Türk halkı tehdit altında: Gündüz kuşağı TV programlarının sosyal zararları

İNOSAM uzmanlarınca hazırlanan “Gündüz Kuşağı TV Programlarının Toplumsal Dejenerasyona Etkisi ve Medya Ahlakı Kodunda Devrim” başlıklı çalışması hakkında kamuoyunu bilgilendirdi.

Yağmur Biçen Yağmur Biçen
Türk halkı tehdit altında: Gündüz kuşağı TV programlarının sosyal zararları

İNOSAM uzmanlarınca hazırlanan “Gündüz Kuşağı TV Programlarının Toplumsal Dejenerasyona Etkisi ve Medya Ahlakı Kodunda Devrim” başlıklı çalışması hakkında kamuoyunu bilgilendirme ve yetkilileri uyarma amaçlı toplantı düzenleyen İNOSAM Başkanı Gürkan Avcı, “Türk Halkı, Gündüz kuşağı TV programları üzerinden zihinsel bir taciz ve tecavüz saldırısı altındadır. İktidarı ve muhalefeti göreve çağırıyorum” cümleleriyle kaydettiği konuşmasında şunları söyledi;

Türk halkı tehdit altında: Gündüz kuşağı TV programlarının sosyal zararları - Resim : 1
Bugün burada, kamuoyuyla paylaşacağımız acı gerçekler, toplumumuzu derinden çürüten, insanımızı dejenere ve asimile etmeye dönük yürütülen en derin planlara dokunacaktır. Türk halkı gündüz kuşağı TV programları üzerinden asimile ve dejenere edilmeye ve vahşi kapitalist dünya düzeninin makbul toplumu haline getirilmek istenmektedir.

AHLAKİ EROZYON

Gündüz kuşağı TV programları, ne yazık ki, sessizce ama sistematik bir şekilde, toplumumuzun ahlak, maneviyat, güven ve dayanışma duygusunu kemiriyor; insan sevgisini adeta bir virüs gibi yok ediyor.

Gündüz kuşağı programları, ekranlarımıza taşıdıkları kavgalar, dedikodular ve insan onurunu hiçe sayan içeriklerle, ahlaki değerlerimizi adım adım yok ediyor. Bu programlar, bir zamanlar toplumun temel taşlarından olan dürüstlük, saygı ve nezaket kavramlarını, popülerliğin ve reytingin altında ezmektedir. Çocuklarımız ve gençlerimiz, bu programlarda sergilenen davranışları rol model alarak büyüyor, böylece kadim kültür ve ahlaki değerlerimiz bir nesilden diğerine aktarılamıyor.

Gündüz kuşağı TV programlarının kahir ekseriyetinin içeriklerin büyük bir kısmı, bireylerin birbirleriyle çatışmasını, dedikodu yapmasını ve birbirlerine karşı güvensizlik beslemesini merkeze almakta ve bu propaganda üzerinden ilerlemektedir. Bu kasıtlı propagandif kurgular, toplumsal dayanışma ve insan sevgisini zayıflatmaktadır. Bu programlarda insan ilişkileri, rekabet ve çatışma üzerinden şekillenmektedir ki bu da toplumun bir bütün olarak birbirine daha az destek olmasına, insan sevgisinin zarar görmesine yol açmaktadır.

Bu programlar genellikle rekabetçi, entrika dolu ve bireysel başarıya odaklanan senaryolarla doludur. Bu da toplumda etik değerler yerine pragmatizmi ve kısa vadeli kazançları önceliklendirme eğilimini artırmaktadır. Etik karar verme süreçleri, bu programların dramatik ve manipülatif içerikleri tarafından geri planda bırakılmaktadır.

MANEVİYATI YIKMAK İÇİN VARLAR!

