Murat İnce

Murat İnce

Köşe Yazısı

Devlet Bahçeli'nin DEM açılımı üzerine

Küçük Amerika İsrail’in bölgemizi kan gölüne çevirdiği bir dönemde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’nin açılış gününde DEM partililerin ayağına giderek elini uzatması tartışmaları da beraberinde getirdi. Sayın Bahçeli neredeyse her Salı gerçekleşen Parti Grubu toplantısında PKK ve onun TBMM’de ki sözcüsü DEM’e demediğini bırakmadı! En ağır sözlerle yüklendiği PKK/DEM’e samimi havada yaklaşımı MHP ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli açısından geri adım atmak anlamına gelir.

Tabi ki sistem partileri kaygan zemin üzerinde hareket eder ve en kritik dönemlerde yanlış tavır alarak hem ülkeye ve hem de halka büyük zarar verirler. Sistem/düzen partilerinin bazıları devrim ile karşı devrim arasında bocalar durur. Orta vadede MHP’de “tokalaşma vakası” rahatsızlığı açık tepkilere yol açabilir.

Tokalaşma merasiminin ardından PKK/KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlarından Bese Hozat (Hülya Oran) 07 Ekim günü PKK’nin medyalarından MedyaHaber’e katılarak bu konuda görüşlerini açıkladı. Her zamanki gibi ibretlik bir konuşmaydı! Bese Hozat özetle şöyle dedi: “Bahçeli AKP adına iç barışı sağlamak ve kendi çıkarları için muhalefeti etkisizleştirmek istiyor. Barış mı istiyorlar, madem Erdoğan, Devlet Bahçeli'nin bir dediğini iki etmiyor; Devlet Bahçeli Erdoğan'ı da, Özgür Özel'i de yanına alsın, İmralı'ya gitsin. İmralı'ya gitsin, Önder Apo'yla otursun. Kürt sorununu görsün, müzakere etsin. Kürt sorununu çözsünler demokratik temelde. Yeni bir komplo kurmak istiyorlar. Zaten Erdoğan Türkiye’yi Bahçeli/MHP zihniyetiyle yönetiyor. Bunlar Kürtleri beklentiye sokmak, pasifleştirmek ve aktivitesini kırmak istiyorlar. DEM Parti içerisinde de, demokratik siyaset içerisinde de yapabilirse, başarabilirse bir parçalanma yaratma, buna teşne olan bazı kesimler varsa, kulak kabartan bazı kesimler varsa onların kafasını daha fazla bulandırma, Kürtlerle karşı karşıya getirmek isteniyor. Bunlar yeni bir oyun, yeni bir hile, yeni bir komplo örüyorlar. Bu soykırım politikalarını yürütmek için içeride muhalefeti tamamen etkisiz hale getirme, Kürtlerde kafa karışıklığı yaratma, çok gereksiz, yersiz çeşitli beklentileri varsa böyle kesimler koyma, Kürtleri mücadelesiz bırakma, pasifleştirme, mücadele, direniş iradesini kırma, beklentiye koyma, demokratik siyaseti beklentiye koyma, etkisini, aktivitesini kırma; yapabilirse içeride bir operasyon yapmak. AKP/MHP faşizmi devam ediyor ve bu süreçte CHP’yi de muhalefet gücü olmaktan çıkarmak istiyorlar. CHP’nin normalleşmesi AKP faşizmine desteğe dönüşmüştür. Bize göre normalleşme İmralı’dan başlar. Ayrıca HAMAS’ın 7 Ekim saldırısının ardında Türkiye var.” dedi.

