Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: 'Tarihî fırsat; PKK’yı Suriye’nin kuzeyinde de bitirmek'

Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla başlayan sürecin önemli bir fırsat yarattığını belirten Doğu Perinçek, 'Öcalan’ın açıklaması PKK bölücülüğüne ağır darbe indirmiştir. Sorun, yine Türk Ordusu ve Polisinin silahıyla kesin çözüme ulaştırılacaktır.' dedi.

Haber Merkezi Haber Merkezi

 Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün İstanbul’da Su Tiyatrosu’nda, Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” üzerine bir basın toplantısı düzenledi.

Önümüzdeki sürece dikkat çeken Perinçek “Silah bırakanlar ile terörde ısrar eden ayrılıkçılar arasında bir ayrım yapılması doğaldır. Silahlı mücadelede diretenler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uygulamalarıyla etkisiz hale getirilecektir. PKK’nın silahlı mücadelede direten unsurlarını Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde ve her coğrafyada bitirmek için tarihî bir fırsat doğmuştur ve Türkiye bu fırsatı değerlendirecek, ABD-İsrail planını bozacaktır.” dedi.

Vatan Partisi’nin bugün İstanbul’da düzenlediği üye toplantısına Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de katıldı. Toplantı öncesi gündeme ilişkin basın açıklaması yapan Perinçek özetle şunları belirtti:

TÜRK ORDUSU VE TÜRK POLİSİ PKK’YI BİTİRDİ
ÖCALAN BU GERÇEĞE TESLİM OLDU

Öcalan’ın çağrısı, nedenine ve sonucuna bakarak şöyle açıklanabilir: Türk ordusu ve Türk polisi PKK'yı bitirdi. Öcalan bu gerçeğe teslim oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Polisi, uzun yıllar süren bir mücadele sonucunda, ABD ve İsrail gibi önemli devletler tarafından desteklenen, eğitilen ve silahlandırılan PKK’yı şehitler vererek etkisiz hale getirmiştir. Zaten Öcalan da yaptığı çağrıda, PKK için ‘ömrünü tamamladı’ saptamasında bulunuyor. Dolayısıyla PKK’nın öldüğünü ilan ediyor. İşte burası çok önemli: PKK’nın feshedilmesi ve silahları bırakması, ‘ömrünü tamamlamış’ olan PKK’nın cenazesinin kaldırılması anlamına gelmektedir. Bizzat PKK lideri tarafından ölüm raporu onaylanan PKK’nın diriltilmesi mümkün değildir.

Öcalan, PKK’nın ömrünü tamamlamış olduğunu, uluslararası alandaki ve Türkiye’deki tarihsel gelişmelere göndermede bulunarak, nesnel kanıtlarla şöyle açıklıyor:

“PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.

“Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.”

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: 'Tarihî fırsat; PKK’yı Suriye’nin kuzeyinde de bitirmek' - Resim : 1

SÖZLEŞME DEĞİL TEK TARAFLI TESLİMİYET İRADESİ

Açıklamanın bütününe baktığımız zaman, herhangi bir şart koşulmuyor. ‘Türk devleti şunu yaparsa, biz PKK'yı feshederiz ve silahları bırakırız’ gibi bir ifade yok, başka deyişle konuşmada PKK’yı feshetmek ve silahları bırakmak için herhangi bir şart yok.

Öcalan’ın “Barış ve Demokrasi Çağrısı” adını verdiği açıklamada, Türk Devleti ile yapılan bir sözleşmenin içeriği değil, fakat tek taraflı bir teslimiyet iradesi ortaya konuyor.

ÖCALAN’IN ÇAĞRISINA GÖRE ASIL AMAÇ:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ‘DEVLETİ VE TOPLUMUYLA BÜTÜNLEŞMEK’

Öcalan, PKK’nın kendisini feshetmesinin ve silah bırakmasının ötesinde, “devlet ve toplumla bütünleşme” kararı almasını istiyor. Çağrıya göre asıl amaç, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve toplumuyla bütünleşmektir. PKK’nın feshedilmesi ve tüm grupların silah bırakması, bu amaca yönelik uygulamalar olarak belirleniyor.

“Devlet ve toplumla bütünleşme” formülü, aslında “Tek Devlet, Tek Millet” formülüdür. Bütünleşmenin ya da Batı dillerindeki karşılığıyla “Entegrasyonun” Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimi açısından başka bir anlamı ve yorumu bulunmuyor.

Bilindiği üzere TC (Tece) söylemi, PKK’nın ve yandaşlarının dilinde en ağır sövgüydü, Türk toplumu da üzeri zaman zaman “kardeşlik” gibi sözcüklerle örtülse de düşman olarak tanımlanıyordu. Gelinen noktada, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle bütünleşme ve toplumla bütünleşme için Kongre Kararı alınması öngörülmektedir.

