Murat İnce
Murat İnce Köşe Yazısı

Berlin'de Türkiye düşmanı hasarlı kafalar bir arada

Alman devleti istihbarat-kilise-üniversite- vakıf dörtlüsü üzerinden adam devşirir. Eğer "birilerine" el atıp onu kullanmak isterse bunu doğrudan değil dolaylı yollardan, yani dörtlüleri sürece sokarak gerçekleştirir. NGO'lar Berlin derin devletinin elindeki maşadır ve onu koşullara uygun olarak piyasaya sürer. Almanya Türk Toplumunun içine sokulan NGO'ların neredeyse tümü "dörtlülerle" ilişkilidir ve koordineli olarak çalışırlar.

AB'nin istihbarat toplayıcısı Karen Fogg'u bir kez daha hatırlamakta yara görüyoruz! Çünkü o ülkemizde "etnik ve dini kamplaşma" sürecini organize edenlerdendi ve aynı zamanda aydınların havuzlanması görevini de üstlenmişti. Peki başarılı oldu mu? Buna hayır demek çok da kolay değil! Can Dündar'ından Baskın Oran'ına kadar uzanan kesime baktığımızda Karen Fogg'un devşirmede bazı başarılar elde ettiğini görüyoruz.

5-6 Mart 2022 tarihinde Almanya'nın Başkenti Berlin'de 51 ismin çağrıldığı "Demokrasi ve Özgürlük Konferansı"nın ikincisi düzenlendi. Birincisi 21-22 Eylül 2019 tarihinde gerçekleşmişti. Konferans, ABD emperyalizminin kara gücü PKK'nın ve CHP'nin başını çektiği Millet İttifakı'nın görüşleriyle örtüşen ve o istikamette ileri sürülen Türkiye karşıtı açıklamalar yığınıydı.

HASARLI KAFALAR BİRARADA

Etkinlikle ilgili haberler girişlerini, " Konferansa Türkiye'de ve Avrupa'da yaşayan muhalifler, Kürt, Süryani, Ermeni, Ezidi ve Alevi kesimlerin temsilcileri, muhalefet partilerinin temsilcileri ve ayrıca çeşitli sivil toplum örgütlerinden isimler katıldı." sözleriyle aktarıyorlar. Bu bile başlı başına konferansın amacını açıklamaya yetiyor. Ülkemizde "yaratıcı yıkıcılık" projesinin girişimcileri Berlin konferansında görücüye çıktılar.

Gerçek Gündem Almanya Temsilcisi Banu Acun Konferansı şu sözlerle verdi,  "Berlin Özgürlük ve Demokrasi Konferansı: Bir salon dolusu acı, mücadele ve direniş." diyerek başladığı yazısına, "Ayasofya'ya halı sererken, bu topraklardaki tüm halkları, aydınları, cinsel tercihi, teni, rengi farklı olanı, kısaca Türk heteroseksüel erkek ve Sünni olmayan herkesi o halının altına süpürmek isteyen bir küstahlık…" sözleriyle sürdürdü. Baştan sona Türkiye'ye karşı kin duyarak ve ağır ithamlarda bulunarak Berlin derin devletini memnun edecek ithamlarda bulundu. Şu yukarıdaki görüşlerine bakıldığında tipik bir neo-liberal anlayışla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.

Konferansla ilgili haber şöyle: "Açılış konuşmasını gazeteci Hayko Bağdat ve Prof. Dr. Neşe Özgen yaptı. Dr. Latife Akyüz'ün moderatörlüğünde başlayan "Hasar Tespiti" başlıklı ilk oturumda, konuşmacılar Türkiye'nin sorunlarını değerlendirdi. Oturumda Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. Cengiz Aktar, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Turgut Öker, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Özgür Hukukçular Derneği Eş Başkanı Bünyamin Şeker, İstanbul Sözleşmesi Kampanyasından Kübra Derin ve İnsan Hakları Savunucusu Yiğit Aksakoğlu konuştu." İsimler tanıdık ve yıllardır her platformda ülkemize yönelik yıkıcı, bölücü ve gerici mihrakları desteklemeleriyle ünlüdürler! Şu "Hasar Tespiti" sözünü kullanan Dr. Latife Akyüz'ün ve aynı tanımı kullanan diğer konuşmacıların asıl kendi kafalarındaki hasarı tespit etmelerinde yarar var. Çünkü arızalı kafalar ancak kendi ülkelerine bu kadar yabancılaşır ve Batı başkentlerinde Türkiye'ye veryansın eder.

SEZGİN TANRIKULU VE HDP

konuşmacılardan Prof. Dr. Cengiz Aktar, Millet İttifakı'nın altı partisinin 28 Şubat'ta imza attığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatı'na da değinerek metinde eksiklikler olduğunu ve  "genel tespit ve temennilerde bulunduğunu, ancak enkazın ne olduğuyla ilgili ciddi bir çalışma ve bilanço" olmadığını söyledi.

