Ani baş ağrısına dikkat! Ölümcül olabilir...
Baş ağrısı hemen herkesin hep yaşadığı bir durumdur. Ancak yaşadığınız bu ağrının ani ve şiddetli olması aslında altta yatan başka bir hastalığı haber veriyor olabilir.
Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa ile aslında hayatımızın her döneminde karşımıza çıkabilecek ani ve şiddetli baş ağrıları ve bunun temel nedenlerinden biri olan beyin anevrizmaları hakkında bilinmeyenleri anlattı.
Bizim için ani başlayan, çok şiddetli ve geçmeyen baş ağrısı Spontan Subaraknoid Kanama (SAK) dediğimiz ağır bir beyin kanamasının en önde gelen belirtisidir. Bu kanama türü çok ağır sonuçları olan; ancak zamanında müdahale edildiğinde tedavi şansı ve başarı oranı yüksek bir tablodur. Kişinin daha önce yaşamadığı kadar şiddetli yaşadığı baş ağrısına aynı zamanda ense sertliği, bulantı, kusma, bilinç düzeyinde bozulma, taraf gösteren kuvvet kaybı, duyu bozuklukları, anlama ve/veya ifade kaybı ile ortaya çıkan konuşma bozukluğu, görme bozuklukları, sara (epilepsi) atakları ile birlikte nörolojik ve nörolojik olmayan akla gelebilecek her türlü belirti de eşlik edebilir.
Klinik tablonun bu kadar zengin olması, olayın aniden gelişmesine, çok yüksek bir basınçla büyük hacimli bir kanın; beyin, omurilik ve sinirlere yayılmasına ve böylece tüm sinir sistemini hem hacimsel olarak hem de işlevsel olarak bütünüyle etkilemesine bağlıdır. Subaraknoid kanama, %80 sıklıkla beyin atardamarındaki bir baloncuğun (anevrizmanın) yırtılarak kanaması sonucu ortaya çıkar. Beyin anevrizması ve bunun kanaması ile ortaya çıkan subaraknoid kanama, tanı ve tedavi yönünden, yüksek donanımlı bir merkezi ve esas olarak beyin cerrahı, anestezi ve yoğun bakım uzmanı, nöroradyologdan oluşan deneyimli bir ekibi gerektirir. İlk andan başlanarak yapılacak iyi bir tedavi ile beynin korunması sağlanır ve anevrizma kapatılırsa iyi sonuçlar alabilmek mümkün olur.
Beyin damarlarının yapısı diğer organların damar yapısından farklıdır. Beyin damar duvarındaki katlar bazı kişilerde eksik ya da daha zayıf olabilir. Bunun da etkisiyle özellikle atardamarların çatallanma noktalarında ya da damar çıkış yerlerinde, damar duvarındaki kas tabakasının ve damarın iç duvarını döşeyen elastik tabakanın defektli olduğu alandan damarın baloncuk yapması ile anevrizma oluşur.
Doğuştan gelen damar duvarındaki zayıflığın üstüne, edinsel olarak kan akışı ile ilgili faktörlerin ve damar duvarının yapısını etkileyen süreçlerin de eklenmesiyle anevrizmaların oluştuğu düşüncesi yaygın olarak kabul görmektedir; ancak yine de tam nedeni bilinmemektedir.
Beyin damarının konjenital sakküler anevrizmalarının her ne kadar doğuştan bir başlangıçları olsa da, bu lezyonların ortaya çıkışı genellikle 40-60 yaş arasında ve çok sıklıkla ağır bir beyin kanaması olan SAK (spontan subaraknoid kanama) ile olur. Elbette uç örnekler görebiliyoruz; 11 yaşında bir çocuğun spontan subaraknoid kanama ile bize geldiğini ve anjiyografisinde 4 adet anevrizma saptadığımızı hatırlıyorum. İleri yaş gruplarında, örneğin dokuzuncu on yılda (seksenli yaşlarda) gelen hastalarımız da var. Kısaca, her yaş grubunda görülebilmekle birlikte bu lezyonların ortaya çıkışının beşinci ve altıncı on yıllarda yoğunlaştığını söyleyebiliriz.
Beyin anevrizmalarının sıklığında ırk ve bölge özellikleri önemlidir; bazı toplumlarda ve ailelerde anevrizma görülme oranı çok yüksektir. Dolayısıyla genetik faktörlerin önemi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak son yıllarda beyin anevrizması ile ilişkili yeni genetik bilgiler bulunmuş olsa da; bu faktörlerin neler olduğu ve rolleri tam olarak henüz anlaşılamamıştır. Beyin anevrizması ve spontan subaraknoid kanamalı hastaların yaklaşık onda birinde ailesel öykü mevcuttur; bu hastalarda klinik tablonun genellikle daha erken yaşlarda ortaya çıktığı ve daha ağır seyrettiği bilinir. Ehlers-Danlos sendromu, Marfan sendromu, psödoksantoma elastikum, nörofibromatozis, polikistik böbrek hastalığı, aorta koarktasyonu gibi bazı sistemik bağ dokusu hastalıklarında, beyin anevrizması görülme ihtimali artar.
Hastaların çok azında (%10’dan daha azında) anevrizmanın kitlesi ile etraf beyin yapılarında bası oluşturması ve bunlara ait nörolojik bulguların ortaya çıkması söz konusudur. Bu belirti ve bulgular;
Görme bozuklukları,
Göz hareketlerinde kısıtlanma ve bununla ilişkili olarak çift görme,
Göz etrafında ve/veya yüzde ağrılar,
Konuşma bozuklukları,
Vücudun bir tarafında kuvvet ya da duyu kaybı,
Yürüme bozuklukları,
Bunama,
Duygulanım bozuklukları,
Baş ağrısı.
Bu bulgular hekim tarafından doğru bir şekilde okunup gerekli incelemeler yapılırsa, anevrizmayı henüz kanamadan teşhis etme şansı olabilir. Bazen de, başka nedenlerle yaptırılan görüntülemelerde rastlantısal olarak anevrizma saptanabilir. Anevrizma kanamadan tanı konması, hem hasta hem de hekim açısından çok şanslı bir durumdur.
Hastalar için unutulmaması gereken nokta şudur: Hayatlarında artık yeni bir sayfa açılmıştır; en ufak bir ayrıntının bile hesaplanırken geçirdikleri hastalık ve ameliyat göz ardı edilmemelidir. Düzenli bir yaşam, sevilen ve ilgi ile sürdürülen bir meşguliyet, hekimleri ile her zaman irtibat halinde olmaları ve periyodik kontrollerini ihmal etmemeleri bizim ısrarla üstünde durduğumuz noktalardır.