Avusturya'nın başkenti Viyana'nın tarihi, müziği, eski binalarının mimarisi ile dünyanın en güzel kentlerinden biri olduğu bilinir. Bu özelliklerinden dolayı da kent her yıl milyonlarca turistin akınına uğrar. Viyana turist akınından mutludur. Böylesi nedenlerden dolayı Avusturya’da mutlu olmayan Hallstein gibi küçük kasabalar da vardır. Hallstein’de ikamet edenlerin, turist yoğunluğundan evlerine ulaşmakta zorlandıkları gazetelerin haberlerine sıkça yansımıştır. Hem Avusturya’nın hem de klasik müziğin ve konser salonlarının başkenti Viyana'nın müzik, sanat, kültür, mimari, gastronomi, tarih gibi özelliklerinden başka bir güzelliği daha vardır. Bu güzelliğin farkına Viyana’ya gelen turistler değil de, düzensiz göçmenler vardılar. Bu güzellik Viyana’nın yeşil alanlarıdır. Kent bir kaç defa dünyanın en yaşanılır kenti seçilmişti. Bu yaşanırlığa en fazla etkisi olan öğelerin başında Viyana’nın yeşil alanları gelir. Kentin batısından kuzeyine doğru Viyana ormanları uzanır. O ormandan şehre temiz hava ve güzellik pompalanır adeta. Viyana ormanlarının bittiği noktada Tuna nehri kente girer. Kenti ikiye bölerek kuzeyden doğuya doğru geçtiği alanlar yeşile bezenmiştir. Ayrıca eski ve yeni Tuna nehir yatakları arasında milyonlarca insanı ağırlayabilecek genişlikte kilometrelerce uzanan ada oluşturulmuştur. Tuna adası diye bilinen bu ada, bütün mevsimlerde kentin tatil beldesidir. Şehrin batısı ve güneyi de yine yeşil alanlarla çevrelenmiştir. Kentin merkezine girildiğinde Prater, Türk Siperleri Parkı, Lainz Hayvanat Bahçesi, Habsburg Monarşisi’nin yazlık ve kışlık sarayları olan Schönbrunn ve Belvedere parkları, insana milyonluk bir şehirde olduğunu unutturur. Viyana’nın 23 mahallesinin her birinde mahalleliye asırlık ağaçların altında nefes aldıracak ve dinlenilecek parklar bulunur. İkamet ettiğim mahalle olan Favoriten’de ufak tefek parkların dışında dört büyük park vardır. Bu parklar birbirlerine yakındırlar ve kentin güneyinde bulunan mahallenin en uç noktalarında bulunurlar. Wienerberg Parkı bu geniş parklardan birisidir. Adının Wienerberg Tuğla İşletmesi'nden aldığını düşündüğüm bu parkın yerinde 18. yüzyıla kadar Wienerberg Tuğla Fabrikası’nda tuğlalar üretilmiştir. Fabrikanın kapanması sonrasına boş kalan arazi 1980’li yılların başında ağaçlandırılarak park haline dönüştürülmüştür. 14 kilometrelik yürüyüş yollarını barındıran park kuş cennetidir. Nesli tükenmekte olan kuşlara yuva olan burada, irili ufaklı üç göl bulunmaktadır. Mahalleli günlük koşu ve yürüyüş sporunu yapar ve günlük sıkıntılarını burada atmaya çalışır. Bu parktan yürüyerek Entenpark, diğer adıyla Volkspark’a geçmek mümkündür. Parkın iki isminin olması ilginçtir. Ente ve Volk kelimelerini “Ördek” ve “Halk” olarak çevirdiğimizde “Ördekparkı” veya “Halkparkı” dememiz gerekecektir. Bu parkta da bir göl bulunur, gölün çevresi çimlerle ve ağaçlarla donanmıştır. Göl kenarındaki selvi dallarının suya sarkması parka her mevsimde ayrı bir güzellik katar. Bu parktan sonra mahallenin en görkemli ve tanınmış parkı, hiç şüphesiz Kurpark Oberlaa’dır. Kurpark’ın tarihi de çok eski değildir. Viyana’da bir uluslararası bahçecilik çalışması projesi kapsamında 1969 ile 1974 arasında park haline getirilmiştir. 