Dumlupınar Denizaltısı’nın: 81 Türk denizcisi şehit oldu (4 Nisan 1953) | Prof. Dr. Haluk Eraksoy yazdı
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy, geçmişte 4 Nisan tarihine ait bir konuyu sosyal medya hesabından yazdı. İşte Prof. Dr. Haluk Eraksoy'un Dumlupınar Denizaltısı’nın batması ile ilgili yazdığı yazı...
Dumlupınar Denizaltısı’nın Çanakkale Boğazı'nda İsveç gemisi Naboland'la çarpışarak batması sonucunda, 70 yıl önce bu gün 81 Türk denizcisi şehit oldu (4 Nisan 1953).
DUMLUPINAR DENİZALTISI, AKDENİZ’DE YAPILAN BİR NATO TATBİKATINDAN DÖNÜYORDU
Gece saat 02:15 sularında 3390 grostonluk Naboland Şilebi, büyük bir gürültüyle baş torpido dairesinin sancak tarafından Dumlupınar Denizaltısı’na çarptı. Eceabat sahillerinden duyulan bu çarpışmayı, denizaltından yükselen büyük bir patlama izledi. Çarpışmanın şiddetiyle güverteden denize düşen sekiz kişi arasında olan iki gözcü, Naboland’ın pervanesinde parçalanarak; bir diğeri ise boğularak şehit oldu. Dumlupınar ve Birinci İnönü Denizaltıları, birlikte katıldıkları Akdeniz’de yapılan büyük çaptaki bir NATO tatbikatı sonrasında Gölcük’teki üslerine geri dönüyorlardı. O gece Birinci İnönü Denizaltısı’nın arızalanıp geride kalması üzerine, Dumlupınar Denizaltısı Çanakkale Boğazı‘na yalnız girmişti.
DUMLUPINAR, AÇILAN YARADAN İÇERİ DOLAN SULARLA BATMAYA BAŞLADI
Nara Burnu açıklarında çöken sis yüzünden görüş mesafesi oldukça kısalmıştı. NATO tatbikatı nedeniyle iki gün boyunca sürekli sürekli denizin altında kalan mürettebat çok yorgundu. Ege’ye açılmak için Çanakkale Boğazı’ndan geçen İsveç bandıralı Naboland şilebi, kaptanı Oscar Lorenson’un -daha sonraki ifadesine göre- “motor” sandığı ve hızı 9 mil olan denizaltının üzerine doğru, 21 mil hızla yaklaşmaktaydı. Aralarında denizaltı komutanı Kd. Yzb. Sabri Çelebioğlu’nun da bulunduğu köprü üstündekilerin denizaltıya yön değiştirtme çabası, çarpışmayı önlemeye yetmedi. Alarm zilleri gecenin sessizliği içinde yankılanırken, denizaltı sancak başomuzluğundan aldığı yara yüzünden göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre içinde burnu yönünde dikilerek batmaya başladı. Denizaltı, Naboland tarafından adeta çiğnenmişti. Ön tarafından yara alan Naboland da telsizle yardım çağrıları yaptı. Dumlupınar, açılan yaradan içeri dolan sularla ağır ağır batıyordu.
DENİZİN ALTINDA MAHSUR KALAN 22 DENİZCİYİ KURTARMA ÇALIŞMALARI BAŞLATILDI
Ölüm, denizaltıda kalan 81 personelin bir bölümünü uykuda yakaladı; diğerleri de bir anda gemiye dolan suyun basıncına fazla dayanamadılar. Ancak yıldırım hızıyla hareket eden üç erin, hemen kıç bölmeye geçerek kapakları kapatması sayesinde denizaltıdaki 2’si astsubay, 20’si er olmak üzere 22 kişi sağ kalabildi. Bu 22 denizci, 80 metre derinlikte yaşamla ölüm arasındaki incecik çizgide bir bekleyiş içine girdiler. Denizaltı batar batmaz kıç güvertede bulunan şamandırası otomatik olarak suların üzerine çıkmış, böylece yukardaki dünyayla bağlantı kurulmuştu. Deniz Kuvvetleri bütün olanaklarını seferber etti ve Kurtaran gemisi saat 11:00’de olay yerine geldi. Feci olay duyulur duyulmaz bütün yurt yasa bürünecek, nefesler tutulup 22 denizciyi kurtarmak için aralıksız olarak sürdürülen çalışmaların sonucu beklenecekti. Oradan gelecek mutlu bir haber bayram sevinci yaratacaktı.
MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI DENİZALTIDA BULUNANLARDAN UMUT KESİLDİĞİNİ AÇIKLADI
Ancak gösterilen insanüstü çabalara karşın amansız doğa koşulları ve akıntı, kurtarma çalışmalarını engelleyecek; Dumlupınar denizaltısı 81 denizciye mezar olacaktır. 7 Nisan 1953 saat 02:15’i gösterirken artık bütün umutlar tükenecektir. Kurtarma çalışmalarını, yayımladığı bildirilerle halka duyuran Milli Savunma Bakanlığı yedinci tebliğinde denizaltıda bulunanların yaşamından artık umut kesildiğini açıklayacaktır. Denizaltıdan sadece çarpışma anında köprü üstünde bulunan Yzb. Sabri Çelebioğlu, Ütğm. Kemal Ünver, Ütğm. Hasan Yumuk, Asb. Bçvş. Hüseyin İnkaya, Asb. Bçvş. Hüseyin Akış kurtulacak; aralarında Komodor Kur. Alb. Hakkı Burak’ın da bulunduğu 7 subay, 35 astsubay ve 39 er şehit olacaktır.
DUMLUPINAR, AMERİKAN DONANMASINDAYKEN DE BATMA TEHLİKESİ ATLATMIŞTI
Dumlupınar, Amerika’da 23 Nisan 1944’te “Blower” adıyla denize indirilmiş Balao sınıfından dizel-elektrikli, güzel ve modern bir denizaltıydı. Ancak talihsizlik, zamanına göre son teknolojiye sahip olan Dumlupınar’ın peşini hiç bırakmamıştı. Panama’ya yaptığı ilk seferinde sis ve kötü hava koşulları nedeniyle bir Amerikan devriyesiyle çarpışıp son anda batmaktan kurtulmuş, II. Dünya Savaşı süresince de bir tek düşman gemisi bile batırmayı başaramamıştı. Altı yıl süreyle Amerikan donanmasında görev yaptıktan sonra “Karşılıklı Savunma Yardım Programı” uyarınca Çanakkale (“Bumper”) denizaltısıyla birlikte Türkiye’ye verilmişti. Türk donanmasına 9 Aralık 1950’de katılan denizaltıya Dumlupınar adı konmuştu. Denizaltı, 95 metre uzunluğundaydı ve su altında 14 mil hız yapabiliyordu.
YARGILANAN İKİ KAPTAN DA SUÇLU BULUNDU
81 denizcimizin ölümüyle sonuçlanan feci kazadan sonra Naboland gemisine haciz konulacak; kazada hatalı görülen iki kaptan da yargılanacaktır. Yapılan duruşmaları sonucu İsveç gemisi kaptanı Lorenson 6 ay hapis, 500 lira para cezasına, Dumlupınar Komutanı Yzb. Sabri Çelebioğlu 1 yıl 8 ay ağır hapis ve 800 lira para cezasına çarptırılacaktır.
4 NİSAN, "DENİZ ŞEHİTLERİNİ ANMA GÜNÜ" OLARAK İLAN EDİLDİ
Beş yüzün üzerinde denizcinin şehit düştüğü Ertuğrul Faciası’ndan sonra denizcilik tarihimizdeki en çok kayıp verilen kaza olan Dumlupınar Faciası’nın ardından 4 Nisan günü, "Deniz Şehitlerini Anma Günü" olarak ilan edilecektir.
TSK’da hurdaya çıkan ya da hizmet dışı kalan bir geminin adı yeni alınan bir gemiye verilirdi. 1949 yılındaki ilk Dumlupınar, Haydarpaşa’da bir gaz tankerine çarptıktan sonra batmış; adı 1953'teki faciada batacak olan Dumlupınar Denizaltısı'na verilmişti. İkinci Dumlupınar’dan sonra 1972 yılında hizmete girecek üçüncü Dumlupınar’a da 1976 yılında Çanakkale girişinde bir Rus gemisi çarpacaktır. Can kaybı olmadan atlatılacak bu kazadan sonra tersanede onarıldığı sırada yangın çıkacak ve iki yıl sonra denizlere geri dönecektir. Ancak beş yıl sonra üçüncü Dumlupınar da emekliye ayrılacak ve bir daha hiçbir denizaltıya Dumlupınar adı verilmeyecektir.
Naboland ise 1954’te Nyland adını alacaksa da kaderi değişmeyecektir. 1956’da geçirdiği kazayı atlatacak ancak 1964’te Broriver adını alan gemi 1968’de yanacak ve batacaktır.
Dumlupınar Denizaltısı’nda şehit olan tüm denizcilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
Kaynak: Prof. Dr. Haluk Eraksoy