Maneviyat, insanımızın ruhunun besin kaynağıdır. Ancak, gündüz kuşağı programlarında yer bulan yüzeysellik, bireysellik ve sürekli çatışma kültürü, manevi değerlerimizi zayıflatıyor. Bu programlar, insanları daha fazla tüketmeye, daha az düşünmeye, daha az hissetmeye teşvik ediyor. Manevi derinliğimiz, bu programların yüzeysel gürültüsü altında kayboluyor. Gençlerimiz ve çocuklarımız bu programlarda sunulan hayat tarzlarını ve değerleri benimseme riski taşımaktadır. Bu, manevi gelişim için önemli olan dürüstlük, empati, sabır gibi değerlerin geri planda kalmasına neden olmaktadır. Ayrıca, sürekli olarak yüzeysel ve materyalist değerler ön planda tutulduğundan, gençlerimizin manevi derinliği ve içsel huzuru arama isteği azalmaktadır.

Güven, toplumun temel harcıdır. Ama bu programlarda izlediğimiz her bir sahte gülümseme, her bir kurmaca hikaye, her bir manipülatif oyun, bize güvenmemeyi öğretiyor. İnsanlara karşı şüpheyle yaklaşmamızı sağlıyor. Çünkü ekranda gördüğümüz kişiler, birbirlerine ihanet ediyor, birbirlerinin sırlarını açığa vuruyor. Bu durum, toplumda derin bir güvensizlik yaratıyor.

TOPLUMSAL DAYANIŞMAYI ZAYIFLATIYOR!

Dayanışma, biz Türk halkını bir arada tutan en güçlü bağdır. Ancak, gündüz kuşağı programlarında bireysellik övülüyor, rekabet ön planda tutuluyor. Birlikte başarmanın, birlikte ağlamanın, birlikte gülmenin yerini, tek başına kazanma arzusu alıyor. Bu programlar, bizi birbirimize yabancılaştırıyor, yaşam mücadelesini tek başına vermeye zorluyor.

En acısı da bu programların insan sevgisini nasıl yok ettiğidir. İnsanların birbirine sevgiyle, saygıyla yaklaşması gereken bir dünyada, bu programlar bize sürekli kavga, hırs ve kin dolu bir yaşam sunuyor. Sevgi yerine rekabet, şefkat yerine eleştiri, empati yerine yargılama öğretiliyor. Bu, toplumumuzun en büyük kaybıdır.

TÜRK HALKININ PSİKOLOJİSİ HARAP EDİLİYOR

Gündüz kuşağı programlarının büyük bir kısmı, dram, kavga ve duygusal manipülasyon içermektedir. Bu tür içerikler, izleyicilerde stres ve anksiyete seviyelerini artırmaktadır. İzleyiciler, kendilerini bu suni dramaların içinde bulduklarında, gerçek hayatlarında da benzer stresli durumlar aramaya başlayabilmektedir. Bu programlar duygusal bağları ve ilişkileri sıkça dramatize ederek izleyicilerin gerçek yaşamlarında sağlıklı duygusal ilişkiler kurma kapasitelerini zayıflatmaktadır. İzleyiciler, sürekli dramatik ve yoğun duygusal patlamalar bekledikleri için, sakin ve olgun ilişkileri değersiz bulmaktadırlar. Kendi hayatlarını ekranlardaki dramatize edilmiş hayatlarla kıyaslayan izleyiciler, kendilerini yetersiz hissedip toplumun özsaygının düşmesine ve kendine güvensizlik duygusuna yol açmaktadır.

Bu programlar toplumsal cinsiyet rollerini bozmaya çalışmaktadır. Bu programlarda kadınlar genellikle ev işleri, çocuk bakımı ve dram peşinde koşan karakterler olarak sunulurken, erkekler daha az ve pasif gösterilmekte yahut agresif otoriter figürler olarak resmedilmektedir. Bu programlar üzerinden toplumsal cinsiyet rolleri dejenere edilmeye çalışılmaktadır. Bu programlar toplumsal yabancılaşmayı tetiklemektedir. İzleyiciler, bu programlar aracılığıyla sunulan yaşam tarzlarına özenerek, kendi sosyal çevrelerinden ve gerçek sosyal ilişkilerden uzaklaşmakta ve toplumsal yabancılaşma ve izolasyona neden olmaktadır.

