Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

4. Kuvvet

Neden kurt?

    Bozkurt tartışması sürüyor.      İtirazlar bu işaretin MHP’nin bir sembolü olarak kullanılması noktasında yoğunlaşıyor.

     Tepki, yakın geçmişte pek çok suça bulaşmış MHP gençlerinin “Bozkurt” adını taşımaları ve Bozkurt işareti yapmalarında odaklanıyor.

     Aynı şekilde Almanya’da Nazilerin Çarkı Felek işaretini (Oz, gamalı haç) kullanmış olmaları da bu işarete karşı bugün de tepki yaratıyor.

Yazının Devamı

Fadıl Taylan Sagusu

Yüreğimden bir parça daha gitti. Fadıl Taylan da yıldızlara karıştı.

Malmö’deki en yakın dostum, gazeteci meslektaşım Fadıl Taylan’ın Facebook sayfasında okuduğum şu birkaç sözcük, bir kartal pençesi gibi saplandı göğsüme:

“Çeşme eşrafından Merhum Çelebi Taylan'ın oğlu Fadıl Taylan vefat etmiştir. Cenazesi 5 Nisan Cuma (yarın) Hacı Memiş Camii'nde kılınacak ikindi namazını müteakiben Eski Mezarlık'taki aile kabristanına defnedilecektir. Dost ve akrabalarına duyurulur. Başımız sağolsun.”

Yazının Devamı

Bu işin şakası kalmadı

“Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur”                                                    Süleyman Demirel

Bu kez yurttaş, asgari ücretliler, az gelirliler, özürlüler, emekliler şaka yapmadı; işi ciddiye aldı. Tenceresi boşaltılmış ne kadar insanımız varsa sandığa gitti. Kendileri sandık başına gidemeyecek durumda olanları çocukları yakınları götürdü. Birçoğu ambulansla, sedyeyle, tekerlekli sandalye ile taşındı. Artık işin şakasının olmadığını verdikleri oylarla gösterdiler.

CHP 1977’den bu yana ilk kez Türkiye’nin en büyük partisi oldu.

Yazının Devamı

Oğlumun filmi: Cal P Dal

İsveç bugünlerde ilginç bir belgesel filmi konuşuyor. Bu film gazetelerde, radyo ve televizyonlarda övgü üstüne övgü alıyor. Eleştirmenler tarafından yılın en iyi ikinci filmi seçildi. Benim bu filme ilgi göstermemin asıl nedeni iki yapımcısından birinin oğlum Dag Etem Ösgård olması. Diğeri arkadaşı Stefan Kälstigen. Her ikisi de film ve rock hastası…   

Dag Etem, İsveçli gazeteci bir anne ile gazeteci, radyocu, televizyoncu, belgeselci ve yazar bendenizin oğlu.  Genlerinde filmcilik ağır basmış. Aslında biz dededen sinemacıyız. Çocukluğumda Bafa’da sinemamız vardı, hem de yazlık, kışlık ve seyyar sinema. İsveç Kalix’teki film eğitimimden sonra İsveç Televizyonu’na epeyce belgesel yaptım. Biri de bu sinemalarla ilgiliydi. Babam Etem ve benim sinema maceralarımızın tekmili bu filmde. ( https://www.youtube.com/watch?v=aswqdZZQt5k&t=51s )

Yazının Devamı

Allah Milas Devlet Hastanesi’ne düşürmesin

29 Şubat Perşembe gecesi Milas’ın Merkez Mahallelerinden Bafa’da bir kaza geçirdim. Ambulansla gece yarısı Milas Devlet Hastanesi’ne gittik.

Ambülansın çok çabuk gelmesi ve çalışanlarının güleryüzlü ve nazik olması dışında söylenecek çok olumlu şey yok ne yazık ki. Sedye aracın içinde neredeyse dans ediyor. Yolların kötülüğünü de ekleyin tam bir tabut turizm. Yirmi dakikalık yol 20 saat gibi geldi.

Neyse sonuçta zorla belayla, kafam, sarsıntıdan etkilenmesin diye eşimin elleri arasında hastaneye ulaştık. Hastane çalışanları için de ambülans personeli gibi olumlu konuşabilmeyi çok isterdim. O akşam anladım ki, o nazik, hassas, güleryüzlü hemşireler ve hastane çalışanları sadece filmlerde ya da özel hastanelerde ya da yabancı ülkelerde bulunuyorlar. En azından Milas Devlet Hastanesinde bize denk gelmedi öylesi. 