Yazının Devamı

Bektaşilere ruhban sınıfı çuvalı hazırlanıyor

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Başkent Tiran’da Bektaşiler için egemen bir İslami mikro devlet kurulacağını açıkladı. Ancak ülkemizde Alevi/Bektaşi kuruluşlarının epey bir kısmında her nedense suskunluk hâkim. Hatta bazıları bekleyelim görelim, olumlu bir girişimde olabilir yönlü açıklamalarda bulundular. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) ise Berlin derin devletinin talimatları doğrultusunda İsrail’in mazlum Filistin halkına karşı uyguladığı soykırıma karşı düzenlenen eylemlerde yer almadı ve sessizliğini bozmadı. Şimdi de bir ABD/AB projesi olan “Bektaşi Vatikanı”na karşı o malum sessizliğini koruyor! Çünkü AABK ve onunla aynı kulvarda koşanlar bu projenin içindedir. Kamuoyunda “Bektaşi Vatikanı” olarak isimlendiren girişimin bir diğer boyutuna dikkatleri çekmek istiyoruz. Batılı oryantalistler İslam’da bulunmadığı halde ruhban sınıfı oluştuğunu uzun yıllardır yazıyorlar. İslam’da ruhban sınıfı oluşmuştur görüşünü Fransız oryantalistlerinden Olivier Roy kitaplarında ayrıntılı olarak Afganistan, İran ve Türkiye bağlamında işlemiştir. Türkiye’de de Olivier Roy’un görüşlerini baz alarak İslam’da ruhban sınıfı vardır fikrini savunanlar çıktı. Benzer şekilde ve daha tehlikeli olan “Bektaşi Vatikanı” ile amaçlanan ruhban sınıfını oluşturarak bir taşla beş kuş vurmaktır. Birincisi, Alevi/Bektaşileri iç parçalanmaya yönlendirmek. İkincisi, Alevi ile Bektaşilerin arasını bozarak ayrışmalarının yolunu açmak. Üçüncüsü, ruhban sınıfı yaratarak Bektaşileri Hristiyanlığa yaklaştırmak. Dördüncüsü, Balkan Bektaşileri ile Anadolu Bektaşilerinin arasına kama sokmak. Beşincisi, Bektaşileri Türkiye’ye karşı kullanmanın zeminini yaratmak. Kısacası, kökleri Anadolu’da olan Alevi/Bektaşilerin birliği ve dirliğine zarar verecek bir emperyalist planla karşı karşıyayız.

BEKTAŞİSTAN-ALEVİSTAN HAYALİ

Bektaşileri devşirmek, denetlemek ve kullanmak için üretilen “Bektaşiler için egemen mikro devlet “ projesi laikliği içselleştirmiş Alevi/Bektaşileri yeni ortaçağın karanlığına itiyor. Hoşgörünün, barışın, kardeşliğin, eline-beline-diline sahip olmanın timsali bir Alevi/Bektaşilik bitirilmek isteniyor. Bu iyi değil kötü bir yoldur ve tuzaklarla doludur. Batılı emperyalistlerin gözüyle İslam’a, Alevi/Bektaşiliğe bakanlar son tahlilde ülkelerine yabancılaşır ve hatta düşman olur. Ali’siz Alevilik, Alevilik dini, Bektaşilik dini, İslam dışı Alevi/Bektaşilik’in yolu Alevistancılığa, Bektaşistancılığa çıkar. Öngörülen sahte ve zorlama devlet olamayan devlet emperyalizmin böl ve yönet siyasasının aletidir ve Alevi/Bektaşilerin içine monte edilen Truva Atıdır. Emperyalizmin maşası Arnavutluk devletinin eliyle oluşturulacak ruhban sınıfının egemen olmayacağı, kukla olacağı tartışma götürmez.

Yazının Devamı

Sosyalist enternasyonel mi dediniz?

Adlarındaki sosyalist, işçi partisi etiketi kimseyi aldatmamalıdır. Dünya kapitalist emperyalist sistemin sol kanadını oluştururlar. Sağcı parti eskidi mi, yıprandı mı diğeri iktidarı ele alır ve o da zamanını doldurunca görevi bir iade eder.

Bu tür partilerin programlarında işçi sınıfı iktidarı, kapitalist üretim ilişkilerinin yerine toplumsal ilişkilerin geçirilmesi gibi son derece radikal maddeler ya bulunmaz ya da sulandırılmış şekilde süs gibi durur.

Sosyal demokrat partilerin piri sayılan Alman SPD’si (Sozialdemokratische Partei Deutschlands- Almanya Sosyal Demokrat Partisi) 1958 yılında toplanan kongresinde programından sınıf mücadelesi kavramını ve devrimciliği özendiren maddelerini kaldırmıştı. Alman emperyalist tekelci sermayesinin sol görünümlü sözcülüğünü üstlenerek dönüşümünü tamamlamıştır. Diğer ülkelerde ki partilerde süreç içinde aynı yolun yolcusu olmuştur.