BAĞIMSIZ DEVLET, FEDERASYON, ÖZERKLİK VE KÜLTÜRALİST ÇÖZÜMLER
‘TARİHSEL TOPLUMSAL’ TEMELİ OLMADIĞI İÇİN REDDEDİLİYOR

Öcalan, PKK Programının eleştirisine ve reddine ilişkin cesur görüşler açıklamaktadır. Şöyle diyor:

“[PKK’nın] aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.”

Öcalan, PKK’nın geçmişte amaç belirlerken hata yaptığını vurgulanmaktadır. Bu hata, “Aşırı milliyetçi bir savruluş” olarak saptanmaktadır. PKK’nın, bunun “zorunlu sonucu olarak”, “ayrı ulus-devlet, başka deyişle bağımsız Kürdistan, federasyon, idarî özerklik, “kültüralist çözümler” gibi amaçlara yöneldiği belirtmektedir. Öcalan’a göre, bu çözümler mevcut tarihsel-toplumsal sürece yanıt oluşturamıyor. Burada bağımsızlık, federasyon, idarî özerklik ve “kültüralist çözümler”in imkansız olduğu saptanmış oluyor. Dolayısıyla PKK programı tarihsel ve toplumsal gerçeklik açısından mahkûm edilmekte, açıkça reddedilmektedir.

Böylece PKK’nın feshedilmesinin ve bütün unsurların silah bırakmasının tarihsel gerekçesi saptanmış oluyor.

PKK’YA KENDİSİNİ FESHETME VE
PKK’NIN BÜTÜN UNSURLARINA SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISI

Açıklamanın belirlediği güncel görev, PKK’nın feshedilmesi ve silah bırakmasıdır. Bu kararın PKK Hukukuna dayanabilmesi için PKK Kongresi tarafından alınması isteniyor. Zaten PKK’yı feshedecek bir başka kurum da olamaz. PKK Kongresinin PKK’yı dağıtma kararı, gönüllü birleşmenin de hukukî temelini oluşturmaktadır.

Kuruluşu, programı ve amaçları bakımından tarihsel zemini bulunmadığı kanıtlanmış olan PKK’ya kendini dağıtmak ve silah bırakmak dışında bir çözüm kalmamıştır. Bu olay, Taşnak Partisi’nin İstiklâl Savaşımızdan sonra mecbur kaldığı duruma benziyor. Ermenistan silahlı güçlerinin Türk Ordusunun silahına yenik düşmesi üzerine, Ermenistan Hükümetinin son Başbakanı ve Taşnak Partisi Genel Başkanı Ovanes Kaçaznuni, tarihsel durumu dünya kamuoyuna şu cümleyle ilan etti: “Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok.”[1]

Taşnak Partisi Genel Başkanı’nın Bükreş’te toplanan 1923 Konferansı’na sunduğu rapor ile PKK Liderinin Çağrısı, coğrafyamızdaki bölücü girişimlerin içine girdikleri çıkmazın benzerliği açısından karşılaştırılabilir. Bu çıkmaz, tarihsel zemindeki çıkmazdır. Emperyalizme dayanarak yürütülen silahlı ayrılıkçılık için, Türkiye coğrafyasında teslim olmak dışında bir çözüm bulunmuyor.

ÖCALAN, PKK KONGRESİNDEN ALMASINI İSTEDİĞİ KARARI ŞÖYLE ÖZETLİYOR:

“Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Burada PKK’nın onurunu korumaya yönelik bir görüş var, PKK’nın “varlığının zorla sona erdirilmemiş” olduğu söyleniyor. Aslında karşılaşılan sonucun altında ezilmemek için dile getirilen bu tür ifadeleri anlayışla karşılamak gerekir. Dahası “gönüllü birliktelik” temelinde girilen pratik, Türkiye’nin geleceği açısından daha değerlidir. PKK’yı feshederek ve silah bırakarak girilen yol, Türk Devrimiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle ve Türk Milletiyle bütünleşme yoludur.

'ZORLA ASİMİLASYAN' SÖYLEMİNİN SONU:
'BİNYILLIK GÖNÜLLÜ BİRLİKTELİK'

Öcalan, Türk-Kürt ilişkileri tarihini şöyle özetliyor:

“1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.”

Burada Türk-Kürt ilişkilerinin artık “Türk Devletlerinin zorbalığı ve baskısıyla” açıklanan bir “Zorla asimilasyon” tarihi olmadığı saptanmaktadır. Bilimsel olarak, Türklerin ve Kürtlerin “hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için ittifak yapmak zorunda kadıkları” belirtilmektedir. Öcalan’ın eski tarih görüşlerinde, 1071 yılında Malazgirt Savaşında Kürt birliklerinin Bizans’a karşı Sultan Alparslan’ın Ordusunda savaşmaları ve 16. Yüzyılın başlarında Yavuz Sultan Selim’in İdrisi Bitlisî ile yaptığı anlaşma sonucu Kürt beylik ve aşiretlerinin Osmanlı yönetimini benimsemeleri, gönüllü birlikteliğin tarihsel dönüm noktaları olarak saptanıyordu. Böylece gönüllü birlikteliğin tarihsel temelleri yinelenmiş olmaktadır.