Yazının Devamı

Gürün’den yanıt bekleyen sorular

Muğla Büyükşehir Belediyesi S.S. Bafa Doğal Yaşam Tarımsal Üretim ve Pazarlama Kooperatifi ile işbirliği içinde Bafa Gölü’nün dibine zeytinyağı Fabrikası açtı. (1)  Olayı eleştiren bir yazı kaleme aldık. (2)  Yazımız üzerine Bafa - Gölyakalı Osman Uysal Facebook üzerinden yetkililere sorular yöneltti. Osman Uysal, Gölyaka’da yirmi yıl (20) muhtarlık yapan Mehmet Uysal’ın oğlu. Milas Orman İşletme Müdürü Mehmet Uysal’ın da babası. Fabrikanın karşısındaki zeytinliğin sahibi. Konuyu yakından izleyen ve bilen bir kişi.

Osman Uysal’ın sorularını yanıtlaması içn Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’e yöneltiyoruz. Söz Osman Uysal’da:

Soruyorum: Adı Bafa olan kooperatifte kaç tane Bafalı üretici var?

Yazının Devamı

Gürün'ün Bafa Günah

Uzunca bir aradan sonra yeniden memleketim Bafa’dayım.

Bafa, Muğla ili Milas ilçesine bağlı bir köy. “Bafa Bölgesi” deyince Menderes havzasını, Bafa Gölü’nü, Bafa Köyü’nü içine alan bölgeyi kastediyoruz.

Kimbilir kaç kez yazdım, radyo ve TV programları yaptım; Menderes nehri can çekişiyor, Bafa gölü kirli, kaçak yapılar her yeri kapladı. Beşparmak ve Ilbıra Dağları delik deşik.

Yazının Devamı

Stockholm Sendromu - NATO'yla aldatmak

TBMM “demokratik” bir oylama yaptı.

İsveç’in NATO’ya katılabilmesi için verilen kanun teklifi oylamasına 600 milletvekilinden 346’sı katıldı. Teklif AKP, CHP ve MHP’li 287 oyla kabul edilerek yasalaştı. 55 milletvekili teklife "ret", 4 milletvekili "çekimser" oy kullandı.

Diğer bir deyişle “EVET”çiler TBMM milletvekillerinin yarıdan bir fazlasına (301) bile ulaşamadı.

Yazının Devamı

"NATO'ya evet"in düşündürdükleri

Duydum ki unutmuşsun,

Yakılan kuranı kerimleri,

Camilere gelen tehditleri,

Yazının Devamı

Kimi kimleri seçelim

Türkiye koşar adım yerel seçimlere gidiyor.Aday adayları tüm güçleriyle çalışıyorlar.Poz poz resimleriyle beğeni toplamaya çalışıyorlar.En vurucu sloganlarıyla seçmeni etkilemek istiyorlar.Ekipleriyle taraftar toplamak için sözler veriyorlar.Bazıları şimdiden “hediye”ler dağıtıyorlar.Yerelde, il, ilçe köy ve mahallelerde parti içi ve partiler arası çekişmeleri hızlanıyor.Bazıları makarnaya, çorbaya, bir şişe kokar şaraba oyunu satmaya hazırlanıyor.Bazılarının kafasını kesseniz babasının partisinden vaz geçmiyor.“Artık yeter” diyenler yeni seçenekler arıyor.

BEN KİME OY VERECEĞİM?Önce şunu sorayım:BEN KİME, KİMLERE OY VERMEYECEĞİM?En başta Belediye Kanunu’nunu okumayanlara, bilmeyenlere (1),Belediye görev, yetki ve sorumluluklarından haberi olmayanlara (1),Sonra?Memleket meselelerini bilmeyenlere,Kentinin, mahallesinin sorunlarından haberi olmayanlara,Hele hele her şeyin farkında olup boşverenlere,Boş konuşanlara,Yalan söyleyenlere,Dinle, Allah’la, Ata’yla aldatanlara,Cumhuriyet ilke ve devrimlerini Ata’nın resmi sananlara,Belediyelerin olanaklarını çarçur edenlere,Belediyelerdeki doğa, tarih ve kültür değerlerimize sahip çıkmayanlara,Yapmak yerine yıkanlara,Yakıp yıkıp yeniden yapar görünenlere,İş yapıyor görünüp cukkayı dolduranlara,Kapalı tuttukları kütüphanelerin harabeye dönmesine göz yumanlara,Kitapların nem ve küfle erimesini görmezden gelenlere,Eğitime, bilgiye, görgüye, erdeme, uygarlık ve aydınlığa değer vermeyene,Örgütlenmeye ve örgütlere, işbirliği ve dayanışmaya sırt çevirenlere,Sporu, sporcuyu özendirmeyenlere, desteklemeyenlere,Sol gösterip sağ çakanlara,Sömürüye, sömürücüye karşı çıkmayana,Yoksulun malını, toprağını zengine peşkeş çekenlere,Emperyalizme, işbirlikçilerine ve onların yalakalarına boyun eğenlere,Terör örgütlerinden ve yandaşlarından korkan, onlara yardım ve yalakalık yapanlara,Yaşamı yaşanamaz hale getiren magandalara, zorbalara, yolsuzlara ses çıkarmayanlara,Yoksula, yalnıza, evsize sırt çevirene,Belediyeciliği basamak yapmak isteyenlere,Son yıla oranla göbeği büyümüş, kemeri genişlemiş ekmek efelerine,Yurttaşından, kentlisinden çok kendini düşünenlere...