Yazının Devamı

PKK'nın derinleşen çıkmazı ve fırsatlar

PKK medyası deyim yerindeyse darboğaz içinde çırpınıp duruyor. Sürekli aynı şeyleri tekrarlıyor. Yurt dışında yayınlanan Yeni Özgür Politika ve onun Türkiye ayağı Yeni yaşam Gazetesi ve görsel medyası örgütün eylemsizliğinin bilincinde olarak propagandaya yönelik sansasyonel ve masa başı haberleri gündemde tutuyor. Bu bile PKK ve yan kollarının ne halde olduğunu göstermeye yeter!

PKK 24 Temmuz 2015’den sonra tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor. Bölge ve Türkiye koşulları örgütü çıkmaza sürükledi. Kahraman Filistin halkının HAMAS önderliğinde 7 Ekim 2023 tarihinde başlattığı ve başarıyla süren mücadelesi İsrail’in manevra alanını daralttı. Derdine düşmüş İsrail eskisi gibi her alanda PKK ile yan kollarını besleyemiyor. Bu zayıflama örgütün harekete geçememesinde önemli bir olgudur. ABD’nin son dönemde Suriye işgal bölgesine yönelik PYD/YPG ile görüşme trafiğini sıklaştırmasının başlıca nedeni budur.

Irak Merkezi Hükümeti’nin PKK’yi “yasaklı örgüt” listesine alması ve Sincar başta olmak üzere işgal ettiği yerlerden çekilmesine yönelik girişimlerde bulunması örgütü sıkıştırmaktadır. Buna Türkiye’nin aralıksız teröre karşı Irak ve Suriye’nin kuzeyinde sürdürdüğü operasyonlarda örgütün ağır kayıplar vermesini de eklersek PKK ve yan kollarını daha kötü günlerin beklediğini söyleyebiliriz.

Yazının Devamı

Aydınlıkçı Bülent Atalay'ın ardından

Bülent Atalay arkadaşı 1977 yılında Halk Birlikleri Federasyonu’na (HBF) bağlı Stuttgart Halk Birliği Derneğinde tanıdım. TİKP’lilerin (Aydınlıkçılar) önderliğindeki dernek döneminde pek çok mücadelelerde sesini duyuran bir kuruluştu. Sağlam temeller üzerine inşa edildiği için, Amerikancı 12 Eylül 1980 darbesinin ardından 1985’ten itibaren Stuttgart’ta tekrar güçlü bir örgütlenme yaratıldı.

Derneğimizde öne çıkan isimlerden İsmet Coşkun, Nihat Tanay ile beraber Bülent ağabeyde seçkin kadrolar arasındaydı. O dönem herkes tüm aile bireyleriyle beraber parti ve dernek çalışmalarına katılırdı. Bu ise üyelerimizi teşvik ediyor, güven veriyordu. Eşlerin birlikte işçi olarak çalıştıkları halde parti çalışmalarını da hiç aksatmıyorlardı.

1980 öncesi Bülent abinin evine defalarca gittim. Eşi Yücel Atalay ve kendisi değer verir ve aydınlatıcı bilgiler vererek bizlerin bilinçlenmesini sağlardı. 1990’larda karşılaştığımızda kendisine “abi biz pek çok şeyi sizlerden öğrendik ve devam ediyoruz” deyince, duygulanmasını ve gözlerinin buğulanmasını unutamam.

Yazının Devamı

PKK bölgesel sorun olmaktan çıkarılmalı

 Bölge devletleri açısından birincil sorun ülke sınırlarının korunması, iç bütünlüğün sağlanması ve bunu bozan güçlerin bölgeden sökülüp atılmasıdır. “Devletler Bağımsızlık, Milletler Kurtuluş, Halklar Devrim İstiyor” sloganı bu bağlamda tarihsel bir öneme ve çözüme sahiptir. Özelliklede devletlerin bağımsızlık istemi bizim gibi ülkelerde şimdilik ilk sırada duruyor.

 Amerikan emperyalizminden kurtuluş ancak onunla işbirliği içinde olan güçlerin ezilmesiyle mümkün hale gelir. Bir ülke bölücülüğü esas amaç haline getirmiş örgütlere ve onların yan kollarına karşı mücadelede zaaf gösteriyorsa orada sorun bitmez. Bazı dönemler azalma gösterse de yeniden zuhur eder.

