Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Paris

De Gaulle ve doğru strateji

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, “Strateji kurmak için, önce bir programınızın olması gerekir ve strateji de bu programa göre kurulur.” der. Gerek iç cephede gerekse dış cephede saflar bu programın hedefine göre belirlenir. Aydınlık’ın 2 Haziran 2020 tarihli Rota köşesinden Perinçek, “Programınızı saptadıktan sonra önünüzdeki soru şudur: Bu programın önünü kesen esas güç hangisidir, ikincil güçler hangileridir? Bu sorunun yanıtını hem içte hem dışta belirlemek durumundasınız.” diye devam eder. Bir Türkiye’nin içinde yer aldığı Avrasya cephesi stratejisi bir de karşı cephede bulunan Atlantik cephesinin stratejisi vardır. Dostlar ve karşı güçler de buna göre belirlenir.

 

Yazının Devamı

Etiyopya vatanını savunuyor

Afrika’nın mazlum ülkelerinin emperyalist hegemonyaya karşı yürüttükleri devletlerinin bağımsızlık mücadeleleri her geçen gün yeni zaferler kazanıyor.

Daha iki hafta önce bu köşeden ABD emperyalizminin Etiyopya’da yenileceğini yazmıştık. Bugün gelişmelerin bu yönde olduğunu görüyoruz. 9 farklı eyalet ve Addis Ababa ile Dire Dawa gibi özel statülü şehir yönetiminden oluşan Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Başbakanı Abiy Ahmed, bugüne kadar hiç sömürge olmamış ülkesinin birliğini savunarak ve merkezi ulusal bir devlet yapısına kavuşturmak için verdiği mücadele kararlılıkla sürüyor.

Etnik grupları kışkırtarak Abiy Ahmed’in önünü kesmek isteyen ABD’nin tüm çabalarının boşa çıktığını görüyoruz.

Yazının Devamı

Fransa’nın körfez atağı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Batı Asya ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir adım daha attı. 28 Ağustos 2021 “Bağdat İş birliği ve Ortaklık Konferansı’ndan sonra Körfez ülkelerine 48 saatlik bir ziyaret gerçekleştirdi.

3 Aralık’ta bölgeye giden Macron, önce Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yaptığı bir dizi anlaşma ile Körfez’de elini güçlendirdi. Aynı gün Katar’da yöneldi ve 4 Aralık’ta da Suudi Arabistan’a geçerek ziyaretini tamamladı.

Fransız basını ve bölgeyi yakından izleyen uzmanların ortak kanısı: Asya-Pasifik bölgesine yönelen ABD emperyalizminin bölgeden askerlerini çekmesi ve/veya azaltmasıyla oluşan boşluğu Fransa doldurmaya çalışıyor şeklinde.

Yazının Devamı

ABD Etiyopya’da yenilecek

Son yıllarda, Afrika’da ABD ve Fransız emperyalizmine karşı ülkelerinin bağımsızlıklarını savunan partiler hareketler, oluşumlar “Ordu-Millet” birlikteliğiyle iktidara geliyorlar. Son 60 yılda Batı’nın hegemonyası altında olan Afrika ülkeleri ayağa kalkıyor, ABD’ye, Fransa’ya kafa tutuyor ve ülkelerinden kovuyorlar. Örnek olarak Fransa’nın eski sömürgeleri, Cezayir’i, Fildişi Sahilleri’ni, Burkina Faso’yu, Mali’yi, Tunus ve Gine’yi gösterebiliriz.

Bugün de ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD'nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi Suriye’de terör çetelerini örgütleyen Jeffrey Feltman bölgede cirit atarak ayrılıkçı terör örgütü Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’ni silahlandırarak, kışkırtarak Etiyopya’da yaratıkları kaosla meşru hükümeti yıkma çabasındalar.

EMPERYALİZME KARŞI DEVLET BAĞIMSIZLIĞINI SAVUNAN ETİYOPYA

Yazının Devamı

Macron’dan kamuculuğa vurgu

80’li yıllardan bu yana küreselleşmenin yıkıcı etkisi sadece bizim gibi emperyalizme bağımlı ve gelişmekte olan ülkeler de değil kapitalist, emperyalist ülkelerde de büyük olmuştur.

