“Kazakistan ve Ukrayna'daki Amerikan planları Türkiye'yi de hedef alıyor''
Kazakistan'daki ABD destekli kalkışma ve Ukrayna-Rusya hattında yaşanan gerilim, Ulusal Kanal'da yayınlanan Haber Merkezi programında masaya yatırıldı. İstinye Üniversitesi GÜVSAM Koordinatörü İsmail Hakkı Pekin, Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü, Moskova Devlet Üniversitesi misafir Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Perinçek ve Gazeteci Deniz Berktay gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundular.
Ulusal Kanal'da yayınlanan Haber Merkezi programında dış politika masaya yatırıldı. Kazakistan'daki ABD destekli kalkışma ve Ukrayna-Rusya hattında yaşanan gerilim ve tüm bu olayların bölge ve Türkiye üzerindeki etkileri değerlendirildi.
İstinye Üniversitesi GÜVSAM Koordinatörü İsmail Hakkı Pekin, Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü, Moskova Devlet Üniversitesi misafir Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Perinçek programa konuk olarak katıldılar.
''KAZAKİSTAN'DAKİNE BENZER OLAYLAR OLACAKTIR''
İstinye Üniversitesi GÜVSAM Koordinatörü Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin Kazakistan'daki Amerikancı kalkışma ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bölgedeki tehlikenin geçmediğinin altını çizen İsmail Hakkı Pekin, Kazakistan'dakine benzer olayların devam edeceğini söyledi.
İsmail Hakkı Pekin şu ifadeleri kullandı:
- Aslında tehlike geçmiş değil. Tehlike devam ediyor. Büyük ihtimalle, buna benzer olaylar olacaktır. Sonuçta bölgedeki ülkelerin hem ekonomik anlamda hem de teknik anlamda birtakım sorunları var. Bu sorunlar Özbekistan'da, Tacikistan'da, Afganistan'da var. Dolayısıyla bunlar devam edecektir.
- ''Niye böyle bir olay oldu? Niye Kazakistan seçildi?'' diye baktığımızda; önümüzdeki dönemde iki toplantı oldu. Bunlardan bir tanesi ABD ile Rusya arasında. Dışişleri Bakanlıkları arasında yapıldı bu toplantı. Daha sonra NATO Güvenlik Konseyi toplandı Rusya ile birlikte. Bu toplantılardan evvel bu olaylar meydana geldi. ABD, Rusya’ya şunu söyledi; ''Eğer sen Karadeniz'de ve diğer bölgelerde Ukrayna'da bu işi yapıyorsan, benim şu anda yaptığım şeylere razı olacaksın yani bu tip olaylarla ben seni sıkıştırırım'' diyerek bu konuda Rusya'ya bir mesaj verdi. Çünkü Kazakistan, Rusya için çok önemli. Oradaki 4-5 tane ülkenin, oranın temel taşı Kazakistan.
- Rusyada karşısında Kollektif Güvenlik sistemini çıkartmak suretiyle dedi ki; ''Böyle bir şey yaparsan ben bölge ülkeleriyle buna karşı çıkarım ve bunu bastırırım''. Karşılıklı olarak bir güç denemesi yapıldı. Rusya'nın ciddiyeti anlaşıldı, karşı tarafın da Batı'nın ne kadar ileri gidebileceği konusu denendi. Kazakistan bana göre her şeyiyle beraber Orta Asya'da kilit ülke. Karşılıklı güç denemesinde, NATO bir adım daha geri attı Rusya karşısında. Rusya, NATO'ya; ''Ukrayna veya başka birisi bu NATO teşkilatına girerse, ben buna karşı koyarım, bu konuda gerekenleri yaparım. Bu ülkeleri NATO'ya almak gibi bir hedef gütmeyin'' dedi. Bunu açık ve net olarak anlattı. Peskov ile Lavrov da bu konuyu gündeme getirdiler.
- ABD'nin bir sıcak savaş esnasında Avrupa'yı destekleyeceği konusunda benim kafamda bir soru işareti var. Çünkü Rusya'nın konvansiyonel gücü çok yüksek bölgede ve gerekenleri yapıyor. Önümüzdeki dönemde şunu görürsek hiç şaşırmayalım; Venezuela ve Küba'da, Rus denizaltılarının, yani denizaltından karaya füze atabilen denizaltıları o bölgede dolaşırsa hiç şaşırmayalım.
''KAZAKİSTAN'DAKİ OLAYLARIN ARKASINDA EMPERYAL BİR GÜÇ OLDUĞU AÇIKTI''
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe de Kazakistan'da yaşanan olaylar ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Gökçe, olayların arkasında Rusya'nın olduğuna dair iddialar ile ilgili, ''Kazakistan'daki olayların arkasında bir emperyal güç olduğu açıktı. Bunu Rusya'ya bağlamak oldukça hatalıydı.'' dedi.