 PKK, dört ülkede faaliyetlerine devam ediyor. Gerçi 24 Temmuz 2015’ten sonra büyük güç kaybetti ama mevcut haliyle bile çözülmesi gereken önemli bir sorun olarak duruyor. Bunun sebebi ise bölge ülkelerinin aralarında yeterli birlikteliklerin oluşmaması, bölücü örgütlere karşı duruşlardaki farklılıklar, birbirlerine yeterince güvenmemeleri, yanlış siyasi tercihler gibi olgulardır. ABD/İsrail ise bu durumdan sonuna kadar yararlanmaya çalışıyor.

Yazının Devamı

PYD/YPG büyük çatışmalara hazırlanıyor

PKK’nin Suriye kolu PYD/YPG “yerel seçim” taktiğini kullanarak dikkatleri daha çok bu alana çekmeye çalıştı. Ağustos ayına ertelediği seçimlerin yapılmayacağını şimdiden rahatlıkla tespit edebiliriz. Zaten o dönemde PYD’nin Eş Başkanlığını yapan Salih Müslim ve diğer PKK’nin lider kadroları seçim noktasında çok net mesajlar vermek yerine kendileri açısından “tehlikelere” vurgu yaptılar. Seçim taktiği aynı zamanda İran-Irak-Suriye ve özelliklede Türkiye’nin nabzını ölçmek açısından da fırsat olarak değerlendirildi.

Seçim taktiği oyunu PYD/YPG ve onların başını çektiği Mazlum Abdi’nin yönettiği Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve İlham Ahmed’in başında bulunduğu Demokratik Suriye Meclisinin (DSM) bir bakıma güç gösterisiydi, mesaj içerikliydi!

ABD/İsrail kuklası PKK/PYD’nin yönettiği Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) Suriye'nin bölünmesini sürekli hale getirmeye çalışan bir oluşum. KDSÖY ile yerel halk arasındaki gerilim gün geçtikçe artıyor. Özellikle de Arap Aşiretlerin ezici çoğunluğu KDSÖY’ü istemediği gibi dayatılmasını da kabul etmiyor. Bu nedenle sürekli çatışmalar yaşanıyor.

Yazının Devamı

PKK/DEM ile Alevici tacirlerin ortaklığı

PKK ve yan kolları genelde Türkiye ve özelde ise Anadolu Alevilerine büyük zarar verdi. Alevi toplumunun içine saldıkları elemanları aracılığıyla Alevilerimizin birliğini ve dirliğini zedelediler. 1990’lara kadar şu veya bu şekilde bütünlüğünü koruyan Aleviler Almanya ve diğer AB devletlerinde örgütlenen bölücü ve sahte solcuların istilasına uğradı. Şu anda Türkiye’de ve yurt dışında Aleviler adına ortaya çıkan oluşumların büyük bir kısmının başındakilerin siciline bakıldığında çoğunluğunu Alevi inancını benimsemeyen inançsızların oluşturduğunu görürsünüz. Yıllarca açıkça dinsiz olduklarını her fırsatta dile getiren sol maskeli bu kesimlerin yeni geçim kapısına kapılandıklarını söylersek hiç de abartmamış oluruz.

Dev-Yol’dan TKP(M-L)’nin her bölünmüş kanadına, MLKP’den DHKP/C’sine kadar ipini koparan zaman içinde hidayete ererek bir numaralı Alevici kesildiler! Alevilerimizin karşısında Alevilerin haklarını savunanlar değil PKK ve Sahte Sol’un tezgâhından geçmiş tecrübeli kadrolar duruyor. Bazı Alevi maskeli kuruluşların eylem ve söylemleri tipik bir illegal örgüte benzer. Bazılarının dernek lokaline bakıldığında duvarlarında neredeyse Alevilik dışında her şey asılı! CHP dâhil PKK/DEM ile işbirliği ve destekçiliği amaç edinenler Aleviliği iğdiş etme çabasında olanlarla birliktedir. Çünkü onlar ülkesini savunan, birlik ve kardeşliği öne çıkaran Alevi kuruluşlarını istemezler.

Emperyalist merkezli Alisiz Alevilik, İslam dışı Alevilik, Alevilik dini projesi başta Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) olmak üzere ülkemiz içinde de karşılık buldu. Bu projelerin asıl sahipleri AABK gibi PKK/DEM kuyrukçusu tacirler değil emperyalist merkezlerdir. Alevilerimizin hiçbir talebi olmadığı halde yeni bir uyduruk din dayatılmaktadır. Alevilerimizin içinden geçmişten beri “biz Alevi dinindeniz” diyen tek bir kişiye rastlanmadı, rastlanamaz. Bu gerçekliğe rağmen Alevilerimize yönelik çirkin girişimler durmak bilmiyor.