Bu programlar toplumdaki eleştirel düşünme becerilerinin azalması için varlardır. Gündüz kuşağı programları genellikle düşük kaliteli içerik sunarak ve bu içeriklere eleştirel yaklaşmak yerine, izleyicileri sıkça pasif tüketiciler haline getirmeye çalışır. Kurgu ve sunum teknikleriyle de toplumun zihinsel yeteneklerinin zayıflamasına yol açar. Ayrıca toplumda zihinsel tembelliğe de zemin hazırlamaktadır. Bu programlar, izleyicinin zihinsel çabasını en aza indirmeyi görev edinmektedir. Kompleks düşünmeye ya da problem çözmeye ihtiyaç duymayan izleyiciler yaratır ki bu da uzun vadede Türk toplumunu zihinsel tembelliğe sevk etmektedir.

EKONOMİK GERİLİĞE VE FAKİRLİĞE HİZMET EDİYOR!

Bu programlar Türk toplumu için tam bir zaman ve para kaybıdır. Bu programlara harcanan zaman, daha üretken veya eğitici aktivitelere ayrılabilirdi. Aynı şekilde, reklamlar aracılığıyla teşvik edilen tüketim kültürü, izleyicilerin gereksiz ve sürdürülebilir olmayan harcamalara yönelmesine sebep olmaktadır. Bu programlar iş gücü verimliliğinin azalmasına vesile teşkil etmektedir. Özellikle evde çalışan veya ev hanımlarının izlediği bu programlar, çalışma saatlerinde dahi izlenebilir. Bu, iş verimliliğini düşürerek ekonomik açıdan bireylerin ve dolayısıyla toplumun kayba uğramasına yol açmaktadır. Bu programlar vahşi kapitalist, gayri ahlaki ve gayri insani bir düzene ve sefil bir yaşam felsefesine hizmet etmektedir.

Bu programlar genellikle cinsellik konusunu yüzeysel, dramatize edilmiş kurgularla ve bazen de yanlış bilgilerle ele almaktadır. Cinsel sağlık, ilişkiler ve üreme sağlığı gibi konularda doğru ve kapsamlı bilgi yerine, skandal ve dedikodu odaklı bir yaklaşımı benimser ve halka bu yanlış bilgileri sunar. Bu, izleyicilerin cinsellik hakkında yanlış anlamalar edinmesine yol açmaktadır. Gündüz kuşağı programları sıklıkla; Türk kadınlarını duygusal, manipülatif veya cinselliği bir silah olarak kullanan kişiler olarak, Türk erkeklerini ise otoriter veya duygusal olarak yetersiz figürler olarak sunmaya, kanıksatmaya çalışmaktadır. Bu tür temsiller, Türk toplumunun sağlıklı cinsel ilişkiler ve cinsiyet eşitliği anlayışını zedelemektedir.

Bu programlar Türk toplumunun cinsel sağlık farkındalığının da azalmasını teşvik etmektedir. Bu programlar, cinsel sağlık ve korunma yöntemleri hakkında bilgi vermek yerine, çoğunlukla skandal öykülerine toplumu odaklamaya çalışmaktadır. Bu, izleyicilerin cinsel sağlık bilincini azaltmakta, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, doğum kontrol yöntemleri hakkında doğru bilgi edinmelerini engellemektedir.