608 bin metrekare alanda bulunan parkta çocuk oyun alanları, başta Japon Bahçesi olmak üzere çok çeşitli bahçe örnekleri bulunmaktadır. Park içinde biri büyük diğeri küçük olmak üzere iki göl vardır. Bazı filmlerin çekimlerine ev sahipliği yapan parkın kenarında ise termal yüzme havuzları Viyanalının uğrak yeridir. Parkın doğusunda ise geniş tarlalar bulunmaktadır. Bu tarlalarda her yıl buğday, yulaf, arpa, ayçiçeği, turp gibi çeşitli ürünler ekilir ve her yıl tonlarca ürün elde edilir. Tarlaların nasıl bir alana yayıldığını belirtmek için çevresinin tam 10 kilometre olduğunu belirtmekte fayda var. Kurpark ve yanındaki tarlaları, diğer bir yeşil alan olan Löwy Grube Parkı ile Laaer Wald’i (Laaer ormanı) bir cadde ve aradaki bahçeli güzel evler bölmektedir. Yaklaşık 164 bin metrekare olan Löwy Grube’ye, bir bölümü içinde barındırdığı kuşlardan dolayı doğal koruma alanı olan ve içinde iki güzel gölü barındıran Laaer Wald ve tarihi lunapark Böhmischen Prater sınırdır. Park ismini tuğla işletmesi sahibi ve Neonaziler tarafından 1932 yılında öldürülen Jacop Löwy’den almıştır. Park, çocuk oyun alanı, futbol sahası, gezi ve koşu yoluyla, köpekler için ayrılmış alana sahiptir. Bir kenarında ise büyük tarla vardır. Bu tarlalarda da her yıl tonlarca tahıl elde edilir. Laaerwald’den Löwy Grube’ye oradan ekin tarlalarının kenarlarından Kurpark yönünde yol alırken tarlaların kenarlarında bulunan bodur ağaçlarının altında terkedilmiş battaniyeler, sırt çantaları, mont ve ceketler görmüştüm. Bu gördüklerim biran beni ürpertmişti. Biraz daha baktığımda ağaçların altındaki toprağın üstü oldukça düzenli görülmekteydi. Bu eşyaların kimlere ait oldukları beni bir kaç gün meşgul etti. Daha sonra birikmiş gazeteleri gözden geçirirken, bir haber dikkatimi çekti. Aynı tarihli farklı gazete haberlerinde mahallemizin Kurpark’ına sınır olan tarlaların bulunduğu bölgede 24 düzensiz göçmenin yakalandığı anlatılmaktadır. Haberin ayrıntısında ise bir hafta içinde Afgan ve Suriye kökenli 110 kadar göçmenin yakalandığı, göçmenlerin insan kaçakçıları tarafında Avusturya’ya getirildikleri ve oto yol boyunca araçlarından indirdiklerinin altı çiziliyordu. Anlaşılan otoyollarda indirilen Suriyeli ve Afganistanlı insanlar saklanabilecekleri ve uyuyabilecekleri yerler aramışlar. O yerlerden birisi de mahallemizin görkemli parklarından birinin kenarında bulunan ağaçların altı olmuş. Daha sonra polislerin vatanlarını terk eden Afganlı ve Suriyelilerin yerlerini tespit etmeleri ve onları oradan uzaklaştırmaları sırasında eşyalarını toplayamamış olduklarını ve eşyaların ağaçlar altında kaldığını öğrenmiş oldum. Bu eşyalar bana vatansız kalan insanların parklarda döşeği toprak, taşı yastık, gökyüzünü yorgan yapmalarına bile izin verilmediğini hatırlatmış oldu.