Yazının Devamı

PKK Irak'ın kuzeyinde KDP ile gerginliği artırıyor

Türkiye-Irak ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) yakınlaşması başta PKK olmak üzere Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (KYB) korkuya boğdu. Olası bir operasyonun PKK açısından büyük kayıplara neden olmasının yanı sıra PYD/YPG üzerindeki otoritesinin zayıflamasını da getirecektir.

PKK medyası son günlerde KDP’ye yönelik dilini sertleştirdi, tehditlerin dozunu arttırdı. En son PKK Merkez Komite Üyesi Türk kökenli Helin Ümit kod adlı Nilüfer Çoban MedyaHaber’e konuştu. Helin Ümit, ““KDP, Kürt değil, Kürt gladyosu gibi bir şeydir, Türkler tarafından kullanıyorlar” dedi. Konuşması baştan sona KDP ve ona bağlı peşmergeleri kışkırtmaya yönelikti. Daha öncede Mustafa Karasu ile Duran Kalkan defalarca KDP’yi işbirlikçi ve Kürt davasına ihanet eden örgüt olarak değerlendirmişti.

Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın Bağdat ve Erbil’in ardından KDP’nin lideri Mesut Barzani ile görüşmesi PKK cenahında infiale yol açtı. Çünkü bu görüşmelerin ana maddesini bölgede kalıcı bir barışın sağlanması için PKK terörünün bitirilmesi oluşturuyordu. Kuzeyden TSK ve güneyden Irak Ordusu, Haşdi Şabi ve Peşmerge’nin ortak harekâtı PKK’nin bir daha aynı güce ulaşamayacağı bir konuma sokacaktır. O nedenle PKK harekete geçerek KDP ile çatışma ortamı yaratarak olası ortak operasyonu ötelemeye, zaman kazanmaya çalışıyor. KDP ile girişeceği bir silahlı çatışmanın sonuçlarını tahmin etmek güç değil. Böylesi bir durumda Irak ordusunun ve Haşdi Şabi’nin kayıtsız kalması düşünülemez.

Yazının Devamı

PKK/DEM'in Pirus zaferi

31 Mart yerel seçimlerinin genel bir değerlendirmesini yapmıyoruz. Zaten yeterince yapılıyor ve yapılmaya da devam edilecek. PKK/DEM’in Doğu ve Güneydoğu'da yeniden bazı illeri kazanmasının olası sonuçlarına kısaca değineceğiz.

PKK ülkemiz sathında hem legal ve hem de illegal olarak faaliyetlerine devam ediyor. Bu olguyu diğer destekçileri saymazsak AKP ile CHP bilinçli olarak görmezden geliyor. Türkiye terör belasının üzerine silahlı müdahalede bulunurken, PKK’nin legal kanadı DEM ve DBP aktif olarak parlamento başta olmak üzere her alanda boy gösteriyor. Eğer siz bir melanetin kökünü kazımak istiyorsanız o melaneti kökten halletmeniz gerekir. Bir yandan terör örgütünü lanetlerken, diğer yandan yasal olarak kurulmuştur teranesinin ardına sığınarak DEM/DBP’ni meşru göremezsiniz!  Bu riyakârlığa bir son vermek lazım gelir.

1 Nisan sabahından itibaren PKK medyası yüksek perdeden atmaya başladı! DEM’in başarısını kutlarken “Kürdistanda” ve Türkiye'de mücadele bayrağının daha da yükseltileceğini, “Kürdün iradi birliğinin temsilcisi PKK’nin süreçten güçlenerek çıktığını” örgütün yetkili ağızlarından duyurdu.

Yazının Devamı

Avrupa'da PKK'nın saldırıları üzerine

PKK, uzun bir aradan sonra Avrupa’da Türk kurumlarına yönelik eylemlere yeniden başladı. 23 Aralık 2023 tarihinde 69 yaşında bir Fransız Paris'teki PKK’ye bağlı “Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi”ne silahlı baskın düzenlemiş üç kişinin ölümüne yol açmıştı. Bu saldırının ardından PKK fırsatı değerlendirerek “Abdullah Öcalan'a Özgürlük” kampanyası başlattı. Hem yurt içinde ve hem de yurt dışında farklı etkinliklerle kamuoyu oluşturmaya çalıştı ama başarılı olamadı.