.....Şimdi anladınız mı benim kime / kimlere oy vereceğimi?Bence siz de öyle yapın...Halkına, devletine, cumhuriyetine, bağımsızlığına bağlı, laik, yurtsever, devrimci, dürüst,aydın, cesur, çalışkan yöneticiler seçelim.Milletimizin ve yurdumuzun onlara gereksinimi var.

Yazının Devamı

Kopenhag'da "Kış Işığı" şiirleri

Gitmiyor / Det går ikkeCemal Süreya

Sen olmadan gitmiyortaptığım yalnızlık bile.

Sen olmayınca gitmiyoryenilerini tanıdığım acılar bile.

Yazının Devamı

Vikingler dişli ve dişçiydi

“Acaba Vikingler diş ağrısı nedeniyle mi öfkeli ve saldırgandılar?” Göteborg’da Vikinglerin dişleri üzerine yapılan araştırma sonrası İsveç’in en büyük gazetesi Dagens Nyheter bu soruyu soruyor. (1)

İsveç’te Göteborg Üniversitesi ve Västergötland Müzesi tarafından Vikinglerin dişleri konusunda bir araştırma yapıldı.

Yazının Devamı

Zeytinspor Küllerinden Doğuyor

“Cumhuriyet, fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister.””Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.”“Spor ahlaktır.”Mustafa Kemal Atatürk

1960’lı yıllar...Bafa gençliği fırtına gibi esiyor.Bafa Gençlik Kolu Derneği lokal açıyor, kütüphanesi var, piyesler sahneye koyuyor, kültürgeceleri düzenliyor.Voleybol sahamız var; pazar yerinin iki yanına iki kale yapılıyor.Direkler yamuk yumuk..Olsun...Çim ne arar, bol taşlı toprak saha ve sahanın bir köşesi tabandan 3-4 metre yüksek biryamaç...Olsun...Futbol topu, ayakkabı, forma bulmak zor...Olsun...Köyün tüm çocukları yalın ayak başı kabak top koşturuyor sabahtan akşama dek.Erdinç vardı; bizim Pele... Yalınayak kornerden gol atmasıyla öne çıkmıştı.Bir futbol takımı kurma fikri doğuyor. Fikir babaları Gençlik Kolu Başkanı Nihat Gürgün veen güzel futbol oynayan arkadaşımız Haluk Sayım...Haluk’un babası, o zamanın muhtarı Nazmi Sayım bu fikri destekliyor.Adı ne olsun kulübün?Bafa’nın zeytini meşhur. ZEYTİNSPOR olsun...Renkleri: Zeytinin yaprakları yeşil çiçekleri beyaz ya; yeşil beyaz olsun.Çalışmalar başlıyor.Takım 1963 yılında kuruluyor.

