Elektrik ve gaz mı dediniz, çek yorganı başına
Tam tamına üç buçuk ay temel gıda ürünleri ve temizlik malzemeleri alışverişine gitmemiştim. Geçenlerde elime tutuşturulan liste ile Avusturya’nın ucuz sayılacak bir süpermarketine gidip, alışveriş yaptım. Aşırı bir alışveriş de olmadı. Alışveriş arabasının üçte biri bile dolmadı. Kasaya gelip de ödediğim parayı görünce, acaba bir yanlışlık mı yapıldı diye hesap pusulasını dikkatle gözden geçirdim. Bir yanlışlık yoktu. Alınan ürünlerin her biri listemdeki ürünlerdi. Sonra da “üç buçuk ay içinde bu kadar da pahalılık olmaz” diyerek somurta somurta eve geldim. Eşime ödediğim parayı söyleyince güldü ve “ne sanıyordun sen?” diye sordu.
Sahi ne sanıyordum? Sanmak değil, bildiklerim vardı. Çalışanların çıkarlarını savunan bir kurumun danışmanı olarak işçi ücretlerine yılda bir kaç defa zam yapılmadığını bilmekteyim. Çoğu zaman ücretlerinin zamanında, ya da hiç ödenmediğinden dolayı yüzlerce çalışanın kapımızı çalıp, hukuki yardım istediğini yaşamaktayım. Temel gıda ürünleri almış başını gitmişti. Her gün fiyat etiketleri değişmektedir. Ev kiraları karşılanır gibi değil, yeni kira sözleşmeleri el yakmaktadır. Bu konuda ayrıca bu yılın nisan ayından itibaren kiralarda yüzde 8,6 oranınında zam geleceğini belirtmekle yetinmek istiyorum. Isınma giderleri her ülkede olduğu gibi Avusturya’da da ciddi sorun. Enerji masrafları hükümetin aldığı yardım kararlarıyla denkleştirmek isteniyor, ancak bunun gelip geçici yardım olduğunu yaşayarak öğrenmekteyiz.
Bu alışveriş sonrasında evden çalışan bir meslektaşımla görüntülü telefonlaştım. Uzun yıllar kalifiye eleman olarak çalışmakta. Telefonda üzerindeki kalın giysiyle ilgili bir yorumuma cevabı beni şaşırtmıştı: “Kaloriferi kapattım, kalın giyiniyorum, elektrik ve gaz fiyatlarının daha da yükselmesine böyle engel olmaya çalışıyorum” dedi telefonun öteki ucundan. “Bir ameliyat seni bekliyor, bari ameliyat olduktan sonra kendine dikkat et, evini sıcak tut” sözlerimi dikkatle dinledikten sonra bana “Evimi ısıtmayacağım, hastaneden eve döndükten sonra yatağa girer, çekerim başıma bir iki tane yorganı, üşütmem, merak etme sen” dedi.
Üç buçuk ay sonra gördüğüm başka bir meslektaşıma evden çalışmaya neden devam etmediğini sormuştum. Aldığım cevap diğer meslektaşımın söylediklerinden farklı olsa da, konu aynıydı. Arkadaşım, artık evden çalışmadığını, evden çalışmanın ek masraf anlamına geldiğini söyledi. “Evden çalıştığım zaman, ek elektrik, su, ısıtma, tuvalet kağıdı gibi masraflar var, işyerinde olduğum zaman bu masrafların hiç biri olmadığı gibi, yemeğimi de yiyebiliyorum” dedi.
Her iki arkadaşım da 50 yaş üstü ve kalifiye elemanlardır. Aldıkları maaş iki bin ile üç bin avro arasındadır. Avusturya ortalaması için iyi bir büro elemanı maaşı almaktalar ve evleri de kendilerine ait. Bina giderleri hariç kira ödemek zorunda olmamalarına rağmen ısınma masraflarından kaçınmak istiyorlar. Bu pahalılığın verdiği sorunlardan kaçmak için alışkanlıklar değiştirilirken, hükümet tarafından başka bir alışkanlık daha değiştirilmek isteniyor. O da Avusturya iş dünyasının ihtiyacı olan kalifiye elemanlarını emeklilerden telafi etmektir. Başta sağlık hizmetleri olmak üzere, ticaret ve sanayi alanlarında emekliler çalışmaya çağrılmaktalar. Yukarı Avusturya eyaletinde büyük bir süpermarket işletmesi eleman bulamadıkları için ilan vererek, emeklileri çağırması gündeme geldi.
Meslektaşlarımla aramda bu konuşma geçtikten sonra Türkiye’de kendini bilmez bazılarının gurbetçilere davranışları aklıma gelmekte. Çocuklarının rızkını ülkesinden uzakta kazanmak zorunda kalmış gurbetçilere kaba davranışı ayrıca yazmak gerekir. Ancak şimdilik herkesin yaşadığı ekonomik sıkıntılardan birini yaşadığım Avrupa'nın en zengin ülkelerinden biri olan Avusturya’dan örnek vermeye çalıştım. Türkiye'de biz gurbetçilere ölçüsüz derecede kaba davranmasına hiç kimsenin hakkı olmamasına rağmen, bazen adeta linç olayları yaşanmakta. Sokaklarda karşılaştıkları insanlara mikrofon tutarak, yurt dışında geçimini sağlayanlar hakkında ileri geri konuşanların hakaret içeren konuşmalarına şahit olmaktayız. Bir defasında bir genç adam babası yaşında Almanya'dan emekli olan saçını başını ağartmış emekliye ne kadar emeklilik maaşı aldığını soruyordu. Aldığı emekli maaşının 1500 avro cevabından sonra, “emekliye yirmi bin Türk Lirası yapar” bu diyerek emeklinin üzerine yürüyor, bıraksalar orda yaşlı emekliyi dövecek görüntüler izlemek acı veriyordu. Yurt dışından Türkiye'ye emekli olup da gidenlerin veya tatil yapmak için Türkiye’de bulunanların hiç birinin Türkiye’de hesap verme zorunluluğu bulunmamaktadır. Ne Avrupa’da ne de Türkiye’de yaşayan ve çalışan işçiler diğerlerinin fakirliğinden ve zenginliğinden sorumlu tutulamaz. Burada yaşayan insanlar da meslektaşlarım gibi çok ağır şartlarda çalışarak pahalılıkla savaşmaktalar, elektrik ve gazını kapatıp yorganı başlarına çekmektedir.