PKK, bu hafta içinde başta Brüksel olmak üzere Almanya'nın Hannover kentinde ve diğer ülkelerde Türk kurumlarına yönelik saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırıların artarak devam edeceği görülüyor. Çünkü Avrupa Birliği’nde (AB) PKK resmi olarak terör örgütü görülse de fiiliyatta durum hiç de öyle değil! AB devletlerinin gözü önünde PKK/PYD her türlü eylemi rahatlıkla gerçekleştiriyor.

PKK'nin önder kadroları Irak'ın Süleymaniye kenti civarında ateş üzerinde otururken, PKK’nin Avrupa kanadının Abdullah Öcalan kampanyası ve son gerçekleştirdikleri eylemleriyle ağırlık koymaya çalıştıkları görülüyor. Son senelerde PKK’nin Türkiye’de ses getiren bir eylem gerçekleştirememesi ve Cemil Bayık ekibiyle Murat Karayılan ekibi arasındaki rekabetin bitmemesi örgütte ipleri geriyor. PKK’nin askeri kanadı HPG’nin başı Murat Karayılan’ın son birkaç aydır sık sık örgütün medyasında boy göstermesi çok başlı örgütte çatlakların büyümesine yarıyor.

Yazının Devamı

Dersimci Fatih Maçoğlu Kadıköy’e neden kaçtı?

Türkiye sol hareketi 1980’e kadar iyi kötü kafasını kendi omuzları üzerinde taşıma gayreti içinde olmaya çalıştı. Maceracılığın batağına saplanmasına rağmen bu kadar savrulmamış ve yalpalamamıştı. 1980 sonrası dünya çapında sağa kayış ve 1991 yılında SSCB'nin geri dönüş sürecini tamamlaması ile beraber İ. Bilenlerin sahte TKP ile aynı güzergâhta yürüyen örgütlerin çoğu iflas bayrağını çekerek tarihe karıştı. Kalanların neredeyse bütününe yakını ise PKK’nin yörüngesine girerek geçmişlerine yabancılaştılar.

2017 tarihine kadar Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ismini taşıyan oluşum, F.M. Maçoğlu’nun bir basın açıklamasıyla isimlerini değiştirdiklerini ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) adıyla yollarına devam edeceklerini açıkladı.

SMF, İbrahim Kaypakkaya’nın 24 Nisan 1972 tarihinde kurduğu TKP (M-L)’nin bölünen bir kolunun uzantısı olarak legal alanı kullanmaktadır. Fatih Maçoğlu Ovacık ve Tunceli belediye başkanlığını TKP (1980 öncesi TKP ile alakası yoktur) listelerinden girerek kazandı. Ancak kendisinin değimiyle TKP’li değil SMF’li!

Yazının Devamı

PKK'nın müjde fiyaskosu

PKK’nin silahlı kanadının başındaki Murat Karayılan'ın “müjde” olarak ortaya attığı şey fos çıktı. ABD’nin Türk İHA ve SİHA’larını düşürmesi suçunu üstlenen yalancı Karayılan açıkladığı “müjde” ile bir kez daha boşa düştü. Çünkü PKK’nin ABD/İsrail istihbaratının bilgisi, yönlendirmesi ve araçları olmadan yerinden kıpırdayamaz.

PKK önderliğinin aslarından Cemil Bayık, Duran Kalkan, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Rıza Altun ve Sabri Ok, Feyman Hüseyin (Bese Hozat vb. sıralamada ikincil derecede kadrolardır) gibi ana kadroları yıpranmış defalarca yenilmiş unsurlardır. 24 Temmuz 2015 sonrası bu önderliğin dişe dokunur, iz bırakan bir eylemine rastlanmadı. Can simidi misali İHA/SİHA düşürdük yalanına canhıraş sarılmaları bu sebepledir. O nedenle PKK dikkatini daha çok Suriye'nin kuzeyine ve Irak’ın kuzeyine yoğunlaştırdı. Ancak, artık Türkiye’nin gözü kulağı Irak ve Suriye’de!

