Memlekette olan bitenlere bakıyorum; çok fazla yanlış, hata, saçmalama, zırvalama, iteleme, kakalama, karalama, dolandırma, çalma, çırpma, kandırma, takla attırma…
Şaşırtma…
Şaşıp kalıyorum.
Memlekette olan bitenlere bakıyorum; çok fazla yanlış, hata, saçmalama, zırvalama, iteleme, kakalama, karalama, dolandırma, çalma, çırpma, kandırma, takla attırma…
Şaşırtma…
Şaşıp kalıyorum.
Bir süre önce "Sınırlı Sorumlu Bafa Doğal Yaşam Tarımsal Üretim ve Pazarlama Kooperatifi" isimli bir kooperatif kuruldu. Muğla Belediyesi internet sayfasında verilen bilgiye göre, "Muğla Büyükşehir Belediyesi ile imzalanan protokol kapsamında mülkiyeti Büyükşehir Belediyesi’ne ait Milas İlçesi, Gölyaka Mahallesi’ndeki 6269 metrekare alan zeytin ve zeytinyağı üretimi için kullanılacak. Ayrıca protokol kapsamında kooperatif desteklenecek, kooperatif taşınmaz üzerine bina inşa edecek ve zeytinyağı sıkım tesisi kuracak. Ürünlerin üretiminden, şişelenip pazarlamasına kadar Büyükşehir Belediyesi kooperatife teknik destek sağlayacak".
Kooperatife ayrıca MİTSO aracılığıyla GEKA'dan 470 bin lira hibe sağlandı.
Gerek Muğla Belediyesi'nin, gerek MİTSO'nun ve gerekse GEKA'nın kooperatifi desteklemesini büyük takdirle karşıladık.
Bazı Facebook arkadaşlarımın yeri ayrıdır. Paylaşımlarından yararlanırım. Beni düşündürürler. Takdir ederim hatta yapabildikleri şeyleri kendim yapamadığım için kıskanırım.
Bunlardan biri Antalya'dan Murat Kaplan Hoca. Üniversite hocası, savunma sanatları hocası, yüz okuma hocası; şu hocası bu hocası, hocaların hocası bir güzel insan. Gene hoş bir paylaşım yapmış. Karmakarışık bir oda resmi koymuş. Özetle,
"Evlerinde, odalarında, çekmecelerinde, çantalarında kaos olan kişilerin zihinleri ve algıları da kaotiktir; böyle insanların zihinlerinde de düzen olmaz, olamaz. Zihnini ya da ruhunu bir düzene sokmak isteyenlerin öncelikli işleri, içinde yaşadıkları ev ve odalarını, kullandıkları çekmece ve çantalarını düzene sokmak olmalıdır." diyor.
"SÖZCÜ'NÜN YALAN YANLIŞ HABERİ"
Sözcü Gazetesi'nin usta, deneyimli başyazarı Rahmi Turan köşesinde "Ambulans uçak" başlıklı bir yazı yazmıştı. Üstad yazısında " çok gezen, çok gören, okullarda konferanslar veren nitelikli bir kişi olarak tanıttığı Ataman Özbay isimli okuyucusundan gelen bir e-postayı doğruluğunu doğrulatmadan yayınlamıştı. Rahmi Turan'a gelen İleti şöyle:
(https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/rahmi-turan/ambulans-ucak-7050474/ )
KARA GÜNLER
Kara günlerimiz saymakla bitmez.
Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 tarihinde yüreklerimize gömüldü. En kara günümüzdü. Bizi, Türkiye’mizi aydınlığa çıkaran o eşsiz önder artık yoktu.
Bafalı kadınlar, başta bölgenin zeytin ve zeytinyağı olmak üzere değişik tarım ürünlerini ve bu ürünlerden elde edecekleri yiyecek ve içecekleri tanıtıp, topraktan masamıza ulaşmasını sağlamak amacındalar. Bunun yanı sıra bölgenin unutulmaya yüz tutmuş gelenek ve göreneklerini, doğal yaşamını, tarihi ve mitolojik zenginliklerini, flora ve faunasını tanıtarak bu zenginlikleri olabildiğince çok insanla paylaşmak istiyorlar.
Bafa, Beşparmak Dağları ve Ilbıra Dağları’nın ortasında; Milas ve Didim arasında zeytinlerle örtülü, Bafa Gölü’nü de içine alan bir bölgenin merkezinde bulunuyor, o nedenle “Zeytin Başkenti” olarak anılıyor.
"Göçmenler kendi özgünlüklerini koruyarak İsveç toplumunun bir parçası haline gelecekler. Onlar farklı İsveçliler olacaklar". Olof Palme
Prof.Dr.. Simon Sorgenfrei, yeni yayınlanan kitabına Olof Palme'nin 1965 Noel Bayramı konuşmasından aldığı bir tümceyi isim yapmış: "ONLAR FARKLI İSVEÇLİLER OLACAKLAR"
Prof. Dr. Simon Sorgenfrei ile Stockholm'de Medborgarplatsen yakınında Salt och Bröd (Tuz ve Ekmek) pastanesinde buluştuk. Kitaba büyük katkısı olan değerli dostum Hukukçu Türker Soukkan ve Fotoğrafçı arkadaşım Mehmet Öget de yanımızdaydı.
“İşgücü istedik, ama insanlar geldi” Max Frisch
1961 yılında Türkiye ile Almanya arasında işçi alımı anlaşması yapıldı. Başvuru yapanlar arasından en sağlıklıları seçilerek ucuz işgücü olarak Almanya ve diğer ülkelere gönderildiler. Dilleri, dinleri, kültürleri, gelenek ve görenekleri, huyları suları, adabı muaşeret kaideleri değişik insanlar gitmişti bu ülkelere, sadece iş yapacak robotlar değildiler. At misali dişlerine kadar bakılarak alınan bu insanlar sözde "misafir"diler. "Misafirlik üç gündür" derler; öyle olmadı. Giden ardından, eşini, dostunu, çoluğunu, çocuğunu da götürdü. Çoğaldıkça çoğaldılar...
