Mahmut Şen’i özlemle anıyoruz: ‘Hem amele hem mühendis’
Halil Alkan, Nizamettin Şen, Mahmut Şen, Kubilay Deligöz ve Hüseyin Mert Aydınlıkçıların emekçi damarı… Özveri, çalışkanlık ve fedakârlıkta en öndeydiler... Art arda yakın zamanda genç yaşta kaybettik.

Yaşamlarıyla derin iz bıraktılar. Onların yerleri kolay kolay doldurulmaz. Bunlardan birisi de 9 Mart 2015 tarihinde 40 yaşında kaybettiğimiz Aydınlık’ın teknik servis çalışanı ve Vatan Partisi üyesi Mahmut Şen’di. Arkadaşımız, kronik bir rahatsızlıktan dolayı tedavi görüyordu. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sabaha karşı yaşamını yitirdi.
Bugün Şen’in aramızdan ayrılışının 8. yılı... Yıllar geçse de onun sevgisi ve dostluğu unutulmaz. Çalıştığı dönemdeki her arkadaşının kalbinde ayrı bir yer etti. Fedakarlığı ve sade kişiliğiyle bizlere örnek olmaya devam ediyor. Onu özlemle bir kez daha anıyoruz.
‘YARINLARIN YENİ İNSANI’
Vatan Partisi MKK üyesi Ferit İlsever onu şöyle anlatmıştı: “Partimizde en iyi yapacağı iş, yayın organlarımızda güvenlik sorumluluğuydu. Gece amirliği ve güvenlik sorumluluğu görevini verdik. O kadar güvenmiştik ki, gecelerimizi rahatlıkla geçirebiliyorduk. Mahmut sadece güvenliğe yoğunlaşmaz, nerede boşluk varsa oraya koşar, doldururdu. Yayın çizgimizden, kadro politikamıza, yememizden içmemize kadar her ihtiyacımızın yardımcısı ve karşılayıcısıydı. Toprağa verirken de ifade ettiğim gibi hem amelemiz hem de mühendisimizdi Mahmut Şen. Kafa ve kol emeğinin birleştiği ve cisimleştiği adrestir Mahmut ve O'nun, bütün çalışanlarının eseri olan Ulusal Kanal. Fedakarlığın, dayanışmanın, paylaşmanın zirvesiydi. Yarınların yeni insan tipi ve aynı zamanda habercisi. Yüksek sorumluluk duygusuyla hepimize örnekti.”
‘TELGRAFÇI HAMDİ’
Aydınlık teknik servisinde uzun yıllar birlikte çalışan Melih Yıldırım, arkadaşını şöyle anlattı: “Lise yıllarımızda tanıştık. Ben Nurtepe o da Okmeydanı’nda gecekondularda otururduk. Kağıthane Lisesi’ndeki bir eyleme arkadaşlarıyla destek vermeye gelmişti. Yanılmıyorsam 1989 yılıydı. Dünyadaki ve ülkemizdeki değişimleri çözümlemeye çalışıyorduk. Daha sonra birkaç yıl yollarımız ayrılsa da ABD karşıtlığı bizi yine doğru çizgiye, İşçi Partisi’ne getirdi.
1993 yılında günlük olan Aydınlık gazetesinde çalışıyordum. Bir yandan Mahmut’la görüşmelerimiz devam ediyordu. 1996 yılında ben askere gittiğimde o bayrağı devraldı. Aydınlık’ın gözcü kulesi oldu. Döndüğümde yine omuz omuzaydık. Sonra yıllar sürecek maceralar…
Hayatımda en uzun vakit geçirdiğim dostumdur. Onun deyimiyle bıkmaya yetecek kadar paylaştık ‘yarin yanağından gayri her şeyi.’ En kötü zamanlarımızda bile gülerek tutunacak bir şeyler vardı onunla.
Ergenekon operasyonlarında FETÖ'cü polisleri şaşkına çevirmiştik. Şakalaşmalarımızı anlamakta zorlanıyorlardı. Bir yandan baskı kurup çıkması gereken Aydınlık’ı bilgisayarlardan kurtarmaya çalışıyorduk. Bir yandan da birbirimize laf atarak eğleniyorduk.
‘Çocuk gibi neşeli, dağ gibi heybetli’ydi. Partide herkesin dert ortağı, yardımcısı, koruyucusuydu. Dinler, okur, araştırır, öğrenmeye ve öğretmeye devam ederdi. Partinin Telgrafçı Hamdilerindendi.”