Murat Karayılan'ın ANF’ye verdiği son röportaj kışkırtıcı olduğu kadar bulundukları yerlerde Kürtleri iç savaşa götürecek içeriğe sahip. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) zayıf halkası olan Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) egemenliğindeki Süleymaniye ve çevresinde huzursuzluğun artış göstermesi bakımından dikkati çekiyor.

Yazının Devamı

Kürdümüzü sorun haline getirmek isteyen Kürtçüler

Şubat ayının son haftası DEM’e paralel hareket eden Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu öncülüğünde ve sözde demokratik kitle örgütlerinin (DKÖ) katılımıyla gerçekleşen etkinlik sonrası, “Kürt meselesinde çözüm için sivil toplum buluşması” sonuç bildirgesi açıklandı.

Peki, bu kesimlerin asıl derdi nedir? Gerçekten “Kürt sorunu” denilerek PKK/DEM ve destekçilerinin, Kürdümüzü sorun haline getirmesi meselesi olamaz mı? Bal gibi olur! Biz Emperyalizminin ülkemize dayattığı etnik ve dini farklılıkları çatışmaya dönüştürmede görev alanlarla hiçbir sorunun çözülemeyeceğine inananlardanız. Emperyalizmin yarattığı sorunları sırtını emperyalizme dayayarak çözmeye çalışanlar ancak işbirlikçi olur, tetiği kendi halkına çeker.

Sorundan beslenen kesimler çözüm ister mi hiç? Tam tersine sorunların büyümesi bu kesimlerin beslenmesine yarar. Kollarıyla beraber Nakşibendi, Nurcu, Süleymancı gibi halk düşmanı gerici güruhlar nasıl emperyalizmden beslenerek irticacı eylemlere başvuruyor ise, benzer şekilde PKK/DEM, Alevici tacirler ile sözde solcularda sorunlardan beslenir. Bu olgu göz ardı edildiği müddetçe sorunların kökten çözümü imkânsızdır. Önümüzdeki dönem irticacı tarikat tipi örgütlere karşı mücadele daha da önem kazanacaktır ve çünkü onlarda PKK gibi bölücüdür, tehlikelidir.

Yazının Devamı

PKK/DEM'in Seçim Bildirgesi'nin anlattıkları

61 Maddeden oluşan DEM’in Tüzüğünden:

PARTİNİN AMACI

Madde 2

Yazının Devamı

Anons araçları yasaklansın

Yine bir seçimle karşı karşıyayız. Biz bu yazımızda seçimlerin genel bir değerlendirmesini yapmayacağız. Seçimleri sınıfsal bakış açısıyla ve dünya görüşümüzün gereği olarak analizini ileriki zamana bırakıyoruz. Genel ve Yerel Seçimlerin halka yansıması ve getirisi ile götürüsü arasındaki uçurumun tahlili bu yazımızın konusu değildir.

Seçim günü yaklaştıkça sokaklar partilerin anons araçlarının yaydığı gürültüyle dolup taşmaktadır. Ortalığa saçılan propaganda malzemeleri görüntü bozukluğu yaratıyor ve çevre kirliliğine yol açıyor. Bu durumun düzeltilmesi ve tedbirlerin alınmasının zamanı çoktan geçmiştir.

1) Anons araçları hemen yasaklanmalıdır. Teknolojinin çok geliştiği ve insana ulaşmanın bu kadar kolay olduğu zaman diliminde anons araçlarına ihtiyaç kalmamıştır. Gürültü kirliliğine sebep olan anons araçları, seçim boyunca pek çok olumsuzluğun yaşanmasına da neden olmaktadır. Trafiğin sıkışık olduğu yerlerde akışı engellemektedir. Ayrıca, evlerde gürültüden bunalanların olduğunu, psikolojik sorunlarla boğuşanların bulunduğunu, hastanelerde hastaların yattığını, bebeklerin ve çocukların etkilendiğini görmezden gelemeyiz. Siyasi nedenlerle değil, tamamen insani duygularla seçim boyunca araçları görüp tepki gösterenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. “Lanet olsun şu seçim bitse de rahata kavuşsak, kafamızı dinlesek” diyenlerin sayısı oldukça kabarık. Ayrıca bu büyük israftır; araçların kiralanması, gün boyu yakıt tüketimi, lastik vb. aksamların yıpranması sonucu oluşan kirlilik yabana atılacak gibi değil!

Yazının Devamı