Bu programlar üzerinden sapkınlık, sapıklık ve anormal cinsel ilişkiler normalleştirilmeye çalışılmaktadır. Gündüz kuşağı programlarında ele alınan ilişkiler genellikle dramatik, sağlıksız ve normal dışıdır. Özellikle bu programlara reklam edilen yanlış bilgi ve sağlıksız ilişki modelleri, gençlerimizin cinsel kimlik ve ilişki anlayışlarını olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu programlarda ele alınan konular, genellikle bireysel dramlar, dedikodular, aile içi skandallar, ensest ilişkiler ve basit tartışmalar üzerine kurulu süfli bir jenerik geçidi şeklinde ilerlemektedir. Bu tür içerikler, toplumun genel ahlaki standardını düşürmektedir, özellikle genç nesillerin değer yargılarını olumsuz etkilemektedir. Toplum, bu programlar aracılığıyla, eğlencenin ve bilginin basitleşmiş, hatta yer yer aşağılık halleriyle özellikle tanıştırılarak münipüle edilmeye çalışılmaktadır. Bu programlar, izleyicileri günlük yaşamlarından kopararak, gerçek dünya sorunlarından, hayatın gerçerliğinden ve bilimsel, kültürel gelişmelerden uzaklaştırıyor. Türk toplumu bu tür içeriklerle adeta hipnotize edilmekte ve toplumsal bilinç yerine magazin kültürü aşılanmaktadır.

BU PROGRAMLAR TÜRK HALKINI TEHDİT EDİYOR!

Sonuç olarak, gündüz kuşağı programları, bizi biz yapan değerleri sessizce ama etkili bir şekilde yok ediyor. Bu programların arkasındaki zihniyet, toplumumuzu daha az ahlaklı, daha az manevi, daha az güvenli, daha az dayanışmacı ve en önemlisi, daha az sevgi dolu bir yer haline getiriyor.

Gündüz kuşağı televizyon programları, toplumun zihinsel ve duygusal gelişimine ciddi anlamda zarar vermektedir. Bu programlar, bireyleri bilgi yerine magazinle, skandalla ve yüzeysel dramalarla meşgul ederek zihinsel tembelliği teşvik etmektedir. İçerikleri genellikle manipülatif, duygusal sömürüye dayalı ve gerçeklikten uzak senaryolarla doludur; bu da izleyicilerin hayatı algılama biçimlerini çarpıtır. Ayrıca, bu programların sürekli olarak yaşamın yüzeysel ve dramatize edilmiş yönlerini vurgulaması, izleyicilerde gerçekçi olmayan beklentiler oluşturur, ki bu da mutsuzluk ve tatminsizlik hislerini artırmaktadır.

Bu toplumun geleceği için, çocuklarımızın geleceği için, bir değişim talep ediyoruz. Mürai iktidara, çapsız ve liyakatsiz muhalefete başta olmak üzere medya patronlarına, yayıncılara ve halkımıza biz izleyicilere, bu zararlı içeriğe dur demek için çağrıda bulunuyorum. İnsanların birbirine olan sevgisini, saygısını ve güvenini tekrar inşa etmek için hep birlikte bu hayasız akına dur demeliyiz.

Gündüz Kuşağı TV Programları Üzerinden Halk Taciz ve Tecavüz Ediliyor İktidar ve Muhalefet Uyuyor!
RTÜK, bu programlara onay vererek, toplumsal ahlakın, milli ve manevi değerlerimizin, milli onur ve asaabiyetimizin aşınmasına göz yumuyor. Hükümet ve muhalefet ise bu konuda yeterli bir denetim mekanizması kurmayarak ya da ses çıkarmayarak, sessiz bir onay vermiş oluyor. Bu, toplumun refahı ve eğitimi için sorumluluk sahibi olan kurumlar ve bireylerin görevini yerine getirmediği anlamına gelmektedir.

Toplumun öncüleri olan aydınlar, akademisyenler, sanatçılar bu tür programlara karşı yeterince eleştirel ve aktif bir duruş sergilemiyor. Bu sessizlik, toplumun değer yargılarının daha da erozyona uğramasına katkıda bulunuyor.

