Türkçe şarkıların bilinmeyen hikayeleri
Aradan yıllar geçse bile birkaç notasını duyulduğu anda kendine sürükleyen ve unutulmayacak şarkılar vardır. Bu şarkıları ise özel kılan şey ise şarkıların altında yatan güzel ve anlamlı bir hikaye yatmasıdır. İşte sevilen Türkçe şarkıların bilinmeyen hikayeleri...
Bazı unutulmaz şarkılar, aşkı, kayıpları, acıları, yaşam mücadelesini en iyi anlattıkları için zaten yıllar geçse bile vazgeçilmez olur ve hafızalara kazınır. Bu şarkıların hikayeleri de en az kendileri kadar etkileyicidir. İşte sevilen, unutulmaz Türkçe şarkıların ardında yatan hikayeleri...
BARIŞ MANÇO - DOMATES, BİBER, PATLICAN
Barış Manço'nun hemen hemen her şarkısının arkasında bir anlam ve yaşanmışlık oluyor. Bunlar birisi de "Domates, biber, patlıcan" şarkısı. Hepimizin güle oynaya söylediği "Domates, biber, patlıcan" şarkısı aslında Barış Manço'nun sevdiği kıza açılırken yaşadığı bir olay sonrasında yazılmış.
Barış Manço bir kızı çok sever ve ona açılmak için yollar arar. Çok konuşkan ve pozitif bir insan olan Barış Manço sevdiği kızla bir buluşma ayarlayınca karşısında geçtiğinde heyecandan pek konuşamaz. Kıza olan sevgisini açıklayacağı sırada donup kalır, tam dikkatini toparlayıp konuşacağı sırada sokaktan geçen sebzeci "Domates, biber, patlıcan" diye bağırmaya başlar.
Zaten heyecanlı olan Barış Manço ise bu sesi duyunca diyeceklerini unutur ve kelimeler bir türlü ağzından dökülemez olur. Bunun üzerine sevdiği kız "Benim iki kelimeyi bir araya getiremeyen biriyle işim olmaz" deyip orayı terk eder. Daha sonra Barış Manço bu olayı şarkı haline çevirir.
NEŞET ERTAŞ - ZAHİDEM
Neşet Ertaş'ın en sevilen türkülerinden birisi olan "Zahidem" hikayesi eski zamanlara dayanıyor. Halk arasında "Zahidem" adıyla ün yapan türkünün şairi Aşık Arap Mustafa, 1901 yılında Çiçekdağı'na bağlı Orta Hacı Ahmetli köyünde dünyaya gelir. Babasını ve annesini çok küçük yaşlarda kaybeder. İlk önce bir akrabanın himayesinde, daha sonra da başkalarının yanında kalır.
Arap Mustafa'nın babası düğünlerde, toplantılarda "Koca Oyunu" adı verilen oyunda "Arap" rolü üstlenirmiş. Bu nedenle Mustafaya' da "Arap" lakabı takılmış. Kimsesiz olan Arap Mustafa 10 yaşına gelince Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Hacı Bürozadeler'den Mehmet'e çiftçi olur.
Zaman içinde çalışkan, babayiğit, giyimine özen gösteren yakışıklı bir delikanlı olan Arap Mustafa, Ağasının yeni yetişen Zahide'sine gönlünü kaptırır. Fakir ve kimsesiz olduğundan bu sırrı bir türlü dile getiremez.
20'sine gelince askere giden Mustafa'nın aklı, geliler gibi sevdiği Zahide'de kalır. Köydeki dostlarına mektup göndererek Zahide'den haber almaya çalışır. Bir gün Arap Mustafa, Zahide'nin bir başkası ile evleneceğini ve düğünün bir hafta sonra olacağını duyar. Böylece Zahide'm türküsünü yazar.
FERMAN AKGÜL (MANGA) - DURSUN ZAMAN
2004 yılında Manga ve Göksel'in bir araya gelerek söylediği bir dönemin en sevilen şarkılarından birisi olan "Dursun Zaman" üzüntülü bir zamanda yazılmış bir şarkı.
"Dursun Zaman" şarkısının yazıldığı zaman, Ferman Akgül ve ekibi çok sevdikleri bir arkadaşlarını kaybetti. Sevdikleri bir güvenlik görevlisi arkadaşlarını kaybetmeleriyle beraber kötü olanı durdurmak üzere ve dileklerini dile getirmek için "Dursun Zaman" şarkısını yazdılar.
HEKİMOĞLU
Asıl adıyla Hekimoğlu İbrahim, uzun yıllar Fatsa, Ünye, Ordu, Tokat, Niksar, Samsun dağlarında hüküm süren, halk arasında mertliği, yiğitliği ve yardımseverliğiyle şöhret yapan ve adına türkü yakılan bir Türk halk kahramanıdır.
Ayhan Yüksel'in Başbakanlık Devlet Arşivleri Osmanlı Arşivinde araştırmalarına göre, 1900'lerin ilk yıllarında Fatsa'da değirmencilik yaparken haksız bir suçlamayla karşılaşıp Gürcü bir beyin yeğeni tarafından vurulmak üzereyken atik davranarak beyin yeğenini vurmuş ve ardından dağa çıkmıştır.
Daha sonra Gürcü Beyi kan davası güderek Hekimoğlu'nun köyünde zulüm yapmış ve ardından Kadı Osman, Alanlı Mehmet Çavuş ve Fatsalı bir nalbant dağa çıkarak Hekimoğlu'na katılmıştır. Hekimoğlu zalimin zulmünü yanına bırakmamış, aynalı martiniyle, attığını vurmasıyla namı yürümüş ve olay Türk-Gürcü çatışmasına dönmüştür.
15 Aralık 1908'de Fatsa müderrisinin Dahiliye Nezareti'ne çektiği telgrafnamede durum ayrıntılarıyla anlatılmış ve Hekimoğlu'nun dağdan indirilmesi için destek ve takip istenmiştir. Ama gerek Hekimoğlu'nun becerisi gerekse Türk köylerinden destek görerek saklanmasıyla uzun süre Hekimoğlu dağdan indirilememiş ve Gürcü Bey'e karşı faaliyetlerini arttırmıştır. Birkaç sene sonra Osmanlı Devleti'nden affını talep etmişse de Şura-yı Devlet kararıyla af talebi kabul olunmamış ve 26 Nisan 1913 günü Korgan’ın Tepealan beldesinde sekiz saat süren bir çarpışma sonrası öldürülmüştür. Hekimoğlu Türküsü ise ölümünden sonra adına yakılmıştır.
Kaynak: https://www.haberturk.com/en-sevilen-turkce-ve-yabanci-sarkilarin-bilinmeyen-hikayeleri-3596408
https://tr.wikipedia.org/wiki/Hekimo%C4%9Flu