Tarihin en korkunç uçak kazası: Hayatta kalmak için arkadaşlarını yediler
15 Ekim Pazar günü 1972'de Uruguay'dan Şili'ye ragbi maçı için seyahat eden bir takımın kiralık uçağı And Dağları'nın üstünde türbülansa yakalanarak önce birkaç yüz metre irtifa kaybetti. Sonrasında her şey karanlığa büründü. İşte tarihin en korkunç uçak kazası.
HER ŞEY KARANLIĞA BÜRÜNDÜ
115 Ekim Pazar günü 1972'de Uruguay'dan Şili'ye ragbi maçı için seyahat eden bir takımın kiralık uçağı And Dağları'nın üstünde türbülansa yakalanarak önce birkaç yüz metre irtifa kaybetti. İlk başta yolcuların hiçbiri paniğe kapılmadı hatta çok azı endişeliydi. Uçakta bulunan 45 kişinin çoğu onlu yaşlarının sonunda, yirmili yaşlarının başındaydı. Uçak ikinci bir hava cebine çarpıp biraz daha irtifa kaybedince artık bulut örtüsünün altına inilmişti ve o an tüm yolcuların aniden önlerinde gördüğü tek şey bir dağdı. Sonrasında her şey karanlığa büründü.
29 KİŞİ HAYATTA KALDI
1972'deki bu ünlü uçak kazasında Uruguay Hava Kuvvetlerine ait 571 sefer sayılı Fairchild F-227 uçağı And Dağları'ndaki yüksek bir buzul vadisine çarptı. Uçağın dağ yamacına çarpmasıyla kesilen sağ kanat, kuyruğu tamamen koparmıştı. Uçakta bulunanlardan 7'si uçağın dağa çarpmasıyla yarılan gövdenin içinde düştü.
Uruguay'daki bu uçak kazasında çakılmanın sonrasını sağ kurtulanlardan Nando Parrado anlatır. Çarpışmadan neredeyse 48 saat sonra uyanmıştır. Pilot ve Parrado'nun annesi dahil 4 kişi çarpma anında ölmüştür. Parrado bilincini geri kazandıktan sonra arkadaşı Abal ve yardımcı pilot dahil 5 kişi daha ölür. Artık 29 kişi hayattadır.
Ancak dış dünyayla hiçbir iletişimleri olmadan, And Dağları'nın keskin soğuğunda tek başlarına, kar üstünde zar zor görünen beyaz uçaklarının gövdesinde beklemektedirler. Kaza yaşandıktan 72 gün sonra mucizevi biçimde kurtarıldıklarında hayatta kalanların sayısı 16 olacaktır. Ancak ragbi takımının imkansız biçimde sağ bulunmasının kısmi nedeninin ölen arkadaşlarını yemiş olmaları öğrenilince aynı şok etkisini yaratacaktır. Bu üzücü kaza “And Dağları Mucizesi” olarak biliniyor.
AÇLIK YAMYAMLIK GETİRDİ
And Dağları'ndaki uçak kazasının hemen ardından bilinci ve gücü yerinde olanlar kendilerinden ağır yaralılara yardım ettiler. Gece gündüz toplandıkları kırık gövdeye sığınmak için uçak koltuklarını yığdılar. Karı ısıtmak ve sürekli içme suyu akışı sağlamak içinse koltuk arkalıklarından alüminyumu kullandılar. Ama erzakları feci biçimde yetersizdi.
29 kişi için ancak birkaç çikolata ve bisküvi vardı. Parrado bir sabah kendisine çikolata kaplı yerfıstığı buldu. Çok küçük ısırıklar alarak tam üç günde bitirdi. Ancak ekip süratle güçten düşüyordu. Sonunda yaklaşık bir hafta boyunca deri ayakkabıları ve kemerleri yemeye başladılar. Ancak bunlardan protein almak imkansızdı.
And Dağları gibi yüksek bir irtifadayken vücut enerji üretmek için kendisini daha hızlı tüketir. Sağ kalanlar duydukları güçlü açlık karşısında hiçbir seçenekleri kalmadığının farkındaydı. Henüz genç olduklarından yaşama sıkıca bağlıydılar. Hayatta olanlardan bazıları cam parçaları kullanarak cesetlerden birinin kalçasından ince dilimler kesip sessizce yedi. Yine de bazıları kurtarılacaklarını umarak ellerinden geldiğince direndiler. Ardından küçük bir grup transistörlü bir radyoya rastladı. Duydukları şeyse resmi arama çabalarının sona erdiğinin haberini veren Şili bülteniydi. Grup haberi derhal diğerlerine duyurdu.