RTÜK’ü içerik denetimi ve yönetmeliklerde yapacağı düzenlemeler üzerinden göreve davet ediyorum. Derhal etkili ve yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Medya yasalarında, gündüz kuşağı programlarının içeriğini daha sıkı denetleyen yeni düzenlemeler yapılmalı. Bu düzenlemeler, ahlaki değerlere aykırı içerikleri, şiddeti, ayrımcılığı ve manipülatif davranışları engellemeye hizmet etmelidir. Bağımsız bir medya denetleme kurulu oluşturulmalı, bu kurul programları düzenli olarak incelemeli ve gerekirse yaptırımlar uygulamalıdır.

Yapılacak yasal düzenlemeler medya kuruluşlarını eğitici ve yapıcı içeriklere yönlendirmeye hizmet eder nitelikte olmalıdır. RTÜK Eğlence içeriğinin yeniden tanımlaması gerekmektedir. Eğlence programları, sadece eğlendirmek yerine, eğitici, yapıcı ve birleştirici içeriklerle donatılmalı. İnsanlara empati, dayanışma, güven ve sevgi gibi değerler öğreten programlar teşvik edilmelidir. Düzenlemeler kültürel ve eğitim programlarını özendirmeli; gündüz kuşağı programlarında, kültürel mirasımızı, sanatı, bilimi ve eğitimi tanıtan segmentler artırılmalıdır.

RTÜK’ün, Milli Eğitim Bakanlığının, Kültür Bakanlığının, Gençlik Bakanlığının toplum bilinci ve eğitimi yönünde görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Bu bağlamda toplumda medya okuryazarlığı kazanımının sağlanması çok elzemdir.

Okullarda ve yetişkin eğitim programlarında medya okuryazarlığı dersleri verilmelidir. Türk halkı, medya içeriklerinin nasıl manipülatif olabileceğini, gerçek ile kurguyu ayırt etmeyi öğrenmelidir. RTÜK titreyip kendine gelmeli ve millete hizmet sorumluluğuna matuf farkındalık kampanyaları düzenlemelidir. Topluma, bu programların olumsuz etkileri hakkında bilinç kazandırmak için ulusal kampanyalar düzenlenmelidir.

Alternatif medya ve izleme alışkanlıkları hususu da çok mühimdir. İlgili bakanlıklar ve TRT, RTÜK gibi kurumlar medyayı kaliteli İçerik Üretimi konusunda motive etmelidir. Televizyon kanalları ve dijital platformlar, kaliteli, aile dostu içerikler üretmeye teşvik edilmelidir ki bu izleyicilerin daha sağlıklı seçeneklere yönelmesini sağlayacaktır.

Türk toplumunun izleme alışkanlıklarının derhal değiştirilmesi için bir planlamaya acil ihtiyaç vardır. İzleyicileri, TV yerine daha etkileşimli, eğitici ve sosyal aktivitelere yönlendirmek için kampanyalar yapılabilir. Kitap okuma, doğa yürüyüşleri, topluluk merkezlerindeki etkinlikler gibi alternatifler teşvik edilmelidir.

RTÜK izleyicilerin program içerikleri hakkında geri bildirimde bulunabileceği platformlar oluşturulmalıdır. Bu, tüm kanalları içeriklerini toplumun beklentilerine göre ayarlamaya zorlayacaktır. Programlar, izleyiciler tarafından oylanabilir ve etiketlenebilir (eğitici, aile dostu, tartışmalı vb.) ki bu şekilde izleyiciler içerik hakkında daha bilinçli seçimler yapabilecektir.

