Abdullah Gürgün
Abdullah Gürgün 4. Kuvvet

NATO'cu İsveç (Demokrasisi) Harika!

İsveç son savaşının son çatışmalarını Norveç’e karşı 9 Ağustos 1814 tarihinde Kjølberg’de yaptı ve o zamandan bu yana, iki yüz küsur yıldır barış içinde yaşıyor.

Kantarın Topuzu

İsveç, o zamanlardan bu yana tarafsızlık ve bloksuzluk siyasetinin başını çekiyordu. Silahsızlanma konusunda en etkin çabayı gösteriyordu. Bu çalışmalarından ötürü ünlü Sosyaldemokrat Siyasetçi Alva Myrdal 1982 yılının Nobel Barış Ödülü’nü almıştı. Maj Britt Theorin ve Inga Thorson da barış ve silahsızlanma konusunda uluslararası bir üne kavuşmuşlardı. İsveç’in efsanevi Sosyaldemokrat Başbakanı Olof Palme’nin barış ve silahsızlanma söylevleri milyarları etkiliyordu.

İsveç NATO’ya girmedi. ABD ve NATO ile SSCB ve Varşova Paktı arasında tahterevalli siyaseti güttü.

Olof Palme’nin faili meçhul bir cinayete kurban gitmesi ilk kırılmaydı. 1986 – 1996 yılları arasında başbakanlık yapan Gösta Ingvar Carlsson zamanında, zaten var olan utangaç Amerikancılık iyiden iyiye su üstüne çıkmaya başladı. Duvarın yıkılması, Sovyetlerin dağılması değirmene su taşıdı. Hele 1996 – 2006 arasında İsveç başbakanlığını yürüten İsrail yanlısı, ABD başkanı Bill Clinton ve Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair hayranı Hans Göran Persson kantarın topuzunu iyice Amerikancı tarafa kaydırıverdi.

NATO Ortağı

İsveç, 1994 yılından bu yana NATO'nun “Barış için Ortaklık (PFF)” programına dahil.

NATO o zamandan bu yana İsveç topraklarında manevralar yapıyor.

İsveç hükümetlerinin Afganistan, Bosna, Kosovo, Libya vb ülkelere asker göndermesi, Kuzey Irak’ta IŞİD ile mücadele adı altında teröristleri eğitmesi, Ukrayna’ya silah göndermesi vb “barışçı ve silahsızlanmacı” yüzüne ters düşüyor. İsveç’te de sert eleştirilere neden oluyor.

Şimdi de tüm partilerin yöneticileri bir oldu İsveç’i kanunsuz bir şekilde NATO üyesi yapmaya çalışıyorlar.

Halk Kandırıldı

Askerler halkı eskiden beri İsveç’e Doğu’dan gelecek tehdidin arttığına inandırmak istemişlerdir. 1980’li yıllardan bu yana Rus denizaltılarının İsveç sularına girdiği iddia edilir; NATO denizaltılarından bahsedilmez. Şimdi ise burası bir NATO içdenizine döndü. Hala Rus tehlikesinin yükseldiğinden bahsediliyor. Özellikle de Rus Ukrayna Savaşı kullanılarak kamuoyu etkilenmeye çalışılıyor.

Siyasetçiler ise İsveç’in tarafsızlıktan ödün vermenin NATO’ya üyelik amacı taşımadığını öne sürüyorlardı.

Askerlerin korku yayması, siyasetçilerin ise tarafsızlıktan ödün verme amacının NATO üyeliği olmadığı yalanları etkili oldu. Stockholm Üniversitesi’nden gelen eleştiriler dahil olumsuz görüşler halka iletilmedi. İsveç hükümetin teklifi ve meclisin basit oy çoğunluğuyla NATO kapısına bağlandı. Amaç başından beri buydu.

Yangından mal kaçırıldı. Halk kandırıldı.

Demokratik Darbe

Bu tür önemli konularda sadece o günkü meclisin kararı yetmiyor ilk genel seçimlerden sonra gelen yeni meclisin de oy çoğunluğuyla karar alması gerekiyor. Yani arada bir genel seçim olmak kaydıyla iki kez oylama yapılıyor. Ya da halk oylaması yoluna gidiliyor. Ama bu yapılmadı. Konu doğru dürüst tartışılmadı. Tepedekiler “anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz dedi”, tık tık tereyağından kıl çeker gibi karar aldılar.

