Namus lekesi nasıl çıkar?
Pek kolay çıkmaz. Genelde kanla çıkar. Bazen çeker vurursun. Diğer lekelerin aksine temizlik öncesi öyle çok ince hesap kitap da yapılmaz. Boyu uzundu, kısaydı, kiloluydu, zengindi, fakirdi, Alevi'ydi, Çerkez’di, 3 yıl mı yatarım?, beş yıl mı yatarım?...Bu hesaba pek girilmez. Leke çıkınca da mapus günleri başlar. Mapushanede sorduklarında da söylersin: "Namusumu temizledim". Çok da şey değil yani...
Latife yapıyorum. Elbette "namus cinayeti" denen, özellikle kadınlara karşı yapılan şiddetin savunulacak veya yüceltilecek tarafı yoktur. Cumhuriyetimiz bu işi büyük ölçüde çözdü, çözmeye devam ediyor.
Namus, şeref konuları Türk Milleti için kutsaldır, önemlidir. Bireysel düzeyden, millet düzeyine çıktığımızda da yine bir namus lekesi durumu ile karşı karşıyayız. Mustafa Kemal Atatürk "Gençliğe Hitabesi"nde başımıza gelecekleri 100 yıl öncesinden bildirmiş. Ortada İstiklal ve Cumhuriyetimize kastetmiş, emsalsiz galibiyetin mümessili düşmanlar var. 2016 öncesinde gördük. Cebren ve hile ile memleketin bütün tersanelerine, kalelerine, kozmik odalarına, dışişlerine, içişlerine, emniyet teşkilatına, yargısına, üniversitelerine girilmiş. Memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş. İktidar sahipleri 1980'lerden beri gaflet, dalalet ve hıyanet içinde olmuşlar. Gazetecilerimizi, aydınlarımızı, savunma sanayi mühendislerimizi, geleceğin parlak devlet adamlarımızı koruyamadık, katlettiler. Bizi, birbirimize düşürmek için etnik ve mezhepsel bölücülük kartlarını oynadılar. Toplumda ileri gelen Kürtlerimizi öldürdüler, suçu "faşist" devlete yıktılar. Papazları öldürdüler, suçu "dinci" iktidara attılar. Musevi vatanperver işadamlarımızı öldürdüler, suçu "Antisemit dinci" iktidara attılar. Ermeni kökenli gazetecimizi öldürdüler, suçu "Hristiyan düşmanı" emniyet teşkilatımıza attılar. Uğur Mumcu'yu öldürdüler, "İran yaptı" dediler. Kimimize dediler ki: "Bak düşman bunlardır; bunlar Atatürkçü kafir, haram içinde yüzüyorlar, önce islam düzeni!". Kimimize dediler ki: "bak düşman bunlardır, bunlar Cumhuriyet düşmanı, yobaz, dinci". Nerede bir çizik varsa parmak soktular, yara yaptılar, yetmedi gene parmak soktular, kangren yaptılar. Gün geldi helikopter düşürdüler, siyasetçi öldürdüler, gün geldi uçak düşürdüler, parçacık fizikçilerini öldürdüler. Kimi siyasetçimiz (Ecevit) FETÖ kontrolündeki GATA gibi hastanelere sağlam girdi, hasta çıktı. Kaset kumpasları, bal tuzakları ile parti yönetimlerini (CHP) şekillendirdiler. Olmadı böldüler (MHP, İYİP). Bölemediklerini tırtıkladılar, ne koparsak kardır dediler (DEVA, Gelecek). Ülkemizi canı pahasına savunan kahraman askerler, kahraman siyasetçileri, yalancı hainlerin gizli ifadelerine dayanarak yıllarca hapislerde tuttular. Dönem dönem en üst seviyelerde, ülkemizin idaresini ele geçirdiler ve Türkiye'yi komşuları ile düşman yaptılar. "Hadi size F-16 fabrikası kuruyoruz ama Saddam'la savaşacaksın" dediler. "Irak'a ilk bomba düşünce hesabına 8 milyar dolar gelecek" dediler. Irak işgaline destek verdik. "Biz Irak'ı bölüyoruz, bak paralel çektik, kuzeyinde yeni ülke kuruyoruz, semirtip İran'ın üzerine salacağız" dediler "tamam" dedik. Zengin ülke sefil oldu, iç savaş çıktı. "Libya'da diktatör var, devireceğiz" dediler, destek verdik, zengin ülke sersefil oldu, iç savaş çıktı. "Haydi marş marş Türk askeri Afganistan'a" dediler, gittik. Bize Afganistan'da NATO'nun "kıdemli sivil temsilciliği"ni bile lütuf buyurdular. Afganistan idaresini NATO olarak Taliban'dan aldık, ülkede haşhaş üretimini serbest bırakıp ülkeyi küresel narkotik merkez yaptık, dronlarla bolca sağı, solu bombaladık. 