İşgal altındaki İstanbul'da bir seri katil: Hrisantos
Asıl adı Hristo Anastadiyadis Veledi Ahilya olan Hrisantos, 1898 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Asıl mesleği terzi çıraklığı olan Hrisantos, genç yaşlarında işlediği cinayetlerle Türkiye topraklarında yaşayan ilk seri katillerden biri oldu.
Asıl adı Hristo Anastadiyadis Veledi Ahilya olan Hrisantos, 1898 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Asıl mesleği terzi çıraklığı olan Hrisantos, genç yaşlarında işlediği cinayetlerle Türkiye topraklarında yaşayan ilk seri katillerden biri oldu.
O günlerin İstanbul’unda atmosfer bugüne göre oldukça farklıydı. Yaşlı ve yorgun imparatorluk, girdiği 1. Dünya Savaşı’nda başarılı olamamıştı. Ülkenin başkenti işgal altındaydı. İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki faaliyetleri, halkı baskı ile kontrol altında tutmaya yönelikti.
Hrisantos’un suçla ilişkisi küçük yaşlarda başladı. Başlangıçta Laternacı Koço adıyla anılan abisiyle tramvaylardaki insanların çantalarını çalan Hrisantos, bir süre sonra insanları silahla tehdit ederek soymaya başlamıştı.
Yaşı ilerledikçe işlediği suçlar da artan Hrisantos, sonunda organize bir suç çetesi kurdu. Hrisantos Çetesi olarak adlandırılan bu grup, ilk cinayetini Boğazkesen’de muhallebicilik yapan Recep Usta isimli esnafı öldürerek gerçekleştirdi. Süt alma bahanesiyle dükkana giren çete üyeleri, Recep Usta’yı demir parçalarıyla katledip dükkandaki tüm parayı alarak kayıplara karıştıysa da yakalanmaları uzun sürmedi.
Yargılandıktan sonra 15 yıl kürek cezasına çarptırılıp tutukluluk günlerini geçirmek üzere hapse gönderilen Hrisantos ve arkadaşları, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından birkaç hafta sonra kazdıkları bir tünel sayesinde hapisten kaçmayı başardı.
Hrisantos ve arkadaşları hapisten kaçtıktan sonra İstanbul’daki suç faaliyetlerine çok daha yoğun bir şekilde devam etti. Çete hapisteyken İtilaf Devletleri şehri işgal etmişti ve İngiliz İstihbarat Servisi hapisten kaçan Hrisantos ve çetesini desteklemeye başlamıştı.
Bir gece görev yaptığı karakola doğru giden Polis Mehmet Efendi, sokak ortasında Hrisantos ve arkadaşlarının tecavüzüne uğrayan Madam Despina isimli kadının yardımına koşmuş fakat çetenin silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetmişti.
Bu cinayet sonrası emniyet güçleri Hrisantos’u yakalamak için daha bir sıkı bir takip harekatına girişti. Yoğunluklu olarak Beyoğlu bölgesinde dolaşan Hrisantos ve çetesinin, bu dönemde 13’ü polis olmak üzere toplam 21 kişiyi öldürdüğü tahmin ediliyor.
Polis, bir çatışma sonrası yaralanan Hrisantos’un saklandığı eve dair bir istihbarat aldı. 7 Eylül 1920’yi 8 Eylül’e bağlayan gece Hrisantos, baskının yapıldığı evde polis memuru Muharrem Alkor tarafından öldürüldü. Çoğu kaynağa göre azılı katil, öldürüldüğünde 22 yaşındaydı.
Üzerinden 100 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen yaşanan bu olaylar hala konuşulmakta ve araştırılmaktadır. Hrisantos’un yaşamı aynı zamanda çeşitli romanların yanı sıra İstanbul Kan Ağlarken (1952) ve Üç Namus Bekçisi (1969) adlı iki ayrı filme de konu olmuştur.
Kaynak: Gürkan Fırat Saylan - İşgal İstanbul’unda Eli Kanlı Bir Örgüt: Hrisantos Çetesi