Atatürk'ün bilinmeyen hastalığı neydi? Kalp krizi bile geçirmiş...
Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de Türk ulusunu yasa boğan vefatının siroza bağlı olduğunu çoğumuz biliriz. Peki Gazi'nin daha önce hangi hastalıkları atlattığı konusunda bir fikriniz var mı? Berberi olan Mehmet Tanrıkut Mete, Atatürk'ün yalnızca kendisiyle paylaştığı o hastalığını yıllar önce açıkladı.
Ömrünü Türk ulusunun bağımsızlığı uğrunda harcayan ve emperyalizmle savaşında cepheden cepheye koşan Mustafa Kemal Atatürk birçok hastalık atlattı.
Çocukken yakalandığı sıtma hastalığı ömrü boyunca peşini bırakmadı.
Ayrıca 1917 yılında böbrek rahatsızlığı nedeniyle Avusturya'da tedavi gördü.
Atatürk, 1927 yılında Nutuk’u kaleme aldığı dönemde, bir kez kalp spazmı, ardından da kalp krizi geçirdi.
ATATÜRK'ÜN BİLİNMEYEN HASTALIĞI NEYDİ?
Yeniçağ yazarı Yaşar Gürsoy, yazısında Atatürk'ün bilinmeyen ve yalnızca berberi Mehmet Tanrıkut Mete'ye söylediği bir hastalığını paylaştı.
Gürsoy, 1932 yılında geçen olayı şöyle anlatıyor:
Gazi, Dolmabahçe Sarayı’nda Fransa’nın Suriye Yüksek Komiseri Ponsot ve Fransa Büyükelçisi Charles de Chambrun’u kabul ederek görüştü…
Görüşmenin ardından hiç vakit kaybetmeden Boğaziçi’nde ve Florya’da gezintiye çıktı.
Bir gün sonra ise akşamüzeri otomobille Şişli ve Beyazıt civarında özel bir gezi gerçekleştirdi. O gezilerinde Gazi’nin yanında genellikle az kişi oluyordu. O kişilerden biri de Berber Mehmet idi.
Bir ara mola verdiklerinde Berber Mehmet’e dönerek, “Söylediğim şeyi buldun mu Memo?” dedi yanında bulunanların meraklı bakışları arasında.
“ Buldum Sayın Paşam” diye yanıtladı: “ Saraya vardığımızda takdim edeceğim..”
Berber Rıdvan ve sofracıbaşı İbrahim en çok meraklanan oldu. Bir ara İbrahim, kulağına fısıldayarak, “Ne ola ki Mehmet bu kadar merak ettiğimiz” dedi.
Sır değildir. Ama ulu orta yerde söylenmesi de doğru değildir, yanıtını verdi…
Aldıkları yanıt meraklarını bir kat daha arttırmıştı. Ama cesaret edipte soramıyorlardı. Atatürk, Sofracıbaşı İbrahim Ergüven, Kütüphanecisi Nuri Ulusu ve Berberi Mehmet Tanrıkut Mete’ye “Çocuklarım” diye hitap ederdi. Bu nedenle o üçlü hem cansiperane korumalığını yapıyor hem de Atatürk’ün etrafındaki yakın dostlarından bile daha değerli görülüyorlardı…
21 Ekim 1932 günüydü.
Akşamüzeri otomobille Topkapı, Bakırköy, Yedikule yoluyla Beyoğlu’ndan Şişli’ye seyahat etti. Tünel, Tophane yoluyla ise Dolmabahçe Sarayı’na geri döndü.
Mehmet’in arkadaşları meraktan akşamı zor ederken, Berber Mehmet ilk fırsatta da ortadan kaybolup Gazi’nin kendisine aldırdığı emaneti teslim etti, sonrasında Genel Sekretere yazıyla aldığının kayıtlara geçmesini sağladı:
Kasık fıtığı o dönemde bilinen bir hastalıktı.
Fıtık cerrahisinin gelişimi cerrahinin gelişimi ile paralellik göstermekteydi. M.Ö. 1700'lü yıllarda yaşamış olan Hammurabi zamanından günümüze kadar olan fıtık ameliyatları irdelenmiş, avantaj ve dezavantajları vurgulanmış, gelişmeler anlaşılmasının kolaylığı nedeniyle çağlara bölünerek bilim insanlarınca ortaya konulmuştu...
Kaynak: Yeniçağ, Yaşar Gürsoy