Başını Reagan’ın çektiği bu akım, Avrupa’da Thacher ve Kohl ile yankı bulmuş, 1981’de kamulaştırma programı ile iktidara gelen Sosyal Demokrat François Mitterrand’ı da içine alarak Avrupa’nın klasik ulus devlet yapısını siyasi, kültürel ve ekonomik açıdan yerle bir etmiştir.

ABD’nin bu küreselleşme politikası girdabına giren ülkeler, İkinci Dünya Savaşı’ından sonra Avrupa’da, Keynesçi politikalar (devletin ekonomiye müdahalesi, gelir dağılımını düzeltmeye yönelik sosyal düzenlemeler vb) ile oluşan “sosyal refah devletleri”, “korumacı devletler” sosyal programlarını tasfiye ederek, işçilere ve çalışan kesimlere yüklenerek, ulusal devletlere önemli bir politik ve ekonomik manevra olanağı sağlayan kamu teşekküllerini özelleştirerek ve ekonomi politikalarını sermayenin istekleri yönünde düzenleyerek sosyal devlet yapılarını dinamitlemişlerdi.

Yazının Devamı

Fransa Doğu Akdeniz’de ABD’nin dümen suyunda

Fransa Cumhurbaşkanları Nicolas Sarkozy (2007-2012) ve Sosyal Demokrat François Hollande (2012-2017) Atlantik cephesinin has adamlarıydı. Sarkozy, İkinci Dünya Savaşı’ından bu yana en Amerikancı Fransız cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti; lakabı Sarko-Amerikan’dı. Sosyalist Parti lideri Hollande, rakibi Sarkozy’yi yenerek cumhurbaşkanı seçildiğinde, Türkiye’de ve dünyada “Fransa’da solcu bir cumhurbaşkanı seçildi” yanılsaması yaşanmıştı. Yaşananlar gösterdi ki Hollande’ın, Sarkozy’den daha ateşli bir Atlantik neferi olduğu ortaya çıktı.

ABD’nin son on yılda art arda aldığı yenilgiler ve geri çekilişi, 2008 küresel mali kriziyle sarsılan Batı dünyası, NATO’da yaşanan çatlaklar, Avrupa ile ABD arasında derinleşen çelişkiler ve Batı’nın çürüyen medeniyetinin Fransız siyasal sistemindeki faturası ağır olmuş, geleneksel partiler ve liderleri (Sarkozy ve Hollande) ağır darbeler alarak siyaset sahnesine veda etmişlerdi.

Sistem, her iki partinin devşirilen kadrolarının desteği ile Macron’u siyaset sahnesine çıkarmıştı. 39 yaşında cumhurbaşkanı olan genç ve karizmatik Macron, dinamik bir lider profili veriyordu. Zaten çürüyen, yozlaşan ve çöken bir siyasal sistemde Fransa’yı düze çıkaracak bir liderin çıkma olanağı da yoktu. Macron, Sarkozy ve Hollande karışımı melez bir Atlantikçi liderdi. Diplomasi ve ekonomide küme düşmüş Fransa’yı “dünyada layık olduğu yere taşıma” iddiasıyla büyük laflar etti, büyük sözler verdi. Fransa ve Avrupa’yı ayağa kaldıracaktı, ABD’den bağımsız bir “Avrupa Ordusu” oluşturacaktı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun beş daimi üyelerinden biriydi. Avrupa’da en güçlü orduya ve nükleer silahlara sahipti. Ama Atlantik’in kucağındaydı ve orada debelenip duruyordu. Bugün artık yaşanan pratik bir iddianın ötesinde birer olgu olarak karşımızda duruyor.

Yazının Devamı

Avrupa’nın geleceği Asya’dadır

Avrupa Birliği (AB) 7 Şubat 1992 tarihinde Hollanda’nın Maastricht kentinde imzalanan Antlaşma ile üç sütun üzerine kuruldu.