Ali Fuat Gökçe yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
- Kazakistan'daki olaylara baktığımızda ilk başta sebebi normal demokrasilerde olan bir zam protestosuydu. Ancak bir gün içerisinde yaygın bir şiddete dönüşmesi bunun daha önceden hazırlıklı olduğunu gösteriyor. Bir kıvılcım, bir bahane bekleniyordu. Çok yaygın şiddet gösterilerine sahne oldu Kazakistan. Bunun arkasında emperyal bir gücün olduğu açıktı ama bunu Rusya'ya bağlamak oldukça hatalıydı. Rusya kendi coğrafyasındaki bu ülkelere, Kazakistan olsun Ukrayna olsun Gürcistan olsun Letonya Litvanya olsun, bu şekilde şiddet olaylarıyla girmesine gerek yok. Zaten ülkelerin çoğunda Ruslar var. Rusya'nın daha önceki tüm siyasi geçmişine de baktığımızda şiddet olayları olmadığını görüyoruz.
- Zam bahanesi yapıp da arkasından demokrasi söylemini ortaya çıkaran göstericilerin de, demokrasi söyleminin de Rusya endeksli olmadığını zaten biliyoruz. Nerede demokrasi söylemi varsa ya da demokrasi söylemiyle hangi ülkede şiddet olayları artırıldıysa bunun arkasında Amerika Birleşik Devletleri olduğunu görüyoruz. Olaylar başladı, demokrasi söylemi ortaya çıktı, bunun rengi belli oldu, arkasındaki güç belli oldu. Bunu Rusya'ya bağlamak oldukça yanlış.
- Kazakistan'ın da Kolektif Güvenlik Anlaşma Örgütü'nden yardım istemesi oldukça doğal. NATO üyesi değil ki NATO'dan istesin. Bireysel olarak tek bir ülkeden mi isteyecekti? Sadece Rusya'dan istemedi. Bu çok önemli. Sadece Rusya'dan isteseydi, siz bunu karşı taraf olarak, ''Rusya işgalci'' diyebilirdiniz. Ama Rusya'dan ya da İngiltere'den, ABD'den, Türkiye'den tek başına bir ülkeden istemedi. Bağlı bulunduğu, 1992 yılında kurulmuş olan bir iş birliği örgütünden istedi.
- Kazakistan'ın KGAÖ'den yardım istemesi kadar doğal bir şey yok. Bu örgütten yardım isteyerek, şiddet olaylarının bastırılmasında etkin oldu. Rusya da tek başına gelmedi. Rusya ve asker gönderen diğer ülkeler orada geçicidir. Geçici olduğunu ve işgalci olmadığını son 2 gündür bu kuvvetlerin oradan çekilmesiyle görüyoruz. Bu söylemlerin bilinçli olarak çıkarıldığını söylemek mümkündür. Şunu gördük; ilk gün şiddet olayları başlıyor, masumane bir istek var ama yaygın bir şiddet bunun ertesinde geliyor ve ardından demokrasi söylemi. Zamları bahane ediyorsunuz, ülke zammı geri alıyor ama siz şiddet olaylarını artırıyorsunuz, demokrasi istiyorsunuz. Bu taktik ABD'nin taktiğidir. Bunun rengi belliydi, bunu Rusya'ya mal etmek, hedef şaşırtmaktı.
''KAZAKİSTAN'DAKİ DARBE GİRİŞİMİ TÜRKİYE'Yİ DE HEDEFLEMEKTEYDİ''
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü de Kazakistan'da yaşanan olaylarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Vatan Partisi'nin konuyla ilgili önemli bir açıklaması olduğunu hatırlatan Serdar Üsküplü, ''Bu Amerikancı darbe girişimiydi. Hedeflenen sadece Kazakistan değil, bütün Asya ve Avrasya kuvvetleriydi. Kazakistan'daki darbe girişimi Türkiye'yi de hedeflemekteydi.'' dedi.
Serdar Üsküplü değerlendirmelerinde şu ifadeleri kullandı:
- Bu bir Amerikancı darbe girişimiydi. Hedeflenen sadece Kazakistan değil, bütün Asya ve Avrasya kuvvetleri hedeflenmekteydi, düşman tahtasına konmuştu. Dolayısıyla Kazakistan'daki darbe girişimi Türkiye'yi de hedeflemekteydi. Kazakistan önemli bir devlet, tam bir köprü görevi görüyor. Hem Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün üyesi hem Türk Devletleri Teşkilatı'nın üyesi hem Şangay İşbirliği Örgütü'nün üyesi hem de Avrasya'nın bütünleşmesi fikri sayın Nazarbayev tarafından çok kuvvetle savunuluyordu. Birleşik Avrasya, Avrasya'nın birleşmesi fikrinin de savunucusu Kazakistan.
- Kazakistan'ın hedef alınması şans eseri bir olay değil. Çok açıktır, orada silahların dağıtılması, uygulanan turuncu devrimin harekete geçiriliş şekli, önce bir ekonomik taleple ortaya çıkması, demokrasi söylemiyle ortaya çıkması ardından Batı basının bunu kuvvetle desteklemesi, sokaklardaki şiddet olayları, dış destekli terör unsurlarının kullanılması, tam bir turuncu devrim şablonu görüyoruz. Biz bu şablonu daha önce Ukrayna'da görmüştük, çok öncesinde Yugoslavya'da görmüştük. Burada Amerikan derin devletinin bir darbe şablonu adım adım uygulandı. Hedef Avrasya'ydı, hedef aslında bir cepheydi.