Çok iyi futbolcular çıktı Zeytinspor’dan.Başta Haluk Sayım, Orten Tekin, Refik (Kerimoğlu), Refik Barbaros, Mustafa Sert (Yüzbaşı),Avni ve Uğur Tiryakioğlu, Mehmet ve Selahattin Dündar, Hüseyin Çalışkan, Turan Baş,Muhittin Bölükbaş...İsmet Sert hakemliğe meraklı. Siyah kumaştan güzel bir hakem giysisi diktiriyor kendine. Birde bekçi düdüğü. Fırrr! fırrrr! Mükemmel bir hakem oluyor.Köyün tüm delikanlıları yeşil-beyaz formayı giymiştir mutlaka...Daha küçücük çocukken başlanırdı Zeytinsporlu olunmaya ve Zeytinspor sevdasıyla spora.Hatırlarım, arkadaşım Uğur çok mükemmel oynardı. Ama ufacıktı. Büyük İzmir takımları daistemişti onu (örneğin Göztepe) ama babası sakatlanır diye korktu vermedi.İngilizlerin sözüyle “centilmen (gentleman)” sporculardık. Kavga cingar olmazdı. Konuktakımları ağırlamada kusur edilmezdi.Çok başarılı maçlar yaptık.Başta Milas ve Söke olmak üzere etraf ilçelerin takımlarıyla boy ölçüşürdük.Doğrusu ben iyi oynayamazdım. Arkadaşım Turan Baş bana şut atmayı öğretmek için çokçalıştı. Altı pastan bile topu havaya dikmeyi başarırdım.Takıma girersem geride savunmada dururdum. Kaleciliğe de merak sardım. Milas’ta sağlambir takımın karşısında kaleye koydular. Neden öyle yaptılar, hala anlayamam. Deneyimsizim,acemiyim, usta bir kaleci değilim; rakibimiz Milas’ın ciddi bir takımı. Onların sahasında ve onların seyircisinin karşısında oynuyoruz. Elim ayağıma dolandı. Ödüm koptu. Dizlerimtutmaz oldu.Yedi gol yedim ve futbol kariyerim bitti.Bafa’daki maçlara bütün köy, kadın erkek, yaşlı genç gelirdi.Amigomuz Çamur Şevket kara şarabı çeker taraftarları coştururdu.Haluk’un babası Nazmi Dayı en heyecanlı taraftarımızdı. Sandalyeye oturur bacak bacaküstüne atar, yerinde duramaz, ha bire tekme atar, yorum yapardı. Hele oğlu Haluk topu kaptımı, seyret Nazmi dayıyı artık:- Hadi oğlum Haluk! Hadi oğlum Haluk!Bir yandan da üstteki bacağıyla öndekini tekmeler,- Hadi oğlum Haluk!Tekmeyi yiyen,- Yahu Nazmi Dayı, dur yahu, bana vuruyorsun, dese de gevrek gevrek güler herkesigüldürürdü.Yıllar geçti. İlgi azaldı. Zeytinspor yoksullaştı.Belediyelerden, spor kurum ve kuruluşlarından, hükümetten bu tür kulüplere destek nerede?Bazı iş insanlarının ufak tefek destekleriyle de değirmen dönmüyor.Ama top yuvarlandı, devran döndü.

Yazının Devamı

Kurallar Engelliler Belediyeler

Stockholm’de geziyorum, gri, soğuk, karlı bir hava. “Ah memleketim”, diyorum içimden.

Ama bir düzen var kardeşim, yollar tertemiz, orda burda çöp bidonları yok. Araçların bisiklet yollarına, kaldırımlara, olmadık yerlere park etmemesi, yayaya, bisikletliye, tekerlekli sandalye kullanana, engelliye saygı... 

“Ya bizim memleketteki saygısızlık, ilkellik” diyorum bu kez...

Yazının Devamı

İsveç'te Şimdi de Camiler Hedefte

Duydum ki unutmuşsun ayağından asılan maketleri Yakılan Kuranı Kerimleri Edilen yeminleri Kapatılmak istenen camileri Duydum ki unutmuşsun...

Duydum ki, İsveç’e NATO üyeliğini onaylama sözü verilmiş. Bugünkü (30/11-2023)Aydınlık gazetesinin haberi şöyle:

“İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, Türk mevkidaşı Hakan Fidan’dan ülkesinin NATO üyeliğinin ‘birkaç hafta içinde’ onaylayacağına dair güvence aldığını söyledi.

Yazının Devamı

Bir Mahur Beste

Güney İsveç’te Malmö’deyim.Pencere kıyısına oturmuşum.Hava soğuk, kurşun gibi ağırSoğuk, gri, puslu...İçimde bir sıkıntı, bir sıkıntıKulaklarımda Atilla İhan’ın “Üç fidan” için yazdığı Ahmet Kaya’nın ölümsüzleştirdiği şarkı:O Mahur Beste ÇalarŞenlik dağıldı, bir acı yel kaldı bahçede yalnızO mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırızGitti dostlar, şölen bitti, ne eski heyecan, ne hızYalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasızO mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırızBir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardıGüneşten ışık yontarlardı, sert adamlardıHoyrattı gülüşleri, aydınlığı çalkalardıGittiler akşam olmadan, ortalık karardıO mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırızBitmez sazların özlemi daha sonra, daha sonraSonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlaraSimsiyah bir teselli olur belki kalanlaraGeceler uzar, hazırlık sonbaharaO mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız....Sevgili Özer Yavuz Facebook hesabında yazmış“Mustafa Kemal Çamkıran öldü”.Aydınlıkçı önderlerden.12 Eylül dönemi Almanya’da tanımıştım. Türkiye Halk Dernekleri Federasyonu’nu kurmuştuk.Tok sesli, şiir okur gibi konuşan, güven veren ve kendini çabucak sevdiren, “Çamkıran’ımız”.Özer de aynı gelenekten gelen devrimci arkadaşım; artık aramızda olmayan, dobrakonuşmasıyla aklıma çakılmış mücadele arkadaşım Fatma Yavuz’un eşi.İsveç Türkiye Halk Birliği’nde “Sılaya Doğru” bölgesel radyomuzu kurmuştuk.Devrimci Gazeteci Yazar arkadaşım Erol Sever ile Fatma haberleri okurlardı. 1971 yılındaViyana’da tanıştığım kadim dostum Aydınlıkçı Erol Sever de yok artık aramızda.

