmesi gözden kaçırılamaz. “Alevilerden ve halklardan özür dilenmesi” ve “yüzleşilmesi”ni istemek tam da ABD emperyalizminin, İsrail Siyonizminin istediği şey. Biz, bunların emperyalizmin beşinci kolları olarak nitelendirdiğimizde tepki verenlere atfolunur!

 Bir kez daha Âşık Daimi’ye kulak verelim:

NE ÇIKAR DOST

 Göremiyor isem gerçek varlığı

Sünni’yisem Alevi’ysem ne çıkar

Sanat edindiysem sahtekârlığı

Sünni’yisem Alevi’ysem ne çıkar

İnsanlık giderken hep ileriye

Bizler inadına kaldık geriye

Gelmedikçe cehaletten beriye

Sünni’yisem Alevi’ysem ne çıkar

Kemaletim hidayetim olmazsa

Marifet suyundan kabım dolmazsa

Benden insanlığa eser kalmazsa

Sünni’yisem Alevi’ysem ne çıkar

Gayet inatçıysam, gayet zorbalı

Gündüz tesbihliysem, gece kavgalı

Olmadıkça insanlığa faydalı

Sünni’yisem Alevi’ysem ne çıkar

Daimi’yim nefse galip olmazsam

İlme fazilete talip olmazsam

Ele, dile, bele sahip olmazsam

Sünni’yisem Alevi’ysem ne çıkar

Alevilik hacı bektaşi veli murat incea