- Bu cephenin Türkiye'de de yansımalarını gördük. Bu olaylar çıktığı anda tıpkı Türkiye'deki 15 Temmuz'da olduğu gibi aynı cephenin aynı yerde konumlandığını gördük. Türkiye'deki Amerikancılar, zihinleri Amerika tarafından işgal edilmiş şahıslar, unsurlar gerek basında gerekse siyasi partilerde hemen öne çıktılar ve bunun bir Rusya'nın işgal harekâtı olduğunu, Kazakistan'daki gösterilerin demokratik bir hak olduğunu hatta Kazakistan'ın bir otoriter devlet olduğunu söylemeye başladılar. Maalesef hükümetin yanındaymış gibi gözüken bazı unsurların da ABD'ye toz kondurmamak açısından, sistemi karşılarına almamak açısından aynı hatayı yaptıklarını gördük ve bunu şiddetle eleştiriyoruz.
- Öncelikle düşmanı iyi tespit etmek, faili bulmak gerekir. Suç ortada, yanılmıyorsam 16 polis memuru öldürülmüş, kafalar kesilmiş, binlerce insan yaralanmış, 3 milyar dolarlık bir kayıp verilmiş ülkeye. Eğer bu darbe girişimi başarılı olsaydı çok daha büyük kayıplar olacaktı. Böyle bir olayda suç ortada ancak fail gizleniyor. Fail çok açıktır, fail ABD'dir. Bunun arkasında ABD'nin Soros Vakfı'nı, yine ABD'nin Ulusal Demokrasi Vakfı isimli vakfını görüyoruz. 2,5 milyon dolarlık bir katkı yaptığını söylüyorlar. Bunun arkasında ABD'nin derin devletinin fonları vardır. Bunun arkasında Amerikan istihbaratının olduğu çok açıktır.
- Rusya, Çin, Türkiye Kazakistan'ın yanındadır. Darbenin yanında yer alanlara bakınız; ABD, Ukrayna, DEAŞ, Türkistan İslam Partisi adındaki Uygur ayrılıkçıları, Asya'daki cihatçı terör örgütleri de burada Kazakistan'daki darbecilerin arkasında yer aldı. Türkiye'deki Biden Cephesi de Kazakistan'daki darbeci kuvvetlerin arkasında yer almıştır. CHP, HDP, FETÖ, İyi Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi açıkça Kazakistan'daki darbe girişimini desteklemiş, Kazakistan'daki Amerikancı darbecilerin yanında yer almıştır.
- Önümüzdeki dönemde tehdidi doğru saptamak, Türkiye'ye ve komşularımıza yönelik tehdidin nereden geldiğini doğru saptamak, doğru anlamak ve net ifadeler kullanmak çok önemli. Hükümeti ve sayın Cumhurbaşkanı'nı da uyarıyoruz. Burada ABD'nin yanında tavır almak, Türkiye'nin karşısında tavır almak demektir.
''ABD'NİN ORTA ASYA PROJELERİ ÇOK CİDDİ YARA ALDI''
Moskova Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Perinçek de Kazakistan'da yaşanan olaylar ile ilgili yaptığı değerlendirmede ABD'nin bölgede yaşadığı güç kaybının altını çizdi. Perinçek, ''Bölge bağlamında Amerika inişe geçerken bölgesel inisiyatifin hızlı bir şekilde yükselişe girdiğini görüyoruz'' dedi.
Dr. Mehmet Perinçek açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:
- Bu darbe girişiminin Turuncu Devrim Hareketi’nin patladığı zamanı bir incelemek lazım. Amerika Birleşik Devletleri Afganistan'da çok ciddi bir hezimete uğradı, oradan pılını pırtısını toplayıp kaçmak zorunda kaldı. Aslında ABD'nin Orta Asya politikaları da projeleri de çok ciddi yara aldı. Bununla birlikte Orta Asya bağlamında veya bölge bağlamında Amerika inişe geçerken bölgesel inisiyatifin hızlı bir şekilde yükselişe girdiğini görüyoruz. Şangay İşbirliği Örgütü'nden tutalım da Türk Devletleri Teşkilatı'na kadar Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nden Avrasya Ekonomik Birliği'ne, Güney Kafkasya'da 3+3 Platformu'ndan tutalım da Orta Doğu'ya indiğimizde Astana Süreci'ne baktığımızda ABD'nin ve Batılı ülkelerin bölgeye müdahalesini engelleyecek yerel inisiyatifin hızlı bir şekilde güç kazandığını görebiliyoruz.
- Bunların hepsi ciddi bir şekilde ABD'nin planlarını önemli bir darbe indirmiş oldu. ABD bütün bu planlarından vazgeçmiş değil. Orta Asya'nın kapılarını zorlaması için haliyle Türkiye'yi, Rusya'yı, Çin’i kuşatması lazım bunlara diz çöktürmesi lazım. ABD Afganistan'dan çıkarken kendi birliklerini yerleştireceği bir üs de bulamadı ve bu sefer de Doğu Avrupa'dan Ukrayna ve Karadeniz üzerinden bir harekata geçti. Bu hamlenin aslında en önemli amaçlarından bir tanesi Orta Asya'ya geri dönmek, Kazakistan'da iktidar değişikliği ile kendi himayesinde bir iktidar kurmak ve bu şekilde Orta Asya’ya yerleşmek.