HAYATTA KALANLAR UMUTSUZ BİR YÜRÜYÜŞE ÇIKIYOR
İnsan bedeni yeterli su ile ortalama 21 gün kadar yiyecek olmadan hayatta kalabilir ve 1972 Uruguay uçak kazasının 18. gününde felaket gelmiştir: Bir çığ uçağın gövdesini neredeyse tamamen kara gömer ve 8 kişi daha ölür. Hayatta kalanlar artık bir uygarlık ve kurtarma arayışı içinde dağları aşmaları gerektiğine tümüyle inanmıştır. İmkansız bir görevdir: Hiçbiri dağcı değildir. Hepsi korkunç derecede zayıftır, üstlerinde sokak kıyafetleri vardır ve ekipmanları da yoktur. Ancak başka seçenek bulunmaz.
Hayatta kalanlar ellerindekilerle bir kızak yaparak ve bazı malzemeleri birbirine dikip uyku tulumuna dönüştürerek uzunca bir hazırlık yaptılar ve yürüyüşü üstlenecek kişileri seçtiler. Önce üç kişi seçildi ancak kaynak yetersiz olduğundan ikiye indirildi: Roberto Canessa ve Roberto Canessa Şili yönüne doğru yola çıktılar. Donduran ve felç eden yüksek irtifa hastalığıyla mücadele ederek bir şekilde en yakın tepeye, yani 4500 metreye çıktılar ve çevreyi incelediler. Burada daha fazla dağ ile karşılaştılar ancak içlerinden geçen bir vadi gördüler.
Umutsuzca ve kararsız bir biçimde dağın diğer tarafından aşağı indiler ve buzul boyunca yürüdükçe tökezlemeye başladılar. Kendilerini zorlasalar da her geçen gün zayıfladılar. Ta ki 18 Aralık'ta bir akarsuyun sesini duyana dek. Suyu takip eden ikili bir ırmağın ağzına geldiklerini anladı. Ertesi gün insanlık belirtileriyle karşılaştılar: Paslı çorba tenekesi, at nalı, inek gübresi, inek sürüleri. Nihayet 20 Aralık akşamı ırmağın diğer tarafında at sırtında bir adam gördüler.
SONUNDA KURTARILDIKLARI GÜN
İkili ertesi gün üç kişi daha gördü ve seslenmeye çalıştı. Dikkatlerini çekmişti ancak ırmağın gürültüsünden sesleri duyulmuyordu. Nando Parrado kim olduklarını anlatmak için düşen bir uçağı taklit etti. Adamların kendisinin deli olduğunu düşünüp uzaklaşacağını beklerken içlerinden biri bir not yazıp taşa bağladı ve ırmağın diğer tarafına fırlattı: “Bana ne istediğini söyle.”
Elleri titreyerek yazmaya başlayan Parrado: "Dağlara düşmüş bir uçaktan geliyorum." diye yazı ve kendisinin ve arkadaşı Canessa'nın zayıf ve aç olduklarını, 14 arkadaşının uçakta kaldığını ve acilen yardıma ihtiyaçları olduğunu açıkladı.
Kağıda neredeyse yürüyemediklerini ve kendilerini almaları gerektiğini yazan Parrado taşı geri fırlatabileceğinden emin olmak için biraz bekleyip gücünü topladı. Irmağın kenarından seken taş yuvarlanarak kıyıya çıktı. Karşıdaki adam okudu ve "anlıyorum" dercesine ellerini kaldırdı.
Ancak o sabahın ilerleyen saatlerinde bu kez ırmağın bu tarafında, at sırtında başka bir adamla karşılaştılar ve nihayet çok geçmeden kendilerini bir kulübede sıcak yemek yerken buldular. Kısa süre sonra Şili atlı polisi ve bir grup gazeteci geldi.
Kurtarma çalışmaları başladı ve şiddetli türbülans altında dağa tırmanmaya çalışan helikopterlerin yolculuğu zorlu geçti. Hatta zirveyi geçer geçmez baş gösteren şiddetli rüzgar onları geri püskürtünce dağın etrafından dolanmak ve güneyden yaklaşmak zorunda kaldılar. Sağ kalanları bulma umudu azalırken aniden buzun üzerinde siyah noktalar belirdi. İki helikopter alana iniş yaptı, rotorlar çalışır halde bırakılıp hayatta kalanlardan 6'sı kurtarıldı. Aynı gece kalanları da kurtarmak için geri dönüldü.
Yararlanılan kaynaklar ve ek bilgiler