Avrupa Birliği siyasetini reddetmek ve demokrasi
Rusya’nın Ukrayna'ya karşı yapmış olduğu hareket yaşadığımız yerlerde ilginç yankıları da beraberinde getirdi. Bunlar arasında bana göre en ilginci Rus yazarlarının kitaplarının üniversitelerde okutulmayacağını duyurulmasıydı. Hani Rus klasik müzisyenlerinin eserlerinin çalınmayacağına dair haberlerin de bundan kalır yanı yoktu. En fazla garipsediğimiz olay ise Rus kedilerine ambargo konulmasıydı. Fıkra gibiydi. Sanat ve edebiyatta konulan ambargoyu sporda uygulanan ambargo izledi. Rus atletlerinin çeşitli yarışmalardan atılmasını da öğrenmiş olduk. Avusturya’da Rus sporcusu yoktu, sanatçı ve Rus sermayesi vardı.
Klasik müziğin başkenti sayılan Viyana’da Rus müzisyenler klasik müziğin önemli temsilcilerinden oldular. Müzik temsilcileri olarak yıllar yılı Avusturya’nın anlı şanlı müzik salonlarında ve opera binalarında şarkılar söylediler ve orkestralar yönettiler. İşte o müzik insanlarına geçtiğimiz günlerde yapılan muamele, bana yıllar önce hukuk mezunu olan bir ağabeyimin kızını hatırlattı.
Aile dostumuz olan ailenin tek kızı Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuştu. Türkler arasında ilk hukuk mezunu olan genç hukukçumuz bir ilke daha imza atmak istiyordu. Türk kökenli birisi olarak “Hakim olmak istiyorum” diyordu. Türk kökenli ilk hakim olmaktan başka, ilk yabancı kökenli hakim olmaktı hedef. Bu arzusunu hayata geçirmek için başvurularını yapmıştı. Genç hukukçumuz çeşitli prosedürlerden sonra görüşmeye çağırılır. İlk hukuk mezunu olması nedeniyle kendisiyle gurur duyduğumuz gencimiz görüşmeye alınır. Görüşmede uzun süre kalamaz, kendisine sadece bir soru sorulur. “Kıbrıs konusunda düşünceniz nedir?” sorusuna cevap istenir. Genç hukukçumuz “Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan, hak hukuk” derken, Avusturya’nın resmi düşüncesine uygun düşmeyen bir cevap verir. Sözlerini bile bitiremeden kendisine “Görüşme bitmiştir, çıkabilirsiniz” denir. Sonuç olumsuzdur, istenilen cevap verilmemiştir. Böylece hayali gerçek olmayan gencimiz o günden beri iyi bir avukat olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
Bizim genç hukukçu kızımızın onbeş yirmi yıl önce Avrupa Birliği tutumunu dile getirememe olayının benzeri günümüzde yeniden yaşandı. Viyana'nın tarihi Opera binasında orkestralar yöneten ve soprano sesiyle konserlerin merkezinde olanlar Rusya'nın Ukrayna'ya yapmış olduğu hareket hakkında ne düşünüyorlardır? Avusturya'nın en büyük opera sanatçısı olan Anna Netrebko acaba Rusya’yı protesto edecek midir? Netrebko kendisinden bir cevap beklendiğini bildiği için sosyal medya hesabından yapmış olduğu paylaşımlarda “Ben savaşa karşıyım. Bu savaşın bitmesini ve insanların barış içerisinde yaşamasını istiyorum” açıklamaları yeterli görülmedi. Daha fazlasını söylemeliydi, devlet ve AB siyaseti bu değildi, Rusya’yı protesto etmeliydi. Opera sanatçısı Netrebko paylaşımlarının devamında “Ben sanatçıyım, siyasetçi değilim” ifadelerini kullandı. Bu da istenilen cevap değildi. İşte o andan itibaren soprano Netrebko’nun Avusturya ve Avrupa’nın çeşitli kentlerindeki bütün konserleri teker teker iptal edilmeye başlandı. Konserler iptal edilirken Netrebko’nun aleyhinde Avusturya basınında yorumlar ve haberler yayınlanmaya başlandı. 1971 doğumlu, Rus kökenli ve 2006 yılında Avusturya vatandaşlığını almış olan Netrebko aleyhine basında çıkan haber ve yorumlarda “50. yaş gününü de Kremlin Sarayı'nda kutlamıştı” denildi. Ayrıca Donetz ve çevresinin 2014 yılında Rusya tarafından alınması sonrasında “Donetz Operası’na para bağışladığı” ve “Rus isyancıları” ile Netrebko’nun elinde bayraklı fotoğraflarının olduğu yazıldı. Bir zamanlar Avusturya medyasının göklere çıkardığı Netrebko, basın tarafında gözden düşürülmeye çalışılıyordu.
Viyana'da sanat yaşamını sürdüren soprano Netrebko’nun dışında Viyana Philharmoniker Orkestrası şefi Valery Gergiev de işten el çektirilenler arasında oldu. Rus devlet başkanı Putin’e yakınlığı ile bilinen Valery Gergiev sadece Viyana Operasındaki görevlerinden değil, Rotterdam ve Münih operalarındaki görevlerinden de uzaklaştırıldığı basında yer aldı. Yıllar önce istenilen cevabı vermediği için işe alma konusundaki görüşmede sorulan sorunun cevabının bile bitirmeden genç hukukçuya gösterilen kapı, bu sefer anlı şanlı müzik insanlarına gösterildi.
Sanatçıların konserleri ve iş sözleşmeleri iptal edilirken, Avusturya’daki Rus zenginlerinin ülkede mal varlıkları ve onlarla iş yapan Avusturyalılar gazetelerin manşetlerine taşındılar. Kişiye ait bilgilerin başkalarına verilmesini yasaklayan kanunu olan Avusturya’da Rus zenginlerinin villaları fotoğraflarıyla ve bulundukları yerlerle basında yayımlandı.
Rus zenginlerinin dışında, Avusturya’nın eski siyasetçileri de bu dalgadan nasiplerini aldılar. Eski başbakanlardan birisi bir Rus firmasındaki yönetim kurulu üyeliği görevinden ayrıldığını duyurdu. Diğer üç eski başbakan, bir eski başbakan yardımcısı, bir eski dışişleri bakanının Rusya ve Rus firmaları ile ilişkileri gazetelerde yayımlanmasından bu yana iki hafta geçti. O siyasetçilerden hala konuyla ilgili ses seda çıkmadı. Ancak bu olay Batı Avrupa demokrasisinin ne olduğunu bize gösterdi. Avrupa Birliği veya ona üye olan ülkenin politikaları vardır ve bu politikaya herkes uymakla yükümlüdür. Ne başkanının, ne hukukçu bir gencin, ne de bir zamanlar el üstünde tutulan sanatçının devletin ve AB’nin resmi düşüncesi dışına çıkamaz ve düşünce belirtemez. Aksi durumda anında kapı dışarı edilir. Bunu yaşayarak gördük. Hukukçu gencimizin yaşamış olduğu olay ufak bir örnektir. Bu örneğin benzerini günün birinde, eğer Türkiye, 12 Adalar veya Kıbrıs konusu ile ilgili bir adım atarsa, Avrupa'da yaşayan Türklerin ve onların sermayelerinin vay haline...