Şimdi sormazlar mı, “konuyu doğru dürüst tartışmadan ve anayasayı uygulamadan meclisi oldu bittiye getiren İsveç’te mi demokrasi var yoksa TBMM Dışişleri komisyonu tartışmasını uzatan Türkiye’de mi?” diye.

Bu da özellikle NATO Üyeliğine karşı olanlar tarafından bir darbe olarak görülüyor.

Öyle ya!

Görüş bildirme zamanı kısaltıldı, anayasa komisyonunda görüşülmedi, NATO’ya karşı olduklarını savunarak oy alan partiler 180 derece dönüverdi, anayasa uygulanmadı, iki ayrı parlamento oylaması yapılmadı, halk oylamasına gidilmedi. Kısacası İsveç yasaları çiğnendi. Şimdi İsveç siyasetçileri nasıl Türkiye’ye utanmadan gene “demokratik ülke değil” diyecekler. Tencere dibin kara seninki benden kara.

Türkiye Düşmanlığı

Şimdi TBMM Dışişleri Komisyonu’nda hemen karar alınmaması, görüşmelerin ertelenmesi Türkiye’ye karşı yeni saldırıların bahanesi oldu. Türk, Türkiye, İslam düşmanları şimdi yalnız Türkiye’ye değil Cumhuriyet’e ve Atatürk’e saldırıyorlar. Atatürk filminin gösterimini engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Türkiye’nin ne faşistliğini ne de soykırımcılığını bırakıyorlar. PKK’sı, FETÖ’sü, Soykırım tüccarı el ele... Erdoğan gene yerlerde. PKK’lıların başını çektiği gösterilerde boynundan da asılıyor ayağından da...

Geçenlerde Malmö’de soyadı Erdoğan olan bir Türkle konuştum, işyerinde İsveçli arkadaşları şakayla karışık ne diktatörlüğünü ne de faşistliğini ne de antidemokratlığını bırakıyorlarmış.

Yalanlar

Diğer bir yalan da İsveç topraklarına nükleer silah sokulmayacağı konusunda.

Dışişleri Bakanı Tobias Bilström İsveç topraklarında nükleer silah olmayacağını söylerken önceki Dışişleri Bakanı Ann Linde’nin 5 Temmuz 2022’de NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e verdiği şu sözleri unutmuş görünüyor:

“İsveç, NATO'nun, nükleer silahların oynadığı belirleyici rolü de içeren güvenlik ve savunma yaklaşımını kabul ediyor. NATO'nun askeri yapısı ve toplu savunmasına ilişkin planlama sürecine tam olarak katılmak istiyor. Aynı zamanda tüm ittifakın tüm görevleri için askeri kuvvet ve yetenek konuşlandırmaya hazır.”

ABD, NATO ve yandaşları mutlu. İsveç demokrasisi umurlarında değil. Amaç Sovyetleri yemek.

Washington ve Brüksel kararını vermiş, Ukrayna son neferine kadar cephede tutulacak, Rusya kuşatılacak, hatta Irak’a yapıldığı gibi büyük kentleri bombalanacak, nükleer silahları bir darbede etkisiz hale getirilecek.

Mücadele Yükseliyor

İsveçliler NATO konusunda uykuda yakalandılar, yalanlara kandılar. Ancak mücadele yükseliyor. NATO’ya karşı mücadele eden gruplar, Filistin’le dayanışma grupları ve demokratik kitle örgütleri mücadelelerini birleştirme, yurtsever birleşik cephe oluşturma yoluna girdiler.

İsveçlilerin güzel bir sözü vardır:

SVERIGE ÄR FANTASTİSK! İSVEÇ HARİKA!

Not: Türk ve Türkiye düşmanlarının inadına Atatürk filmi Stockholm, Göteborg ve Malmö’de kapalı gişe oynuyor.

abdullah gürgün yazıları isveç nato türkiye