Tıklamanın tuzağına düşen zihinler: Eğitimin geleceği tehlikede
Makyaj videoları çekerek sosyal medyada boy gösteren ve ilişki taktikleri verenler, psikoloji ve iletişim eğitimi almaksızın yaşam koçluğu yaparak kendilerini davranış uzmanı ilan edenler, hiçbir nitelik taşımadan yalnızca cinsel eğilimlerini vurgulayarak büyük kazançlar elde edenler ...
Nerede o toplumun yol göstericileri, doksanlı yılların yıldızları: Tarık Akanlar, Cüneyt Arkınlar, Levent Kırcalar, Kemal Sunallar, Zeki Mürenler? O dönemde, kitle iletişimin tek aracı olan televizyon ve gazetelerde gerçek sanatçılar vardı. Hayatı her yönüyle sorgulayan, sorgulatan; mükemmel Türkçeleriyle topluma kimlik kazandıran bu sanatçılar, bizlere derin bir bakış açısı sundular.
Onların sanatları sadece eğlendirmekle kalmadı; bizleri düşündüren, sorgulatan ve ruhumuzu besleyen birer ayna oldular. Bu sanatkârların bıraktığı miras, günümüzün karmaşası içinde kaybolmuş gibi görünüyor.
Şimdi ise dijitalleşme ve sosyal medyanın gelişmesi ile çürüyen bir toplum ile karşı karşıyayız.
Şimdi ise yeni yetme bir kız, makyaj yaparak dans ederek yeni bir meslek edinmenin yolunun bu olduğunu sanıyor. Çünkü onun gördüğü, kendini duvara bantla yapıştıran bir gencin TBMM Dijital Mecralar Komisyonu’nda mecliste söz sahibi olması! Öte taraftan, sadece cinsel kimliğini değiştirerek bu eğilimini sosyal mecrada duyuranlar milyonlar kazandı. En son nokta, bu güruh elini beline koyarak topluma ahlak bekçiliği yapmaya başladı.
Elbette insanların mizaha ihtiyacı var; zorlu hayat koşulları içerisinde sosyal medya, bir nebze olsun kafamızı oyalıyor. Fakat mizah ile soytarılık arasında ince bir çizgi oluşmaya başladı. İçtenliğin ve derinliğin yerini sahte parlaklık ve yüzeysellik aldığında, toplumsal hafızamızda açılan yaralar daha da derinleşiyor. Belki de bu sıkıntılı süreçte yeniden hatırlamak gereken hayatın anlamı arayışımızda öncelikle içsel bir dönüşüm fırsatı bulmamız gerekiyor.
Bir akademisyenle yapılan bir röportajda, değerli eğitimcimizin söylediği şey çok önemliydi: "Kapital her zaman kendini toparlar, fakat sosyal çürüme toparlanamaz."