Yine seçim yine seçim
Daha önceki yazımda Avusturya medyasının ilk tur seçim sonuçlarına dair değerlendirmelerini yazmıştım. Bir gazeteyi göz ardı etmişim, sonra fark ettim. Avusturya’da sol bir gazete olarak bilinir, haftalık Falter Dergisi/Gazetesi. O da diğer bazı gazeteler gibi kapak konusunu Türk seçimlerine ayırmış ve bir fotoğrafın üstüne kocaman “Neden?” diye yazmıştı. Bir yorum ve gazetenin Türkiye’ye gönderdiği muhabirinin geniş gözlemleri dikkat çekiyordu.
Yorum ayni argumanlardan oluşuyordu. NATO üyeliği, Türkiye’nin 1999 AB üyeliği başvurusu, (o zamanlar Avusturya henüz AB üyesi bile değildi) Türkiye'nin coğrafi önemi falan. Gazetenin İstanbul’a gönderilen muhabiri ise Fatih ve Kadıköy gözlemlerini aktarıyordu. Konum bu değil, esas olan sahi “Neden” böyle bir sonuç çıkıyordu? Özellikle Avusturya’da yüzde 74’lere varan oy nasıl oluyor da Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’a çıkıyordu?
Böylesi bir sonuç hem Türkiye'de Kılıçdaroğlu taraftarlarının hem de Avusturyalılar kızdırdı. Hem Türkiye'den hem de Avusturyalıdan “Avusturya ve yurt dışında yaşayanlar seçme hakkı olmasın” sesleri yükseliyordu. “Orada yaşıyorlar, bizim yaşamımızın akışına müdahale ediyorlar” veya “Ülkelerindeki sorunları buraya taşıyorlar” genel argüman olmaktadır. Bu konuyu artık ciddiye almıyorum. Yalnız sahi Avusturya'da Türkler AK Parti ve onun lideri Tayyip Erdoğan’a oy veriyorlar? Falter Gazetesi’nin sorduğu gibi ben de neden diye sorayım ve kendimce cevap vermeye çalışayım.
Aslına bakarsanız çeşitli yazılarımın içinde bu soruya dair cevaplar vermişimdir. Tekrar olursa sizin için lütfen bağışlayın. Bilen bilir, bilmeyene de gazeteci olmadığımı esas işimin Avusturya’da Türk işçilerinin iş ve sosyal hukuk alanında danışmanlık olduğunu belirteyim. Dolayısıyla 1987 yılından bu yana mesleki anlamda Avusturya’da Türk işçilerinin sorunlarıyla haşır neşir oldum. Bu süre içerisinde gurbetçi işçilere ne oranda destek ve köstek olundu bizzat mesleki anlamda da yaşayarak gördüm.
Özellikle Viyana’da yaşayan Türkler sorunlarıyla sürekli baş başa kaldılar ve onu ya tek başlarına çözmeye çalıştılar ya da bazı danışma merkezlerindeki iyi niyetli danışmanların yardımıyla çözdüler. Türkiye Cumhuriyeti temsilcileri sadece pasaport çıkartma, vizeleri uzatma, vekaletname düzenleme gibi bürokratik işlemlerde Türk işçilerine hizmet sundular. Bu durum AK Parti hükümeti iktidara gelene kadar böyle devam etti. Recep Tayyip Erdoğan Türklerin işçi göçü tarihinde yurt dışında yaşayan Türklere sahip çıktığını dile getiren ilk Türk siyasetçisi olmuştur. Hepsi olmamakla birlikte, Viyana’da görev yapan başkonsoloslar ve büyükelçiler oturdukları bürolardan çıkıp halkın arasına karışmışlardır. Onların sevinçlerine ve kederlerine ortak olmuşlardır. Onlarla gülüp, onlarla ağlamışlardır. Aynı sofrada yemek yemişlerdir. Avusturya’da çalışan Türklerin yüzde 90’ından fazlasının Türkiye'nin kırsal kesimden olduklarını düşündüğümüzde, varını yoğunu birileriyle paylaşmaktan mutlu olan Anadolu insanı için bu durumun önemini belirtmeye gerek görmüyorum.