....Can dostum İhsan Doğan’ın ölümünü Sevgili Hamza Yalçın’ın sosyal medya paylaşımındanöğreniyorum.Hamza, can kardeşini devrimci mücadelede kaybetmiş. Kendisi de büyük acılar çekmesinekarşın İsveç’te “Eğitim ve Dayanışma” hareketini başlatmış, acılarını yüreğine gömmüş,yüzünden gülümsemesi hiç eksilmeyen kararlı bir devrimci.

Aklınıza gelecek bütün işkencelerden geçtikten sonra işkencecisine, “sen de hiç mi utanmayok?” diyebilen delikanlı.....Ah İhsan...O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.Anılarım beni yıllar öncesinin Stockholm’üne götürüyor.Stockholm’ün kahkahalarımızla ısıttığımız, o karanlık, karlı, fırtınalı, soğuk geceleri...Ben, Ersen (Olgaç) ve İhsan,... Ah, devrimcilerin “Kızıl Avukat’ı”...Üç arkadaş hemen hergün buluşuyorduk bir dönem. İhsan Cepheci, Ersen Troçkist, benAydınlıkçı... Birbirini beklentisiz, olduğu gibi seven üç arkadaş...Son kez Mihri Abi (Belli) onlara geldiğinde görmüştüm İhsan’ı. Mihri Abi ile geniş bir söyleşiyapmıştım.Mihri ve Sevim Belli bir süre İsveç’te kalmış sonra Türkiye’ye dönmüşlerdi. Zaman zamanİsveç’e geldiklerinde İhsan ve Yasemin Doğan çiftinin evinde kalırlardı. Ben daha sonra Güneyİsveç’e Malmö’ye taşındım, oradan Türkiye’ye, bağımız koptu. Sevim Abla’yı da yıllar önce birkez İstanbul’daki evlerinde ziyaret etmiştim. Çok uzun zaman oldu. İstanbul’a gitmeliyim.....Aylar sonra Malmö’deyim ve İhsan’ın da artık yüreklerimize gömüldüğünü öğreniyorum.Anılarım beni geçmişe götürüyor.Sigara dumanından göz gözü görmeyen mekanlarda, caz ve blues tınıları altında acımızı baleylediğimiz günler.En ciddi tartışmaların asmaya başladığı çehrelerin zekice mutluluğa çevriliverdiği sohbetler...İsveçlilerin “kırmızı şarap sosyalistleri” dedikleri gibiyiz.Bir keresinde 1 Mayıs yürüyüşüne katılmışız. Millet boş boş konuşuyor, oyalanıyor.İhsan ile Ersen’e “Yahu artık boşverin, gidelim başımızın çaresine bakalım” dedim.Bir kahkaha koptu.Stockholm’ün ünlü Kraliyet Parkı Kungsträdgården yakınlarında bir mekana gittik.İhsan, Ersen, Orhan Savaşçı, Gülay Ünüvar Özdeş ve ben...Bir tartışma başladı. Ersen baskın. Diğerleri başa çıkamıyor.Gülay da en sert bakışlı yufka yüreklilerimizden. Baktı başa çıkamıyor, bastı espriyi, “hadi besende! Sen en ucuz biranın hangi meyhanede olduğundan başka ne bilirmişsin?!.”Ersen önce bir parçacık morardı ama kopan kahkaha karşısında o da koptu...Buluşmalarımızın adı o günden sonra “başımızın çaresine bakalım” kaldı.Saniyesini ayık bırakmak istemiyorduk sanki gecelerin.Konuşmalarımızın merkezinden hep 1968’in “Evet İsyan, birgün mutlaka kuracağız herşeyiyeniden” şiirleri yansıyor...Ve inadına umudu, kararlılığı, azmi haykırıyoruz kahkahalarımızda.

Yazının Devamı