Almanya'nın eski başbakanlarından Helmut Schmidt, 1993'te “Die Zeit” gazetesine verdiği bir demeçte , dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Süleyman Demirel ile yaptığı görüşmeyi anlatıyordu:
12 Mart 1971, Viyana.
Bir acı haber: Türkiye'de bir karabasan. Amerikancı Faşist generaller yönetime el koydu. Bağımsızlık, demokrasi, özgürlük mücadelesi veren binlerce kişi hapislere dolduruldu. Baskılar, eziyetler, işkenceler, cinayetler... İşçi, köylü, emekçi, öğrenci demeden eziyor Amerikan buldozerleri...
İsveç Gazeteciler Sendikası'nın gazetesi Journalisten'de ilginç bir haber: FB Karlsten'in sansürü eleştiren yazısına "Rus kontrollüdür" damgasını vurdu.
Güneş balçıkla sıvanmaz; Facebok'un pisliği saygın gazeteciyi kirletmez. Emanuel Karlsten, 2020 yılında İsveç Büyük Gazetecilik Ödülü"ne layık görülmüştü. Geçerli akımlara, akıntılara direnebilen, rüzgara göre yön değiştirmeyen, her zamanın ve masanın adamı olmayan, doğruya "doğru" diyebilen bir araştırmacı gazeteci. Facebook'un şimdi bu başarılı gazeteciyi damgalamasının nedeni Karlsten'in, Rus RT Televizyonu (Eski Russia Today) ve Sputnik'e İsveç'in uyguladığı sert sansürü konu alan yazılarıydı.
Bu kez 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı'mızı Güney İsveç'in üniversiteleri ile ünlü kenti Lund'da kutladık. Kutlamaya benim de bir dönem Runoloji okuduğum Tarih bölümü önünde toplanan öğrencilerle başladık. Hazır Tarih Enstitüsü önündeyken, bu enstitünün kurucusu ve İsveç'in ilk Tarih Profesörü olan, İsveç Tarihinin de babası sayılan VE Oden'in, yanında Türk ve Asyalılarla İsveç'e geldiğini; dolayısıyla İsveçlilerle Türklerin; İsveççe ile Türkçenin akrabalığını ortaya koyan Sven Lagerbring'in büstüne de giderek, saygı ve sevgilerimi sundum.
Sonra Tarih Müzesi ile Kültür Müzesi arasında öğrenci bandosunun müzik ve dans gösterilerini izledik.
23, 24, 25 Nisan tarihleri ulusumuz için önemlidir. Hem başarıların, zaferlerin hem ihanetin, kalleşliklerin yaşandığı günlerdir bunlar.
1915 Mart'ında denizden Çanakkale'yi geçmeyi başaramayan düşman gemileri karadan çıkarma yapmayı planlamışlardı. Çıkarma, Aziz George günü olan 23 Nisan'da Seddülbahir ve Arıburnu'na yapılacaktı. Hava koşulları elvermedi, 25 Nisan'a ertelendi.
PROTESTANLIK ETKİSİ
Çoğu İsveçli kendisini Batı’nın bir parçası sayar. Çünkü İsveç kültür ve tarihi daha çok Kuzey Güney bağlamında ele alınmıştır.
Batı’ya sempatinin en önemli nedeni, 1000’li yıllardan sonra Martin Luther’in Protestanlık'ının yayılmasıydı. İskandinavya’nın yerli kültür ve inanışlarının yerine Lüteryanlık etkisi hakim kılındı. Ortodoks, Katolik, Musevilik ve Müslümanlık düşmanlığı Doğu’ya karşı önyargıları daha da güçlendirdi.
Osmanlı’da günün birinde halkın aklına Ay’da kimsenin yaşayıp yaşamadığı sorusu gelmiş. Herkes işi gücü bırakmış, bunu düşünmeye başlamış.
Mesele Padişah efendinin kulağına gitmiş. O da en güvendiği hacıları, hocaları, kadıları, ulemayı toplamış. Bunlara sorunun cevabını bulmalarını buyurmuş. Bunlar da düşünmüşler taşınmışlar ve tüm ahaliyi Sultanahmet Meydanı’na toplayıp hep bir ağızdan ”Heeeeey, kimse varmı ordaaaa???!!!” diye avazlarının çıktığı kadar bağırtmaya karar vermişler.
Padişahın da, o kadar yüksek sesin Ay’dan duyulacağına ve oradan da yanıt geleceğine aklı yatmış. Tellallar sokak sokak dolaşıp padişahın toplantı fermanını duyurmuşlar.
ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland Kıbrıs’ta tarafların liderleriyle görüştü. İlginç gelişmeler yaşandı.
Müsteşar Victoria Nuland, önce Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis ile görüştü. Ardından basın açıklaması yaptı ve KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar için “President Tatar(Cumhurbaşkanı Tatar) ” ifadesini kullandı. Bazı Rum gazeteciler buna tepki gösterdi. Bayan Victoria Nuland bunun üzerine,“Sanırım bir hataydı. Nasıl deniyorkendisine?” Dışarıdan ”Mister, mister (Bay, bay)” sesleri gelince, ”Mister Tatar. Evet, özür dilerim. Kıbrıs’a gelmeyeli uzun zaman oldu. Biz kendisine Mister Tatar diyoruz” dedi.