Burada “emperyalizme karşı” değil de “hegemonik güçlere karşı” ifadesinin kullanılması bilimseldir. Çünkü emperyalizm 19. Yüzyıl sonlarından bu yana 150 yıllık bir olgudur. Oysa gönüllü birlikteliğin tarihi, 1071’den bu yana bin yıllıktır.

ÖCALAN’IN ÖNÜMÜZDEKİ SÜRECE İLİŞKİN BEKLENTİLERİ

Öcalan, çağrısında önümüzdeki sürece ilişkin beklentilerini de açıklıyor.: “Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.”

Bu talepler, esas olarak arkada kalan dönemde Kürt Sorununun demokratik haklar açısından çözümü sonucunda gerçekleşmiş bulunmaktadır.

Türk milletinin bir parçası olarak Kürt kökenli vatandaşlarımızın varlığı artık herkesçe kabul edilmiştir. Bu bağlamda ifade özgürlüğü hayata geçmiştir. Ancak etnik ve dinsel ve mezhepsel kimliklere dayanarak örgütlenme, Anayasaya ve Siyasal Partiler Yasasına göre, parti kapatma nedenidir ve bundan vazgeçilemez. Ayrıca bu talep, Öcalan’ın devlet ve toplumla bütünleşme kararı alınması yönündeki çağrısıyla da bağdaşmıyor.

Öte yandan “her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanma” talebi, federasyon ve idarî özerkliğin reddedildiği koşullarda anlamsızdır. Bu talep, öyle gözüküyor ki, düş kırıklığına uğrayan kesimler için öne sürülmektedir, ancak çağrının bütününe uymuyor.

TARİHSEL KONULARA İLİŞKİN DEĞİNMELER:

Türk-Kürt birlikteliğini parçalamayı amaçlayan Kapitalist Modernite'
Öcalan’ın açıklamasında, düşünce özgürlüğü ve akademik tartışma alanına giren görüşleri de var. Bu görüşler, tarih tartışmaları kapsamındadır.

Öcalan, son iki yüzyılda Türk-Kürt birliğini parçalamayı hedef alan güçleri sistem olarak ve sınıfsal olarak tanımlamaktadır: “Kapitalist modernite”. Açıklama şöyle:

“Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.”

Öcalan’ın sözünü ettiği “Kapitalist modernitenin son 200 yılı”, uluslararası açıdan bakılınca, kapitalizmin emperyalizm aşamasına girmesinden sonraki dönemdir. Böylece Kapitalist modernleşmenin zorbalık ve gericilik tarihi ile örtüşen bir saptama yapılmış oluyor.

Kapitalist modernitenin Türkiye’deki “200 yılı” ise, Tanzimatla, yani 1838-1839 yılında başlatılmış oluyor. Arada 187 yıl var.

SÜREÇ DEVAM EDİYOR
ÖNÜMÜZDE ZORLU MÜCADELELER VAR

Öcalan’ın açıklaması PKK bölücülüğüne ağır darbe indirmiş, ayrılıkçı terör unsurlarının maneviyatını dağıtmış, PKK içinde bölünmelere ve çatışmalara yol açmıştır. Böylece sorunun Türkiye’nin bağımsızlığı, birliği ve bütünlüğü temelinde çözümü için elverişli koşullara yol açmıştır.

Bugüne kadar silahlı ayrılıkçılığın silahla etkisiz hale getirilmesi sayesinde çözülen sorun, yine Türk Ordusu ve Polisinin silahıyla kesin çözüme ulaştırılacaktır. Öcalan’ın çağrısına uymayan ve silah kullanmakta ısrar edenler için başka bir uygulama beklenemez.

Ne var ki, kazanılan mevzinin önemi görülmezse, kesin başarıya ilerlenemez.

Öcalan’ın bu açıklamasıyla süreç sonuçlanmış değildir. Kürt sorunu, Artık ABD ve İsrail sorununa dönüşmüştür. ABD ve İsrail’in Suriye’yi parçalama yönünde mevzi kazanması, önümüzdeki zorlukların boyutunu tanımlıyor.

PKK’nın terör unsurlarının Abdullah Öcalan’ın açıklaması üzerine direncinin kırılması, ABD-İsrail planına darbe indirmiş ve Türk Silahlı Kuvvetleri için elverişli koşullar getirmiştir.

Artık sorunun çözümü, öncelikle Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyindedir.

Silah bırakanlar ile terörde ısrar eden ayrılıkçılar arasında bir ayrım yapılması doğaldır. Silahlı mücadelede diretenler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uygulamalarıyla etkisiz hale getirilecektir.

PKK’nın silahlı mücadelede direten unsurlarını Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde ve her coğrafyada bitirmek için tarihî bir fırsat doğmuştur ve Türkiye bu fırsatı değerlendirecek, ABD-İsrail planını bozacaktır.

Kaynak: Ulusal Kanal Haber Merkezi

Doğu Perinçek öcalan pkk