İlker Yücel yazdı: Afet günlerinde gazetecilik
İlker Yücel, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesinin afet zamanı haberciliğini yazdı. Yücel, yazısında "Aydınlık ve Ulusal Kanal afetin ilk gününden beri hep bu bilinçle hareket etti. Önce millletimize ve çaba gösterenlere kuvvet verdi hemen arkasından eksiklikleri gösterdi" ifadelerine yer verdi.
Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel, köşesinde afet günlerinde gazeteciliği yazdı. "Afet zamanlarında, bir gazeteci için neyin yapılacağı değil neyin yapılmayacağı daha önemlidir." ifadelerini kullanan Yücel, "Yapılması gereken aksarsa telafi edilir. Yapılmaması gereken yapılırsa can kaybı olur. Telafi edilmez" ifadeleriyle yazısına devam etti.
Yücel, sosyal medya etkileşimleri için haber yapan "gazetecileri" eleştirdiği yazısında şu ifadelere yer verdi:
- İki haftadır, sosyal medya etkileşimleri için haberin merkezine insanı ve mesleki ilkelerini değil kendini koyan "gazetecilerin" şovlarına ve yalanlarına şahit olduk. Sosyal medya etkileşimini amaçlayan ‘panik haberciliğiyle’ karşı karşıyayız.
- Duygu dolduğumuz bu günlerde, dayanışmayı kuvvetlendirecek gelişmeleri aktarmak yerine, çaresiz kalmış bir depremzedeyi sorularla ağlatıp dram avcılığı yapanları da gördük. Böylelerinin sadece gazeteciliği değil vicdanı da sorgulanır.
Aydınlık Gazetesi'nin ve Ulusal Kanal'ın afet günlerindeki sorumlu yayıncılığını aktaran Yücel şunları ifade etti:
- Aydınlık ve Ulusal Kanal afetin ilk gününden beri hep bu bilinçle hareket etti. Önce millletimize ve çaba gösterenlere kuvvet verdi hemen arkasından eksiklikleri gösterdi. Sahadaki muhabir arkadaşlarımız hakikat neyse onu yansıttı. Ne Batı güdümündeki muhalefetin yıkıcı yayınlarına ortak oldu ne de hükümet medyasının 'perde çeken' yayınlarına göz yumdu. Sistemin temelini hedef aldı. Mehmetçik ve milli devlet düşmanı neoliberal rüzgara da en önde göğüs gerdi.
Aydınlık Gazetesi GYY İlker Yücel'in yazısının tamamı şu şekilde:
Afet günlerinde gazetecilik
Afet zamanlarında, bir gazeteci için neyin yapılacağı değil neyin yapılmayacağı daha önemlidir. Yapılması gereken aksarsa telafi edilir. Yapılmaması gereken yapılırsa can kaybı olur. Telafi edilmez.
İki haftadır, sosyal medya etkileşimleri için haberin merkezine insanı ve mesleki ilkelerini değil kendini koyan "gazetecilerin" şovlarına ve yalanlarına şahit olduk. Sosyal medya etkileşimini amaçlayan ‘panik haberciliğiyle’ karşı karşıyayız.
Duygu dolduğumuz bu günlerde, dayanışmayı kuvvetlendirecek gelişmeleri aktarmak yerine, çaresiz kalmış bir depremzedeyi sorularla ağlatıp dram avcılığı yapanları da gördük. Böylelerinin sadece gazeteciliği değil vicdanı da sorgulanır.
Gazeteci, afet zamanları gibi kamu düzeninin kısa süre zaafa uğradığı zaman dilimlerinde, haberleriyle kamu çıkarının temsilcisi olarak fiilen öne çıkar. Gazeteci; halkın sesi olurken, hataları gösterirken, yapılanları aktarırken ve yetkililere seslenirken aslında kamu çıkarını yeniden inşa eder.
Aydınlık ve Ulusal Kanal afetin ilk gününden beri hep bu bilinçle hareket etti. Önce millletimize ve çaba gösterenlere kuvvet verdi hemen arkasından eksiklikleri gösterdi. Sahadaki muhabir arkadaşlarımız hakikat neyse onu yansıttı. Ne Batı güdümündeki muhalefetin yıkıcı yayınlarına ortak oldu ne de hükümet medyasının 'perde çeken' yayınlarına göz yumdu. Sistemin temelini hedef aldı. Mehmetçik ve milli devlet düşmanı neoliberal rüzgara da en önde göğüs gerdi.
John Steinbeck'in bir ara gazeteci olarak çalıştığı fakat olayları olduğu gibi aktarmak yerine abarttığı ve çarpıttığı için işinden kovulduğu söylenir. Afet zamanı yaptıklarıyla endişe yayan ‘gazeteciler’ madem sorumlu davranıp kamu çıkarına yönelik haber yazamıyor, o zaman gidip hikaye yazmayı deneyebilir!