20 sene sonra Taliban gene ülkenin anahtarını geri aldı. Yazık değil mi Afgan halkının hiç olan 20 senesine? "Esad kötü adam bunu devirelim" dediler, "eyvallah" dedik, 5 ülke ile beraber komşumuza çullandık, Esad'ı deviremedik ama milyonlarca Suriyeliyi perişan ettik. Suriye'yi bölmeyi ve iç savaş çıkartmayı da büyük ölçüde başardık. 100 milyonluk, en büyük komşumuz olan İran ile "ticaret yapamazsın" dediler, "tamam" dedik. İran'da iç savaş çıkması için "Türklük" üzerinden bolca gaz veriyorlar. Çin ile ilişkilerimiz bir adım ilerlese, "Uygur Türkleri zulmü diyorlar" gazı veriyorlar. Bizim bazı siyasetçilerimiz de Çin tarihini ve Çin'deki etnik toplulukları çok iyi bildikleri için (!!) Çin'e saydırıyorlar ve tam "toparlandı" dediğimiz ilişkiler yine dağılıyor.
Avrupa Birliği (AB) dediler, "hayhay" dedik, kapıya zincirli bekliyoruz. Ne içeri girebiliyoruz ne dışarı çıkabiliyoruz. Bu kadar süre affedersiniz eşeği bağlasan AB kapısına durmaz. AB üyeleri hala masadaki yemeği yiyor ama masadaki yemek azaldı. Yakında sırf kırıntılar kalacak. O zaman alacaklar mı bizi? Hayır. Kırıntıları da bitirip birbirlerini yemeğe başlayacaklar. O zaman buyur edecekler bizi masaya.
Geçende sevdiğim bir arkadaşım ile konuşuyorum, kime oy vereceksin diye sordum, söyledi. Yahu dedim, o masada adam mı var?, nasıl, nesine oy veriyorsun? filan... Dedi ki: "Sen olayı anlamamışsın, kimin aday olduğu önemli değil, bu seçim çok önemli, son şans. Karpuz koysalar ona oy vereceğim, maksat Tayyip'ten kurtulmak". Bu arkadaşımın düşüncesinde yalnız olmadığını ve bu düşünceyi paylaşan hayli insan olduğunu da bizzat çevremden gözlemledim.
YETER ARTIK KARPUZLARA OY VERDİĞİMİZ !
Maalesef Türkiye tekrar bir "karpuz lider" dönemini kaldıramaz. 12 Eylül 1980 Amerikancı askeri darbesinden sonra asker iktidara geldi, ilk seçimde millet askerden kurtulmak için önüne konan (Amerikalarda yetişmiş) karpuzu seçti. 90'larda yine "dinci, yobaz iktidar aman gelmesin" diye millet "sarı karpuza" oy verdi. 80'lerden 2016'ya kadar ülkemizin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Bunca kumpas, cinayet, siyaset mühendislikleri, darbeler, Türkiye'yi ve Türk askerini farklı ülkelerde maşa olarak kullanma politikaları Türk Milleti'ne karşı bir hakarettir. Olay artık "boğazımıza kadar" seviyesini aşmıştır "ebesinin nikahı" seviyesine gelmiştir. Bir namus lekesi oluşmuştur ve bu lekenin ilk seçimlerde temizlenmesi gerekir. Bu leke nasıl çıkar? Ergenekon kumpası ile hapislere atılan vatansever siyasetin iktidara taşınması ile çıkar. NATO'dan çıkmak ile çıkar. Avrupa Birliği kapısına bizi bağlayan zincirleri kırmakla çıkar. Asya'daki, Afrika'daki, Latin Amerika'daki kültürleri, komşuları, şehirleri, insanları kucaklamak ile çıkar. Mevcut iktidarın bu yönde bir çabası ve niyeti bulunmamaktadır.
