Asıl kahramanlar Mücahitlerdir
İsveçlilerin gözüyle Kıbrıs Türklerine uygulanan soykırımı anlatan bir kitabın son hazırlıklarını yapıyorum. Adı, “İsveçli Gözüyle Yavruvatan’da Türk Soykırımı” olsun diye düşünüyorum.
Kitapta Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü olarak görev yapmış İsveçli subayların tanıklıkları geniş yer tutuyor. İlk giden subaylardan biri de Üsteğmen Türker Soukkan’dı. Türker, İsveç yurttaşıydı. Orada büyümüş. İsveçliler Kıbrıs’a barış gücü askeri göndermeye karar verince Türkçe tercüman olarak onu da götürmüşlerdi. Görev süresi sonunda hukuk eğitimini bitirip Stockholm’deki Polis Yüksek Okulu’nda hukuk öğretmeni olmuştu.
Kendisini yıllardır tanıyordum. Tanıklık ettiği olayları, anılarını anlatmasını rica ettim. Bir koşul öne sürerek kabul etti. Şöyle dedi: “Abdullah, benden kahraman yaratmayacaksın. Kesinlikle istemiyorum. KIBRIS’TA ASIL KAHRAMANLAR MÜCAHİTLERDİR”.
Kıbrıs dendiğinde Türker Hoca’nın bu tümcesi hemen aklıma gelir. Hele Ayşenur Arslan’ın Halk TV’de mücahitlerin örgütüne, “ Türk Mukavemet Teşkilatı adada ve yakın hinterlandında suikastlarla bilinen bir illegal diyelim, yarı resmi bir oluşumdu” demesinden sonra “Kıbrıs’ta asıl kahramanlar mücahitlerdir” sözü kırık plak gibi kafamda dönüp duruyor.
Kıbrıs’ta görev yapan barış gücünün ilk komutanı Jonas Waern , “Cypern- Svenskarnas inledande FN-Aktion 1964 (Kıbrıs-İsveçlilerin 1964'teki ilk BM eylemi)” kitabını; adada görev yapan İsveçli polis komiserlerinden Paul Holmberg de “Svensk Polis på Cypern (İsveç Polisi Kıbrıs'ta)” kitabını yazdı. Her ikisi de kitaplarında Türklere karşı “etnik temizlik uygulandığını pekçok kez yineliyorlar.
Gene İsveçli BM subayı Willy Lind olayları ayrıntılarıyla anlattığı kitabını şu isimle yayınladı: “BM GÖZETİMİNDE TÜRK SOYKIRIMI”…
Ve Kıbrıs’ta uzun süre arkeolojik çalışmalar yapan, bir zamanlar bir Yunan ile evlenmiş olan İsveçli Arkeolog Marie-Louise Winbladh’ın bir sözü: “Ben şimdiye dek hep Yunan propagandasına kandım”...
Ayşenur Arslan’ın sözleri sanırsınız bir Rum televizyon kanalı, radyosu ya da gazetesinde söyleniyor. Söyleyen de Rum, Yunan…
Ama Halk TV bir Rum kanalı değil, Yunan kanalı değil… Ana muhalefet partisi CHP’nin yayın organı. CHP’nin yayın organı da kimin sesi? Bu kara propagandayı neden yapıyor…
Ayşenur Hanım sözüm ona özür dilemiş… Yok canım… Kendisine olta atılıp Halk TV’yi kapatmak istiyorlarmış.
Halk TV program yapımcısı Arslan, twitter hesabında “…programda da vurguladığımı yineliyorum: sözlerimi Halk TV’yi susturmak için kullananların dışında, hassasiyetini fazlasıyla hissettiğim herkesten özür diliyorum” diyor.
Özür mü bu? Tam tersi, “dediğim dedik, yediğim kemik” misali bir şey…
Ha olayın olumlu yanı yok mu? Var. Dün ordumuza, yurtsever aydınlarımıza kumpaslar kurulurken TMT’nin ilk kurucularından, KKTC’nin kurucu ve ilk Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ve TMT’ye “illegal, yarı resmi, suikast örgütü Ergenekon” diyen çevreler de artık “TMT Kuvayı Milliye’dir” diyorlar.
Son sözü Rauf Denktaş’a bırakalım:
“…ben, uhdeme düşeni [üstüme düşen görevi] yapmaya çalıştım. O da birleştirici yolda yürümeye devam ve halkı manevi açıdan geleceğini gördüğüm mücadeleye hazırlamaktı. Bu yoldan ayrılmadım. Bu nedenle de çok çile çektim. Hala çilemi doldurmuş değilim. Geçmişle ilgili olayları çarpıtarak öyle hesaba kitaba sığmaz yazılar yazılıp, iftiralar uydurulmaktadır ki, bunlara cevap vermeye kalkışsam başka iş yapamayacağım. Cevapsız kalan iftiralar ise ileride gazeteleri inceleyecek olan ‘araştırmacılar’ tarafından nasıl değerlendirilir bilemem”.*
Yaşamı Kıbrıs halkını örgütlemek, mücadelesine önderlik etmek ve Anavatan’ın çıkarlarını korumakla geçmiş olan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Kurucu ve ilk Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ve tüm mücahitlerimiz yüreklerimizde yaşıyorlar.
Tüm Kıbrıs şehit ve gazilerimizin mücadeleleri ve anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
*Rauf R. Denktaş, Kıbrıs Elli Yılın Hikayesi, Akdeniz Haber Ajansı yayınları, İstanbul, 2000, s. 166