Kısaca yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan ile yalnız olmadıklarının hissini yaşayan Avusturyalı Türkler, bir köşede unutulmaya bırakılmış insanlar olmadıklarını gördüler. Türkiye'de ve Avusturya’da sürekli bazı çevrelerin itilme kakılması ile karşı karşıya kalan gurbetçi için yalnız olmadığını hissetmek, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendilerinin arkasında olduğunu bilmek gurbet yaşamında çok değerlidir. Bu nedenlerden birisidir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun toplumda esamesi okunmamaktadır. Henüz CHP Genel Başkanı olmadığı dönemde Viyana’ya geldi. Konuşma yapacağı salona girmeden önce hem 14 Mayıs hem de 28 Mayıs seçiminde beraber oldukları dostları neredeyse linç edeceklerdi. Aklı selim insanlar devreye girdi de saldırı yatıştırılmıştı. Viyanalı Türk Kılıçdaroğlu'nu bununla hatırlar. Bir de Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat Fraksiyon başkanı Hannes Swoboda ile görüşmeye gelecekti. Görüşmeye birkaç gün kala Kılıçdaroğlu “Erdoğan da Beşar Esat gibi diktatör” demişti. Hannes Swoboda “Demokratik yollardan seçilmiş Recep Tayyip Erdoğan'a nasıl diktatör dersin?” diyerek görüşmeyi iptal etmişti.
Bir diğeri ise bazılarının ön plana çıkardığı gibi soğan, sarımsak, avro, fiyatların yükselmesi ve şunlar bunlar önemli değildir gurbetçi için. Gurbetçi için önemli olan kendilerine verilen değerin dışında vatan olgusudur. Ülkesi bağımsız ve güçlü olanın, kendisi de güçlü ve başı diktir. Avusturya'da yaşayan Türkler hangi partinin hangi partiyle ve niçin birleştiklerini, kimin kimlerle niçin beraber olduklarını görmektedir. Türkler Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gurbette insanların kendilerinin daha da güçlendirildiklerini düşünmekteler. Die Presse Gazetesine seçim gözlemlerini aktaran bir gurbetçi de aynı tespitte bulunmuş olduğunu gazetenin 29 Mayıs tarihli internet sayfasında okumak mümkündür.
Seçim sonucu yine Avusturya basınında bir numaralı konu oldu ve haberi birinci sayfadan manşetten verdiler. Die Presse Gazetesi “Türkiye’nin Batı'dan koptuğu” biçiminde yorumlarken, Der Standard Gazetesi “Erdoğan’ın yönetiminin devam” edeceğini manşete çıkarırken, “Atatürk pankartı önünde gelecek yüzyılı beraber belirleyeceğiz” sözlerini de ekledi. Der Standard ayrıca “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında Atatürk’ün seküler düşüncesinden geriye bir şey kalmadığını da” yazdı. Gazete başyazısına da Erdoğan taraftarlarının Viyana’nın Favoriten Mahallesi’ndeki kutlamaya ayırdı. Seçmenlerin çoğunluğunun neden Erdoğan’a oy verdiklerini ise “Seçmenlerin basit insanlar” olduğunu, onlar için “Milliyetçiliğin, gelenekselciliğin ve güçlü adamın daha önemli olduğu” vurgusu dikkat çekti. Dünyanın en eski gazetesi olan 1703’den beri yayınlanan Wiener Zeitung ise seçimi “Birçok sorunlarla beraber seçim başarısı” sözleriyle verirken, “Erdoğan tekrar onay aldı, sorunlara rağmen politikasında değişikliğe gitmeyecektir” yorumunda bulundu. Popülist Kronen Zeitung ise “Vi̇yana'da Erdoğan i̇çi̇n yapılan tezahüratlara öfke” manşeti ile çıktı.
Seçim sonuçlarının açıklandığı gece binlerce Viyanalı Türk Favoriten sokaklarını doldurmuş, seçim başarısını kutlamıştı. Avusturya’da yasak semboller arasında bulunan bozkurt işaretinin yapılması Türklerin başını ağrıtacağa benzemektedir. Gazeteler Erdoğan seçmenlerini “basit insanlar, milliyetçiler, dindarlar” biçiminde yorumlarken, Falter Gazetesi’nin “Neden ?” sorusuna seçmenlerin vatansever insanlar olabileceklerini hiç düşünmediler.