Kölelerin bedenleri üzerine inşa edilen modern dünya
The Guardian Gazetesinin köle ticareti ve kölecilik üzerine haftalık yayınladığı araştırmanın başlığı bu hafta böyle başlıyor ve “Afrika Nasıl Modern Dünyanın Tarihinden Silindi” diye sürüyor. Bu haftanın yazarı Howard W. French. French, “Modern dünyanın Avrupalılar tarafından birbirine bağlandığı söylenir ancak başardıkları her şeyde Afrika onlar için iyi bir kaynak olmuştur ve Afrikalı yaşamlar bunun en kötü bedeliydi” diyor…
“Geleneksel tarihin Avrupalı gemilerle, Avrupalı kaptanlarla dünyanın keşfedildiğini ve birbirine bağlandığını anlatır ve Yeni Dünya konsepti bu yaratıcı keşiflerin bir parçası olarak sunulur” diye ekliyor. “Bunu izleyen tarih açıklamaları Hristiyan etiği, bilimsel metot, kendilerinin buluşları, yaratıcılıkları, keşifleri, başarıları ve reformasyonu, aydınlanmayı getiren girişimcilik sözleriyle desteklenir, övülür” diyor. “Tabii ki Magellan, Vasco de Gama ve Kristof Kolomb gibi kişilerin katkıları önemlidir ama bu kişiler de ortaçağ Avrupa’sının tutucu, batıl inançlı ortamından Yeni Dünyaya ulaştılar ve bambaşka bir dünya buldular” diye ekliyor.
“Keşifleri tetikleyen ilk güdü Asya ile başka bağlantılar kurmak değil, mallarını Afrika’ya ve diğer kıtalara satmak, oralardan altınları alıp getirmek yani ticari kazanç sağlamaktı” diye açıklıyor. 1471de Portekizliler Gana’da altın bulunca Kolomb’un ilk gittiği yer, altın peşinde Batı Afrika olmuştu. Vasco de Gama’nın gemisini ve yolculuğunu da Afrika altınları sağlamıştı. Küçük bir Avrupa krallığı olan Lizbon, bu keşifleri bu altınlar sayesinde yapmıştı.
SUSTURULMUŞ, GİZLENMİŞ, KARANLIK KÖŞELERE İTİLMİŞ GERÇEK TARİH
Portekizliler 1498de Afrika’yı dolanıp Hint Okyanusunu kat edip ilk defa denizden Hindistan’a ulaştılar. Bu an, Afrika ile Avrupa’nın sürekli ve derin ilişkisinin modern çağa temellerinin atıldığı andır. Bu yıllardan başlayarak Afrikalıyı yok sayan, sömüren 500 küsur yıllık ilişki başlamıştır. Temel bilgiler bilinmiyor değildir, yalnızca susturulmuş, gizlenmiş, karanlık köşelere itilmiştir diyor yazar. Modern dünyanın anlatısını düzeltip, bu ana bölümleri doğru yere yerleştirmeliyiz diye ekliyor.
Asya ve Müslüman dünyanın varsıllığını, gücünü sollayan özellikle Atlantik Avrupa devresi de bu yıllarda başladı. Avrupalı daha üstün, daha zeki, daha bilgili değildi diyor French. Bu önemli nokta görmezden geliniyor ama Avrupa’nın Afrika’dan taşıdığı altın, pırlanta ve diğer mallarla olduğu kadar köle ticareti, köleleri büyük çiftliklerde kırbaç altında, boğaz tokluğuna pamuk, tütün, şeker kamışı gibi ham madde üretiminde çalıştırmaları onları varsıllaştırdı diye altını çiziyor.
Portekizlilerin keşfettiği Afrika onların keşif iştahını kabartmış ve yeni kıtaların da keşfi, sömürgecilik böyle oluşmuştu. Bir süre sonra köle ticareti, toplanıp satılmaları, altın ticaretini sollamıştı. Zamanla köle ticareti ve kölecilik altın, baharat, ipeğe göre en kazançlı ticaret olmuştu. Böylece Afrika, Afrika’nın insanı, kanı, canı, modernitenin kaldıracı durumuna gelmişti. Amerika böyle varsıllaştı ve bugünkü durumuna erişti diye ekliyor yazar.
AFRİKA’NIN NÜFUSUNA BÜYÜK BİR DEMOGRAFİK TECAVÜZ
Kölelerin yetiştirdiği şeker, pamuk, tütün, kahve endüstri devriminin temelini oluşturdu. Ücretsiz, köle canıyla üretilen ham madde Avrupa’ya taşınıp işlendi. İspanya ve Portekiz Afrika, altın ve diğer mallar için aralarında savaştı. Hollanda ve Belçika İspanya’ya taraf oldu ve adeta bir dünya savaşı yaşandı. Daha sonra benzeri Brezilya’da yaşandı. İngiltere Karayiplerde İspanya ile savaştı. Hepsi toprak, köle ve onların yarattığı ekonomik mucize içindi.
Öte yanda, siyahileri birbirine düşürerek onları savaştırmak başka bir stratejileriydi. 12 milyon Afrikalı yeni kıtaya taşındı. 6 milyon da ya avlanırken ya da gemilerde öldü. Yani yalnızca altın, toprak altı maddelere değil, Afrika’nın nüfusuna büyük bir demografik tecavüz de yapıldı. Amerika’da köle olarak kullanılanların ortalama ömrü 7 yıldı. Bir köle sahibi şöyle not tutmuştu: “Köleleri aç olarak maksimum çalıştırıp, öldüklerinde yenilerini satın almak, onları besleyip uzun yaşatmaktan daha karlı”…