İtalyanların Antalya'yı işgali (28 Mart 1919) | Prof. Dr. Haluk Eraksoy yazdı
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy, geçmişte 28 Mart tarihine ait bir konuyu sosyal medya hesabından yazdı. İşte Prof. Dr. Haluk Eraksoy'un 28 Mart 1919'da İtalyanların Antalya'yı işgali ile ilgili yazdığı yazı.
İtalyanlar, I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra bölgedeki asayişsizliği bahane ederek 104 yıl önce bu gün Antalya'yı işgal ettiler (28 Mart 1919).
ANTALYA 300’TEN FAZLA İTALYAN ASKERİYLE KISA SÜREDE İŞGAL EDİLDİ
O sabah İtalya temsilcisi Marki Faranti, Mutasarrıf Vekili Talat Bey'e başvurarak, kentte anarşi ve asayişsizlik gördüğünü; güvenlik olmadığından İtalyan Okulu’ndaki rahibelerin korktuklarını; bir bombanın patlamasından dolayı 10 kişilik bir askeri birliğin karaya çıkarılacağını bildirdi. Talat Bey, temsilcinin ısrarı karşısında izin vermek zorunda kalınca, İtalyan askerleri saat 15:00’ten itibaren karaya çıkmaya başladılar. Antalya 300’den fazla İtalyan askeriyle kısa sürede işgal edildi. İşgal güçleri komutanı Deniz Albay Çana Aleksandro, Antalya halkına işgali duyuran ve İtalyan askerlerinin talimatlarına uyulmasını isteyen bir bildiri yayımladı. Kendisini ziyarete gelen Talat Bey'e de karaya çıkan İtalyan askerlerinin keyfi davranışlarını, ancak bu bildirinin halka duyurulmasından sonra önleyeceğini bildirdi.
OSMANLI HARBİYE NEZARETİ, İTALYANLARIN ANTALYA’YA ASKER ÇIKARMASINI ÖNEMSEMEDİ
Böylece kendilerine vaat edilmiş olan İzmir ve çevresinin, daha sonra Yunanistan’a da söz verilmesi nedeniyle müttefikleriyle ilişkileri kopma noktasına gelen İtalyanlar, Yunanlılardan önce Anadolu’ya girmeye başlamış oldular. Bunun üzerine 57. Tümen Komutanı Albay M. Şefik (Aker) Bey tarafından Antalya’daki 176. Alay’a “işgale karşın Türk memurların görevlerine devam etmeleri ve İtalyanların yapacakları her yasadışı eylemin protesto edilmesi” emredildi. İzmir’deki XVII. Kolordu Komutanlığı, işgali, İzmir’deki İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcileri nezdinde protesto etti ve durumu Harbiye Nezareti’ne bildirdi. Harbiye Nezareti ise Antalya Mutasarrıflığı’na 29 Mart’ta Antalya’nın işgali hususunda endişelenecek bir durum olmadığını, Nezaretin, meselenin çözülmesi için girişimde bulunduğunu ve İtalyanlarla iyi ilişkiler kurarak güvenliğin korunması gerektiğini bildirdi. Nezaretin 31 Mart tarihli ikinci yazısında da “Antalya’ya asker çıkarılmasının bir işgal olmadığı, güvenliği sağlayan mahalli güçlere yardım amacıyla yapıldığı ve hükümet otoritesini sarsacak hareketlerden kaçınılması konusunda, İstanbul’daki İtalya Yüksek Komiserliği tarafından Rodos’taki Başkomutanlıklarına direktif verildiği” bildirildi.