Yapılacak ivedi yasal düzenlemeler üzerinden yayıncı kuruluşlara, etik yayın ilkeleri geliştirmeleri hususunda destek verilmelidir ki bu ilkelere uyma konusunda taahhüt alınmalıdır. Bu, sadece cezai yaptırımlar değil, aynı zamanda toplumsal itibar kaybı riskiyle de desteklenmelidir. Türkiye’de acilen reyting sisteminin revizyonuna da ihtiyaç vardır. RTÜK reyting sistemlerini rehabilite ederek sadece izlenme sayısına değil, içeriğin kalitesine ve topluma olan katkısına da yeni sisteme odaklamalıdır.

Hükümeti ve bu bağlamda RTÜK yönetimini derhal ve acilen ahlaki bir devrim yapmaya davet ediyorum. Gündüz kuşağı programlarını temizleme zamanı geldi ve geçiyor! Yeni medya yasalarıyla, bu programlarda ahlaksızlığın, şiddetin ve manipülasyonun kökünü kazmak gerekiyor. Her bir ekran, her bir yayın, toplumumuzun değerlerine katkı sağlayacak şekilde denetlenmelidir hemen şimdi!

Hükümeti ve bu bağlamda RTÜK yönetimini ivedilikle içerik devrimi yapmaya da davet ediyorum. Eğlence, sadece kavga ve dedikodu değildir! Programlar, insanları bilgilendiren, eğiten ve birleştiren içeriklerle dolu olmalıdır. Bilim, sanat, kültür ve eğitim alanlarında yapılan programlar, gündüz kuşağına hakim olmalıdır. RTÜK TV izleme konusunda dünya birinciliğini yakalayan Türk halkını eğlenirken öğrenmeye teşvik eden politikalar oluşturmalıdır.

Hükümeti ve RTÜK’ü bilinç devrimi yapmaya da çağırıyorum! Türk halkı Kaliteli ve içi dolu bir medya okuryazarlığı seferberliği ile medyanın nasıl bir ayna değil, nasıl bir silah olabileceğini bilecek,; okullar, medya okuryazarlığını müfredatlarına ekleyecek; toplum, bu programların ardındaki gerçekleri görecek ve kendini koruyacak bilgiye sahip olacak, bilince ulaştırılmalıdır. RTÜK’ü halka hizmete davet ediyorum yani asli vazifesine çağırıyorum. RTÜK Türk toplumunda derin ve yaygın bir farkındalık dalgası yaratmalıdır. Ulusal kampanyalarla, bu zararlı içeriklerin toplumu nasıl zehirlediğini herkese anlatmak gibi bir sorumluluğu vardır RTÜK’ün! İktidarın Türk halkını, TV izlemekten daha anlamlı ve sağlıklı seçeneklere yönlendirmek gibi bir vecibesi de bulunmaktadır.

Türk halkının kaliteye dönüşü sağlanmalıdır. Kaliteli içerikler, reytinglerde zirveye çıkacak; aileler, çocuklarıyla izleyebilecekleri programlar bulacak; dijital platformlar, bu devrimi destekleyecek ve izleyicilerine daha sağlıklı seçenekler sunacak, bir büyük planlamaya hızla başlanmalıdır. Türk toplumu, televizyonun önünde zaman kaybetmek yerine, hayatın gerçek tadını çıkaracak; kitap okuma, spor yapma, doğa gezileri gibi etkinlikler, Türk halkının yeni yaşam biçimi olacak bir bilince acil ihtiyaç vardır.

Bu devrimleri başlatmak, sadece bir vaat değil, bir zorunluluktur. Toplumumuzun ruhunu, değerlerini ve geleceğini koruyacak bu değişim, iktidarın sorumluluğundadır. Sonuç olarak, Türkiye'deki gündüz kuşağı programları, toplumun zihinsel ve manevi gelişimine zarar veriyor. Bu durumun değişmesi için başta iktidar ve muhalefet kurumlarının hem de aydınlarımızın aktif katılımı ve çaba göstermesi şarttır. Hepimiz, daha bilinçli, eğitimli ve ahlaklı bir toplum için sorumluluk almalıyız.

gündüz kuşağı programları