Cesur gazeteci Teoman Alili'yi 2009 yılında Ankara’da tanıma şerefine ulaştım. O zaman üniversiteyi yeni bitirmiştim. TGB ile tanıştığım ilk günlerdi. Ankara Cebeci’de bir öğrenci evinde kalıyordum. Teoman abi bir arkadaşı ile birlikte kalacak bir yer arıyordu. Kendilerini evime davet ettim. Koskoca Teoman Ali evime geliyor diye gidip yeni bir nevresim takımı aldım. Kendisini ismen tanıyordum ama kişiliği hakkında hiçbir bilgim yoktu. Evimde hiç halı yoktu. Yerler betondu. Teoman Alili, eve geldiğinde, abi kusura bakma halımız yok dedim. "Ben dağda yattım ya, önemli değil" dedi. Demek ki devrimcilik buydu dedim. Televizyonda sunuculuk yaptığı için kafamda farklı bir karakter hayal etmiştim.
Alili, çok mütevazı ve sıcak bir insandı. Dobra dobra konuşuyordu. Üçüncü Dünya, Tito, Mao ve basketbol hakkında konuştuk. Sabah oldu. Kahvaltı yapmak için merkeze gidiyorduk. Bir taksi tutmuştuk. O dönem Türk milli takımının maçları vardı. Taksinin içinde bana bir soru sordu. ''Türkiye’yi ne birleştirir biliyor musun?'' dedi. Düşündüm ama hemen cevap veremedim. ''Türkiye’yi birleştirmek için bir gol yeter, bir gol'' dedi. Yugoslavya’ya açılan emperyalist savaşta büyük sıkıntılar çekmişti. Türkiye, Yugoslavya olmasın istiyordu. Milli birliğe ve beraberliğe bu yüzden çok önem veriyordu.
O gün ayrılırken ''tekrar buluşalım abi, rakı balık yaparız'' dedim. ''Rakı balık değil, rakı istavrit yaparız'' dedi. Onun için istavrit ve diğer balıklar arasında büyük bir fark vardı. Tekrar buluşmak ve görüşmek nasip olmadı. Balkanların yiğit Türk devrimcisini bir gün yakından tanımak bile hayatımda çok güzel izler bıraktı. Kendine olan güveni, iyimserliği, dürüstlüğü ve mücadele azmi bizlere miras kaldı. Teoman’ın varlığı Türk varlığına armağan oldu.