İTALYA’YA VAAT EDİLMİŞ OLAN İZMİR VE ÇEVRESİ, DAHA SONRA YUNANİSTAN’A DA SÖZ VERİLMİŞTİ
Antalya’nın işgali Paris’te de tepkiyle karşılandı. Yunanistan, bir savaş gemisini İzmir’e gönderdi; bunu İtalyanların bir savaş gemisini göndermeleri izledi. İzmir’deki gerginlik son raddeye geldi. Birinci Dünya Savaşı başladığında önce tarafsız kalan İtalya, bir yıl sonra İngiltere ve Fransa’yla yaptığı antlaşmalarla savaştan sonraki beklentilerini güvence altına almış ve İtilaf Devletleri safında savaşa girmişti. İtalya’ya vaat edilmiş olan İzmir ve çevresi, daha sonra savaşa kendi yanlarında girmesi koşuluyla Yunanistan’a da söz verilmişti. Savaştan sonra toplanan Paris Barış Konferansı’nda İtalya ve Yunanistan arasında büyük bir mücadele başlamış; bu mücadelede İngiltere, İtalya’ya karşı Yunanistan’ı desteklemişti. Bunda “İzmir ve çevresindeki Türklerin Rum asıllıları öldürdüğüne” ilişkin Yunan propagandası yanında, İngilizlerin Boğazlara çok yakın olan bu bölgedeki çıkarlarını tehdit edebilecek bir güç olarak İtalya’dan çekinmesi etkili olmuştu.
İTALYANLAR ESKİDEN BERİ ANTALYA ÜZERİNDE HAK İDDİA EDİYORLARDI
İtalyanların Antalya’yla ilgilenmeleri Balkan Savaşları dönemine uzanmaktaydı. İtalya’nın 31 Mayıs 1913'te atanan Antalya Konsolosu Agostini Ferrante, örneğin Antalya kalesinden bir iki taş sökülse, bunların “Romalılara ait olduklarını” belirterek kendinde duruma müdahale etme hakkını görüyordu. İtalyan Mektebi ve İtalyan Hastanesi de onun konsolosluğu sırasında faaliyete geçmişti. İtalyanların, I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla kesintiye uğrayan Antalya ve çevresindeki faaliyetleri, Mütareke'yle birlikte yeniden artmıştı. 4 Mart 1919’da konsolosluk açılmış, 12 Mart’ta Rum mahallesinde büyük bir İtalyan mağazası faaliyete geçmişti. Bu arada Şubat 1919 sonlarında Antalya hapishanesinden bazı mahkûmların firar etmesi üzerine, 22 Mart 1919’da bugünkü Antalya Kaleiçi Yat Limanı’na bir İtalyan savaş gemisi demirlemiş ve Mutasarrıflık tarafından, günümüzde “Yanık Hastane” olarak anılan İtalyan Hastanesi’ndeki hemşireleri ve açmaya hazırlandıkları İtalyan Mektebi'ndeki rahibeleri ve öğretmenleri korumaları için birkaç askere, bu binaların dışına çıkmamak koşuluyla, karaya çıkma izni verilmiş; ayrıca bir İtalyan Koruma Memuruna Hükümet Konağı’nda bir oda verilmişti. Bu sırada Antalya’da bir bölümü arkeolojik çalışmalar yapan sivil İtalyan yurttaşları da vardı. İtalyanlar kendi yurttaşlarına hizmet verileceği gerekçesiyle bir de telsiz telgraf istasyonu kurmuşlardı. Tam bu günlerde İtalyanlar, kendilerine “davet yapıldığı” biçiminde kullanacakları ve Antalya’nın işgalinin hukuki gerekçesi olacak bir belge imal ettiler. Kentte bulunan İtalyanlara imzalatılan bu belge, Antalya’ya İtalyan askerinin çıkarılmasını talep ettiklerine ilişkindi. Bir başka rivayete göre ise kentin esnafı, aynı içerikteki İtalyanca bir belgeyi, İtalyan askerlerinin kendilerine kötü davranmadıklarını gösterdiğini sanarak imzalamışlardı.