- Kazakistan'ı işbirliği örgütleri içerisinden çıkarttığınız zaman bütün uluslararası örgütleri felce uğratırsınız. Rusya'ya Ukrayna krizinin en sıcak döneminde yeni bir cephe açma isteği var. Diğer taraftan Çin'in Bir Kuşak Bir Yol projesini bozmuş oluyorsunuz ve Çin’i hedef almış oluyorsunuz onu kuşatmış oluyorsunuz. Bütün bunlarla birlikte Türk dünyasını da tamamen hedef almış oluyorsunuz çünkü bunun Türk dünyasına yayılma ihtimali de söz konusu.
- Toplumsal düzlemde Soroslar ve Amerikan sivil toplum örgütleri var, devlet düzleminde bir felce uğratma var, ekonomik anlamda işi provoke eden hamleler var. Bütün bunlarla birlikte bir de FETÖ var. FETÖ ne yazık ki Kazakistan da tam anlamıyla temizlenmedi hatta 15 Temmuz'dan sonraki süreçte bir sığınak noktası oldu. Bir de tabii ABD’nin her zaman kullandığı IŞİD var. IŞİD’i, bizzat Trump’ın kendisi, ABD’de Obama ile Clinton’un kurduğunu ifade etmişti. Bu IŞİD’in Kazakistan’da örgütlendiğini görüyoruz. Bir taraftan Soroslar giriyor, diğer taraftan da ABD destekli yobaz terör örgütlerinin de bu anlamda harekete geçtiğini ifade edebiliriz. Bütün bunların hepsi bölgede Türkiye'nin Çin'in Rusya'nın etkisini kırmak ve bununla birlikte bunlar arasındaki köprü olan Kazakistan'ı bu halka içerisinden çıkarmak amacını güttüklerini görüyoruz.
Kazakistan’daki Amerika’yla ortak kurulan biyoloji laboratuvarların yarattığı tehlikeye ve ABD’nin bu projelere ayırdığı büyük meblağlara dikkat çeken Perinçek, şöyle devam etti:
- Bu da Türkiye açısından ve bütün ülkeler açısından şu dersi çıkartıyor. Birincisi kamu ekonomisi, Sadece bir ülkenin refahını artırmak veya güvence altına almak için değil Bir taraftan da Milli Güvenlik açısından önemlidir. İkincisi de Amerika'ya elinizi verdiğiniz takdirde kolunuzu kaptırırsınız. İş birliği adı altında ABD ile girdiğiniz ilişkilerde de hem devletin altının oyulduğuyla karşılaşırsınız diğer taraftan da halkı da manipüle edecek araçları Washington’un eline, CIA’in eline vermiş olursunuz.
''ÇATIŞMALARIN DAHA UZUN SÜRE DEVAM EDECEĞİNİ DEĞERLENDİRİYORUM''
Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Ukrayna ve Rusya arasındaki gerilim ile ilgili konuştu. Bir tarafta Rusya'nın tehdit algılaması ve diğer tarafta NATO'nun genişlemesinin olduğunu ifade eden Pekin, ''Eğer bu gerekli barış sağlanamazsa, büyük ihtimalle, hem Balkanlarda hem de Orta Asya’da hibrit savaşlar ortaya çıkacak diye değerlendiriyorum.'' dedi.
İsmail Hakkı Pekin değerlendirmelerinde şu ifadelere yer verdi:
- ABD ile Rusya temsilcilerinin 10 Ocak'ta yaptığı toplantı, onun arkasından ayın 12'sinde NATO Konseyi artı Rusya toplantısında şu anda anlaşıldığı kadarıyla Rusya'nın güvenlik ihtiyaçlarına cevap verilemediği ortaya çıkıyor. Rusya, ''Ukrayna'yı NATO'nun içine almayın, bu bizim kırmızı çizgimiz'' diyor. Ama NATO ısrarla buna Rusya'nın karışamayacağını söylüyor.
- Bir tarafta Rusya'nın tehdit algılaması var. Diğer tarafta NATO'nun genişlemesi var. Bu görüşmelerde, Rusya ile ABD dahil olmak üzere Batı'nın karşı karşıya bulunduğunu ve karşı tarafın bu konuda Rusya'dan taviz beklediğini görüyoruz. Rusya da bu konuda taviz vermeyeceğini açık ve net olarak belirtti.
- Bu görüşmelerin devam edebileceğini değerlendiriyorum. Şu andaki ortam çok enteresan. Bir taraftan ABD ve Batı’nın Rusya’ya karşı teşkilatlanması, nükleer silahları veya diğer silahları bu bölgeye yığması konusu var. Rusya’nın buna karşılık olarak, ‘’Sen benim ana kıtamı hedef alan şeyler yapıyorsan ben de senin ana kıtanı hedef alan birtakım konuşlandırmalarda bulunurum.’’ diyor. Nedir bunlar? Bir tanesi Küba bir tanesi Venezuela. Rusya, ‘’Oralarda nükleer Rus denizaltıları bulundururum ve senin bana yapacağın nükleer tehdidi bu şekilde bertaraf ederim’’ şeklinde açık ve net olarak bir mesaj veriyor karşı tarafa.
