ABD’nin yeni tertibi tezgâhta
Deprem felaketinin ardından 'Devlet yok!' kışkırtmasıyla başlatılan 'yaratıcı yıkıcılık' kampanyasında vites yükseltildi. PKK, FETÖ ve neoliberaller, taraftarı kışkırtarak tribünleri siyasi kamplaşmanın adresi haline getirmek istiyor.
Türkiye deprem felaketinin yaralarını sarmaya çalışırken, depremin ilk günlerinden itibaren devreye sokulan “devlet yok” kampanyasında da vites yükseltildi.
Depremzedelerin acılarını ve ihtiyaçlarını istismar ederek yürütülen kampanya ile Hükümet’e yönelik hoşnutsuzluk, deprem bahanesiyle toplumsallaştırılıp geniş kitlelere yayılarak devlet karşıtı bir noktaya getirilmek isteniyor.
Özellikle farklı toplumsal kesimlerin bir araya geldiği ve taraftarlık üzerinden ortak hedefte buluştuğu futbol maçları da bu açıdan bulunmaz fırsat... Sahalar, kazanma odaklı kutuplaşma ve karşıt grupların şiddete başvurması için de uygun bir zemin olarak görülüyor.
Fenerbahçe stadında geçen Cumartesi oynanan Fenerbahçe - Konyaspor maçında yapıldı. Maç sırasında tribünlerde "Hükümet istifa" sloganları atıldı. Pazar günü Beşiktaş'ın Antalyaspor’u ağırladığı maçta da tribünlerin bir kısmında aynı slogan yükseldi.
Beşiktaş tribünlerinde "Hükümet istifa" sloganı atan taraflar ile tepki gösteren taraftar arasında tartışmalar, kavgalar yaşandı. Polis, tribünlerdeki olaylara müdahale ederek, bazı taraftarları koruma altında stattan çıkarttı.
Kayserispor, Konyaspor, Başakşehir, Alanyaspor, Çaykur Rizespor, Erzurumspor gibi Anadolu kulüpleri tribünlere siyaset taşınmasına tepki gösteren bildiriler yayınladı. Açıklamalarda, milyonlarca futbolseverin gol sevincini yaşamaktan imtina ettiği bir ortamda yapılan bu tür hareketler kınandı.
Kulüpler Birliği'nden yapılan resmi açıklamada da "Spor kulüpleri siyasi kurumlar olmadıkları gibi siyasi tartışmaların parçası da değildir. Spor dışında herhangi bir alandaki tartışmanın parçası haline getirilmek istemiyoruz." Denildi.
“Hükümet istifa” sloganları taraftarların çektikleri videolarla sosyal medyada kısa sürede yayılırken, taraftar tepkilerini kullanarak pusuda bekleyen ‘yaratıcı yıkıcılık’ merkezlerinin de hızla harekete geçtiği görüldü. PKK ve FETÖ ile neoliberal gruplar, var güçleriyle sahneye sürüldü.
PKK’nın siyasi kolu HDP’nin Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, TİP’li Barış Atay, FETÖ’cüler Hakan Şükür, Cevheri Güven, Emre Uslu ve Can Dündar gibi isimler, hükümete yönelik tepkileri yıkıcı amaçları için kullanan paylaşımlar yaptı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tribün kışkırtmasına tepki olarak Beşiktaş üyeliğinden istifa ettiğini açıklamasının ardından HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan sosyal medya hesabından “Ben Beşiktaşlıyım…” diye yazdı.
Hatay’da kentsel dönüşüme karşı çıkan ve vatandaşı galeyana getiren TİP’li Barış Atay, “Devlet düşmanlığı haktır” diyen Ahmet Şık’la birlikte İstanbul Kadıköy’de küçük bir partili grupla izinsiz eylem yapmak istedi.
Hakan Şükür, Cevheri Güven, Emre Uslu gibi firari FETÖ’cüler de sosyal medyadan yaptıkları paylaşımlarda olayı köpürtmeye çalıştı. Hakan Şükür, sosyal medyada “Beşiktaş taraftarı yürekleri ısıttı, Bahçeli istifa etti!” mesajını paylaştı. Bir diğer FETÖ’cü Emre Uslu, “hükümet istifa etsin mi etmesin mi” anketi açarak kampanyaya destek verdi.
Yurtdışında kaçak yaşayan Can Dündar da “Kulüpler de böyle sağlam durursa, iktidarın tehditleri boşa çıkar. Geri adım atarlarsa taraftarla karşı karşıya kalırlar.” diyerek, kulüp yönetimlerini tehdit etti.
Türkiye seçimlere hazırlanırken; ABD ve batılı ortakları kaos planlarını ilân etmişti. Aydınlık Gazetesi, Batı merkezlerinin yayın organlarından Türkiye’yi “kan banyosu”na çevirme tehditlerine dikkat çekmişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yarı resmi yayın organı Foreign Policy dergisinde 1 Ocak’ta yayınlanan makalede önümüzdeki seçim sürecinin “kan banyosuna” döneceği ifade edilerek Türkiye açıktan tehdit edilmişti. İngiliz The Economist dergisi, 21 Ocak’ta, kapağına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafını basarak “Türkiye'nin yaklaşan diktatörlüğü” manşetiyle çıkmıştı. Birkaç gün sonra da Bloomberg, Türkiye'yi NATO'ya “kafa tutan ülke” olarak niteleyerek, buna izin verilmemesi çağrısı yapmıştı.