Abdullah Gürgün
Abdullah Gürgün 4. Kuvvet

Bu işin şakası kalmadı

“Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur”
                                                   Süleyman Demirel

Bu kez yurttaş, asgari ücretliler, az gelirliler, özürlüler, emekliler şaka yapmadı; işi ciddiye aldı. Tenceresi boşaltılmış ne kadar insanımız varsa sandığa gitti. Kendileri sandık başına gidemeyecek durumda olanları çocukları yakınları götürdü. Birçoğu ambulansla, sedyeyle, tekerlekli sandalye ile taşındı. Artık işin şakasının olmadığını verdikleri oylarla gösterdiler.

CHP 1977’den bu yana ilk kez Türkiye’nin en büyük partisi oldu.

Bu başarıda en başta iktidarın halka tepeden bakması, az gelirlilerin geçim derdine aldırmaması, boş tenceresini görmezden gelmesi, kiraların ödenemeyecek hale gelmesine boş vermesi, her gün gelen zamları önle(ye)memesi etkin oldu. Emekli maaşlarını asgari ücretin ve yoksulluk sınırının altında bırakması bunların üstüne tuz biber ekti. Hele bir de zam bekleyen emekliye dalga geçer gibi 8 – 10 bin lira promosyon verme sözü bardağı taşıran son damla oldu.

O bakımdan CHP’nin şahlanışı, sadece CHP’nin başarılı bir çizgi izlemesine değil; İktidarın halkı ezen yanlış uygulamalarına da bağlanıyor.

“Birleşe birleşe kazanacağız” sloganıyla kurulan altılı masanın darmaduman olması da CHP’nin işine yaradı. İYİ Parti hezimete uğradı. Başkanı Akşener istifanın eşiğine geldi.  AKP’den kopan Davutoğlu ve Babacan da öyle.  Diğerlerinin adı bile yok oldu. Bedavadan dünyanın milletvekilini alan partilerin kofluğu ve boşluğu gözler önüne seriliverdi...

DEM ikili oynuyordu. Bir kısmı CHP diğer kısmı AKP ile flört ediyordu. DEM kendi adaylarıyla seçime girdi.

İstanbul’da Leyla Zana’nın ateşli bir söylevle oy istemesine karşın Kürt seçmen CHP’ye oy verdi. Pekçok büyük kentte de öyle.

Afyon’da “Ben DEM Parti’yi belediyenin kapısından içeri almayacağım” diyen ve bu yüzden yalnız DEM’liler tarafından değil, bazı saf CHP’liler tarafından da ırkçılıkla suçlanan CHP adayı Burcu Köksal Afyon’da AKP’yi yüzde on sekizlik bir farkla perişan etti.

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan da aynı tavrı almıştı o da tavan yaptı.

Dersimli Maçoğlu gözünü diktiği Kadıköy’de kaybetti. Kadıköy’deki “solculara”, entellere ve bölgede yoğunlaşan Kürt nüfusa güvendi. Pirince giderken evdeki bulgurdan oldu. Burada da CHP’ kazandı.

Güneydoğu’daki illerde başarılı olan DEM gücünü hâlâ feodalizmden almaktadır. Örneğin hâlâ Kasrı Kanco isimli bir şatoda oturup binlerce marabaya hükmeden Ahmet Türk Mardin belediye başkanı olmuştur. Türk, zamanında Rusların kışkırtmasıyla ayaklanan ayrılıkçı Ermeni çetelerine karşı Abdülhamid’in kurdurduğu, Hamidiye alaylarında hizmet vermiş olan ve karşılığında Ermeni topraklarına el koyarak zenginliğine zenginlik katan bir ağanın torunudur. Ahmet Ağa gibiler Kürt halkını ağaların, şeyhlerin sömürüsünden kurtarırlar mı? Kurtarmak isterler mi? Ağızlarındaki çürümüş ilkel Kürt ırkçılık sakızıyla, Kürt halkının evlatlarını bir de emperyalizmin paralı askeri yaparlar. Bölge halkının üstüne sürerler.

Emperyalizmin emrindeki ayrılıkçılardan, feodal ağalardan beylerden kurtulan, feodalizmi tasfiye etmeye kararlı bir CHP; Atatürk, cumhuriyet ve Türkiye ittifakı söylemlerine ağırlık veren, değişen, kendi özüne dönen, emperyalizme karşı tam bağımsızlığımızı kazanmak isteyen, Atatürkçü, bağımsızlıkçı yurttaşlarla birleşmeye ağırlık veren bir CHP Türkiye’nin umudu olur. En geniş kitlelerin desteğini alır.

İlerleme, gerçekten altı oka sahip çıkma ve öze dönme yolunda devam ederse, AB, ABD ve işbirlikçilerine direnen bağımsızlıkçı, antiemperyalist çizgiye geçerse, tüm partilerdeki Atatürkçülere seslenebilir.  “Türkiye İttifakı”nı (buna Yurtsever Birleşik Türkiye Cephesi” de diyebiliriz) kararlılıkla savunursa her parti içindeki Atatürkçü ve yurtseverin desteğini alarak iktidara gelebilir; Milli hükümeti kurulabilir.

Bu mükemmel rüzgarı ardına alan “Türkiye İttifakı” gemisi, ülkenin kurtuluşu rotasına girer, Türkiye’yi içinde bulunduğu umarsız durumdan kurtarabilir.

Bu hezimetten sonra iktidar ne yapabilir?

Emperyalizmin Ortadoğu Projesi için kullandığı ve gerici, feodal güçlerin elinde cumhuriyetin kazanımlarını tasfiye için elinden geleni yapan AKP ve Cumhur İttifakı Türkiye’yi içinde bulunduğumuz bataklıktan kurtarabilir mi?

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınması olayında Emperyalizme nasıl boyun eğdiği besbelli olan iktidarın ne denli zavallı durumda olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mayıs’ta yapacağı ABD gezisinde bir kez daha göreceğiz. Erdoğan ve “kabinesi” her türlü ödünü verecektir.

İktidar, hoşnutsuzların gönlünü nasıl alacaktır?

Kasa tamtakır, halk geçim derdinde, sağlık, adalet ve eğitim sistemi kuşa dönmüş, terör belası başımızda, sınırlar kevgir, savunma giderleri, üretimsizlik, tarikatlar artık yaşamın bir parçası, devrim yasaları, laiklik, Atatürk’ü koruma yasası vb yok hükmünde. Şimdi de Emperyalizmi, işbirlikçilerini, Kürt ırkçılarını, feodal güçleri arkalarına almak için Türklüğü de anayasadan çıkarmak istiyorlar. Cumhuriyet ilke ve devrimlerinden kalan ne varsa silip süpürmek istiyorlar.

Artık işin şakası kalmamıştır.

Türkiye, yeni bir kurtuluş mücadelesinin, yeniden bir şahlanışın eşiğindedir. Bu şahlanışın hedefi 1938 yılından beri duraksamış olan Kemalist devrimin tamamlanmasıdır. Yıllardır içinde bulunduğumuz bu mücadelenin sloganı gene aynıdır:
TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE!

Tüm yurtseverlerin bu slogan etrafında birleşme zamanıdır.

yerel seçim