Anton Sendromu Nedir? Anton Sendromunun Antik Tarihe Uzanan Hikayesi
Anton sendromu nadiren felç geçirmiş ve beyin hasarı oluşmuş hastalarda sıklıkla gözükür. Bu hastalar görebildiklerini düşünürler ve bu hastaları ikna etmek oldukça zordur. Anton sendromu nedir? Anton sendromunun antik tarihe kadar uzanan hikayesini sizin için araştırdık.
Anton Sendromu, nadiren felç ve beyin hasarı geçirmiş vakalarda sıklıkla görülen bir durumdur ve hastalar görme yetkilerini kaybettiklerini bilmezler. Bu hastalar görme yetilerini tamamen kaybedebilirler. Kafası karışmış ve ne olduğundan habersiz olduğundan, uzmanların kişinin kör olduğunu tespit etmeleri günler alabilir.
Peki ya hastanın kendisi kör olduğunu bilmiyorsa? Son derece nadir durumlarda, hiç görme yeteneği olmayan biri, çoğunlukla öfke noktasına kadar, gayet iyi görebildiğine tamamen inanır.
Anton Sendromu Nedir?
Anton körlüğü veya görsel anosognozi olarak da bilinen Anton sendromu, adını nörolog Gabriel Anton'dan alır ve kortikal olarak kör olan ancak görme yetisini kaybetmediğine inanmasını sağlayan hayaller kuran birini tanımlar.
Anton sendromuna yakalanan vakalar kör olmadıklarını ve iyi görebildiklerini inatla iddia edecekler ve aksini iddia eden her türlü delili reddedeceklerdir. Bu tür hastalar sıklıkla ciddi zihinsel karışıklık yaşarlar ve kör bir kişinin yapması zor olan şeyleri deneyerek, sıklıkla nesnelere takılıp tökezleyerek veya kapalı kapılardan yürümeye çalışarak bakıcılarını yanıltmaya çalışırlar.
Yakında doktorlar ve hemşireler göremedikleri konusunda şüphelenmeye başlayabilirler ancak semptomları konusunda onlara yardımcı olmak son derece zor ve üzücü olabilir. Özellikle yaşlı beyin hasarı hastalarında yaygındır ve tanı ve tedaviyi daha da karmaşık hale getirir, ancak altı yaşında kadar genç bir kişide de rapor edilmiştir.
Anton sendromu klinik olarak ilk kez Gabriel Anton tarafından, beyninde hasar olan, hem sağır hem de kör olan 69 yaşındaki bir kişiyi gözlemlerken tanımlandı. Bununla birlikte, Anton sendromu olarak nitelendirilebilecek vakalar, Harpaste adlı bir kadının kör olduğu ancak kesinlikle öyle olmadığına inandığı bir kadın tarafından başlamıştır. Kadın sütçülük işi ile uğraşıyordu, Gabriel Anton kadını gözlemlerken çok fazla karanlık oda ile normal aydınlık odanın kadın için farkı olmadığını fark ederek başladı. Roma zamanlarına kadar uzanan bir zamanda belgelenmiştir.