Birincisi: Gümrük Birliği, Ortak Tarım Politikası, ekonomik ve parasal birlik, AB vatandaşlığı, eğitim, kültür, sağlık hizmetleri, sosyal politikalar, göç politikası ve Schengen Anlaşması.

İkincisi: Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası.

Yazının Devamı

Zemmour ve Macron’un yeniden seçilmesi

Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turu 10 Nisan 2022’de yapılacak. Resmi seçim kampanyası henüz başlamadı ama adayların ve aday adaylarının isimleri konuşuluyor. Anket kuruluşları ve medya Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yeniden seçilmesi için kolları sıvamışlar.

Macron henüz adaylığını açıklamadı ama kurmayları şimdiden çalışmalara başladılar. Olağanüstü bir gelişme olmazsa Macron yeniden aday olacaktır.

2017 seçimlerinde Macron, Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen ile yarışmıştı. Daha birkaç ay önce, 2022 seçimlerinin ikinci turunda da muhtemel rakibinin Marine Le Pen olacağı konusunda bir tereddüt yoktu.

Yazının Devamı

NATO şemsiyesi altında ‘Özerk Avrupa Savunması’

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa üç kez ABD ile karşı karşıya geldi: Birincisi, De Gaulle döneminde ABD’ye kafa tutarak NATO’nun askeri kanadından ayrıldı. İkincisi, Jacques Chirac döneminde ABD’nin Irak’ı işgaline karşı çıktılar. Üçüncüsü, Emmanuel Macron döneminde ABD, İngiltere ve Avustralya’nın oluşturduğu AUKUS Paktı ile birlikte Avustralya-Fransa arasındaki denizaltı anlaşması iptal edildi.

General de Gaulle 7 Mart 1966’da ABD Başkanı Johnson’a gönderdiği mektupta NATO’nun askeri kanadından ayrıldığını belirtti. Mektubunda NATO’nun kurulduğu 1949’dan bu yana dünyanın değiştiğini, Fransa’nın savunma gücünü geliştirdiğini, bundan böyle kendi toprakları üzerinde müttefiklerin askeri varlığını istemediklerini, egemenliklerini kendi ellerine aldıklarını ve artık askeri güçlerini NATO’nun emrine vermeyeceklerini ifade etti.

De Gaulle, NATO’nun ABD’nin Avrupa’yı denetim altına alma aracı olduğunu sürekli dile getirmiştir. Uluslararası “Anlaşmaların ancak ulusal çıkarlara hizmet ettikleri sürece var olduklarını, bunun tersinin olduğu gün ortada hiçbir anlaşmanın kalmayacağını ve bağımsızlığın pazarlık konusu yapılamayacağını” savunuyordu.

Yazının Devamı

Macron'dan Yunanistan hamlesi

Fransa ve Yunanistan arasında kapsamlı bir "Savunma ve Güvenlik için Stratejik Ortaklık Anlaşması" imzalandı.

Anlaşma, Yunanistan'ın Fransa’dan 3 milyar değerinde, 3 adet FDI Belharra tipi fırkateyn satın alımını da öngörüyor.

Anlaşmanın ikinci maddesinde, "Taraflar, her ikisinden herhangi birinin ülkesine karşı silahlı bir saldırı yapıldığında, ellerindeki tüm uygun araçlarla ve gerekirse silahlı güç de kullanarak birbirlerine yardım ve katkıda bulunacaklardır." deniyor. Türkiye kast edilerek söz konusu maddenin, saldırının NATO ittifakına üye üçüncü bir ülke tarafından gelmesi durumunda bile geçerli olacağı iddia ediliyor.