- Bu çatışmaların daha uzun süre devam edeceğini değerlendiriyorum. Eğer bu gerekli barış sağlanamazsa, büyük ihtimalle, hem Balkanlarda hem de Orta Asya’da hibrit savaşlar ortaya çıkacak diye değerlendiriyorum.
Pekin, konuşmasını Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya girmesinin Türkiye’yi de tehdit ettiğini belirterek tamamladı.
''NATO'NUN İLERLEMESİ RUSYA İÇİN SAVAŞ SEBEBİDİR''
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan kriz ile ilgili yaptığı açıklamada, Rusya'nın geçmiş yıllarda da söz konusu bölgeden sürekli tehdit aldığını hatırlattı.
Dr. Ali Fuat Gökçe şu açıklamalarda bulundu:
- Rusya, Batı'dan, NATO'dan bu bölgede genişlememesini istiyor. 90'dan itibaren 2019'a kadar oldukça fazla miktarda genişleyen ve yakın coğrafyaya gelen bir NATO var. ABD başta olmak üzere Batılı basınlarda Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edeceği söylemleri var. Ben buna şu ortamda inanmıyorum çünkü Rusya Kırım'ı da ele geçirerek zaten stabil durumda. İstediğini ele geçirdi. Rusya'nın Ukrayna'yı ele geçirmesinin bir anlamı, bir manası yok. Rusya'nın kırmızı çizgisi NATO'nun bu bölgede genişlemesi. Bunun dışında Rusya'nın bir işgal girişimi yok, bir saldırgan tutumunu görmüyoruz.
- Rusya'ya karşı yayılmacı bir politika izleyen NATO var. 90’lı yıllarda Moskova’ya verdiği genişlemeyeceğiz sözünü tutmadı NATO. En son çizgisini Rusya ilan etti. Bu saatten sonra NATO'nun ilerlemesi Rusya için savaş sebebidir. Bunu açık dille zaten söylüyorlar. NATO ilerlemezse, NATO hareket etmezse burada bir çatışmanın çıkacağını düşünmüyorum. Ama çıkarsa Türkiye'nin bundan oldukça fazla etkileneceğini, Karadeniz'in oldukça fazla etkileneceğini düşünüyorum. Montrö Sözleşmesi önemli hale gelecektir. Bunun için Türkiye'nin bu bölgedeki gelişmelerde inisiyatif alması gerekir. Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak Rusya ve Ukrayna ile ticareti var, siyaseti var, diplomasisi var. Bunları kullanarak bu bölgede arabulucu bir rol üstlenebilir diye düşünüyorum.
''TÜRKİYE'NİN DERHAL NATO'DAN AYRILMASI GEREKİR''
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü, Ukrayna-Rusya gerilimi konusunda Vatan Partisi'nin ortaya koyduğu siyasetleri anlattı. Uygulanan denge siyasetinin Türkiye'ye zarar verdiğini ifade eden Serdar Üsküplü, ''Türkiye'nin derhal NATO'dan ayrılması gerekir. NATO'dan ayrılana kadar da Ukrayna konusunda veto hakkını kullanacağını kesin olarak ifade etmesi gerekir.'' dedi.
Serdar Üsküplü konuyla ilgili açıklamalarında şu ifadeleri kullandı:
- Tek bir cephe var burada. Biz bu cephede hep karşımızda ABD ve İsrail'i görüyoruz. ABD-İsrail cephesi bir taraftadır bir tarafta da Türkiye, Rusya, Çin, Kazakistan, İran, Azerbaycan, Irak ve Suriye gibi büyük insanların temsilcileri var. Tek bir düşman var dolayısıyla tek bir bütüncül stratejinin uygulanması gerekir.
- Savunma stratejisi hazırlıyorsak öncelikle bir düşman tespiti yapmamız gerekir. NATO'nun Türkiye'yi koruyacağı söyleniyor. NATO, Türkiye'yi hangi düşmana karşı korumaktadır? Bugün Yunanistan adeta ABD'nin cephaneliği haline gelmiş. Yunanistan üzerinden Türkiye ve Rusya kuşatılmakta. Amerikan üsleri Türkiye'yi Yunanistan üzerinden tehdit ediyor. NATO, Türkiye'yi bu Amerikan üslerine karşı korumakta mıdır? PKK terör örgütünün arkasındaki kuvvet ABD'dir. NATO, ABD'nin hegemonyasını korumak ve genişletmek amacıyla kurulmuş bir örgüttür.
- Nitekin Türkiye'de 2 darbe gerçekleşti, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri. NATO darbeleri, Gladyo darbeleriydi. 15 Temmuz Darbesi de bir Gladyo darbesiydi ve bastırıldı. Dünyada bir NATO darbesini ilk bastıran ülkeyiz. 15 Temmuz da Gladyo'yu ezerek Türkiye, NATO'nun Türkiye'yi yönetme yönlendirme kuvvetini de ortadan kaldırmış oldu.