Bunca hakaret ve kumpas ile oluşturulan namus lekesini temizleyebilecek tek parti Vatan Partisi'dir. Vatan Partisi'nin koltuklarında oturduğu bir Meclis'te FETÖ barınabilir mi? Malda mülkte gözü olmayan, kirada oturan bir lideri (Doğu Perinçek) TBMM başkanı yaparsak, hükümette hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksızlık olabilir mi? Anayasa uzmanı ve hukuk hocası olan bir TBMM başkanımız olsa fena mı olur? Yedi ateşten geçmiş bir partiyi hükümet ortağı yaparsak, o hükümet bir daha aldatılabilir mi? Cumhuriyet düşmanlığı yapabilir mi?
Dünya nüfusu 8 milyar, NATO ülkelerinin nüfusu 1 milyar bile etmiyor. Biz de çıkınca belki 800 milyon olacak, dünya nüfusunun onda biri. Tamamen ABD'deki bir grubun yönetiminde olan, sadece dönüştürülmüş ve çarpıtılmış bir Hristiyan kültürü ve bazı eski sömürgeci ülkelerin çıkarlarını temsil eden bir askeri teşkilatın Dünya jeopolitiğinde ne kadar meşruiyeti kalır?
Avrupa Birliği deseniz bugün itibariyle nüfusu dünya nüfusunun sadece yüzde beşi. Evet sadece 5%. Bu saatten sonra Türkiye'nin kendini kafese sokmaya çalışmasının, Brüksel'den yönetilmesinin ne ekonomik, ne sosyal, ne stratejik hiç bir anlamı yoktur. Avrupa'dan da Türkiye'ye aktarılacak artık kaynak filan kalmamıştır, bundan sonra Avrupa ve Amerika'nın finansal kaynakları, kendi içlerinde zorda olan ülkeleri kurtarmak, düşen hayat standartlarını korumak için kullanılacaktır, zaten bu sürecin başladığını görüyoruz. Bu kapıdan Türkiye'ye ekmek çıkmaz, o tren kaçtı, isabet de olmuş.
Gelelim seçim stratejisine. Başkanlık yarışı zaten bitmiş durumda, geçmiş olsun. Yabancı muhalif basında dahi zaten seçimleri Tayyip Erdoğan'ın kazanacağı belirtiliyor. Bizim yerli medyamızda ortalık dezenformasyondan toz duman. Altılı masadan çıkacak karpuzdan bağımsız olarak başkanlık seçimlerinin sonucu belli. Asıl mesele Meclis dağılımda. Vatan Partisi'ni 7% civarı bir oya taşıyabilirsek meclise sokabiliriz ve Vatan Partisi "Türk Devrimini Tamamlamak" olan programını hükümet ortağı olarak uygulamaya koyabilir. Yani Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından sonra şaftı kayan ülkeyi tekrar devletçi, halkçı (sosyalist), devrimci, laik, ulusalcı bir raya oturtma programını iktidara taşıyabiliriz ve taşımalıyız. "Küçük parti fark yaratamaz" diye düşünmemeliyiz, Vatan Partisi gelecek sigortasıdır. Uğursuzluklara, hastalıklara karşı aşıdır. Bir doz aşı on yıllarca sağlığımızı korur. 15 Temmuz'da kendi uçaklarımız ile kendi meclisimizi bize bombalattılar. Vatan Partisi'ni Silivri Zindanları'na attılar. Bu bir namus lekesidir. Milletin elinde silah yok ki çıkartsın, sıksın. Millet namus kurşununu oy sandığında atacak. Namus lekesini temizlemek için her aileden 1 oy Vatan Partisi'ne verilmeli. Vatan Partisi'ne verilen her oy, bir ailenin namusunu temizler, ona göre herkes hesabını yapsın.