Yazının Devamı

Macron'un Biden ile dansı

Fransa İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bu kadar aşağılanmamış ve kendi müttefikleri tarafından “sırtından” bıçaklanmamıştı.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean Yves Le Drian, Çin’i hedef alan ABD, İngiltere ve Avustralya’nın oluşturduğu AUKUS Paktı ile birlikte Avustralya-Fransa arasındaki denizaltı anlaşmasının iptal edilmesiyle “müttefiklerin ihanetine uğradıklarını”, “sırtından vurulduklarını” ve NATO ile ilişkilerin “gözden geçirilerek yeniden düşünülmesi” gerektiğini ifade etmişti. Ülkede bir deprem havası yaşanmış; ulusal basından muhalif siyasi partilere; hatta Macron’un kendi partisinden siyasetçilere kadar “Fransa’nın aşağılandığını”, kimi “NATO’dan tamamen çıkması”, kimi Charles de Gaulle’ün 1963’te yaptığı gibi “NATO’nun askeri kanadından ayrılması” gerektiği ifade etti.

Bu gelişmeler karşısında, gerek hükümet kanadından gerekse AB yöneticilerinden “Özerk Avrupa Savunması” nın geliştirilmesi için bir fırsat doğduğu değerlendirmesi yapılmıştı.

Yazının Devamı

Fransa'ya Anglosakson darbe

ABD’nin başını çektiği Atlantik cephesinin son on yıldır bir dağılma sürecine girdiği, diğer taraftan başını Çin’in çektiği Asya cephesinin yüksen bir uygarlık olduğu, bütün dünyanın kabul ettiği bir gerçeklik. Geçen hafta yaşanan iki gelişme bunu bir kez daha teyit etti. Birincisi, ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Avustralya Başbakanı Scott Morrison’un düzenledikleri çevrim içi basın toplantısında, “AUKUS” adı altında yeni bir güvenlik iş birliği paktı kurduklarını, buna göre ABD ve İngiltere'nin Avustralya ile nükleer enerjili denizaltı teknolojisini paylaşacağını duyurdu. Böylece Avustralya ve Fransa tarafından 2016 yılında imzalanan ve 12 geleneksel dizel elektrikli denizaltı inşasını öngören, 90 milyar Avustralya doları (66 milyar ABD doları) tutarındaki sözleşme iptal edilmiş oldu.

İkincisi, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de düzenlenen Şanghay İş birliği Örgütü (ŞİÖ)’nün 21. Devlet Başkanları Zirvesi'nde İran'ın ŞİÖ'ye tam üye olarak kabul edildiğini açıklayarak "Dünya yeni bir döneme girdi. Hegemonya ve tek taraflılık ortadan kalkıyor. Uluslararası sistemdeki güç bağımsız devletler lehine değişiyor." diye konuştu.

ANGLOSAKSON VE KITA AVRUPASI AYRIŞMASI

Yazının Devamı

Çavuşoğlu'nun çelişkili Suriye politikası

Tarih, Fransa’nın Libya, Afganistan ve Suriye’de Müslümanları katleden eli kanlı ABD emperyalizminin baş iş birlikçisi olduğunu yazacaktır.İki ayaklı; Muhafazakâr ve Sosyal Demokrat iktidarlarının elinde mazlumların kanı vardır.

Sarkozy’nin Fransası, ABD’nin dümen suyunda Libya’ya saldırdığında, dönemin Dışişleri Bakanı Alain Juppe, savaşın Fransa’ya pahalıya mal olduğu eleştirilere şöyle cevap vermişti: “Operasyonun maliyeti ile ilgili olarak bana soruyorlar, (ben de) bunun aynı zamanda geleceğe bir yatırım olduğuna dikkat çekiyorum.” demişti. Fransa’nın geleceğini mazlumların kanını dökmede görüyorlardı. Aynı mantıkla 2011’de ABD ve İngiltere ile birlikte Suriye’ye saldıran ülkelerin başını çekmişlerdi. Bunlar sağ muhafazakârlardı.

Peki ya Sosyal Demokratlar? Onlar da emperyalist saldırganlığın en ateşli savunucularıydı. 2012’de Cumhurbaşkanı seçilen Sosyal Demokrat François Hollande iktidarı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı yıkmak için her yolu mubah görüyorlardı.

Yazının Devamı

ABD'de Biden senaryoları

ABD’nin Afganistan yenilgisi Batı dünyasında bir şaşkınlık yaratırken, ABD’de de Biden’a karşı dozu giderek artan bir tepkiye dönüştü.