- ABD, Türkiye'yi tehdit unsuru olarak görmektedir. NATO da Türkiye'yi bir tehdit unsuru olarak görmektedir. NATO, Türkiye'yi savunan, koruyan bir örgüt değil, tehdit eden bir örgüttür. Öncelikle bu tehdidi saptamak gerekir.
- NATO, Ukrayna'yı da içine alarak Rusya'ya karşı daha canlı bir tehdit haline gelmek istiyor. Türkiye'nin burada net ve kararlı bir tutum alması gerekir. Türkiye'nin bugün hemen çıkıp Ukrayna'nın NATO üyeliğini veto edeceğini ve bunu asla kabul etmeyeceğini açıklaması gerekir. Bu denge siyaseti çok büyük zarar vermekte Türkiye'ye. Türkiye hem iç cephedeki birliğini zedelemektedir hem de uluslararası alanda bir güvenilmezlik yaratmaktadır. Çin ve Rusya'da, Türkiye'ye karşı, ''Türkiye NATO üyesidir, bunlarla nasıl ittifak yapacağız'' diye bir kuşku ortaya çıktığını görüyoruz. Türkiye'nin derhal NATO'dan ayrılması gerekir. NATO'dan ayrılana kadar da Ukrayna konusunda veto hakkını kullanacağını kesin olarak ifade etmesi gerekir.
- Kırım, Rusya Federasyonu’nun toprağıdır, Türkiye, Rusya’nın toprak bütünlüğüne saygı göstermek durumundadır. Kırım'ın Rusya toprağı olduğunu kabul etmeliyiz. Abhazya Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir. Abhazya, Abhaz milletinin devletidir. Abhazya'nın bağımsızlığının kabul edilmesi gerekir. Geçtiğimiz günlerde Abhazya Devleti'nden bir heyet geldi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) gitmek üzere, KKTC'yi tanımak üzere gittiler oraya. Maalesef bizim hükümet yetkililerimiz izin vermedi bu heyetin KKTC'ye gitmesine. İşte buralarda denge siyaseti Türkiye'ye büyük zararlar vermektedir. Vatan Partisi'nin açıkladığı Karadeniz-Akdeniz Dostluk ve Barış Planı, öncelikle Kırım'ın Rusya Federasyonu toprağı olduğunu kabul etmek, Abhazya'nın bağımsız devlet olduğunu kabul etmek, KKTC'nin dünyada tanınmasını sağlamak, bölgemizdeki ABD üslerinin kapatılması için mücadele etmekle başlar. Türkiye'deki İncirlik Üssü'nün de derhal Türk Ordusu'nun denetimine alınması gerekir.
''UKRAYNA'DAKİ ABD ETKİSİ TÜRKİYE'Yİ DE TEHDİT EDİYOR''
Moskova Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Perinçek Ukrayna-Rusya krizi ile ilgili yaptığı değerlendirmelerde, Ukrayna'daki ABD etkisinin Rusya ile birlikte Türkiye'yi de tehdit ettiğinin altını çizdi. Perinçek, Türkiye'nin, Ukrayna ile Rusya arasında önemli bir arabuluculuk rolü oynayabileceğini ifade etti.
Dr. Mehmet Perinçek konuyla ilgili değerlendirmelerinde şu ifadelere yer verdi:
- Kazakistan'daki girişim aslında Ukrayna'da da yapıldı ve bir şekilde başarıya ulaştı. Ukrayna'daki ABD etkisi sadece Rusya'yı tehdit etmiyor, Türkiye'yi de tehdit ediyor. ABD, Türkiye'yi Suriye üzerinden, Doğu Akdeniz üzerinden kuşatırken, Ukrayna'yı da etkisi altına alarak Türkiye'yi de hedef alacak hamleler yapmış oluyor. Bu hamleler içerisinde Türkiye-Rusya ilişkilerini de bozmak var. Ocak ve şubat aylarında çeşitli provokasyonların planlandığı, kimyasal silahların kullanılıp bunu Rus tarafının üzerine atılacağı ve bunun üzerinden Donbass'a yönelik harekât başlatılacağı gibi planlar da konuşulmaya başlandı. Böyle bir savaşın yaşanması, Türkiye'nin alacağı tutumla da bağlantılı olarak Türk-Rus ilişkilerine ciddi şekilde yansıyacağını söyleyebiliriz.
- Ukrayna'yı da aslında kurtaracak olan, onu ABD'nin kucağından almak ve bölgesel inisiyatif içine katmak, Türkiye bu anlamda önemli bir rol oynayabilir. Sayın Erdoğan'ın da bir arabuluculuk önerisi de vardı. Bu önerinin hayata geçebilmesi için, Türkiye'nin Ukrayna'ya askeri anlamda desteğini kesmesi gerekir ki Ukrayna ve Rusya arasında bir rol oynayabilsin ve bu rolü de Ukrayna'yı ABD'nin kucağından almak amacıyla yapması da gerekiyor ki bölgeye barış ve huzur getirecek adımlar atılsın.
Perinçek, konuşmasında Neo-Nazi ideolojisinin Ukrayna’da neredeyse resmi ideoloji haline geldiğine de dikkat çekti. Kiev’in politikalarının en fazla Ukrayna halkına zarar verdiğini ifade eden Perinçek, Ukrayna’ya yapılacak en büyük iyiliğin onu ABD etkisinden kurtarmak olduğunu söyledi.