İTALYANLAR ANTALYA’YI İŞGAL EDEBİLMEK İÇİN BAHANE ARIYORLARDI
Antalya’da bunlar olurken, 21 Mart 1919’da İtalyanlar, Paris Konferansı’ndan “İtalya kuvvetlerine Antalya’yı işgal izni verilmesini” istemişlerdi. İstedikleri destek çıkmayınca da kendi sorumlulukları altında hareket etmeyi sürdürmüşlerdi. 23 Mart’ta yayımladıkları bildiriyle, 16 Mart’tan geçerli olmak üzere bir Deniz İstasyon Komandosu kurarak bölgeye komutanlar atamışlardı. 27 Mart 1919’da da Antalya’dan Burdur’a giden bir posta arabası soyulmuş; soyguncular yakalanamamıştı. Aynı gece Kaleiçi’nde Rum asıllıların yaşadığı Yenikapı Mahallesi’nde bir kutu barut patlamıştı. Bu eylemin sorumluları da yakalanamamıştı. Sonradan bu patlamanın İtalyanların bir “düzeni” olduğu; Antalya’nın işgaline gerekçe gösterilen asayişsizlik iddiasının da İtalyanların provokasyonlarından kaynaklandığı anlaşılacaktır.
İTALYANLAR ÖNCELERİ ANADOLU TOPRAKLARINDA CİDDİ BİR DİRENİŞLE KARŞILAŞMADILAR
İtalyanların Antalya’yı işgal ettikten sonra 30 Mart’ta sayısını 600’e çıkaracağı askerler, kentin içine ve çevresine çadırlı ordugâhlar kurarak yerleşecek, postalar ve nöbetçiler görevlendirecektir. Silah ve mühimmat ambarlarını kontrol altına alacaklar, Antalya’daki silah ve mühimmatın başka yerlere taşınmasına izin vermeyecekler, yollara yerleştirdikleri posta noktalarında yolcuların kontrolünü yapmaya başlayacaklardır. İtalyanlar Antalya’yı işgal ederek girdikleri Anadolu topraklarında ciddi bir direnişle karşılaşmayacaklardır. Bunun en önemli nedeni İtalyanların kendilerini halka alıştırmaları olacaktır. Yoksullara yiyecek ve çeşitli eşya verecekler, yeni okullar açacaklar, hastalara bakacaklar, yollar yapacaklardır. İşgal altındaki bölgelerde yaşayan Türkleri Yunanlılara karşı korurken, Yunan işgal bölgesinden göç etmek zorunda kalan Türklere de yardım elini uzatacaklardır.
Ancak bütün bunlar Antalya’daki İtalyan işgalini haklı göstermeyecektir ve işgale karşı direnişler de olacaktır. Mehmet Emin (ölümünden sonra ailesi 'Adıson' soyadını alacaktır) Bey’in yanı sıra Müftü Ahmet Hamdi, İbrişimzade Mustafa, Hoca Rasih, Hüseyin Hüsnü, Mehmet Cemal ve Civelekzade İzzet’in imzaladığı protesto metninde, kentin altı yüzyıldır Türklere ait olduğu, nüfusun %99’unun Türklerden oluştuğu ve işgal kararının Wilson ilkeleriyle uyuşmadığı vurgulanacaktır. Protesto girişiminin üzerinden birkaç gün geçmeden İtalyanlar, kendilerine yönelik muhalefetten sorumlu tuttukları Mehmet Emin ve Giritli Zeki Beyleri, tutuklayarak Rodos’a süreceklerdir.
İTALYANLAR, ANTALYA’DAN SONRA ANADOLU’DAKİ İŞGAL BÖLGELERİNİ GENİŞLETMEYE BAŞLADILAR
Antalya’yı işgal etmekle Anadolu’da bir üs kazanan İtalyanlar, yeni işgaller için de yürekleneceklerdir. Haydarpaşa istasyonundan trenle sevk edilen 500 kişilik bir tabur 24/25 Nisan gecesi Konya’ya vararak kenti işgal edecektir. İzmir’i Yunanistan’a kaptırdığını anlayan İtalya, 11 Mayıs 1919’da Megri (Fethiye)’den itibaren Menteşe sahillerini işgal etmeye başlayacaktır. Aynı gün Bodrum ve Marmaris de işgal edilecek; 14 Mayıs’ta ise Kuşadası ve Selçuk işgale uğrayacaktır. İtalyanların Kuşadası’nı işgali karşısında sinirlenen İngiltere Başbakanı Llyod George, İtalyan Başbakanının olmadığı bir toplantıda “Bu İtalyanlar delirdi!” diye bağırarak Türkiye’nin her tarafına asker göndereceklerini iddia edecektir.
İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgali üzerine, 16 Mayıs 1919 günü bir İtalyan birliği Afyon’a, bir diğeri Akşehir istasyonuna yerleşecektir. 17 Mayıs 1919’da da Söke işgal edilecektir. Milas’ın Güllük iskelesini daha önce işgal etmiş olan İtalyanlar, Yunan işgalinin kendi nüfuz alanlarına doğru genişlemesinden kaygılanarak 2 Haziran 1919’da Milas’ı işgal edeceklerdir. Bundan sonra ayda üç kez olmak üzere Rodos’tan Marmaris, Gökova ve Güllük iskelelerine posta vapuru işletmeye başlayacaklardır. 5 Haziran 1919’da da Ahiköy (Yatağan) ve Çine işgal edilecektir. Çine’nin İtalyanlar tarafından işgalinden sonra İtalya ve Yunanistan arasındaki rekabet Anadolu’daki işgal bölgelerine uzanacaktır. Bir yandan Anadolu’daki işgal bölgelerini Yunanlılara karşı savunmada kararlı davranan İtalya, bir yandan da yeni işgal sahaları elde etmeye bakacaktır.
ISPARTALILAR, MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN UYARISIYLA İŞGAL TEHLİKESİNE KARŞI BİR MİTİNG DÜZENLEDİLER
İtalyanlar, 13 Haziran 1919’da Antalya’ya top, mühimmat ve otomobillerin yanı sıra iki bin kişilik iki piyade taburu daha çıkaracaklardır. İkinci Ordu Müfettişi Cemal (Mersinli) Paşa’ya göre bu birliklerle Burdur ve Isparta’nın işgali hedefleniyordu. Bu son İtalyan çıkarması, Amasya’da bulunan ve IX. Ordu Müfettişi görevinden yeni azledilmiş olan Mustafa Kemal Paşa’nın da dikkatini çekecek ve 24 Haziran 1919’da XV. Kolordu Komutanlığına gönderdiği bir telgrafta bu durumun protesto edilmesini isteyecektir. Mustafa Kemal Paşa’nın istediği tepki gösterilmeye başlanacak; işgal tehlikesini yakından yaşayan Ispartalılar, 20 Haziran 1919’da bir miting düzenleyecektir. Antalya’dan hareket etmiş olan İtalyan birlikleri Isparta’da beklemedikleri bir tepkiyle karşılaşınca, bütün ağırlıklarını Burdur’a verecekler ve herhangi bir direnişle karşılaşmadan 28 Haziran 1919’da Burdur’u işgal edeceklerdir. 23 Temmuz 1919 günü ise İtalyanlar Güneybatı Anadolu’daki işgal hareketlerinin son durağı olarak Muğla’yı işgal edeceklerdir.
İTALYANLAR EGEMENLİKLERİ ALTINDAKİ ONİKİ ADA’YI DA BİR ÜS OLARAK KULLANDILAR
İtalya’nın Anadolu’daki kuvvetlerinin karargâhı Antalya olacak, ancak İtalyanların egemenlikleri altındaki Oniki Ada da bir üs olarak kullanılacaktır. Adaların Anadolu sahillerine yakın olması İtalyanların Anadolu’daki kuvvetlerini artırmaları için bir avantaj oluşturacaktır. Bu arada İtalya kendi içinde siyasal ve ekonomik karışıklıklar yaşayacaktır. Ayrıca TBMM hükümetinin Doğu Cephesinde Ermenilere ve Batı Cephesinde Yunanlılara karşı elde ettiği başarılardan kaygılanan İtalyanlar II. İnönü Zaferi sonrasında çekilmeye karar vereceklerdir. Böylece iki yıl üç ay sürecek olan İtalyan işgali herhangi bir çatışma ve muharebe yaşanmadan sona erecek ve işgalci İtalyan birlikleri, 5 Temmuz 1921 tarihinde, Antalya’da bulunan İtalyan nüfusun büyük bir bölümünü de yanlarına alarak gemilerle kentten ayrılacaklardır.
Kaynak: Prof. Dr. Haluk Eraksoy