Türk kadını Cumhuriyetle yükseldi: Seçme ve seçilme hakkı
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, "Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir" sözleriyle, toplum içinde kadınlara verdiği değeri her fırsatta dile getirdi. 5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklik ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
Türk Devrim tarihinin en büyük atılımlarından biri kadını özgürleştirmek oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, tüm dünyaya örnek olacak adımlarla kadına yeni bir bakış açısı kazandırdı. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren kadınların siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapıldı.
İlk adım 5 Kasım 1930’da atıldı. Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklikle kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı verildi.
Kadınlar, bu siyasal haklarını aynı yıl yapılan belediye seçimlerinde kullandı. Artvin’in Yusufeli ilçesine bağlı Kılıçkaya beldesinde kadın belediye başkanı seçildi. Sadiye Hanım, Türkiye’nin ilçede seçilen ilk kadın belediye başkanı olarak adını tarihe altın harflerle yazdırdı.
1933 yılında ise kadınlara muhtar olma ve köy heyetini seçme hakkı tanındı. Türkiye’nin ilk kadın muhtarı ise, Aydın’ın Çine ilçesine bağlı Demirdere Köyü’nde yaklaşık 500 oy alarak seçimi kazanan Gül Esin Hanım oldu.
5 Aralık 1934’te Anayasa'da yapılan değişiklikle kadınlar milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip oldu. 1935 yılında yapılan ilk seçimlerde meclisteki 395 vekilin 18’i kadındı.
İlk kadın milletvekilleri arasında Hatice Özgener, Ferruh Güpgüp, Şekibe İnsel, Sabiha Gökçül, Mihri Pektaş, Nakiye Elgün gibi isimler öne çıktı. Sonraki yıllarda ise, Halide Edip Adıvar gibi milletvekilleri de Meclis kürsüsünde siyaset yapmaya devam etti.
Anadolu kadını, seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Fransız hemcinslerinden 11, Belçikalılardan ise 14 yıl önce elde etti.
"DEVRİMİN MİMARI KADINLAR"
Dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde 1934 yılından önce kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuştuğu ülke sayısının 28, fiilen milletvekili seçildiği ülke sayısının 17 olduğu göz önüne alındığında, Atatürk döneminde elde edilen bu hakkın kıymeti daha net ortaya çıkıyor:
Dünyada hiçbir milletin kadını, ben milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadınından fazla çalıştım, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.