ABD VE BATI'NIN DESTEKLEDİĞİ RENKLİ DEVRİMLER
Gazeteci Deniz Berktay da ABD ve Batı'nın desteklediği renkli devrimler ile ilgili konuştu:
- Ukrayna'nın bağımsızlık tarihinde 2 tane Batı yanlısı ihtilal meydana geldi. Bunlardan bir tanesi 2004 yılındaki Turuncu Devrim, diğeri ise 2014 ihtilali. İkisi de Batı yanlısı ihtilaldı fakat renkli devrim kategorisine giren daha ziyade 2004'teki ihtilaldi yani Turuncu Devrim'di.
- Burada belli bir ihtilal şekli var. Gençlik örgütleri ve sivil toplum örgütleri aktif durumda ve şiddet olayından uzak durulmaya çalışılıyor, halk hareketi havası verilmeye çalışıyor. Genelde yönetim değişikliği, bu tarz renkli devrimler seçim zamanlarında meydana geliyor. Öyle bir ortak özellikleri var.
''UKRAYNA VE GÜRCİSTAN NATO'YA ALINIRSA, TÜRKİYE KARADENİZ'DE TEK BAŞINA KALIR''
İstinye Üniversitesi GÜVSAM Koordinatörü Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin de renkli devrimlerle ilgili yaptığı değerlendirmede, ABD'nin Rusya'yı hedef haline getirdiğini ancak Rusya'nın renkli devrimlere müsaade etmeyeceğini söyledi.
İsmail Hakkı Pekin konuyla ilgili açıklamalarında şu ifadeleri kullandı:
- Rusya'nın önemli özelliklerinden bir tanesi, bu renkli devrimlerin Rusya'nın genel yapısını hedef alması ve Rusya'nın bölgede etkili olmasının önlenmesi isteniyor. ABD'nin RAND raporlarında Rusya'nın önlenmesi için beş şeyden bahsediliyor. Birincisi, Rusya'yı çevredeki olaylarla mümkün olduğu kadar meşgul etmek. İkincisi, Ukrayna'ya ağır silahlar vermek ve Rusya'nın zorlanmasını sağlamak. Üçüncüsü, Kafkasya'da Rusya'yı zor durumda bırakmak ki beceremediler, Türkiye Rusya ile anlaşmak suretiyle Karabağ'da gerekenleri yaptı. Dördüncüsü, Orta Asya'da zor durumda bırakmak, onu da denediler daha da deneyeceklerdir, böyle bir hesapları var.
- Tüm bunlara baktığımız zaman ABD'nin raporda belirttiği gibi Rusya'yı bundan sonra hedef haline getirdi. Rusya ve çevresinde olayların devam edeceğini değerlendiriyorum. Tabii Rusya açık ve net bir şekilde renkli devrimlere müsaade etmeyeceklerini söyledi.
- Bu mücadele yapılırken Türkiye'nin iyi hesap yapması lazım, kendine bakması lazım. O bölgede çıkacak her türlü olaydan Türkiye zarar görür. Ukrayna'nın, Gürcistan da dahil, NATO'ya alınması konusunda Türkiye'nin ısrarlı davranışını anlamıyorum. Ukrayna ve Gürcistan, NATO'ya alınırsa Türkiye Karadeniz'de tek başına kalır. Karadeniz'de tek başına kalan Türkiye'nin ne kadar zor durumda kalabileceğini değerlendirebiliyor musunuz? Batı'nın oraya girmesi sağlanacak. Hem Gürcistan hem de Ukrayna, ABD'nin o bölgedeki destekçisi olacak. Türkiye böyle bir şeyi nasıl destekler?
ABD VE BATI'NIN DESTEKLEDİĞİ RENKLİ DEVRİMLER
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe de renkli devrimler hakkında şu ifadeleri kullandı:
- ABD ve Batı'nın, doğu ülkelerine dayatmaya kalktığı Batı tipi demokrasisinin farklı değerleri var. Bütün ülkeler sahip oldukları siyasi kültür çerçevesinde hükümetlere sahiptir. Kendi ülkenizdeki bireyselciliği, farklı siyasi kültürlere sahip ülkelere dayatmanız kendi amaçlarınızı gerçekleştirme aracı olarak kullanırsınız. Bunu Kazakistan'da da başka ülkelerde de görüyoruz. Buna Rusya coğrafyası renkli devrimler diyorlar, Arap coğrafyası Arap Baharı diyorlar, farklı yerlerde farklı şekilde dillendiriyorlar. Önemli olan başta ABD olmak üzere, bu ülkelerin istemedikleri hükümetlerinin iş başında kalmasını engellemek amacıyla bunu yapıyorlar. Milli devletlerin, ulus devletlerin bunun farkında olması lazım ve buna karşı birlikte hareket ederek politikalar geliştirmesi lazım.
''ABD ELİNDEKİ BÜTÜN UNSURLARI SEÇİME DOĞRU KULLANACAKTIR''
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serdar Üsküplü, ABD tarafından yayınlanan Türkiye karşıtı raporu hatırlatarak, ABD'ye bağlı örgütlenmelerin Türkiye'de Millet İttifakı içerisinde varlığını sürdürdüğünü ifade etti.
