Ermeni soykırımı yalanını çürüten sosyalist: Mehmet Ali Aybar

İngiliz düşünür Bertrand Russell 1966’da, ABD’nin savaş suçlarını yargılamak üzere özel mahkeme kurmuştu. Mahkemenin yargıçlarından biri Türkiye İşçi Partisi Lideri M. Ali Aybar’dı. Aybar, Türkiye’nin soykırım suçunu işlemediğini kanıtlarıyla nasıl ortaya koydu? Jean Paul Sartre'a nasıl ders verdi?

Günümüzün Türkiye İşçi Partisi, Ermeni soykırımı yanlını savunarak ABD ve Avrupa emperyalizmi cephesinde olduğunu bir kez daha kanıtladı. Emperyalizm, soykırım yalanı on yıllardır Türkiye’ye baskı aracı olarak kullanılıyor. Soykırım suçlaması 1960’larda ABD’nin Vietnam’da işlediği suçları yargılayan Russell Mahkemesi’nde bir üyenin raporuna bile girdi. O mahkemenin yargıçlarından biri de Türkiye İşçi Partisi Lideri Mehmet Ali Aybar’dı. Aybar, Türkiye’nin soykırım suçunu işlemediğini kanıtlarıyla ortaya koydu. Russell Mahkemesi bunun üzerine Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin bölümlerini rapordan çıkardı. İşte örnek bir sosyalist liderin Russell Mahkemesi’nde Fransız aydın Jean Paul Sartre ile arasında geçen o tarihi tartışması…

Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden Türkiye İşçi Partisi Lideri Mehmet Ali Aybar’ın kemiklerini sızlattılar. Günümüzdeki TİP, Ermeni soykırımı yalanını savundu.

Hukukçu olan Mehmet Ali Aybar, ABD’nin Vietnam’daki savaş suçlarını yargılamak üzere oluşturulan uluslararası Russell Mahkemesine yargıçlık da yapmıştı. Aybar, Russell (Rasıl) Mahkemesi üyesi Fransız aydın Jean Paul Sartre’nin (Jon Pol Sağt) Ermeni soykırım iddialarına karşı çıkmıştı.

Satre’nin metnini reddeden Mehmet Ali Aybar, 1. Dünya Savaşı koşullarındaki kışkırtmaya böyle dikkat çekmişti.


"OLAYLAR KIŞKIRTMA İLE BAŞLADI"

Türklerle Ermeniler yüzyıllar boyunca yan yana, iç içe yaşamış, bu yüzden pek çok ortak yanları bulunan iki etni'dir. Sürtüşmeler 19. yüzyılın sonlarına doğru, büyük devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasını amaçlayan kışkırtmalarıyla başlamıştır. Sözü edilen olaylar Birinci Dünya Savaşı esnasında meydana gelmiştir.

Çarlık Ordusunun, Güneydoğu illerine ilerlemesinden Ermeni çetelerinin faydalanarak köylere baskın düzenlediği karşılıklı boğazlaşma nedeniyle bölgedeki Ermenilerin tehcir edildiğini, bunun da bir soykırım olmadığını vurgulamıştı.


"SAVAŞ KOŞULLARINDAKİ KANLI OLAYLAR SOYKIRIM OLARAK NİTELENEMEZ"

Rus ordularının ilerlemesinden yararlanan kimi Ermeni çeteleri Türk köylerini basmış, kadın, çocuk, genç, ihtiyar ayırt etmeden masum insanları öldürmüşlerdir. Türkler de Ermenileri kadın, çocuk, genç, ihtiyar ayırt etmeden öldürmüşlerdir. Bundan başka bu illerde yaşayan Ermeniler "tehcir" edilmiş, yani göç ettirilmiştir. Ve göç sırasında öldürmeler, kötü işler olmuştur. (…) Bu iller dışındaki Ermenilerle Türkler arasında herhangi bir çatışma, bir kanlı olay olmamıştır. Doğu ve Güneydoğu illerindeki karşılıklı kıyımlar, toptan adam öldürmeler, Türk-Rus savaşının bir uzantısıydı. Osmanlı devletinde Türklerle Ermeniler yüzlerce yıl barış içinde yaşamışlardır. Yüksek devlet hizmetlerine atanmışlardır. Bu olaylar sınır illerinde savaş ortamında oluşmuştu. Savaşın bir uzantısı idi. Nitekim başka illerde olmamıştır. Bundan dolayı, bu kanlı olaylar soykırım olarak nitelenemez. Devletçe bir soykırım politikası izlendiği ileri sürülemez. Oysa soykırım olaylarının arkasında, dolaylı biçimde de olsa, her zaman devlet vardır.

1966’da Russel Mahkemesi’nde yaşanan Aybar- Sartre tartışmasında Türkiye İşçi Partisi soykırım suçunu oluşturan hukuki durumları da tek tek irdeledi. İttihat ve Terakki hükümetinin soykırımı tasarladığına dair hiçbir belge olmadığını belirten Aybar, aksine İttihat ve Terakki Genel Merkezi'nin tahcir esnasında yaşanan olayları onaylamadığı gösteren belgeleri, Talat Paşa’nın anılarını mahkemeye sundu.

Russell Mahkemesi de Mehmet Ali Aybar’ın hukuki ve gerçeklere dayanan itirazları sonucunda raporunda Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin bölümlerini çıkardı.

sözde ermeni soykırımı türkiye işçi partisi