Biden'ın görevden azli, hatta istifasının senaryoları konuşuluyor. Görevlerini yerine getirmek için giderek daha belirgin hale gelen zihinsel ve fiziksel yetersizlik durumu, yenilgi öncesi de dile getiriliyordu.

Özellikle Cumhuriyetçiler, ABD’nin apar topar Afganistan’dan kaçmasının, kendi askerleri ve Afgan işbirlikçilerinin tahliyesinin iyi planlanmamasının, Kabil Havaalanı ve çevresindeki patlamalarda 13’ü ABD askeri olmak üzere 200’e yakın insanın yaşamını yitirmesinin faturasını Biden’a ödetecek gibi görünüyor.

Yazının Devamı

Asya'da ABD hegemonyasının sonu

Afganistan’da Taliban’ın ABD’ye karşı Bağımsızlık savaşını başarıya ulaştırması ve ABD’nin apar topar kaçması, ulusal ve uluslararası kamuoyunda gündemin ilk sıradaki yerini koruyor.

ABD ve Avrupa Birliği yenilgiyi kabul ettiler ve durumu kurtarmanın peşindeler. ABD de dahil tüm Batı Taliban ile nasıl ilişki kurarımın telaşına düşerken bizim papyonlu, kravatlı “Atatürkçülerimiz” ve Biden Tayfası ABD’nin bu yenilgisini örtmek için Taliban’ın sakalıyla, şalvarıyla, yobazlığıyla uğraşmaya devam ediyor.

Emperyalizmin tehdidi altındaki mazlum ülkelerde Sosyal Demokratlar, Amerikancı milliyetçi ve muhafazakârlar daima emperyalizmin işbirlikçisi olmuştur. Bunlar artık bilinen gerçeklerdir. Ülkemiz açısından Rand Corporation Raporu ve Biden’ın açıklamaları ortadadır: yukarıda saydığım güçlere dayanarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı devirmek, ülkede kargaşa çıkarmak, ekonomimizi çökertmek gibi. Sosyal medyada Amerika ve FETÖ kaynaklı kara propagandanın gönüllü askeri olan Biden Tayfası bu doğrultuda paylaşımlara devam ediyor.

Yazının Devamı

Türkiye'nin Afrika atağı Fransa'yı endişelendiriyor

Türkiye’nin son yıllarda Afrika ile diplomatik ilişki ağını genişletmesi, ticaret hacmini artırması, alt yapı yatırımları ve giderek askeri iş birliklerine yönelmesi, elbette sadece Fransa’yı değil ABD ve AB’siyle tüm Batı dünyasını, Atlantik kampını derin bir endişeye sevk ettiğini söyleyebiliriz.

Yazımızda daha çok Fransız emperyalizminin Afrika’daki ekonomik, siyasi ve askeri etkisinin azalması çerçevesinde değerlendirme yapacağımız için bu başlığı attık. Elbette Afrika, dünya çapında yaşanan yeni saflaşmanın dışında kalamazdı. Yüzde 60’ı 25 yaş altı gençlerden oluşan 1,2 milyarlık nüfusu, büyüyen ekonomisi ve petrol, doğal gaz, altın, uranyum, elmas, bakır ve daha birçok doğal kaynaklara sahip olan Afrika, tüm dikkatleri üzerine çekiyor.

2000’li yıllardan bu yana, yeni bir dünyanın doğduğuna tanıklık ediyoruz. Emperyalist Atlantik kampının çökmeye, yeni bir dünyanın doğduğu Asya’nın yükselmeye başladığını görüyoruz. Artık 2020’li yıllarda bunun bir iddia olmaktan çıktığını ve tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçeğe dönüştüğünü herkes kabul ediyor. Daha somut yazacak olursak; Afrika’da bir tarafta ABD, Fransa ve BAE, diğer tarafta Asya’nın öncü ülkeleri Çin, Rusya ve Türkiye saflaşması yaşanıyor.

Yazının Devamı