ABD'nin seçimlere doğru elindeki bütün unsurlarını kullanacağını söyleyen Serdar Üsküplü, ''Türk hükümeti, ciddi bir strateji belirler ve kararlı davranırsa bu kaosun önüne geçilebilir.'' dedi.
Serdar Üsküplü açıklamalarında şu ifadeleri kullandı:
- ABD'nin 2020 yılında yayınlanan RAND raporu bir strateji belgesi. ABD'nin önümüzdeki dönemde Türkiye üzerine izleyeceği stratejiyi anlatıyordu. Şöyle başlıyordu rapor: ''Türkiye ile ABD'nin çıkarları artık uyuşmamaktadır, Türkiye'nin başındaki yönetimin devrilmesi, yerine Amerikancı bir yönetim kurulması gerekir.''. İsim isim de sayıyordu kimlerden oluşması gerektiğini yeni kurulacak yönetimin. CHP, İyi Parti, HDP, Babacan ve Davutoğlu'nun da isimleri geliyordu buralarda. O stratejinin devam ettiğini görüyoruz. Biden, Erdoğan'ın devrilmesi gerektiğini söylemişti.
- ABD'nin Türkiye'de darbe yapacak kuvveti kalmadı. Amerikan Gladyo'su Türkiye'de ezildi. Fakat ABD'ye bağlı örgütlenmeler varlıklarını sürdürüyorlar. Bu Turuncu Devrim Kuvvetleri, Türkiye'de yoğun olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyorlar. Bunlar ABD'nin kontrolü altındalar, Biden Cephesi'nin içerisindeler, Millet İttifakı'nın içerisindeler.
- ABD'nin, Türkiye'nin bugünkü dengeleri içerisinde Millet İttifakı'na bir seçim kazandırması mümkün değil. Millet İttifakı'nın da seçim stratejisi de oy alarak kazanmak üzerine değil. Sürekli ABD'ye yaranmaya çalışan bir strateji izliyorlar, git gide milletten kopan, Türkiye'den kopan bir strateji içerisindeler. Kazakistan'da darbe oluyor, darbecileri destekliyorlar, Türkiye PKK'ya karşı mücadele ediyor, bunlar HDP üzerinden PKK ile ittifak halindeler. Türkiye FETÖ ile mücadele içerisinde, Millet İttifakı, Kılıçdaroğlu defalarca söyledi, ''Devletten atılan 104 bin personeli hepsini geri alacağız'' diyor. Yani PKK'lıları ve FETÖ'cüleri geri alacağız diyor. Bunların Türk Milleti'nden aldıkları oyla iktidar olmaları mümkün değil. ABD, elindeki bütün unsurları seçime doğru kullanacaktır. Türk hükümeti, ciddi bir strateji belirler ve kararlı davranırsa bu kaosun önüne geçilebilir.
''ABD HALKIN İÇERİSİNDE ÖRGÜTLENEREK ULUSAL DEVLETİ ÇÖKERTME SİYASETİ İZLİYOR''
Moskova Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Perinçek de renkli devrimlerle ilgili yaptığı değerlendirmede, ABD'nin yeni dönemde halkın içinde örgütlenerek ulusal devletleri çökertme yoluna gittiğini ifade etti.
Mehmet Perinçek şu ifadeleri kullandı:
- ABD'nin Orta Asya'daki enerji kaynaklarını hakimiyet altına alabilmesi için, o bölgedeki köklü devlet geleneklerine, büyük ekonomilere, büyük ordulara sahip olan ülkelere diz çöktürmesi lazım. Hangi ülkeler? Rusya, Çin, Türkiye, İran gibi ülkeleri başta sayabiliriz. Bunu yapabilmek için de ülkelerin kuşatılmaları gerekir hem de o ülkelerin içeriden çökertmek gerekiyor.
- ABD'nin bunu yapmak için çeşitli yöntemleri var. Bir tanesi doğrudan güç kullanmak, Irak'ta, Vietnam'da yaptıkları gibi veya askeri darbeler planlamak gibi. ABD'nin askeri gücü azalıyor, karşısında çok kutuplu bir dünya meydana geliyor. ABD artık hükümetleri devirmek, doğrudan güç kullanarak ülkelere diz çöktürmek politikasını hala cebinde tutuyor ama diğer taraftan da halkın içerisinde örgütlenerek o ulusal devletleri çökertme siyaseti izliyor. Bunların hepsi milleti bölmek, milleti uyuşturmak, etnik ve mezhepsel çatışmalar yaratmak üzere yapılıyor. Renkli devrimlerin temelindeki esas fikri, tamamen ABD'nin bölgedeki hakimiyetini kurmak üzere, bazen de halkın haklı tepkilerinin manipüle edilerek kendi çıkarları adına kullanılmasına şahit olduk.
Halkın örgütlü olması ve her zaman hakkını araması gerektiğine işaret eden Perinçek, renkli devrimlerle gerçek halk hareketlerini onun anti-emperyalist, kamucu karakterinin ayırdığının altını çizdi.