Konferansın katılımcılarından CHP İstanbul Milletvekili TR 705 nolu Sezgin Tanrıkulu da söz konusu mutabakatı "Türkiye'nin seçim sonrası demokratikleşme meselesine dair çerçeve bir metin olduğunu ve bu metnin HDP'nin 'Tutum Belgesi' başlıklı metni ile paralel okunması gerektiğini'' söyleyerek Cengiz Aktar'ı tamamladı. Yıllardır CHP'nin PKK/HDP ile birlikte yürüdüklerini ve kaderlerinin birbirine bağlı olduğunu bıkmadan usanmadan yazdık, yazmaya devam ediyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP her koşulda HDP'nin  payandası olmaya devam edeceğini gösteriyor. Sezgin Tanrıkulu'nun CHP içindeki PKK/HDP savunucusu olduğunu bilmeyen kalmadı!

Konferansa katılan PKK/HDP vekili Tülay Hatimoğulları da, "demokrasi ittifakının başarılı olması için Kürt sorunun demokratik çözümü için somut adımlar atması gerektiğini" söyleyerek CHP'li Sezgin Tanrıkulu'na mesajını iletti.

ÖKER ALEVİLERİ TEMSİL EDEMEZ

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Turgut Öker, başından beri Almanya'nın devlet çıkarlarını gözeten eylemlilikler içinde oldu. PKK ve sahte solun etkinliklerinde yer almaktan kaçınmayan Öker, HDP listelerinden İstanbul 3. Bölgeden milletvekili adayı oldu ve kazanamadı. Alevilerimizi PKK-sahte sol eksenine mahkum etmek arzusuyla çalışan Turgut Öker, sözde "Ermeni soykırımı", "sözde "Dersim soykırımı", sözde "Pontus soykırımı" ve benzerlerini savunan katıksız Türkiye düşmanı birisidir.

 Konferansta, "Alevilerin en büyük sorunu can sorunudur" diyerek Türkiye'de Alevilerin tümünün canının tehlikede olduğunu açıklayarak salondakilere eşlik ediyor. Turgut Öker içindeki kini dışa vurmak için Alevileri kullanıyor. Türkiye'de genel olarak Alevilerin ve tüm vatandaşlarımızın can güvenliği vardır ve bunu istismar edenler halk düşmanıdır. Düne bakıldığında bugün Alevilerimiz pek çok bakımdan daha rahat ve serbestçe hareket ediyor. Bazı çözülmemiş sorunların bulunması Alevilerimizin "can güvenliğinin tehlikede olduğu" varsayımını haklı çıkarmaz.

Gerçek Gündem Almanya Temsilcisi Banu Acun'da, "Belki evi ‘‘Alevi’’ diye işaretlenen bir komşunuz olmuştur" diyerek Turgut Ökeri'i haklı çıkarmaya çalışıyor. Ancak, Banu Acun ve benzerlerini Alevilerimiz içinde bu tavır haklı çıkarmaz. Aklı başında hiç bir Alevi bu sözlere itibar etmez ve kasıtlı söylendiğini bilir.

BATIYA BİAT

Berlin'in kontrolündeki Konferans sonunda "Diplomasi ve Medya", "Hak ve Adalet", "Halkla İlişkiler" adlı çalışma grupları oluşturuldu. Gruplar alanlarında çalışmalara başlayacak buna göre: "Halkla İlişkiler grubunun oluşturulan bu iradenin kitleselleştirilmesi için çalışacağı,  Hak ve Adalet çalışma grubunun ise "hukuksuz yargı kararlarının raporlanarak yurt dışındaki sürgünlerin yaşadığı adalet sorunlarına, hukuk ihlallerine çözümler üretebilecek mekanizmalar oluşturulması", "Diplomasi ve Medya" çalışma grubunun konferansta alınan kararların diğer dünya halklarına, siyasi çevrelere, medyasına iletilmesi"  konusunda çalışmalar yapacağı duyuruldu. Dikkat edilirse oluşturulan gruplar ile CHP'nin çalışmaları arasında benzerlikler oldukça fazla.

Konferansın Sonuç Bildirgesinde özetle, "Türkiye'nin öteki yüzünün" gösterilmesine ilişkin yapılabilecekler üzerine yoğunlaşacağı" açıklandı. Görüldüğü kadarıyla gruplar Türkiyeyi Batıya şikayet etmek için oluşturuldular. Bunun başka bir izahı olamaz. Katılımcıların siyasi siciline bakıldığında yanılmadığımız görülecektir. Yıllardır Batılı ülkelerde Türkiye üzerine sayısız etkinlik düzenlenerek şikayetler örgütlendi. Zira PKK ile sahte sol ve Alevicilik yapan AABK gibi yapılanmalar elbirliğiyle hep bu yönde çalışmalar içinde oldular.

Berlin'de düzenlenen "Demokrasi ve Özgürlük Konferansı"ndan hiç bir şey çıkmaz. Marjinal, halktan kopmuş, ülkelerine yabancılaşmış böylesi kesimler Batının kapıkulları olmaktan başka bir işe yaramazlar. 

istanbul chp türkiye pkk hdp almanya oldu Devlet mart Sezgin Tanrıkulu